Hükmünüz sona erdi beyler!

Evlerinizde boyun eğdirdiğiniz kadınlar yok artık. Lokmamızdan uzak durun!

Google Haberlere Abone ol

Serap Çakır

Hiç öyle mağdur edebiyatı yapmayacağım. Yılın şu zamanına kadar kaç kadının öldürüldüğünü hepiniz okudunuz zaten. Kaç kadının şiddet gördüğünü resmi makamların müsaade ettiği ölçüde öğrendiniz. Çalışan çalışmayan kadının erkeklere oranından haberdarsınız. Rakamlara yansıyan, kadının uğradığı tacizin, tecavüzün bal gibi farkındasınız. Sokağın ortasında dayak yiyen, otobüste tekmelenen, parklarda tacize uğrayan, gecenin yarısı evine kuş gibi bir kalple gitmek zorunda bırakılan hemcinslerimin olduğunu sizler de benim kadar biliyorsunuz. Eğitimde yaşanan fırsat eşitsizliğinin ne düzeyde kadını hayattan kopardığının ayırdına varacak kadar akıllısınız. Bile bile göz yumduğunuz onca çirkinliği size tek tek anlatacak değilim. Hepsi gün gibi aşikâr, yaptıklarınız da yapmadıklarınız da…

Ama bilmediğiniz bir şey var: Erkeklerin hükmü çoktan sona erdi! Her türlü sistemde duvara toslayan, yüzyıllardır dünyayı avcunun içine almasına rağmen yeryüzünde huzurla yaşanacak tek bir metrekare alan bırakmayan erkek egemen sistemin ve bu sistemin adamlarının devri bitti. Dünyaya hızlıca bakmanız yeter. Amerika’da bana mutlu bir halk söyleyin. Guatemala, Salvador, Honduras, Nikaragua, Kostarika, Guyana, Surinam, Peru, Bolivya, Paraguay, Şili… Devam edeyim mi? Bana Asya’da bir tane mutlu halk ismi verin. Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Moğolistan, Çin, Tayland, Vietnam, Hindistan, Pakistan, Türkiye, Nepal, İran, Suriye, Irak, Yemen, Umman… Devam edeyim mi? Afrika’da? Avrupa’da? Yok! işçi400

'MİNİCİK BİR ALAN BİLE BIRAKMADINIZ'

Dünyada mutlu insan neden yok? Gelip geçici, gündelik avuntulardan bahsetmiyorum. Hayatın rutininde toplumsal bir mutluluğu yakalamaktan söz ediyorum. Neden yok? Erkek egemen sistem bu dünyayı yaşanmaz hale getirdi de ondan. Ekonomisi, teknolojisi, bilimi, tekniği, kanunları, hırsları, savaşları, rezilce ve dünyanın yok olması üzerine kurulu da ondan. Kadınlar üzerinde tahakküm kurarak mutlu mesut yaşadığı sanrısıyla ömür süren er kişi, kendisi dâhil hiçbir canlıya yaşanacak minicik bir alan bile bırakmadı da ondan.

İşte bu yüzden biz kadınlar kiminle savaşacağımızı çok iyi biliyoruz. Bunun iktidar mücadelesinin çok ötesinde bir mücadele olduğunun gayet farkındayız. Savaşımız en temelde emperyalizmle savaştır. Savaşımız ayrıştırıcı ucuz dile karşıdır, sınıf mücadelesine dayanmaktadır. Clara Zetkin’e atıfla mücadelemiz “yaşamın olduğu her yerde” sürdürülecek bir savaştır. Evde, sokakta, okulda, devlet dairelerinde, özel sektörde, adliyelerde, parklarda, insan gibi yaşamak adına devam eden bir uğraştır.

Erkek insan ne zaman ki kendisini, erkek olmayanlardan üstün görmez ve ezilenlerin mücadelesine gönülden destek verir; o zaman istenilen zafer topyekûn ezilen sınıfın olacaktır. Yoksa ezilen erkek sınıf, bir başka ezilen sınıfın üzerine basarak ancak en yakın tuvalete kadar gidebilir. O da en fazla birkaç kez…

'YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ' 

Duyduğunuz o sloganlar sokakları boşuna inletmiyor: "Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!"

Bu anlamda yükün en büyüğü yine erkek olmayanların omuzlarında. Çünkü saçlarını okşamaya kıyamadıkları evlatlarına dünyada erkekten başka canlıların yaşadığını ve onlara saygı göstermeleri gerektiğini öğretmek zorundalar. Ne yapıp edip okumak zorundalar. Çalışma hayatının tam da ortasına balıklama atlayıp, ben de varım, demek zorundalar. Sokaklardan korkmayarak, kendilerini eve hapsetmeyerek, yaşamın her noktasına sahip çıkarak bu mücadeleye katkıda bulunmak zorundalar. Savaşmak zorundalar…

Bir kez daha söylüyorum: Erkeklerin hükmü çoktan sona erdi. Evlerinde boyun eğdirebildikleri o kadınlar yok artık. Ağzına vurup lokmasını elinden alamıyorlar. Sus değince susmuyor kadınlar. Saçını süpürge etmek yerine, saçını adamın suratına suratına savuran hemcinslerim var. Evcilleşmediler ve ehlileşmeyecekler. Egemenlik savaşını sizler çoktan kaybettiniz, ipin ucunu kaçıralı, dünyayı diz boyu derinlikte bir bataklığa dönüştüreli çok oldu.

Evdeki, bürodaki, meclisteki ve o kıçlarınıza yapışan türlü mekânlardaki koltuklardan ineceksiniz. Ya eşit bir dünyada yaşayacağız ya da sizin kıçlarınıza eninde sonunda tekmeyi bizzat biz kadınlar basacağız. Sisteminiz çöktü! Bu kokuşmuş düzende sizinle birlikte yürümeyeceğiz, sizinle ancak eşitlikçi, barış dolu bir dünyanın hayalini birlikte kurarsak hareket edeceğiz.

Sistemin kanunları yetersiz diye, iktidarın başındakiler evde oturan kadını daha münasip gördü diye, babalar kızlarının namusunu çok önemsiyor, kocalar dırdır etmeyen kadın istiyor, abiler akıllı uslu bacılar istiyor diye; bitmek tükenmek bilmez bencilliğinizle mutlu mesut yaşayasınız diye, sizin hayatlarınıza mahkûm olmayacağız. Bu egemenlik savaşını sizler çoktan kaybettiniz, eşitlikçi bir dünya sisteminde size yer vermemiz için ellerinizi açıp duaya başlayabilirsiniz.

Dünya Emekçi Kadınlar gününüz kutlu olsun!