Çehov'un biricik romanı: Avda Trajedi

Anton Çehov'un 24 yaşındayken yazmaya başlayıp "Antoşa Çehonte" takma adıyla yayımladığı tek romanı 'Avda Trajedi', Kayhan Yükseler’in çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları tarafından raflarda yerini aldı. Çehov’un romanında okurun ilgisini çekebilecek birçok şey var: Aşk, tutku, ihanet, cinayet, gösterişli davetler, sınıf farklılığından doğan meseleler, sahte ilişkiler, intihar girişimi...

Google Haberlere Abone ol

Anton Pavloviç Çehov’un bilinen tek romanı 'Avda Trajedi', “Gerçek Bir Olay” alt başlığıyla Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. Kayhan Yükseler’in çevirisiyle raflarda yerini alan roman, Türkiye’de ilk kez 1943’te, Adnan Tahir Tan’ın çevirisiyle 'Kırmızı Entarili Kız' adıyla yayımlanmıştı. Polisiye türünün yenilikçi bir örneği olarak nitelenen 'Avda Trajedi'de, farklı anlatıcıların değerlendirmeleri sonucunda bir kadın cinayetinin sır perdesi aralanıyor. Bu cinai soruşturmaya, klasik polisiyeden farklı olarak kahramanların psikolojik durumu ve yaşadıkları iç çatışmalar da dahil oluyor.

Çehov, romanını henüz 24 yaşındayken yazmaya başlamış. Eleştirmenlerce hem polisiye türünün bir örneği hem de “polisiye türünün parodisi” olarak yorumlanan roman, ilk defa 1884-1885’te Moskova’da basılan Günün Haberleri gazetesinde “Antoşa Çehonte” imzasıyla tefrika halinde çıkmaya başlamış. Birçok çalışmaya konu olmasının yanı sıra hem Rusya’da hem de diğer pek çok ülkede sinemaya, tiyatroya ve baleye uyarlanmış. 'Avda Trajedi'nin hikâyesinin en ilgi çekici yanının, yazarı Çehov tarafından unutulması olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki Çehov, tefrika halinde yayımlanan romanından hiçbir yerde söz etmemiş, kitap halinde basıldığında dahi herhangi bir düzeltmeye gitmemiştir. Kayhan Yükseler’in de önsözde belirttiği gibi, bu romanın sıra dışı bir kaderi vardır.

KURMACA İÇİNDE KURMACA

Bu roman, Türk edebiyatı literatürüne de giren ‘Çehov tarzı hikâye’lerden farklı bir yapıya sahip. Kronolojik olarak takip edilebilen bir olay örgüsü ve belirli bir ‘son’u var. Roman kişilerinin ruhsal durumları, başkişi konumunda yer alan Sergey Petroviç Zinovyev’in bakış açısıyla sunuluyor. Dolayısıyla okurun kişiler hakkında edindiği bilgiler, onun izlenimlerinin sınırları dahilinde. Bunların yanı sıra, romanın en dikkat çekici özelliklerinden biri, giriş bölümünün yayımcının notlarına ayrılmış olması. Bu notlar, alışılmış yayımcı notlarına hiç benzemiyor. Aksine, okurun gerçeklik ve kurmaca algısında gelgitler yaşatan ifadelere sahip.

Giriş bölümü, 1880 yılının Nisan ayında gerçekleşen bir görüşmeye ayrılmış. Bu görüşme, bir editör ile romanının yayımlanmasını arzulayan eski sorgu yargıcı İvan Petroviç Kamışov arasında yaşanıyor. Kamışov’un romanı, bizzat 'Avda Trajedi'nin ta kendisi. Romanının bir sorgu yargıcının ağzından kaleme alındığını, kendisinin de farklı bir isimle bu romanda yer aldığını söyleyen Kamışov, editör tarafından dikkatlice inceleniyor. Editör, izlenimlerini okura aktarırken, bu eski sorgu yargıcının, ‘hikâyesinde’ önemli bir rolü olduğunu söylüyor. Bu durumda ana hikâyenin editör tarafından anlatılan hikâye olduğunu anlıyoruz. Kamışov’un romanı ise, iç hikâyeyi oluşturuyor.

Editörün Kamışov hakkında dikkate değer pek çok cümlesi var. Fakat onlar arasında belki de en mühimi, onun dürüstlüğüne dair söyledikleri. Çünkü hikâyenin sonunda, eski sorgu yargıcının dürüstlüğü, kurgunun temel meselesi hâline gelecektir: “Bunun yanı sıra bu yüzün tamamından bir dürüstlük, engin, sade bir karakter ve doğruluk yayılıyordu etrafa... Yüzün ruhun aynası olduğu yalan değilse eğer, bu kokartlı beyle tanışıklığımızın henüz ilk gününden itibaren, asla yalan söyleyemeyeceğine yemin edebilirim. Hatta isteyenle bu konuda bahse bile girebilirim. Bu muhayyel bahsi kaybedip kaybetmediğimi okur, ileride görecektir.” (s. 14)

Kamışov, romanının ‘farklı’ yanları olduğu hususunda editörü ikna etmeye çalışırken, hikâyesinin içinde gerçek ve yaşanmış bir olay bulacağını, anlatılan her şeyin baştan sona kendisinin gözleri önünde cereyan ettiğini, hem görgü tanığı hem de kahramanlardan biri olduğunu söylüyor. Bu ayrıntı, oldukça mühim. Öncelikle bahsi geçen roman, bir sorgu yargıcının notlarından oluşuyor. Yani Kamışov, kendi romanının başkişisi. İsmini değiştirerek Sergey Petroviç Zinovyev haline getirmiş. Diğer yandan, editörün anlattığı ana hikâyenin sonu, Kamışov’un romanının ‘gerçek ve yaşanmış’ bir olaya dayanmasından yola çıkılarak kurgulanmış. Editör, romanı yayımlanmaya değer olup olmadığını anlamak için okuduğunda, büyük bir gizemi çözecek ve eski sorgu yargıcı Kamışov bambaşka bir konuma düşecektir:

“Geceleyin bu hikâyeyi bir kez daha okudum ve şafak vakti ansızın üşüşen yeni, ıstırap verici bir düşünceyi kafamdan silip atmak istermiş gibi terasta bir aşağı bir yukarı dolanıp durdum... Kafamdaki düşünceler gerçekten acı verici, dayanılmaz biçimde keskindi... Ne bir sorgu yargıcı ne de psikoloji uzmanı jüri üyesi olan ben, bir insanın korkunç bir sırrını keşfetmiştim, benimle hiçbir şekilde ilgisi olmayan bir sırrı...” (s. 18)

KLASİK POLİSİYE VE ÇEHOV TARZI POLİSİYE

Polisiye romanlar, genellikle iki hikâye içerir. Bu hikâyelerden ilki suçun hikâyesi, ikincisi ise soruşturmanın hikâyesidir. Gizem ve merak unsurunun ön planda olduğu ikinci hikâye, bir dedektifin notlarına dayanır. Yavaş yavaş kurgudaki düğümler çözülür ve suçlu açığa çıkar. 'Avda Trajedi'nin başında da, ‘bir sorgu yargıcının notlarından’ etiketi var. Fakat, Sergey Petroviç Zinovyev’in hem suçun hikâyesinde -anlatıcı olarak- hem de soruşturmanın hikâyesinde -sorgu yargıcı olarak- başkişi konumunda yer alması, romanın farklı yönlerinden biri. Diğer yandan, sorgu yargıcı Zinovyev’in roman boyunca duygularından büsbütün arınamayan, onların kontrolünden çıkamayan kişiliği, klasik polisiyenin ‘nesnellik’ ilkesini ihlal ediyor.

Avda Trajedi, Anton Çehov, Çevirmen: Kayhan Yükseler, 200 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2020.

Giriş bölümünden sonra, editörün okuru Kamışov’un romanıyla baş başa bırakmasıyla iç hikâyeye geçiyoruz. Yaşanan hadiseler, anlatıcı konumunda yer alan Sergey Petroviç Zinovyev’in penceresinden aktarılıyor. Zinovyev, hikâyeyi aktarırken okuruyla konuşan anlatıcılardan. Roman kişileri hakkında yorum yaparken onların kaderi hakkında türlü ipuçları veriyor. “Bu adam, yakın gelecekte ahlaki duygularının bin kat daha beter aşağılanacağını öngörebilir miydi?” (s. 33) ya da “O anlı şanlı bir çocuk ve bu romanın ilerleyen sayfalarında onunla sık sık karşılaşacağız...” (s. 70) gibi cümleler kurarak hem merak unsurunu diri tutuyor hem de okurunu yazım sürecine dahil ederek samimi bir hava yaratıyor.

Kalem oynattığını sık sık vurgulayan Zinovyev’in kendi anılarından oluşan bu hikâye için yer yer ‘romanım’ ifadesini kullandığını da görüyoruz: “Benim romanım da kapıdan azade değil. Ama benim kapım diğerlerinden farklı olarak, çünkü benim kalemim bu kapının içinden pek çok mutsuz insanı geçirirken nadiren mutlu birilerinin geçmesini sağlayacak. Daha da kötüsü, bu kapıyı bir romancı olarak değil, bir sorgu yargıcı olarak tarif etmek zorunda kalmış olmam... Romanımda, kapımdan sevgililerden çok suçlular geçecek.” (s. 36)

Kamışov’un romanı, kalabalık bir şahıs kadrosuna sahip. Oldukça zengin fakat ahlak yoksunu Kont Aleksey Karneyev, onun kahyası Pyotr Yegoriç Urbenin, Zinovyev’in saf ve iyi kalpli arkadaşı Doktor Pavel İvanoviç ve çıkarcı Pşehotski öne çıkan kişilerden. Romanın merkezinde ise bir kadın var: Orman bekçisi Skvortsov’un kızı Olga. Anlatıcı Zinovyev, bu genç kızı okura takdim ettikten hemen sonra, “Zavallı, küçük sarışın kafa! Bu dingin, huzur dolu mayıs akşamında, ileride benim fırtınalı hikâyemin kahramanı olacağını düşünebilir miydim?” (s. 39) der. Hemen ardından, okurun onun günahlarını affetmesini diler. Öyle ki Olenka, bu hikâyede yer alan çatışmaların sebebidir. Editörün ve sorgu yargıcının bakış açısıyla anlatılan cinayete kurban giden de odur, üç farklı erkeği bir aşk çıkmazında bir araya getiren de.

Anlatıcı Zinovyev’in romanın bazı kısımlarında, ‘gerçek suçlu’ hakkında okura -istemeden de olsa- ipucu verdiğini söylemek mümkün. Örneğin, soruşturma hikâyesine geçiş yapılan satırlar oldukça dikkat çekici: “Urbenin’in önsezisi gerçekleşti, öyle çabuk gerçekleşti ki kalemimi değiştirmeye ve yeni bir sayfa açmaya bile zaman bulamadım. Bir sonraki bölümden itibaren, sakin esin perimin yüzündeki dinginlik ifadesi yerini öfke ve kedere bırakıyor. Önsöz bitti, trajedi başlıyor. Bir insanın suç işleme isteği tüm şiddetiyle sahne alıyor.” (s. 93-94)

Diğer yandan romanda yer alan ‘papağan’ da bir ipucu olarak değerlendirilebilir. Zinovyev’in papağanı, kurguyu başlatan “Adam karısını öldürdü! Ah, ne kadar aptalsın!” sözlerinin sahibidir. Roman boyunca yinelenen “Adam karısını öldürdü” cümlesi, bir ‘leitmotiv’e dönüşmektedir ve işlenecek cinayetin habercisidir. Asıl mühim ayrıntı, bir gün papağanın sayıklamasına dayanamayan Zinovyev’in papağanını bir hamlede öldürmesi ve çok geçmeden kontun Olga’nın öldürüldüğünü bildiren mektubunu alması. Bu iki ölümün art arda verilmesi ve birinde katilin Zinovyev olması, dikkate değer. Bu ipuçları, editörün yaptığı okumalar sonunda anlamlanmakta ve okuru ‘ters köşe’ etkisi yaratan bir sürpriz beklemekte.

Son olarak editörün Kamışov’un romanı 'Avda Trajedi' hakkında yaptığı değerlendirmelere değinelim. Editörün düşünceleri, aslında Çehov’un kendi romanı olan 'Avda Trajedi' hakkındaki düşünceleri olabilir mi gibi bir soru peyda oluyor okurun zihninde:

“Pek olağanüstü bir hikâye değil. İçinde çok uzun ve pürüzlü yerler var... Yazar efektlere ve keskin ifadelere pek meraklı... Acemi ve eğitimsiz bir kalemi var... Her şeye rağmen hikâyesi kolay okunuyor. Konu var, ruh da, en önemlisi de özgün, çok karakteristik, nasıl derler, sui generis. Edebi açıdan az çok nitelikli olduğu söylenebilir. Kısacası, okumaya değer...” (s. 18)

Çehov’un romanında okurun ilgisini çekebilecek birçok şey var: Aşk, tutku, ihanet, cinayet, gösterişli davetler, sınıf farklılığından doğan meseleler, sahte ilişkiler, intihar girişimi... Kurgudaki gizem unsuru, romanın sonuna dek canlı kalıyor. “Hakikati”, cinayet soruşturmasını yürüten sorgu yargıcı Zinovyev -yani aslında hikâyenin yazarı Kamışov- yerine editörün ortaya çıkarması, Çehov’un okuruna oynadığı büyük bir oyun niteliğinde. Bu romanda ‘trajedi’, olayın kendisinden ziyade insan psikolojisinde gizli. Klasik polisiyeden farklı olarak, roman kişilerinin ruh hâlleri, derin arzuları ve ruhsal bunalımları, işlenen suçun da suçun çözümüne ayrılan satırların da önüne geçmiş durumda. 'Avda Trajedi'yi, böylece, ‘polisiye türüne atılmış bir Çehov imzası’ olarak nitelemek mümkün.