Nuri Bilge Ceylan portreleri: Babamın Dünyası

"Babamın Dünyası" sergisi devam ediyor. Ceylan, portreler ile 'baba-oğul' dünyasını anlatıyor.

Google Haberlere Abone ol

Serkan Alan

DUVAR- Son filmi “Kış Uykusu” ile Altın Palmiyeli yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın, 2012 yılında kaybettiği babası Mehmet Emin Ceylan’ın portrelerini bir araya getirdiği “Babamın Dünyası” sergisi bireyin iç dünyasına yapılan yolculuğu temsil ediyor. Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğraflarında, “Kasaba”, “Koza” ve “Mayıs Sıkıntısı” filmlerinde de rol verdiği babasının içsel kaygılarıyla kendi dünyasının çıkmazlarının başarılı yansımasıyla karşı karşıyayız.

31 Ocak’ta açılan ve 5 Mart’a kadar Dirimart’ta sanatseverlerin gezebileceği sergide Ceylan, babasının doğal yaşamından kesitlere odaklanıyor. Hayatın içerisinde bir figür, oldukça tanıdık bir yüz, herhangi bir köşeye döndüğümüzde karşılaşacakmışız hissi yaratan fakat teknik ve kompozisyonları oldukça başarılı portreler bunlar…

nuri1

YARI TAŞRA YARI ŞEHİR SIKINTISI

Nurdan Gürbilek ‘Taşra Sıkıntısı’ adlı yazısında şöyle bir sıkıntıdan söz eder, “Ancak taşrada bulunmuşların, hayatlarının şu ya da bu aşamasında taşranın darlığını hissetmişlerin, hayatı bir taşra olarak yaşamışların, kendi içlerinde bir şeyin daraldığını, benliklerinin bir parçasının sapa ve güdük kaldığını, giderek bir taşradan ibaret kaldığını hissedenlerin anlayabileceği bir sıkıntı.” Bu sıkıntıyı sergiye adım atar atmaz hissediyorsunuz.

Dirimart’tan içeriye girer girmez karşınızdaki Ceylan, yerel gelenekleri incelikli bir zarafetle sunan psikolojik portresiyle sizi karşılıyor. Taşra ile sınırlandırılan sıkıntının portreler üzerinden nüfuz edebiliyorsunuz ama buna ek olarak farklı kentsel mekânlarda da karşımıza çıkan Ceylan’ın portreleri taşradaki sıkıntı halinin şehre dokunuşu ve muğlaklığının daha da artması gibi bir hissiyata denk düşüyor. Önceki filmlerde karşılaştığımız Emin Ceylan’ın yüzündeki her bir noktaya dokunan sıkıntı halinin duvara asılı portreler aracılığıyla sabitlendiği ve sıkıntının farklı boyutlarının ölümsüzleştirildiği bir sergiyle karşı karşıyayız.

FİLM KARELERİNDEN FARKSIZ PORTRELER

Portrelerin çoğu 2007 yılına ait ve Emin Ceylan’ın ilerleyen yaşının hissedildiği ve rahatsızlıklarının baş gösterdiği zamanlara denk düşüyor. Bilge’nin babası aracılığıyla işlediği psikolojik evveliyatı yoğun portreler “kaybetme” ve “engelleyememe” hissiyatını doğuruyor. Buradaki kaybetme, yaklaşan ölümle yüzleşme olarak yorumlanabilecekken engelleyememe ise beklenen büyük sonun yarattığı kaygılara ve belirsizliğe denk düşüyor.

Her bir portreye baktığımızda film karelerinden farksız bir sekansın parçasıymış hissiyatına itiyor insanı. Evrensel temalara odaklanan portreler, yoğun duyguları barındıran donuk ve hissiz gibi algılanan görünüşünü yansıtarak doğallığın ve incinebilirliğin temsili olarak belirginleştiriyor.

Nuri Bilge Ceylan’ın çekimlerini tamamladığı son filmi ‘Ahlat Ağacı’ sinemaseverler tarafından merakla bekleniyor.