12 bin yıllık 'düdüklü'

Muğla'da 2 bin yıllık tabaklar bulundu. Kalıntılar erken neolitik dönemden...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Muğla’nın Seydikemer ilçesinde Likya uygarlığının önemli yerleşim merkezleri arasında yer alan Tlos Antik Kenti’nde 2 bin yıllık buhar basınçlı düdüklü kaplar bulundu. Anadolu mutfak kültürünün 12 bin yıl öncesine dayandığını söyleyen Korkut, “Roma Dönemi’nden itibaren çift hazneli ve buhar basınçlı düdüklü toprak kabın yemek pişirmede kullanıldığını gördük. Kerotakis olarak adlandırılan bu kapların ilk kullanımının milattan önce birinci ve 2'nci yüzyıllar olduğu bilinmektedir.” dedi.

Arkeoloji Haber'in haberine göre, arpa, buğday gibi tahılların 10 bin 500 yıl önce Anadolu’da kullanıldığını 2010’da başlanan Tlos Antik Kenti kazıları sırasında belgelediklerini ifade eden Korkut, kazı çalışmaları kapsamında bugün de kullanılan birçok bitki türüne rastladıklarına işaret etti. Korkut, ilçenin 61 mahallesinde yaşayanlarla yüz yüze yapılan görüşmeler ve arazide yapılan gözlemler sonucu, 130 yenilebilir bitkiye rastlandığını bildirdi.

günah

ERKEN NEOLİTİK DÖNEM

Seydikemer’deki Girmeler Mağarası önündeki höyüklerde çok sayıda ocak bulundu. Höyüklerin seramiksiz Erken Neolitik döneme (10 bin 500 yıl önce) ait olduğu düşünülüyor. Bölgede daha çok tavşan, yaban keçisi, geyik ve yaban domuzu gibi hayvansal ürünlerin tüketildiğini öğrendiklerine değinen Korkut, ilerleyen dönemlerde beslenmede tarımsal ürünlerin ağırlık kazandığını söyledi.

BUĞDAY VE ARPA ÖNEMLİ BESİN KAYNAKLARI

Korkut, antik çağda yufka, soğan, sarımsak ve peynir gibi gıdaların yoğun olarak tüketildiğini belirtti. Genelde beslenmenin tahıl ağırlıklı yiyecekler ile onlara katık edilen sebzelere dayandığını anlatan Korkut, şöyle devam etti: “Arpa unundan yapılan ve bir tür yufka ekmeği olduğu anlaşılan maza, sürekli ön planda olmuştur. Roma döneminde yufka ekmeği yapımında ayrıca kızıl buğday unu da kullanılmış ve bu yufka puls olarak adlandırılmıştır. Pulsun yanında katık olarak genelde soğan, sarımsak ve peynir yenmiştir. Ayrıca ortos adındaki ekmek türü de önceleri arpadan yapılmış, giderek buğday onun yerini almıştır. Bu dönemde lahana, ıspanak, pazı, ebegümeci, kuşkonmaz, pırasa, soğan, fasulye, bezelye, mercimek ve bakla gibi sebzelerin yemeklerde kullanıldığı bilinmektedir. Sebzeler çiğ ya da haşlanarak yenilmiş, baklagillerden ise lapa kıvamında yemekler yapılmıştır.

Hemen hemen bütün yemeklerde zeytinyağı kullanılmıştır. Bu durum Akdeniz mutfağının bir özelliği olarak günümüze kadar sürmüştür. En sevilen meyveler incir, üzüm ve elmadır. İncir yaş ya da kuru olarak sofraya getirilmiştir. Üzüm hem sofrada hem de şarap yapımında tüketilmiştir. Soslarla hazırlanmış balık yemekleri kadar, farklı tür etleri bir araya getiren yemekler de sevilerek tüketilmiştir.”

KAZILAR İLGİNÇ SONUÇLAR VERDİ

Kazılarda gün yüzüne çıkarılan seramikler içerisinde yemek pişirmede kullanılan tencere, güveç ve tavanın yanında, tabak, kase, kadeh, bardak, testi veya düz tepsi formundaki servis kaplarının yoğunlukta bulunduğunu anlatan Korkut, eski çağlardan Bizans dönemine kadar yemek kaplarının benzer şekilde kullanıldığını ifade etti.

Prof. Dr. Korkut, “Roma Dönemi’nden itibaren çift hazneli ve buhar basınçlı düdüklü toprak kabın yemek pişirmede kullanıldığını gördük. Kerotakis olarak adlandırılan bu kapların ilk kullanımının M.Ö. 1. ve 2. yüzyıllar olduğu bilinmektedir” dedi.

Kazılarda bulunan yemek kaplarından yola çıkarak çizimini gerçekleştirdikleri çift haneli buhar basınçlı toprak kabın, bugünkü düdüklü tencerenin ilk örneklerinden olduğuna da dikkati çeken Korkut, çizimlerden yola çıkarak kabın benzerini de yaptıklarını anlattı.

MİSAFİRLER İÇİN ÖZEL TABAKLAR 

Korkut, Helenistik dönemde misafirlere ayrı servis tabaklarında yemek ikram edildiğini, misafirler için yapılan yemek takımlarının evde günlük kullanılanlardan daha lüks olduğunu vurguladı.

Korkut ve ekip arkadaşlarının çalışmaları, proje tamamlandığında 2017 içinde kitaplaştırılacak.