Faulkner: Ahlak dışı biridir yazar

William Faulkner’ın seçme öykülerinden oluşan "Emily'ye Bir Gül" kitabı Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. "Emily’ye Bir Gül", Faulkner’in öykücü yönünü keşfetmek için okura iyi bir kapı aralarken; Faulkner, nefes alınamayacak hâldeki dünyayı, nefes almadan okumamıza olanak sağlıyor.

Google Haberlere Abone ol

Willam Cuthbert Faulkner sadece yaşadığı yüzyılı değil, günümüzü de etkisi altına alan ender yazarlardan biridir. Kendini kötü bir şair olarak gördüğü için öyküye ve romana yöneldiğini söyleyen Faulkner, eserlerindeki atmosferi ve karakterleri oldukça sinematografik şekilde işlediğinden dolayı, Hollywood’da, Metro Golden Mayer’da senarist olarak da görev alır.

Sadece ölümünden sonra değil, yaşadığı dönemde de başarısı takdir gördüğü için “şanslı” yazarlardan biridir. 25 Eylül 1897’de Mississippi’de dünyaya gelir. Parlak bir öğrenci değildir ve sürekli olur olmaz işlerde çalışarak hayatını kazanmak zorunda kalır. Her ne kadar sıkıntılı bir gençlik geçirmişse de okumaktan, yazmaktan asla geri durmaz. O kadar ki Oxford’da postane müdürlüğü yaparken, mesai saatleri içinde sürekli kitap okuduğu için kovulduğu bile söylenir.

“Yazarın ekonomik özgürlüğe ihtiyacı yoktur. İhtiyacı olan tek şey bir kalem ve biraz da boş kâğıttır. Bildiğim kadarıyla beleş paranın yazarlığa olumlu etkisi yoktur pek. İyi bir yazar asla bir kuruma dahil olamaz. Bir şeyler yazmakla fazla fazla meşguldür o. Birinci sınıf bir yazar değilse, kendisini zamanım yok, ekonomik özgürlüğüm yok, diye kandırıyordur. İyi sanat hırsızlar, içki kaçakçıları ya da at hırsızları arasından da çıkabilir. İnsanlar katlanabilecekleri zorluk ve fakirliğin miktarını keşfedemeyecek kadar korkaktırlar gerçekte. Ne kadar dayanıklı olduklarını keşfetmekten korkarlar. Hiçbir şey iyi bir yazarı yok edemez. İyi bir yazarı alt edebilecek tek şey ölümdür.”

EMILY'YE BİR GÜL

Faulkner her ne kadar romanlarıyla tanınmış ve bu yoldaki başarısıyla 1949’da Nobel Edebiyat Ödülü’ne, 1955’te Pulitzer Ödülü’ne layık görülmüş olsa da öykücü yanı sürekli arka planda kalmıştır. Hâlbuki öyküleri de romanlarına taş çıkaracak denli kuvvetli çatışmalar ve birtakım estetik yönelimler barındırmaktadır. Şimdi bu öykülerden bahsetmeye başlayalım.

Emily’ye Bir Gül isimli, Faulkner’ın seçme öykülerinden oluşan bir kitap yayımlandı geçtiğimiz günlerde. YKY etiketiyle raflardaki yerini alan bu kitap Güven Turna tarafından hazırlandı. Öykülerin çevirmenleriyse ayrıca bahse değer. Bilge Karasu ve Ülkü Tamer başta olmak üzere, Aysun Arslan, Necla Aytür, Ünal Aytür, Ayberk Erkay, Gül Ülker Gül, Güven Turan, Burcu Oğuz…

Emily'ye Bir Gül, William Faulkner, 288 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2019.

Kitaba ismini veren Emily’ye Bir Gül adlı öykü, 1930’larda, ulusal bir dergide yayımlanan ilk öyküsüdür Faulkner’ın ve okuru tarafından hâlâ daha büyük bir beğeniyle karşılanmaya devam etmektedir. “Zavallı” Emily’nin cenaze töreniyle, o törene eşlik eden kasabalının düşünceleriyle başlayan öykü, Emily’nin ihtiyarlığına ve ölümüne giden yolu ustalıkla anlatırken, enteresan finaliyle de bir Hitchcock filmi tadı verir. Yönetmen Lyndon Chubbuck’la senarist H. Kaye Dyal bu tadı aldıkları için, 1983 yılında, öyküyü kısa filme dönüştürürler. (Filmi izlemek için tıklayın.)

Faulkner bu denli başarılı bir kaleme sahip olmasına rağmen, hissettiği tereddüdü söylemekten çekinmez. Dahası bu tereddüdün, bütün yazarlarca paylaşılması gerektiğini iddia ederek “mutlak” olana dair arayışını diri tutar. Aksi takdirde düşündüğünü, düşündüğü gibi kusursuzca aktardığını ifade eden yazarlara “geriye boğazını kesmekten, kusursuzluğun öte tarafına geçmekten, intihar etmekten başka bir şey” kalmadığını belirtir.

VE GÜNEY

Faulkner, güneylidir. Güneyse muhafazakârlığıyla, ırkçılığıyla isim yapmış bir coğrafyadır. Hâlâ daha çekilen filmlerde, yazılan kitaplarda, Güneyin bu yönünü koruduğuna dair birtakım bulgularla karşılaşırız. Tarihsel olarak baktığımızdaysa; 12 Nisan 1864’teki Amerikan İç Savaşı’nda, Kuzey-Güney çatışmasının 4 yıl boyunca sürdüğünü ve 600 bin askerin ölümüyle, Kuzeyin galibiyetiyle sonuçlandığını görürüz. Kuzey galiptir ama 20. yüzyılın ilk yarısında, Güneyin geniş çiftliklerinde çalışan, lüks evlerinde hizmetçilik yapan, başta siyahiler olmak üzere bütün ötekilerin kölelik düzeninde yaşadıklarını ve köleci/ ırkçı zihniyetin sürdürüldüğünü farklı kaynaklardan okuyabiliyoruz. Faulkner’in kitapları da bunların başında gelir.

İşte Faulkner böyle bir atmosferde doğar, büyür ve yazar. Dolayısıyla bu atmosfer onun eserlerinde kendine çokça yer bulur. Mississippi’ye bağlı, fiziken kurmaca, zihnen gerçek olan Jefferson’da, Yoknapatawpha’da yaşamaktadır karakterleri. Tıpkı Emily’ye Bir Gül’deki öykülerinde ve romanlarının pek çoğunda olduğu gibi, bu iki mekân, güneyin bir toplamı gibidir âdeta: Ayrımcı, şiddet yüklü, çıkarcı…

Faulkner’in kitaptaki diğer öyküleri de bu temalar üzerine kuruludur. Ambar Kundakçısı, Kuru Eylül, O Akşam Güneşi, Kırmızı Yapraklar ilk akla gelenler. Kitapta yer alan on yedi öyküde de siyahlara yapılan zorbalığın, fakir beyazların iç çatışmalarının, zengin çiftlik sahiplerinin tutumunun ve tüm bunların doğal bir getirisi olarak yaşanan çatışmaların izleri sürülür. Bu noktadan bakınca Faulkner’ı, yaşadığı çağın tanıklığının yapan, belgeselci bir tavır içinde de değerlendirebiliriz. Fakat romantik değil, son derece rasyoneldir.

“Yazarın tek sorumluluğu sanatına karşıdır. İyi bir sanatçıysa tamamen acımasız, merhametsiz olacaktır. Romancının bir rüyası vardır. Bu rüya ona o kadar çok işkence eder ki romancının ondan kurtulması gerekir. Ondan kurtulana kadar huzur bulamaz. Hepsini boş verir: onur, gurur, iyi insan olmak, güvenlik, mutluluk –hepsini kitabı güzel olsun diye feda eder. Eğer bir romancının annesini soyması icap ederse romancı bir saniye için bile tereddüt etmeyecektir; Ode on a Grecian Urn (John Keats’in kitabı) dünyadaki yaşlı kadınların tümüne bedeldir.”

Faulkner’ın edebiyata ve sanata bakışındaki bu keskinlik, biraz da yazılanın, yazılacak olanın ağırlığından kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle öykülerinde, romanlarında olduğu gibi, tıpkı orada yaşanan katılığın, yazanla-yazılan arasında da baş gösterdiğini düşünmektedir. Tam da bu yüzden “baştan sona ahlak dışı biridir,” der yazar için, “yazdığı kitap güzel olsun diye herhangi birini ya da herkesi soyacak, herhangi birinden ya da herkesten ödünç alacak, dilenecek, hırsızlık yapacak kadar ahlak dışı biridir yazar.”

Emily’ye Bir Gül, Faulkner’in öykücü yönünü keşfetmek için okura iyi bir kapı aralıyor. Onunla beraber Mississippi sokaklarında dolaştığımızda, rengarenk çiçekler, zarif insanlar, masalsı gün batımları çıkmıyor karşımıza; sadece siyah olduğu için öldürülen köleler, çıkarları için birbirine zulmetmekten çekinmeyen beyazlar ve geleneklerin öldürücü makinesi hemen her yerde önümüze dikiliyor. Ondan kaçamıyoruz. Faulkner, nefes alınamayacak hâldeki dünyayı, nefes almadan okumamıza olanak sağlıyor.

Dünyanın içler acısı hâline dair, 1951’de, kızının mezuniyet töreninde yaptığı konuşmadaysa herkesi, hepimizi cesaretli olmaya davet ediyor. “…adaletsizlik, yalan ve açgözlülük karşısında dürüstlüğü, doğruyu ve merhameti savunmak için sesinizi yükseltmekten asla korkmayın. Eğer siz, sadece bu akşam bu salonda olan insanlar değil, bunun gibi binlerce başka salonda bugün olanlar, yarın olacaklar, bir sınıfın mensubu olarak değil fakat bireyler olarak, kadınlar ve erkekler olarak, sizler bunu yapabilirseniz dünyayı değiştirebilirsiniz. Tüm bu Napolyonlar, Hitlerler, Sezarlar, Mussoliniler, Stalinler… Güç ve büyüklük şöhretiyle zehirlenmiş tüm bu soytarılar, basbayağı aptal ve cahil olan bu fırsatçılar, insanı köleleştirmek için insanın korkusunu ve hırsını kullanmış olan ve bugün de kullanacak olan tüm bu politikacılar yeryüzünden silinmiş olacaklardır.”

KAYNAKÇA

  • Emily’e Bir Gül, Haz: Güven Turan, Çevirmenler: Bilge Karasu, Ülkü Tamer, Aysun Arslan, Necla Aytür, Ünal Aytür, Ayberk Erkay, Gül Ülker Gül, Güven Turan, Burcu Oğuz, YKY, 2019, Syf: 285
  • Söyleşi: William Faulkner ile Edebiyat ve Hollywood, Kitap-lık, Sayı: 82, Nisan 2005
  • Bu savaşta 600 bin asker öldü, İlber Ortaylı, Milliyet Gazetesi, 11 Nisan 2010
  • William Faulkner: “Bugün bizi asıl tehdit eden şey korkudur”, Çeviri Konuşmalar, İlker Kocael-Gülener Kırnalı, 31 Ekim 2018