Ağustosta doğanlar: Uyar, Cansever, Dağlarca, Yücel...

Şiir okurları şairlerin kendilerine şöyle seslendiklerini hayal edebilirler: Ey okur, ey şiir okuru, artık aranızda olmayan bizleri okuduğunuz şiirler yaşatır, yaşatıyor; şiir okuyunuz. Elbette ki kulağımızdaki sesi önemsiyoruz. Onun için yazımızı, modern Türkçe şiirin, doğum günleri ağustos ayında olan dört büyük şairini, sırasıyla şiirlerinden örneklerle selamlamaya ayırdık...

Google Haberlere Abone ol

Ağustosu nasıl bilirsiniz? Modern Türkçe şiirin dört büyük şairinin bu ayda doğmuş olduğunu söylersek ne düşünürsünüz?

4 Ağustos Turgut Uyar’ın 93, 8 Ağustos Edip Cansever’in 92, 21 Ağustos Can Yücel’in 94, 29 Ağustos Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 106. doğum günü… Can Yücel’in vedası da bu ayda; 12 Ağustos. Yaşamdan bu ayda ayrılan bir başka şair Ahmet Erhan… Bu bilgiler bilenler için eski, bilip unutanlar için hatırlatıcı, uyarıcı, bilmeyenler için öğrenme imkânı olabilir. Kim bilir belki bir arada bulmuşken kaydedenler dahi çıkar…

Okurlar ve şiir okurları ayrımı yapmak gerekir mi, düşünmeye açık bir konu gibi. Okurla şiir okuru arasındaki nüansın yok sayılmamasını ve vurgulanmasını önemli buluyoruz. Okurla şiir okuru arasında bir nüans yok mu dersiniz? Sinama izleyecisiyle tiyatro seyircisi gibi mesela… İki grup arasında bir nüans yok mu? Ya da yok muydu? Emin değiliz ama yine de böyle bir ayrımı yersiz bulmuyoruz.

Buradan hareketle söylersek özellikle “daimi” şiir okurları için şairlerin doğum günleri, her şeyden önce anma, selamlama, saygı sunmak için önemli bir vesile olarak görülür. Öyleyse diyebiliriz ki keşke modern Türkçe şiirin oluşumuna, gelişimine emeğiyle katkıda bulunan ve artık aramızda olmayan şairlerin doğum, ölüm günleri için kaynak olacak bir takvim hazırlanıp düzenli olarak paylaşılsa… Behçet Necatigil’in İsimler Sözlüğü var, önemli de bir kaynak. Ama o da güncelliği yönünden eksik kalıyor. Bildiğimiz kadarıyla bu konuda güncelliği de gözeten bir kurumsal çalışma yok. Yazar örgütlerinden, edebiyat kurumlarından böyle bir çalışma yapmalarını bekleyebiliriz. Acaba bu öneriyi dikkate alırlar mı? Umarız beklentimiz boşa çıkmaz.

Şiir okurunun şiire katkısına, emeğine, çabasına, hatırasına saygı duyduğu şairle ilgili ön plana çıkan günlerde yapacağı etkinliklerin başında elbette şiir okuması vardır. Bu bağlamda, özetle söylersek, şiir okurları şairlerin kendilerine şöyle seslendiklerini hayal edebilirler: Ey okur, ey şiir okuru, artık aranızda olmayan bizleri okuduğunuz şiirler yaşatır, yaşatıyor; şiir okuyunuz…

Elbette ki kulağımızdaki sesi önemsiyoruz. Onun için yazımızı, modern Türkçe şiirin, doğum günleri ağustos ayında olan dört büyük şairini, sırasıyla şiirlerinden örneklerle selamlamaya ayırdık.

Turgut Uyar’la başlıyoruz. Daha önce de değindiğimiz gibi Uyar’ın doğum günü 4 Ağustos. Şairin biyografisine de bibliyografisine de girmeyeceğiz. Bu kısa yazı, ağustos ayı için küçük bir şiir okuma takvimi taslağı olarak değerlendirilsin isteriz. Şairlerle ilgili ayrıntılı araştırmayı farkındalığı, inceliği ön planda tutan meraklı şiir okurlarına bırakıyoruz.

Turgut Uyar

Turgut Uyar’dan okumak üzere “Acıyor” şiirini seçtik; (şairin özgün imlasına dokunmadığımızı da belirtelim) paylaşıyoruz:

Mutsuzluktan söz etmek istiyorum

Dikey ve yatay mutsuzluktan

Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun

Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık

Onlar da orada yaşadılar

Bir dağın çarpıklığını

bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet

Kasaba meyhanesi gibi

Kahkahası gün ışığına vurup da

öteden beri yansımayan

Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi

öbürünün bir kadından aldığı verem

Bütün işhanlarının tarihçesi

Bütün söz vermelerin tarihçesi

sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi

Güzel gözlü bir çocuğun bile

o kadar korunmuş bir yazı yoktu

Ne denmelidir bilemiyorum

sevgim acıyor

Gemiler gene gelip gidiyor

Dağlar kararıp aydınlanacaklar

Ve o kadar

Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır

Sonbahar geldi hüzün

İlkbahar geldi kara hüzün

Ey en akıllı kişisi dünyanın

Bazen yaz ortasında gündüzün

sevgim acıyor

Kimi sevsem

Kim be ni sevse

Eylül toparlandı gitti işte

Ekim filan da gider bu gidişle

Tarihe gömülen koca koca atlar

Tarihe gömülür o kadar

Şiir okuruna şairleri selamlamak, yapıtlarını okumak, şiirlerinin içinde soluk alıp vermek için küçük bir bahane fazlasıyla yeterlidir. İyi şairler gibi iyi şiir okurlarının da farkındalığı yüksek, inceliği örnek oluşturacak niteliktedir.

Şair için en samimi selamlama tarzı sade bir tören olan şiir okumadır diyebiliriz. Törenlerin sıkıcılığından mustaripler için söyleyelim; hem şiir okumak bilinen manada bir tören sayılmaz hem de sade bir tören aslında tören değildir. Tamlamadaki tören ibaresi aslında sadeliği vurgulamaktan ibarettir.

Bir takvim izlenerek şairleri selamlama, anma söz konusu olacaksa doğum günleri esas alınmalı diye düşünüyoruz. Niye? Çünkü şairlerin parantezi kapanmaz…

Edip Cansever

Ağustos ayında doğan ve bu vesileyle selamlayacağımız bir başka şair Edip Cansever… Acaba doğulan ay da doğum gününe benzer bir algıya yol açıyor mudur? Edip Cansever’in “Kirli Ağustos” deyişiyle bu ayda doğmuş olması arasında bir ilinti var mıdır? Bu ve benzeri soruları kışkırttığı için bile “Kirli Ağustos” şiirini okuyabiliriz. Okuyalım:

O da var olanın ağır ağır yokluğu

Şurda bir gündüz kımıldamakta

Dağılmanın beyaz organı: tuz birikintileri

Gibi bir gündüz

Kalın kabuklarını kaldırır doğa.

Düşer bir balıkçının tersi olan şey

Kirli ağustos! beni oradan oraya götüren eşya

Aklımda üç beş otel ya kalır

Ya kalmaz üç beş otel aklımda

O da değil bir otelin kendisi

Yalnızlığın kahverengi organı: düş birikintisi

Bir de kahverengi alevlerden yapılma.

Başka değil, yokluğu görmek için

Kirli ağustos! göz kapaklarımı da yaktım sonunda.

Can Yücel

Başka herhangi bir ayda doğmanın, herhangi bir anlam ifade etmeyebileceği gibi ağustosta doğmak da, bu ayda doğanlar hariç bir anlam ifade etmeyebilir. Öte yandan Can Yücel gibi modern Türkçe şiirde küfrü canın yongası yapan bir şairin doğum gününün bu ayda olmasını mimlemenin de bir sakıncası bulunmasa gerek… Can Yücel’i “Sevgi Duvarı” şiiriyle selamlıyoruz:

Sen miydin o, yalnızlığın mıydı yoksa

Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi

Dilimizde akşamdan kalma bir küfür

Salonlar piyasalar sanat-sevidieri

Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni

Yakanda bir amonyak çiçeği

Yalnızlığım benim sidikli kentesim

Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

Kumkapı meyhônelerine dadandık

Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilâkisi

Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar

Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi

Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri

Çöpçülerin elleriyle okşardım seni

Yalnızlığım benim süpürge saçlım

Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak

Bol çelik bol yıldız bol insan

Bir gece Sevgi Duvarını aştık

Düştüğüm yer öyle açık öyle seçik ki

Başucumda bi sen varsın bi de evren

Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi

Yalnızlığım benim çoğul türkülerim

Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Ağustos ayında doğmuş dört şair var. Dördü de modern Türkçe şiirin çok önemli, en güçlü şairi. Üstelik dördü de şiir anlayışları ve deneyimleriyle birbirinden son derece farklı…

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Fazıl Hüsnü Dağlarca, sadece ağustos ayında doğan şairlerden değil, modern Türkçe şiirin diğer tüm şairlerle benzerliği en az olan isimlerden. Yani kısaca onu, şair olarak Fazıl Hüsnü Dağlarca, Dağlarca işte daha ne olsun diye tanımlamak mümkün. Dağlarca’dan hangi şiiri okusak onun benzersiz sesini duyarız. Ama onun şiirlerinden şiir seçmek zordur. Zorluğu seçmenin oluşturduğu riskten gelir. Elbette her seçim risk taşır, ama Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan şiir seçerken seçiminizin gerekçeleri çok yönlü ve ikna edici olmalı. Şunu demek istiyoruz: Dağlarca’nın tek tek şiirleri büyük bir yapbozun parçalarını oluşturur. Riski göze alarak kısa bir şiir seçtik. “Kara Çizgiler” başlıklı şiiri okuyalım:

doğada ilk kirlenmedir

ülkelere

bölünmesi

yeryüzünün

Yazımızın başında Ahmet Erhan’ın da adı geçti. Bu vesileyle onu da bir şiiriyle, “Bugün de Ölmedim Anne” şiiriyle selamlayalım:

Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım

Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum

Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum

Bu gün de ölmedim anne.

Kapalıydı kapılar, perdeler örtük

Silah sesleri uzakta boğuk boğuk

Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük

Bu gün de ölmedim anne.

Üstüme bir silah doğruldu sandım

Rüzgar, beline dolandığında bir dalın

Korktum, güldüm, kendime kızdım

Bu gün de ölmedim anne.

Bana böylesi garip duygular

Bilmem niye gelir, nereye gider?

Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar

Bu gün de ölmedim anne.

Doğum günlerini bahane ederek selamladığımız şairlerin nezdinde modern Türkçe şiire yer ve varlık, derinlik ve genişlik kazandırma uğraşında öncülük etmiş, yol açmış, yol göstermiş, yoğun emek ve çaba harcamış tüm şairlere saygılarımızı sunarız…