Ya da Dr. Hyde ve Bay Jekyll

Robert Louis Stevenson’ın kaleminden “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde Tuhaf Bir Vaka”, erdem sahibi bir doktor ile kötülükten haz alan bir canavarın aynı bedende buluşmasını konu alıyor. Kitap, 1886’da yayımlandığında çok sayıda tiyatro ve sinema uyarlamasıyla bir popüler kültür efsanesine dönüşerek Stevenson’ın ne denli usta bir kalem olduğunun herkes tarafından kabul görmesini sağlamıştır.

Google Haberlere Abone ol

13 Kasım 1850’de Edingburgh’da doğan Robert Louis Stevenson’ın yazdıkları arasında belki de en ünlü ve en çok tartışma yaratan kitabı Dr. Jekyll ile Bay Hyde Tuhaf Bir Vaka isimli kısa romanıdır. Onlarca dile çevrilen roman, sinemadan, tiyatroya pek çok sanatsal disiplini etkileyerek hemen her mecrada kendine yer bulmuş ve işlediği çatışmadan dolayı da bir sendroma ismini dahi vermiştir.

Aslında Stevenson’ın üvey oğlu Lloyd’la oynadıkları bir oyun sonucunda ortaya çıkan Define Adası adlı romanı yazarın tanınmasını sağlamışsa da ilk kez 1886’da yayımlanan Dr. Jekyll ile Bay Hyde Tuhaf Bir Vaka adlı romanı, Stevenson’ın ne denli usta bir kalem olduğunun herkes tarafından kabul görmesini sağlamıştır.

TUHAF BİR YARATIK

“İnsanlar eskiden hem kendilerine hem de saygınlıklarına leke sürülmesin diye kirli işlerini gözü kara haydutlara yaptırırlarmış. Oysa ben bunu zevk için yapan ilk kişiydim. Halkın gözündeki saygınlığının yüküyle gönülsüzce yaşayıp giderken, bir anda toy bir delikanlı gibi üstündekileri çıkarıp atarak özgürlük denizine balıklama dalan ilk kişiydim.”

Türkçeye ilk defa Hamdı Varoğlu tarafından çevrilen ve 1942 yılında Vekaleti Basımevi tarafından basılan Dr. Jekyll ile Bay Hyde Tuhaf Bir Vaka hem dünyada hem de Türkiye’de korku edebiyatının önemli eserlerinden biri olarak bilinegelmiştir ve bu unvanını hâlâ daha sürdürmektedir.

Dr. Jekyll ile Bay Hyde Tuhaf Bir Vaka, Robert Louis Stevenson, Çev: Celâl Üster, Syf: 86, İş Kültür Yayınları, 2017.

Bu kısa romanın ömrünün bunca uzun olmasının en büyük sebeplerinden biri, şüphesiz ki barındırdığı derinlikli çatışma olduğu kadar, ustalıklı bir polisiye matematikle kurgulanmasından kaynaklanır ve bu matematiğin domino taşına ilk vuruşu yapan da Avukat Bay Utterson ile yakın dostu Bay Enfield’ın rutin yürüyüşlerinde gerçekleştirdikleri bir sohbettir.

Daha sonradan, isminin Hyde olduğunu öğrenecekleri kılıksız, fiziken ve ruhen çirkin sayılabilecek, kötülük yumağı bir adamla, şehrin en saygın insanlarından biri olan Dr. Jekyll arasındaki tuhaf ilişkiyi sorgulamaya başlarlar. Aslında Bay Utterson, Dr. Jekyll’ın yakın dostu olduğundan ve Doktor’dan kendisine gelen ilginç vasiyetnameden işkillendiği için kafasındaki soru işaretlerini çözmeye çalışmaktadır. Orada yazılana göre; Dr. Jekyll ölür yahut ortadan kaybolursa bütün serveti Bay Hyde adındaki tuhaf adama verilecektir. Bay Utterson n’aparsa yapsın bu birbirine iki zıt adamın neden, hangi sebeple diyalog halinde olduklarını bulamaz. Nihayetinde Dr. Jekyll’ın gençliğinde yapmış olabileceği hatalara bağlar bunu ama içi yine de rahat etmez.

Biz de okur olarak Bay Utterson’ın çelişkileriyle okumaya devam ederiz. Dahası onun bildiği kadarını biliriz ve her adımda daha da tuhaflaşmaya başlayan ve Hyde’ın işlediği cinayetle yükselen kitapsa çatışmayı ve karakterleri hepten sıkıştırmaya başlar. Bütün şehri sarsan bu cinayette katilin kim olduğunu bulmak değildir mesele; cinayeti Hyde’ın işlediğini hemen öğreniriz zaten. Böyle olunca da Stevenson’ın asıl niyetinin başka olduğunu anlarız. O aslında katile değil, insan ruhunun karanlıklarına doğru, elinde bir gaz lambasıyla yürümekte ve bizi de peşinden sürüklemektedir.

SİMGESEL ÖLÜMDEN FİZİKSEL ÖLÜME

“Hyde Jekyll’a karşı kayıtsızdı ya da Jekyll onun gözünde bir eşkıyanın kendisinin izini sürenlerden kaçıp sığındığı bir inden başka bir şey değildi. Jekyll Hyde’a, bir babanın oğluna gösterdiği ilgiden daha fazla ilgi gösteriyordu; Hyde ise, babasına kayıtsız kalan oğuldan da kayıtsızdı Jekyll’a karşı. Alınyazımı Jekyll’la paylaşsam, uzun süredir gizliden gizliye alışkanlık edindiğim, son zamanlarda da fazlasıyla yüz verdiğim arzulara yenik düşecektim. Alınyazımı Hyde’la paylaşsam, o zaman da bir yığın merak ve tutkuya yenik düşecek, bir anda sonsuza dek aşağılanan ve dostlarından yoksun kalan biri olup çıkacaktım.”

Dr. Jekyll’ın dengesiz tavırları iyiden iyiye artmaya başlayınca bundan en çok kuşkulanan kişi yine dostu Bay Utterson olur ancak Doktor sebebini söylemeksizin herkesle ilişkisini keserek önce evine, akabinde de odasına kapanır ve uşakları dahil kimseyle görüşmemeye başlar ve bu bütün gizemi çözecek olan o ilk ilmeğe ulaştırır bizi.

Dr. Jekyll, tıpkı meslektaşı Frankenstein gibi bilimin simyasına, mistik kısmına ilgi duyan biridir. Soylu ve zengin bir aileden gelmiş olmasına rağmen içindeki “yaratık”tan bir türlü kurtulamamıştır ve yıllar boyu bin bir zahmetle inşa ettiği saygınlığına halel getirmemek için yeni bir yol bulmuştur; ruhu iki zıt kutba sahipse bedeni de böyle olmalıdır. Ancak bu sayede kötücül yanının baskısından kurtulup saygın bir şekilde hayatına devam edilebilir. Ayrıca kötü yanı bir suç işlese bile hem kanunen hem vicdanen bir yükümlülük altına girmemiş olacaktı çünkü o suçu işleyen kendisi değildir.

Ne var ki işler pek istediği gibi gitmez. Tılsımlı bir karışımla ruhu ve buna endeksli olarak bedeni değişirken, belli bir aşamadan sonra aşırı doz kullanmak zorunda kalır bu değişimi dengeleyebilmek adına, nihayetinde o da kâr etmez. Ne zaman biraz uyuyacak olsa hemen kendini Bay Hyde olarak bulur ve bunun çözümü için hiçbir şey yapamaz hale gelir, benliğini hepten yitirmeye başlar.

Dr. Jekyll ile Bay Hyde Tuhaf Bir Vaka, insanın farklı uçlarda gezinen ruhunu ustalıklı bir korku öğesi haline getirerek başucu kitaplarımızdan biri haline dönüşür. Dr. Jekyll’ın da itiraflarında belirttiği gibi, bulunduğu kültür ve sosyal sınıfı dolayısıyla baskı altında kalan kişiliği, bir tür benlik bölünmesi yaşayarak kendini var etmeye çalışsa da yine geleneklere aykırı bir “yaratım” gerçekleştirmesinden ötürü ölümle temizlenir. Ancak dış dünyada ruhla bedenin arzuları arasındaki savaş asla sona ermez.

Var olan korku öğelerinin aksine Stevenson, dıştan gelen, tehlikeli ve ne idiği belirsiz bir canavar yerine, insanın içinden gelen, saf kötülük üzerine düşünerek ölümsüz bir eser yaratır. Tabii buradaki kötülük tanımı da iyilik tanımı gibi farklı okumalara müsaittir; Victorian Dönem ahlakını göz önünde bulundurarak, tam da bilimsel gelişmelerin şaha kalktığı bir dönemde rasyonalizmle irrasyonalite arasında bir bağ kurabildiğimiz gibi, toplumsal ikiyüzlülükle ve hatta Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ın temsiliyetleri ölçüsünde zengin-fakir, köylü-kentli, baba-oğul şeklinde okumalar da yapabiliriz. Her nereden bakılırsa bakılsın

Stevenson’un çatışması çağları aşarak yeni Dr. Jekyll ve Bay Hyde’lar keşfetmesini bilir ve bazen Bay Hyde’ın haklı çıktığı bile olur.

Tam da buradan bakınca kimin diğerini yarattığı fikri iyice bir muammaya dönüşerek ortaya yepyeni sorular çıkarır. Böylelikle iyi ve kötü, baba ve oğul yer değiştirerek yeniden savaşmaya başlar. Savaş hiç bitmez.