Selen Gülün: 'Sanatçı yaşam sebebiyle muhalif olandır'

Piyanist Selen Gülün ile Türkiye Kültür Ofisleri tarafından çekilen desteği konuştuk. Gülün, "Kişi zaten sistemin içinde bir yerde yaşamıyorsa yaşananlara eleştirel yaklaşacaktır. Sosyal medya bunu açıkça sözel bir biçimde dile getireceğimiz platformlar olarak işe yarıyor. Burada sanatçıya ‘sen işinle ilgilen politika senin işin değil’ sataşmalarını da anlamsız buluyorum" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Piyanist Selen Gülün Twitter hesabından Türkiye Kültür Ofisleri'nin kendisine sağlanan desteği çektiğini dile getirdi. Gülün'e, gerekçe olarak, Ümit Kıvanç'ın Gazete Duvar'da yayımlanan 'Olay Diyarbakır'da geçmektedir...'  başlıklı yazısını retweet etmesi olduğu bildirildi. Selen Gülün, Japonya'da bir konser hazırlığındaydı. Desteğin çekilmesinden sonra konser iptal oldu.

Gülün ile yaşanan süreci konuştuk. Gülün, "Kişi zaten sistemin içinde bir yerde yaşamıyorsa yaşananlara eleştirel yaklaşacaktır. Sosyal medya bunu açıkça sözel bir biçimde dile getireceğimiz platformlar olarak işe yarıyor. Burada sanatçıya ‘sen işinle ilgilen politika senin işin değil’ sataşmalarını da anlamsız buluyorum. Sanatçının hayattaki duruşu zaten bir anlamda politik. Özetle sanatçı üretebilmek için eleştirel olmalıdır" dedi.

En baştan başlamak gerekirse Türkiye Kültür Ofisi'nden daha önce destek aldınız mı? Süreç nasıl işledi?

Hayır. Daha önce Dışişleri Bakanlığı’nın desteklediği bazı kültürel aktivitelerde yer almıştım. Bazı büyükelçilerimizin resepsiyonlarında veya sanatçı desteği verdiği uluslararası festivallerde çalmıştım ama hepsi onların talebi üzerine gerçekleşti. Ben Tokyo Yunus Emre Enstitüsü’nden de destek talebinde bulunmadım. Onlar kendileri Tokyo’da yaşamaya başladığımı duyunca menajerim Engin Yenidünya vasıtasıyla benimle iletişime geçtiler ve Türkiye’nin çağdaş yüzünü de göstermek istediklerini söyleyerek projelerime destek olabileceklerini belirttiler.

Benim onlara önerdiğim projelerin arasında destek vermek istedikleri, içinde Japon müzisyenlerin de yer alacağı, Blue Band projesiydi. Bizden bütçe istediler, verdik ve 2017 bütçelerine projeyi ekleyerek merkezin onayına sundular Eylül 2016’da. Gün konusunda anlaştık. Japonya’nın konusunda en iyi 9 müzisyenini bir araya getirdim bu konser için. Konser salonu ayarlandı. Üzerinde büyükelçilik ve Y.E.E’nin logoları olan ve müzisyenlerinin fotoğraf ve isimlerinin kullanıldığı posterler yapıldı, biletler internette satışa koyuldu. Sonra iptal haberi geldi.

Gazete Duvar'da Ümit Kıvanç imzalı bir yazı sonrası desteğin çekildiğini iddia ettiniz. Şahsınıza nasıl tebliğ edildi? Gerekçe ne gösterildi?

Önce 5 Nisan’da desteğin çekilebileceğine dair bir e-posta aldı menajerim. Ben Sidney’de konserdeydim. E-posta’da benim sosyal medyada devlet büyüklerine terörist benzetmesi paylaşımlarda bulunmuş olmam sebebiyle konserin iptal edilebileceği yazıyordu. İlk e-postada kimin beni neyle suçladığını anlamak imkanlı değildi.  Ben cevap yazıp açıklama talep ettim. Cevaben Tokyo Yunus Emre Enstitüsü başkanı telefonla aradı. Ümit Kıvanç’in 23 Mart’ta Duvar gazetesinde yayınlanan “Olay Diyarbakır’da geçmektedir…” başlıklı yazısını retweet etmiş olduğum için birlikte çalışmamızın doğru olmayacağını, merkezden bana destek verilmemesi uyarısının geldiğini, kendilerinin bu konuda bir şey yapamayacağını söyledi. Ardından da talebin Y.E.E. merkezinden geldiğini açıklayan e-posta geldi.

 Yurtdışında konseriniz iptal edildi. Organizasyon şirketine nasıl bir açıklama yaptınız? Gelen tepki ve destekler nasıl oldu?

Politik bir karar olduğunu söyledim elbette sonuçta konserin posterleri paylaşılmış, biletler satışta hangi sebepten desteğin çekildiğini bilmeleri gerekiyordu. Müzisyenlere vaad edilen konser ücselen1retini ben veremiyorum şimdi tabii ki. Ama müzisyenler çok üzüldüler ve destek olmak istiyorlar. Dolayısıyla kimse paranın ve iptalin lafını bile etmedi. Konseri kendi imkanlarımızla daha önce kararlaştırdığımız gün olan 19 Mayıs’ta gerçekleştireceğiz. Benim daha önce çaldığım Saravah adında bir kulüple konuştuk. Konser orada söz verildiği şekilde yapılacak.

Sanatın, sanatçının muhalifliği konusunda neler söylemek istersiniz?

Sanatçı yaşam sebebiyle zaten muhalif olandır. Bir şey üretebilmek için her şeyiyle onayladığın bir hayatın içinde nasıl bir yaratım süreci yaşarsın kestiremiyorum. Yani toplumun biraz dışından bakmak her şeye bu işin özünde var. Ama yaratımın muhalif bir yerde durması gerektiğini savunanlardan değilim. Eser daha evrensel öğeler barındırıyor olabilir. Yani kişi öyle yaşıyor diye illa açıkça söylemlerle derdini dile getirmek zorunda değil. Toplumun tüm değer yargılarını kabullenerek yeni bir şey yaratabilmek zaten mümkün olamaz. Tarihe baktığınızda büyük sanatçıların bir çoğunun ürettiklerinin o dönemde kabul görmediğini görürsünüz. Kabul edilsin, bir çok kişi tarafından sevilsin kaygısıyla sanat yapılmaz.

Kişi zaten sistemin içinde bir yerde yaşamıyorsa yaşananlara eleştirel yaklaşacaktır. Sosyal medya bunu açıkça sözel bir biçimde dile getireceğimiz platformlar olarak işe yarıyor. Burada sanatçıya ‘sen işinle ilgilen politika senin işin değil’ sataşmalarını da anlamsız buluyorum. Sanatçının hayattaki duruşu zaten bir anlamda politik. Özetle sanatçı üretebilmek için eleştirel olmalıdır ama bunu sanatında açık bir şekilde görmek, duymak, hissetmek zorunda değiliz.

Sosyal medya hesabınızdan yaşanan süreci protesto ettiniz. Bu protesto sonrasında tarafınıza bir yaptırım uygulandı mı?

Hayır tam tersi röportaj yapmak isteyenler oldu konuyla ilgili ben zaten ‘susmak bizim işimiz değil’ demiştim dolayısıyla olayı detaylı anlatmak istiyordum. Bu fırsatı yaratabilecek bazı kanallar bulabildiğim için de mutluyum. Sonuçta yapılan bir haksızlık ve beni zor durumda bırakacak bazı anlamsız suçlamalar söz konusu. Fakat beni en çok şaşırtan konuya Türkiye’deki müzisyen arkadaşlarımın ilgisiz kalması oldu. Sosyal medya paylaşımıma ‘geçmiş olsun’, ya da olayın hakettiği şekilde ‘vay be!’ yorumu yapan kişi sayısı kendi camiamda çok az.

Yakın arkadaşlarım bile röportajları paylaşmadılar. Bunun sebebini bilmiyorum. Bunun sebebi bir tür kabullenmişlik olabilir mi diye biraz üzülmedim diyemem açıkçası. Sonuçta yorum bile katılmamış bir retweet’ten bahsediyoruz. Sosyal medya’da yazdıkları yüzünden başına gelmedik arkadaşlarımız var, sessiz kalınca bu baskıyı onaylamış olmuyor muyuz? Bizim başımıza böyle şeyler gelmeyecek anlamına mı geliyor? Şaşırtıcı doğrusu.

Sanatçıların yaşadığı baskı ve sansür ortamı gün geçtikçe sertleşiyor. Bu süreçte nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Fikrimi, duruşumu, hayata bakışımı öyle isteniyor diye değiştirecek değilim. Bir çok insanın daha içe kapanık ama üretken bir dönem geçirdiğini gözlemliyorum. Mesela alternatif müzik piyasasında ciddi bir hareketlilik var. 2017’nin başından beri bir çok albüm çıktı daha şimdiden ki ben başka müzisyen arkadaşların üretimleri ile yakından ilgili birisiyim, dinlemeye yetişemiyorum. Gerçek sanatçının varoluşunu hangi baskıcı zihniyet değiştirebilmiş ki? Umutsuzluk seline kapılmadan dayanışmak çok önemli.

İnsanoğlu her ortamda yaratıcı çözümler bularak kendini ifade etmenin bir yolunu bulmuş. Birbirimizi dinleyip ayrışmadan bir arada durabilmek lazım. Birlikte hareket etmek hatta üretmek gerekiyor. Bu süreçten hepimizin öğrenmesi gereken şeyler var. Ben de kendi payıma düşenler üzerine kafa yoruyorum. Her zaman yaptığımı yapmaya yani üretmeye ve paylaşmaya devam edeceğim.