Sizin Mercedes hangi renk?

Ne acıdır ki Adalet Ağaoğlu, 14 Temmuz itibariyle aramızdan ayrıldı. Okurları olarak biz de onu anmanın, eserlerinden bahsetmekten geçtiğini düşünüyoruz. Ağaoğlu’nun ölümsüz eserlerinden biri olarak görülen "Fikrimin İnce Gülü" adlı romanı, dahası bu romandan uyarlanan ve yönetmenliğini Tunç Okan’ın üstlendiği Sarı Mercedes adlı filmiyse ayrıca bahse değer...

Google Haberlere Abone ol

1929’da doğan Adalet Ağaoğlu, kaleme aldığı birbirinden değerli kitaplarla Türkiye edebiyatının önemli yazarlarından biri olarak ismini aklımıza ve kalbimize yerleştirdi. Öykü, roman, deneme, oyun gibi pek çok türde eser veren Ağaoğlu, onlarca ödüle layık görüldüğü gibi, işlediği temalarla da adaletten, emekten ve özgürlükten yana bir tavır takındı.

Ne acıdır ki 14 Temmuz itibariyle aramızdan ayrıldı. Okurları olarak biz de onu anmanın, eserlerinden bahsetmekten geçtiğini düşünüyoruz. Ağaoğlu’nun ölümsüz eserlerinden biri olarak görülen Fikrimin İnce Gülü adlı romanı, dahası bu romandan uyarlanan ve yönetmenliğini Tunç Okan’ın üstlendiği Sarı Mercedes adlı filmiyse ayrıca bahse değer.

BALKIZ BALDAN TATLIDIR

İlk baskısını 1976’da yapan ve Türk edebiyatının ilk yol romanı olduğu iddia edilen Fikrimin İnce Gülü, Alamancı Bayram’ın dişinden tırnağından arttırarak aldığı sarı Mercedes’iyle memleketi Ballıhisar köyüne olan yolculuğunu ve bu yolda başına gelen bir dizi olayı konu edinir.

1942’de doğan ve Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden biri olan Tunç Okan’sa bu romanı beyazperdeye uyarlamak için çok çaba sarf eder ve uzun bir çalışma sürecinin ardından, 1993 yılında filmin çekimlerini tamamlar.

Almanya, Fransa, İsviçre, Türkiye ortak yapımı olan Sarı Mercedes, BMW’de işçi olan Bayram’ın Münih’ten yola çıkıp Ballıhisar’a uzanan yolculuğunun Türkiye ayağına yer verir. Yolculuğun en tuhaf tarafıysa Bayram’ın kendisidir. Öyle titiz, öyle narin yaklaşır ki arabasına bir tuhaflık olduğunu anlarız. Üstelik sadece sınır kapısından geçerken takındığı tutum da değildir bize bunu düşündürten.

Bayram filmin ilk karesinde, işçi tulumu içinde, arkadaşlarıyla yürümektedir. Derken gurbet elde flört ettiği Solmaz çıkagelir. Bayram sarı Mercedes’i, namıdiğer Balkız’ı gösterince Solmaz hemen yan koltuğa atlar. Bayram’ın kibrine diyecek yoktur.

Fikrimin İnce Gülü, Adalet Ağaoğlu, Syf: 322, Everest Yayınları, 2020.

Aslında Türkiye yoluna Solmaz’la çıkacaktır ancak verdiği sözden son anda cayar. Onun “koca götünü” ve beraberinde taşıdığı eşyaları yük etmek istemez Balkız’a. Balkız her şeyden daha önemlidir. Kendinden bile.

İşte burada, tam da başına aksilikler gelmeye başladığı anda ara ara flashback’ler görmeye başlarız. Alamancı Bayram’ın geçmişi, gariban hali karşımıza çıkınca da taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başlar.

Öksüz, yetim büyüyen Bayram, bütün çocukluğunu bir sığıntı olarak köyde, amcasının evinde geçirir. Sadece amcasından değil, köyün çocuklarından da sürekli şiddet görür. Köydeki yaşıtlarından biri olan Kezban hasbelkader Bayram’a arka çıkınca ikili arasında duygusal bir yakınlaşma başlar. Tam da o sıralar köye Adalet Partili biri gelir, altında lüks bir araba vardır, herkes ona el pençe divan durunca Bayram işin sırrını o dakika keşfeder. Saygı görmek, saygın olmak böyle bir arabaya binmekten geçmektedir.

Arabaya binmek bir güç simgesi olmaya başlar ondan sonra. Balkız’dan öncesinde, askerdeyken kullandığı cipi bile öyle heybetle kullanır ki ne komutanlarından yediği azar kalır aklında ne öksüzlüğü ne garibanlığı. Araba adeta onun güçsüzlüğünü kamufle eden bir robot gibidir.

Türkiye sınırından girdikten sonra temkinli şekilde yoluna devam eden Bayram, yaşadığı, dahası arabasının aldığı ufak tefek hasarları görmezden gelmeye çalışarak yoluna devam eder. Seyir esnasından kendisiyle, pardon Balkız’la sürekli sohbet eder. Ona Alamanya’da yaşadıklarını, çocukluğunu, Ankara’da araba tamirhanesinde çalıştığı günleri anlatır ha anlatır. Kendi geçmişini ne denli muhtaç ve fakir gösterirse, içinde bulunduğu durumu o denli yüceltir. Eee, kolay mı sarı bir Mercedes satın almak…

HELAL OLSUN LAN BAYRAM

İstanbul istikametinden yola devam eden Bayram, neredeyse her bölgede, her hayal kurduğu yerde arabasına bir hasar alır. Jantı çizilir, camı kirlenir, Mercedes amblemi çalınır, sinyal kapağı düşer, lastiklerine zift sıçrar, öndeki kamyonun sektirdiği taşla camı çatlar…

Her aldığı darbeden sonra Balkız’la olan sohbetlerindeki hava değişmeye başlar. Filmin başında vatan aşkıyla yanıp tutuşan, üzerinde onca emeği olan amcasını ölmeden son bir defa görmek isteyen Bayram gider, onun yerine “Alamanya’da böyle değil!” diye kızıp köpüren, kibirli bir Bayram gelir. Dahası kontrolünü yitirir, böylelikle esas niyeti açığa çıkar. Aslında istediği tek şey takdir edilmektir. Yıllar yılı aşağıladıkları, görmezden geldikleri Öksüz Bayram’ın Mercedes’le döndüğünde neler başardığını herkese göstermek ister. Köylüden beklediği de bir övgü değil, tabiri caizse bir özre dönüşür buradan düşününce.

Fikrimin İnce Gülü - Sarı Mercedes, Yönetmen: Tunç Okan, Senarist: Macit Koper , Tunç Okan, 1987.

Bayram için bu durum belki de hayatta kalmasının tek sebebidir. Kendini ispat etmek için her yolu denediğini, yakınlarına bile kazık attığını yine flashback’lerde görürüz. Araba tamirhanesinde üç paraya çalışırken, Alamanya’ya işçi gidecek olan köylüsü İbrahim’i kandırıp rüşvetle onun belgelerinin üzerine yatar. Yetmez, sevgilisi Kezban’ı, Mercedes almak için bir çay dahi ısmarlamadığı, bir simidi dahi esirgediği sevgilisi Kezban’ı da yüzüstü bırakır. Günahı sadece bunlarla da sınırlı değildir. Alamanya’da ona arka çıkan işçi arkadaşı Veli’yi de yolda kaza yapmış halde görünce durmaz. Hatta övünür kendiyle. Bu dünyada kim sana arka çıktı ki sen başkasına arka çıkacaksın Bayram, der.

Amacına ulaşmak onun için her şeyin üstündedir. Bu yolda insanlara bir sürü kötülük yaptığının da farkındadır ama hepsinin kendini affedeceğini adı gibi bilmektedir. Balkız’la beraber köye girdiğinde bütün köylü etrafını saracak, hepsi yarı kıskanç yarı övgü dolu bakışlarla “Helal olsun lan Bayram!” diyecek ve onu bağrına basacaktır.

Bayram bu düşüncelerle devam ederken Mercedes daha büyük hasarlar almaya başlar. Seyir esnasında yolun sağında solunda gördüğü devrilmiş arabalar, kamyonlar, perişan haldeki insanlar sadece bir fon olmaktan çıkar, Bayram’ın adım adım yaklaştığı bir kâbusa dönüşür ve gün gelir, kâbus gerçek olur. Bayram da taklalar atmaya başlar ancak asıl kazayı köyüne vardığında yaşayacağından habersizdir.

Ağaoğlu’nun Bayram’ıyla Okan’ın Bayram’ı arasında çeşitli farklar olduğu aşikâr olsa da Bayram her yerde Bayram’dır. 1970’lerdeki göçmen işçi furyasının yaygınlaştığı devirde, statü nesnelerinin başında Mercedes geliyordu ve ona sahip olmak bir önemli bir göstergeydi. Şimdilerde, Bayram’ın yer yer egzajere edilen tavırları bize her ne kadar tuhaf görünse de zihniyetimizde değişen pek bir şeyin olmadığını görebiliyoruz.

Herkesin kendini ispat etmeye çalıştığı bir Mercedes’i var.

Sizinki hangi renk?