Propaganda Bakanlığı

İB kendisi için “proaktif iletişim stratejilerinin üretilmesi, kamu diplomasisi kapsamında Türkiye’nin millî argümanlarının oluşturulması” şeklinde misyon tarifinde bulunuyor. İB, eleştirilere yanıt veren, savunma yapan “reaktif iletişim” yerine, itham eden, saldıran bunun için strateji oluşturan proaktif iletişim stratejisi güttüğünün altını bilhassa çiziyor.

Google Haberlere Abone ol

Av. Tugay Bek

İletişim Başkanlığı(İB)'nın yeni açılan devasa hizmet binası, basında, daha çok da sosyal medyada yoğun ilgi görmüş, “1150 odalı saray yetmiyor da gökdelen mi tuttunuz” şeklinde eleştirilere konu olmuştu.

İB, “dezenformasyon içerikli” olduğunu ileri sürdüğü haber ve paylaşımlara karşı 17 Temmuz tarihinde bir açıklama yayınladı. Açıklama, yeni hizmet binası hakkında bilgi vermenin ötesinde, İletişim Başkanlığının, kısa tarihi, görevi, misyonu ve teşkilat yapısı hakkında kapsamlı bir brifing niteliğindeydi.

İB, tevazuya gerek duymaksızın kendisini “Büyük ve Güçlü Türkiye hedefine giden yolda atılan tarihi bir adım olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin getirdiği pek çok yeni kazanımdan biri” olarak tanımlıyor. “Saray benim değil ki devletin, milletindir. Biz gelip geçiciyiz” diyenler, İB'ye ait bu binayı da milletin bir 'kazanımı' olarak izah etti. Açıklamada, İB'nin görev ve sorumluluk alanları o kadar detaylı verilmiş ki okuyanların, eleştiri konusu edilen bu binanın 'küçük' kalacağına ikna olması istenmiş.

İB’nin, merkez teşkilatında 1.000, taşra ve yurt dışı teşkilatlarında ise 500’e yakın olmak üzere toplamda 1.500 çalışanının olduğu, 8 daire başkanlığının, Türkiye’nin farklı noktalarında 18 bölge müdürlüğünün ve yurt dışında 36 basın müşavirliğinin bulunduğu bilgisi, zannedersem ilk kez kamuoyu ile paylaşıldı.

İB’nin, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanlığı'nın yerine getirdiği tüm görevleri devraldığını, TRT’nin yanı sıra bağlı kuruluşları Basın İlan Kurumu ve Anadolu Ajansı'nı da kendine bağlamış olduğunu açıklamadan öğreniyoruz.

Hazzetmediği muhalif gazetecilerin basın kartlarını iptal edip, akredite etmeyebilecek ya da gazetelerin resmi ilanlardan pay almasını engelleyip, ekonomik olarak terbiye edebilecek olan İB, gazetecilerin, basın yayın kuruluşlarının pek zıtlaşmak istemeyeceği türden bir kurum. İB'nin kaynak israfı eleştirilerine muhatap olan 'yeni hizmet binası’nın da ‘FETÖ’ ile olan mücadelede “ganimet” olarak el konulan bir bina olduğu, israf eleştirilerinin de bu nedenle haksız olduğunu açıklama içinden öğreniyoruz.

Böyle olunca akla, “İB, üstlenmiş olduğu ‘ağır görevler’in hakkını verebilmek için yandaş medya kuruluşları arası eşgüdümü ve tek sesliği sağlamak için mi çalışıyor" sorusu geliyor. İB’nin sosyal medya alanındaki “başıbozukluğa” müdahale edecek araç ve yöntemler geliştirmeye çalıştığını da açıklamanın genelinden ve diğer gelişmelerden çıkarabiliyoruz.

PROAKTİF İLETİŞİM STRATEJİSİ

İB kendisi için “proaktif iletişim stratejilerinin üretilmesi, kamu diplomasisi kapsamında Türkiye’nin millî argümanlarının oluşturulması” şeklinde misyon tarifinde bulunuyor.

İB, eleştirilere yanıt veren, savunma yapan “reaktif iletişim” yerine, itham eden, saldıran bunun için strateji oluşturan proaktif iletişim stratejisi güttüğünün altını bilhassa çiziyor.

İB’nin açıklama yaptığı saatlerde, askeri okul öğrencisi oğlunun haksız yere darbeye teşebbüsle suçlandığını söyleyen Melek Çetinkaya, Akit TV'ye yaptığı açıklamalar nedeniyle tutuklandı.

İktidara karşı olan seslere tamamen kapalı bir yayın anlayışına sahip Akit TV, tek başına yaptığı protestolarla dikkat çeken ve kamu vicdanını harekete geçirme potansiyeli olduğu izlenimi veren Melek Çetinkaya'yı konuk ederek herkesi şaşırtmıştı. Akit TV programcısı, Melek Çetinkaya'nın kendisini ifade etmesini engellemiş, sık sık sözlerini kesmiş, bir takım tuzak sorulardan sonra da yayını sonlandırmıştı.

Havuz medyası artık muhaliflerin başka mecralardaki sözlerini cımbızlayıp, hedef göstermek, ihbar ederek derdest edilmesini sağlamak gibi 'reaktif iletişim' yerine, hedef aldığı kişiyi doğrudan programa davet edip bizzat polise teslim eden 'proaktif iletişime' geçerek “level atlamış” oldu.

Devletin tüm yetkilerini tek elde toplayan, aynı zamanda iktidar partisinin de başkanlığı görevini yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki cumhurbaşkanları gibi “sözcülük” ya da “basın müşavirliği” ile yetinemezdi. Yeni Cumhurbaşkanlığı Sisteminde, İB zamana uyarlanmış 'Propaganda Bakanlığı’, Fahrettin Altun da ‘Propaganda Bakanı’ olarak kurgulanmıştır.

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası ilan edilen OHAL’in kaldırılmasından 5 gün sonra 24 Temmuz 2018 tarih ve 30488 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 14 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi İletişim Başkanlığı kurulmuştur. İB kalıcılılaştırılmak istenen OHAL rejiminin bir ürünüdür. Partili Cumhurbaşkanının “yön vericiliğinde” bir propaganda yürüten İB’ye, basın kartı ve akreditasyon gibi araçlarla tüm iletişim alanının da denetim sorumluluğu verilerek, medya da “tek ses” yaratılmak istenmektedir. Bundan sonraki süreçte AKP’nin iktidarını sürdürebilmek için atacağı adımlarda, İB kilit bir noktada durmaktadır.