Nilgün Çelik'ten 'Gelenler': Çocuk haklı!

Nilgün Çelik'in ilk öykü kitabı "Gelenler" İndie Yayınları tarafından okurla buluştu. Nilgün Çelik, dilimizin olanaklarından yararlanarak, inandırıcı bir imge yaratıyor ve sözcükleri içtenlikle seçip onlarla oynayarak cümleler kuruyor, diyalogları geliştiriyor.

Google Haberlere Abone ol

İnci Gürbüzatik

İndie Yayınları'ndan çıkan Gelenler, Nilgün Çelik’in ilk öykü kitabı. Nilgün Çelik’i çeşitli dergilere, gazetelere yazdığı kitap tanıtımlarından, Ankara’nın edebiyat ortamlarında hazırladığı kitap/ yazar tanıtım etkinliklerden, yazar röportajlarından ve kısa öykülerinden tanıyoruz. Bir kitap bütünlüğüne ulaşan öykülerinin bazıları çeşitli dergilerde yayımlandı ama kitaplaşıp basılması, ilk kitap yayımlayan pek çok yazar gibi ona da heyecanlı bir deneyim ve zorlu bir süreç yaşattı.

Daha en başta, kitabın kapağından mavi gözlü minik bir çocuk, Gelenler’in içindeki öyküleri vurgular gibi göz kırpıyor size. Duruşu, birazdan gözden yitip saklanacak mı, yoksa hepten ortaya mı çıkacağı noktasında bir ipucu vermiyor ama muzipçe bakan o gözler, ‘Şaşırtıcı öyküler var bu kitapta haberiniz olsun, şimdiden söyleyeyim size’ der gibi bakıyor. İmge de görsel tasarım değil mi? Öykücüler için ne kadar da önemli.

Nilgün Çelik, Gelenler ile 'öykü dünyasında artık ben de varım’ demeye çalışırken, öyküleri okuyan meraklı okur için de bir yazarın keşfine dönüşüyor.

Kitabın ithafı, Nilgün Çelik'in öykü yolculuğunun ne denli engelli, mücadeleli geçtiğini ortaya koyuyor. Bunu bir genelleme bile sayılabiliriz çünkü edebiyat dünyamızda varlığını kanıtlamak isteyen gerçek yazarların önünde çok engel var. Bu yüzden pek çok öykü yazarına cesaret verecek örnek bir kitap Gelenler.

Kitabın ilk sayfalarında "‘Sen ne yazıyorsun?’ diyen sevgili anneme" diyor öncelikle, sonra da "Okumayı sevdiren rahmetli babama, inanan oğluma, güvenini esirgemeyen Prof. Dr. Naki Selmanpakoğlu ve şair Hasibe Ayten'e teşekkür ederim" diyor Nilgün Çelik. Bu küçük ithaf bile, içinde bulunduğumuz umutsuz edebiyat ortamında, bir ilk kitap yayımlatmanın anatomisidir bence. O ithafın çözümlenmesi, hatta tartışılması gereken pek çok öykü barındırdığını, hatta bu konunun enine boyuna konuşulması gerektiğini de vurgulamak isterim. Bu teşekkürü çok önemsiyorum, çünkü bu ülkede yazmak isteyenleri bekleyen maceranın ipuçlarını veriyor. Açıkçası, yolun zorluğunu ta baştan fısıldıyor.

İlk kitaplar karanlıkta birden beliriveren ışıktır, okur o ışığa hasrettir, umutla bekler, satırlara göz gezdirir, sayfaları çevirirken öykülerden haz umar. İlk kitabını, ilk öykülerini okuduğu, yeni tanıdığı yazarın başka öyküler, kitaplar da yazıp yazamayacağının tahminini kitap bittiğinde yapabilir. O yüzden okuru hafife almamak gerekir.

Anlatmak istenen olayı, durumu, belki de anı, kişileri, olayı içeren dramatik yapıyı kurgulayıp o kısa süreye sığdırarak ‘bir cümleymiş gibi’ öykülemek, -öykü yazanlar bilir- hiç de kolay değildir. Gelenler’de on sekiz etkileyici öykü var. Bir solukta okunan, düşündüren, güldüren, hüzünlendiren, bilgilendiren kısa ama söz fazlalıklarından damıtılmış ilginç öyküler çoğu.

Nilgün Çelik’in öykü kurgusunu da, kısa, gereksiz sözcükten arınmış cümleleriyle geliştirdiği anlatım dilini de başarılı bulduğumu belirtmeliyim. Öykü yazarı her şeyi açık açık yazıp öyküyü okur açısından kolaylaştırmalı, okur hazıra mı konmalı? İşte bu sorunun yanıtı için Gelenler'deki öyküleri okumak gerek. Belirsizlik bazen öyküde olmazsa olmazdır, çok önemli bulurum. Çünkü özgür iradenin ufkunu açıp yeni şeyler keşfetmenin merakını tetikler. Öyküyü okuduktan sonra düşünen okurun, metne katkısıdır bu çaba ve metni okur gözünden yeniden yazmak anlamını taşır. Her öykücü bunu başaramaz. Acur, Ödünç Yaşam, Kaç Ölüm, Sürgün Yeri, Çamur, Geri Alma, Öç, Ahraz Kuşlar, Kayıt, Gelenler, Benlik, Siluet, Ardıl, Çatışma, El Feneri, Motif, Özlem ve Parkta, Gelenler’deki öykü başlıkları. Gelenler’deki öykülerin sıralanışında da ustalıkla kurgulanmış bir tempo var. Sona doğru öyküler soluk soluğa hız kazanıyor.

Gelenler, Nilgün Çelik, 104 syf., İndie Yayınevi, 2020.

Öykü yazarında aranan, önemli özelliklerden biri de özgün yazmasıdır. Nilgün Çelik, farklı çevrelerde, sokaklarda, garipsenebilecek evlerde gezinirken, sıra dışı insanları, daha önce tanıklığını yapmadığımız yaşamları, eylemleri ilişkileriyle öykülerine yerleştiriyor. Kadınlar, erkekler, çocuklar, ensest ve farklı insan ilişkilerinin öyküleriyle şaşırtıyor okuru. ‘Bu insanları nereden bulmuş, onları nasıl görmüş, bu nasıl bir şehir turu, nasıl bir gözlem?’ diyorsunuz. Belli bir zaman kesiti içinde gerçek öykü, dil tadını hissettirirken bakıp da görmediğiniz yeni hayat hikâyeleri, bilgiler sunuyor.

İnandırıcı bir imge yaratmakta başarılı Nilgün Çelik. Zamanın dizginlerini elinde tutarken, sözcükleri içtenlikle seçip onlarla oynayarak cümleler kuruyor, diyalogları geliştiriyor. Dramatik yapıda, öykünün iç dinamizmini belirleyen seçkin sözcüklü cümleler, anlatının gücünü olduğu kadar hızını da belirliyor. Genç yazarların genellikle diyalogsuz öyküler yazdığı biliniyor. Çelik’in öykülerinde diyaloğun öne çıktığını görmek sevindirdi beni. Dramayı oluşturan yapıyı doğrudan etkileyen, hızı gerektiğince ayarlı, akıp giden, yeterince süren diyaloglar bunlar.

Yazmak yaratıcı bir edimdir. Olay, kişi, zaman ve yer, bu edimi sözcüklerle, dille bütünler. Anlatı, betimlemelerden, imgelerden beslenerek ete kemiğe bürünüp sanatsallaşır. Nilgün Çelik’in öykülerinde uzun betimlemeler göremiyoruz. Öyküdeki bazı kişilerin, bazı mekânların nasıl olduğunu biraz anlatmış, betimlemiş olmasını isterdim ama bunun bir tercih olduğundan, Nilgün Çelik’in bunu bilinçli yaptığından, istese yapabileceğinden eminim. Öyküyü tasarlarken anlatacağı şeyi, nasıl aktarmak istediğinin kararını yazar verir çünkü.

Algısı yüksek okur profili yazar için bir şanstır. "Şaşırtıcı öyküler var bu kitapta, haberiniz olsun şimdiden söyleyeyim size" diyen kapaktaki mavi gözlü çocuğun doğru söylediğini, hatta, Gelenler'in kendisini birkaç kere okutan öyküler barındırdığını, kitabı okuyacak olanların kulağına şimdi de ben fısıldayayım. Çünkü çocuk haklıydı! Onun ne demek istediğini öyküleri okudukça anladım, Nilgün Çelik’ten yeni bir öykü kitabı bekleyen bir okur olarak, ilk kitabı Gelenler ayağını sürüsün, okuru bol olsun diyorum.