Komet gitti, şiir bitti

Atölyesine gittiğimde cenazede bankta oturuşunu izlememi anlatıyorum. Biraz sessiz kalıyor, "Çok üzgündüm, ölüyorlar, ölüyoruz" diyor. ‘Bitmeyen Şiir’i hatırlatıyorum. Şiir değil ama şiir gibi...

Google Haberlere Abone ol

Geçen yaz bir ihtimal Sedef Adası’nda bir sofrada yeniden görüşme ihtimalimiz vardı. Olmadı, haber geldi; hastaydı, hali yoktu. Geçtiğimiz gün Evrim Altuğ’dan hastalığının ağırlaştığı haberini almıştım, sonra da gittiği haberi geldi. Gidişinin ardından sanatına, bu dünyadaki duruşuna dair ne söylenebilir ya da ben ne söyleyebilir, yazabilirim diye düşündüm. Hepsi Komet’ti işte. Komet ismi tek başına her şeyi anlatmaya yeterdi ama yine de bende bıraktığı an ve anılara dair duygusu devrik cümlelerle yazmak istedim.

***

2015 yılında Teşvikiye Camii’nde bir cenazede, ayakta duran kalabalığın arkasındaki bankın ortasında tek başına oturuyor. Ona doğru yürüyorum çekinerek, beni görünce yer vermek için bankın kenarına kayıyor. Bir şeye ihtiyacı olup olmadığını soruyorum, 'belki su?' İstemiyor, “Buyurun oturun” diyor. Oturuyorum, konuşmuyoruz. Daha sonra yanından kalkıp arada uzaktan izlemeye devam ediyorum. Oturuyor, arada selam verenler oluyor, bir süre sonra kalkıp gidiyor. Hiç unutmuyorum o halini.

İki yıl önce ise Asmalımescit’te atölyesine gittiğimde o cenazede bankta oturuşunu izlememi anlatıyorum. Biraz sessiz kalıyor; “Çok üzgündüm, ölüyorlar, ölüyoruz” işte diyor. ‘Bitmeyen Şiir’ adlı şiirini hatırlatıyorum. Şiir değil ama şiir gibi... Komet'in şiiri.

MUSTAFA IRGAT, KOMET, MEHMET

'Bitmeyen Şiir', Komet’in hayatını etkileyen ve ölen insanların isimlerinden oluşuyor. O gün atölyesine gitme nedenim de yine bir ölüm aslında. Mehmet (Nâzım) Hikmet’in ölümünün ardından, Mehmet ve Münevver Andaç’la geçirdiği Paris yıllarını konuşmak istiyorum... Dosyamda fotoğraflar, notlar, şiirler. Atölyesindeki koltukta yan yana oturup Mehmet’in, Münevver Hanım’ın, dönemin tanıklarının fotoğraflarına bakıyor, küçük bir defterden notlar okuyoruz; Fransızca olanları Türkçeye çeviriyor. Fotoğraflara bakarken bazen anlatıyor, bazen susuyor, çoğu zaman da gözleri doluyor.

Mübin Orhon, Mehmet (Nâzım) Hikmet, Komet. Café Gymnase, Paris,
1981 (Siyah Beyaz Galeri arşivinden)

Münevver Andaç’la tanıştığı gün saygısından elini öpüp alnına koymak istediğini ama Andaç’ın izin vermediğini, Orhan Pamuk’un ‘Sessiz Ev’ romanıyla ilgili Andaç’la konuşmasını, Dino ailesini, Mehmet’le olan yakınlığını, Mübin Orhon’u, Mehmet Güleryüz’ü, Sinan Bıçakçı’yı, Mustafa Irgat’ı anlatıyor… Bilmediğim bir şey öğreniyorum. O yıllarda Mustafa Irgat, Komet ve Mehmet ortak şiir kitabı çıkarmaya karar veriyorlar ama sonra olmuyor. Anlatırken yine üzgün.

'SADECE SANAT YAPMAK İSTEYEN BİRİYDİM'

Paris yıllarındaki yoksulluktan bahsediyor sonra; bursu bazen geç geldiği ya da erken bittiği için makarnaya ve ucuz şaraba talim etmelerinden… O gün bunları anlatırken kurduğu şu cümleyi hiç unutmayacağımı düşünüyorum: “Hiçbir şeyim yoktu, ben Paris’teki çevrede en fakir insandım. Sadece sanat yapmak isteyen biriydim... ”

'ŞİİRİN UÇURMA İMKANLARI FÜZELERDEN FAZLADIR'

Paris yıllarından yeniden şiire uzanıyoruz. 2013 yılında 'Komet Momet' kitabı ile ilgili Milliyet Kitap için yaptığımız söyleşi de yanımda. Son halini kontrol etmesi için gönderdiğimin ertesi günü “Galatasaray Fenerbahçe maçının heyecanından bazı cümleleri devrik ve hatalı yazmışım düzeltebilir miyiz?” diye yolladığı maili hatırlatıyorum, gülüyor. İşte o söyleşiden birkaç soru ve Komet’in yanıtları:

“Görüyordum/ Doğrusunu söylemek gerekirse/ Hiçbir şey yapmamak için/ Şiirin uçma imkânlarıyla” diyorsunuz… Şiir uçuruyor mu sizi?

Tabii ki şiirin uçurma imkânları değil uçaklardan, füzelerden de çok fazladır. İnsanoğlu ilerledim uçtum zanneder, uzun yolda çok ilerlediğini zanneder ama halk deyiminde olduğu gibi bir de dönüp bakar ki bir arpa boyu yol almış. Bu şiirin son bölümüyle kitaba başlamamın nedeni, arabayı atın önüne bağlamak istediğim içindir. İlk bölümde insanın sanatın değil sanatın insanın hizmetinde olması gerektiği söylenirken, hayat pratiklerinin eleştirel parodisi yapılıyor. İlerlemeci düşüncenin, pozitivizm ve determinist düşüncenin ve rasyonalitenin eleştirisini yapıyor. Dolayısıyla modernizmin sorgulaması yapılıyor.

“Komet'in resimde aradığı nedir? sorusuna “şiir” demişsiniz bir söyleşide. Peki, Komet’in şiirde aradığı nedir?

Yaşadığım çağın tanıklığını, her türlü problemleri düşünsel derinlikleri, güncel olayları, acı ve tatlısıyla zapt etmek. Kişiselden toplumsala, toplumsaldan kişisele giden hafızayı nakşetmek diyebilirim.

‘KOMET İSMİ, KİMLİĞİ REDDETMENİN BİR BAŞLANGICIYDI’

“Ben kim olduğumu bilmiyorum ama herkes kim olduğumu biliyor.” Bu cümleyi okudukça tekrar edip durdum. Tuhaf bir his uyandırıyor insanda. Sizdeki duygusu nedir?

Bu cümleyi Sartre üstüne bir TV programında arkadaşlarından birisinin söyleşisinden alıp bir videoda kullanmıştım. Benim için isimlendirme, etiketlendirme meselesi önemli. Yani toplum ve iktidar bizi belli şekilde tanımlıyor, kimlik veriyor. Hal bu ki kendimize çıplak baktığımızda ne rütbe ne meslek… 1994’ten beri sergilediğim Komet levha ve resimleri bu etiketlenmeye karşı bir tavır idi. Ve kendi kendime koyduğum Komet ismi daha çok genç yaşta bu verilen kimliği reddetmenin bir başlangıcı idi.

BİTMEYEN ŞİİR

İşte 2013'te yaptığımız söyleşiyi ve Paris yıllarından Münevver Hanım’la Mehmet’i, dönemin tanıklarını konuşuyoruz iki saate yakın. Yoruluyor ama sanki fiziken değil de duygusal olarak yoruluyor. Hatırlamak değil de, gidenlerin ardından üzülmek yoruyor belki. Konuşmayı uzatmak ama daha da önemlisi yormak istemiyorum, vedalaşıp çıkıyorum.

Sonrasında konuştuklarımızı, anlattıklarını, gözlerinin dolduğu bazı anları hiç unutmayacağımı düşünüyorum. Bir de ‘Komet Momet’ kitabındaki ‘Bitmeyen Şiir’ için söylediklerini: 

“Benimle şiirsel yakınlığı olan, sevdiğim, hayatımı zenginleştirmiş ve ölümüyle çok şey kaybettiğim insanlar onlar. Beraberce yaşama macerasını yaşadığım. Ben de gidince bitecek bu şiir.”

Komet gitti, şiir bitti.

Not: 'Bitmeyen Şiir'in bu versiyonu, Komet'in 160. Kilometre Yayınları'ndan çıkan son kitabı 'Hakikat Vs.' kitabından (2019 baskısı) alınmıştır. Şiirin farklı bir versiyonu 2013 baskı tarihli 'Momet' (Everest Yayınları) kitabında da vardır.