Şiiri değiştiren ilk yapıtlar – II

Yayımlandığında büyük yankı uyandıran ve yerleşik şiiri, şiir anlayışını altüst eden, yeni bir dil düzeni, söyleyiş ve duyarlılık getiren yapıtlardan bazılarını hatırlatmaya devam etmek istiyorum. Bu yazıda şiiri lirik, erotik, politik ve ironik olan Cemal Süreya'nın "Üvercinka"sının içeriğiyle modern Türkçe şiirdeki yenilikçiliğini ve öncülüğünü şiirlerinden örneklerle açıklamaya çalışacağız.

Google Haberlere Abone ol

Geçmişten günümüze modern Türkçe şiirin yönünün, akışının değişmesinde etkili olmuş, yeni bir dil düzeni, söyleyiş ve duyarlılık ve taze bir soluk getirmiş, genişlik ve derinlik sağlamış ilk yapıtlara değinmeyi sürdürmek istiyoruz. Başlangıcından ellili yıllara kadar olan dönemin ilk yapıtlarına daha önce değinmiştik. O bölüme arzu edenler buradan ulaşabilir.

Modern Türkçe şiirde temel olan iki aşamadan söz edilebilir. İkinci Yeni dalgasına kadar olan ilk dönem; tasfiye ya da yıkım süreci ve İkinci Yeni dalgasıyla başlayan restorasyon aşaması…

Bu anlamda, diyebiliriz ki modern Türkçe şiiri yeniden kurmak, yapmak, daha da geliştirecek köktenci girişim İkinci Yenicilerden gelmiştir. Nâzım Hikmet gibi Garipçilerin çıkışı da yıkıma, tasfiyeye dönük olmuştur. İkinci Yeni, bir bakıma modern Türkçe şiirin etik ve estetik yasalarını belirlemiş, deneyimlemiş, geliştirmiş ve yürütmüştür. Sonraki kuşaklara da son derece zengin bir miras bırakmıştır. O nedenledir ki şiir hâlâ İkinci Yeni’nin çerçevesini çizdiği, sınırlarını gösterdiği boşlukta sürdürüyor varlığını. Bir bakıma yıkım, tasfiye kısa olmuş, restorasyon uzun sürmüştür. Kaldı ki restorasyon süreci bitmemiş, hâlâ sürmektedir. Onun içindir ki İkinci Yeni’nin aşılamamışlığına neden aranırken kurucu rolü üstünde daha çok düşünülmeli.

Cemal Süreya, İkinci Yeni dalgasının içinden ya da ortasından yürüyen bir şair olmuştur. İlk şiiri “Şarkısı Beyaz” 1953’te Mülkiye Fikir ve Sanat dergisinde yayımlanır. İlk kitabı 1958’de Yeditepe Yayınları'ndan çıkar. Şairin ilk kitabı Üvercinka'da 1953-57 yılları arasında yayımlanan 28 şiiri yer alır. Daha sonraki baskılara üç şiir daha eklenmiş ve böylece kitapta yer alan şiir sayısı 31 olmuştur.

Üvencinka'nın kapak tasarımı Sait Maden’e aittir. Kapak tasarımlarıyla da tanınan Sait Maden, aynı zamanda şair ve çevirmendir. Batı dillerinden birçok ünlü şairden şiirin Türkçeye çevirisini de o yapmıştır.

Kitabın adı apaçık biçimde şairin benimsediği şiir anlayışına da ayna tutar. Dil bozulmuş, yeni bir dil oluşturulmuştur (İsteyen, 'sözcük bozulmuş yeni bir sözcük oluşturulmuştur' diye de okuyabilir). Böylece anlam ve çağrışım için algının kapıları açılmıştır. Öyle ki, kitabın adı üstünde çok geçmeden bir efsane oluşmuştur. Aslında Cemal Süreya’nın yaptığı, İkinci Yeni dalgasının anlamı muğlak bırakan, duygusal, düşünsel, duyarlılık iletisinin yüklendiği dili çağrışım ve sezgiye dayandıran anlayışını Üvecinka'da uygulamış olmaktan başka bir şey değildir. Sözcükle, dille oynamıştır. Bu ona bir boşluk sunmuş ve o boşluğu yeni bir ifadeyle doldurmuştur. Güvercin sözcüğünün ilk harfini çıkarıp kanat sözcüğünün ilk hecesini ekleyerek elde edilmiş yeni bir sözcüktür üvercinka. Böylece bilinçten, bilinç dışından çıkarılmış, şiirin olmazsa olmazı olan yeni bir imge de elde edilmiştir. Bu aynı zamanda şiirin bir zihinsel faaliyet, çalışma, işçilik olduğunu; bunu gerekli kıldığını, şairin de aslında düşünce işçisi olduğunu gösteren bir örnektir. Belki bir başka önemli yanı da şairin sözcüklerle, dolayısıyla sözlüklerle arasındaki mesafeyi göstermesidir. Cemal Süreya, sözlüklerle o kadar içli dışlıdır ki bir yazısında “Sözlük okunur mu ben okudum” der. Yeri gelmişken şairlerin hafızalarındakiyle yetinmeyip sözlükleri, yazım kılavuzlarını her an ulaşabilecekleri biçimde yanlarında bulundurmalarının ne derece elzem olduğunu da kaydedelim.

Üvercinka her şeyden önce modern Türkçe şiirde içeriğiyle yeni bir kitaptır. Yeni şiirlerden oluşur. Örneğin kitabın ilk şiiri “San”… İki dörtlükten oluşan şiirin ilk dörtlüğünü okuyalım:

Kırmızı bir kuştur soluğum

Kumral göklerinde saçlarının

Seni kucağıma alıyorum

Tarifsiz uzuyor bacakların

Şiirin altında 1957 tarihi vardır. Şairin İkinci Yeni dalgasıyla iyice hemhal olduğu dönemde yazıldığını gösteriyor… “San” Üvercinka'nın diğer şiirleri gibi Cemal Süreya’nın sonraki şiirlerinde belirginleşecek ve sürecek izleklerin, temaların, konuların ipuçlarını sunmasıyla da dikkati çekicidir.

ŞİİRDE GELENEĞİN ÇEMBERİNDEN ÇIKMAK

Cemal Süreya’nın şiiri liriktir, erotiktir, politiktir, ironiktir. Gerçeküstücü şiirin deneyiminden de izler taşır. Bunların tümünü sarmalayan bir humor söz konusudur. Üvercinka bu özelliklerin tümünü yansıtmaktadır. Süreya’nın şiirinde humor bir yandan zenginlik, derinlik, genişlik sağlarken bir yandan da başta bir önceki kuşağın deneyimi olmak üzere gelenekle hesaplaşmada aracı olur. Geleneğin şiirini, deneyimini, açmasını, giderek aşmasını sağlayan kapı olur. Şair geleneğin çemberinden çıkmak için başka yöntemler de kullanır, ama kilidi kendine özgü ironi, şaşırtmaca, espri ve jestlerle açar. Altında 1954 tarihi yer alan “Aşk” başlıklı şiirin son betiğini aktaracağız:

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya

Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız

Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu

İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük

Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde

Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra

Sonrası iyilik güzellik.

Üvercinka, Cemal Süreya, Yeditepe Yayınevi, 1958.

CEMAL SÜREYA'DA İKİNCİ YENİ VE GARİP İZLERİ

Üvercinka'da yer alan şiirler, şairin şiirlerini yayımlamaya başladığı ilk üç yıldaki arayışının, deneyiminin, gelenekten kopuş hamlesinin daha güçlü olduğunu gösteriyor. Ancak yine de İkinci Yeni’nin adeta sözcülüğünü de üstlenmiş olan Süreya’nın bu deneyimin içindeki diğer isimlere göre “ortadan yürümeyi” tercih etmiş olduğunu söyleyebiliriz. Üvercinka da göstermektedir ki Cemal Süreya, şiir arayışında, İkinci Yeniciliğinde Garip’e sırtını dönmez. Garip’in girişimini, deneyimini deyim yerindeyse kendisi için okula dönüştürür. Garip şiirini sunduğu imkânları kullanarak aşmayı dener, başarır da… Özellikle kitapta yer alan ve şairin ikinci dönemi olarak saptadığımız süreçteki şiirlerinde Garip’in izleri daha belirgindir. Üvercinka'da şairin, Garip şiirinin birikimiyle İkinci Yeni dalgasının içinden deneyimlediği ve benimsediği tavrı sentezleme yönünde tercihte bulunduğunun işaretleri de yer alır.

Üvercinka'nın ilk yapıt olarak modern Türkçe şiire getirdiği yenilikten söz edilirken şairin sentezleyici tutumunu da kaydetmek gerekir.Cemal Süreya’nın, İkinci Yeni dalgasının öncüleri arasında en yakın olduğu isim Ece Ayhan’dır. Aynı dönemde aynı okuldadırlar, arkadaştırlar. İki arkadaşın birbirinin şiirinden habersiz olmaları mümkün değildir elbette. Ancak iki arkadaşın şiirinde herhangi bir etkileşim görülmez. Bu hem şaşırtıcı hem de değildir. Şaşırtıcı değildir, çünkü Cemal Süreya için de, Ece Ayhan için de yenilikçilik ve yaratıcılık ve tabii özgünlük esas olmuştur. İki şair de arayışını özgünlüklerini sağlayacak yönde sürdürmüştür.

İkinci Yeni’nin ortası varsa o, Üvercinka'dır. Varsa dedik, vardır; olması gerekir. Çünkü İkinci Yeni’nin öncüleri atlarını sınırlara dört nala sürerken kerteriz aldıkları bir noktaya da gereksinim vardır. İkinci Yeni dalgasının şiirdeki o kerteriz noktası Cemal Süreya’nın Üvercinka'sı olmuştur diyebiliriz. Osman Mazlum’un, kitabı “Mavisini dağıtan uslu çiçek” diye tanımladığını anımsatalım. Tanımdaki “uslu çiçek” ifadesininse manidar olduğunun altını çizelim. Kitaba adını veren şiirin ilk betiğini okuyalım:

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden

En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu

kesmemeye

Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız

Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun

Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez

Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor

Bütün kara parçalarında

Afrika dahil

Süreya’nın İkinci Yeni dalgasının ortasında, bir tür denge unsuru olarak yer almasının arka planında Dersim Katliamı'nı takip eden süreçte, ailesinin sürgün edildikten sonra Cumhuriyetin Kürtlüğünü bir daha hatırlamayacak biçimde bastırmak zorunda kalmış, “gizli Kürt yurttaşı” olmasının da payı var mıdır diye sormadan geçemiyoruz. Şairin tutumunda bununla bağlantılı biçimde gerçekleşmiş olma ihtimali yüksek telkinlerin, “fazla öne çıkma, göze batma” nasihatlerinin de etkisinin olabileceğini düşünebiliriz.

ÜVERCİNKA'NIN MODERN TÜRKÇE ŞİİRE KATTIKLARI

Cemal Süreya, şiirle birlikte deneme eleştiri inceleme yazmış ve yayımlamıştır. Düzyazılarının önemli bir bölümünü takma isimlerle imzalayan şair, İkinci Yeni tartışmasında Pazar Postası’nda çıkan yazılarında Osman Mazlum takma adını kullanmıştır. Süreya’nın kitabı yayımlanmadan önce, Muzaffer İlhan Erdost’un Pazar Postası’ndaki yazısında, okurun Üvercinka'da yeni değerler bulacağını ve bunları yadırgamayacağını yazmasına Asım Bezirci karşı çıkar. Ancak Bezirci kitap yayımlandıktan sonra görüşünü değiştirir. Orhan Duru, Üvercinka'yı bir kuşağın kitabı olarak niteler ve övgüyle karşılar.

Üvercinka'nın modern Türkçe şiire ne kattığını şairiyse şöyle değerlendirmiştir: “Üvercinka’yı bir kelimeyle özetliyorum: Şok. O kitaptaki çok şiirimde şok etkisi aradım. Sonra dile büyük bir yaslanışım var. Humor var. Kusurlu şiirler, biliyorum. Kusurlu olmalarını istedim.” Şairlerin kendi yapıtlarını değerlendirmeleri önemli bir ölçüt oluşturmaz(!), haklılık payı olsa bile Cemal Süreya’nın ki de öyle… O nedenle 1982 yılında Gösteri dergisinde çıkan Doğan Hızlan’la yaptığı söyleşide, kitabını değerlendirdiği zaman hoşuna gitmeyen şiirler ve dizeler olduğunu ifade etmiş olmasını da; 1986 yılında Enver Ercan’la yaptığı söyleşide “San”, “Gül”, “Dalga”, “Güzelleme” ve “Süveyş”i “tahammül edemediği”; “Şiir”, “Sizin Hiç Babanız Öldü mü”, “Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm”, “Şarkısı Beyaz” ve “Üç Adet Yıldız”ı “çok kötü” şiirler arasında saymasını da temkinle karşılamak gerekir. Ayrıca şairin bu değerlendirmeyi yaparken yılların ve tabii onca deneyimin, birikimin üzerinden dönüp geriye baktığını da unutmamak gerekir.

Üvercinka aşk şiirlerinden oluşur ama modern Türkçe şiir için bir hayli yeni bir aşk anlayışı içerir. Cinsel arzular doğrudan dile getirilir ve aşkın önemli bir boyutu olan bedensel temas ön plandadır. Üvercinka, içerdiği aşk anlayışıyla da yeni bir kitaptır.