Bob Marley’in mirası

Söylevler Kitabı aforizmalardan değil, Bob Marley’in yaşamı kavrama ve insanlara seslenme biçimlerinden bahsettiği cümlelerden oluşuyor. Ruhunu ve bedenini yaşatırken dünyayı ve eylemleri yorumlayan ozan, söylenen ve söylenmeyenlere nasıl kafa yorduğunu anlatıyor. 

Google Haberlere Abone ol

Ali Bulunmaz

Bob Marley bir yıldız mıydı? Kesinlikle evet. Fakat bilinen şöhretlerden çok farklıydı. Unvan ve para için çalışıp üretmeyen; dünya ve çevresindekiler için daima söyleyecek bir sözü olan, insanların sorunlarına ve yeryüzündeki problemlere kafa yoran, futbol oynayan ve futbolla düşünen bir müzisyendi. Daha da önemlisi bir ozandı. 

Marley, bir varoluşçudan çok varoluşçuydu, onu da aşan bir bilgeydi kimi yorumculara göre. Savunduğu fikirlerin ve yorum kattığı hümanizmin peşinden gitmişti. Göründüğü gibi olan ve olduğu gibi görünen Marley’in, “Dünyada yaşıyorum ama bu dünyadan değilim” sözü, kişiliğini yansıtan büyük bir ipucuydu. 

Kalbi kirlettiğini düşündüğü paraya değil samimiyete, hesapsız ilişkilere, doğaya, futbola ve yalınlığa önem vermişti. Konuştuğu gibi şarkı söylemesi, şarkılarındaki sadelikle insanlara ulaşmasıyla ve bir şey anlatması gerektiği fikriyle bütünlük oluşturuyordu. Gerçeğe ve geleceğe dair düşünceleri de onları insanlara aktarışı da yine bu yalınlıkla gerçekleşiyordu. 

Kısacası dürüst ve samimi bir yıldız olarak tarihte farklı bir yerdeydi Marley. Söylevler Kitabı, şöhret meraklısı olmayan ve insanlara bir şeyler anlatma derdine düşen ozanın, yaşamda durduğu noktayı ve hayata bakışını görmemizi sağlıyor. 

 VAAZ YERİNE DİYALOG

Söylevler Kitabı’ndaki her cümle Marley’den bir kıssa, hayat dersi ya da kendi ifadesiyle şarkı söylerken konuşmak kadar gerçek. 

Söylevler Kitabı, Bob Marley, Çeviren: İsmail Cengar, SUB Yayın, 46 syf., 2019.

Hayatını özetlerken tanımadığı babasını, kendisini okutmak için çırpınan annesini ve “hakikatler ortaya çıktığında bir üniversite olabilir” dediği Jamaika’yı anlatan Marley, bir bakıma şarkılarının ardındaki hikâyeleri açık ediyor. 

Müzikle ve şarkı sözleriyle yaşamı iç içe geçirirken hem gelen tepkilerden hem de konserindeki kalabalıklardan ilham alan Marley, herkes gibi arayışta olduğunu söyledikten sonra neyi nerede bulduğunu anlatıyor: “Kiliseye gitmekten hiçbir zaman hoşlanmadım çünkü oradakiler, sanki devamlı bir savaş ve mücadele içerisinde. Bu sebeple zaten başka bir yol bulmam gerektiğini biliyordum. Eğer bir yol bulamasaydım benim için Tanrı yoktu ama Rastafari’yi bulduğumda anladım. Tanrı oradaydı.” 

Marley’in hayatına ve kendisini anlatışına dikkat kesilince ruhani olanı kutsamayı değil, onu yeryüzüne indirmeyi tercih ettiği görülüyor. “İnsanları sevmek zorundayım” derken bunu kast ediyor bir anlamda; bu uğurda müzik yaparken topraktan, Jamaika’dan, Afrika ruhundan ve geçmişinden uzaklaşmadan vaaz vermek yerine diyalog kuruyor. 

'ÖNYARGI BİR ZİNCİRE BENZER'

Söylevler Kitabı aforizmalardan değil, Marley’in yaşamı kavrama ve insanlara seslenme biçimlerinden bahsettiği cümlelerden oluşuyor. Ruhunu ve bedenini yaşatırken dünyayı ve eylemleri yorumlayan ozan, söylenen ve söylenmeyenlere nasıl kafa yorduğunu anlatıyor. 

Bir çocuğun canı yandığında kendisini örselenmiş hisseden Marley, iyiliğin ve sevginin hayatta kalabilmesi için konuşup şarkı söylüyor ve müziğin kendisini taşıdığı yerleri gösteriyor bize. 

Marley’in müzikle ulaştığı yerde, koşullar ne olursa olsun bir araya gelme azmine, kuzu görünümlü kurt Rastamanları ayırt etme yeteneğine, cahilliği bilgiye çevirme kararlılığına, bir grubun diğeriyle neden savaştığını öğrenme zorunluluğuna ve dinin sıkıntıdan başka bir şey yaratmadığına dair hakikatler var. 

Doğanın ve adaletin renklerinin hâkim olduğunu söylediği Etiyopya ve Jamaika’daki bir arada yaşama kültürünün, böl ve yönet anlayışının insanları boyun eğmeye ve kötülüğe zorladığı dünyaya yayılması gerektiğini düşünüyor Marley. 

Savaştan değil, doğanın korunmasından ve özgürlükten yana olan; “herkesin kendi içinde yaşadığı bir evreni vardır” diyen Marley’in, Söylevler Kitabı’ndaki fikirlerini, hayatını, şarkılarını ve insanlarla ilişkisini şu cümleler özetliyor: “Beyaz ya da siyah, hangi ırktan olursanız olun fark etmez, şarkılarım herkes için doğruluk ve sağduyu mesajları içerir. Hiç kimsenin tarafında yer almam. Ne siyahların tarafındayım ne de beyazların (...) Önyargı bir zincire benzer, seni sarmalayıp bağlayabilir. Hiçbir yere gidemez, yerinden bile kıpırdayamazsın. Keşke işler, hiç şiddete başvurmadan, acılar çekmeden değişebilse. Keşke doğruluğun ve dürüstlüğün krallığı, daima hüküm sürebilse. Bırakalım suların, denizleri ve okyanusları kapladığı gibi dürüstlük ve doğruluk da tüm dünyayı kaplasın.”