Hitler'in ordusu nasıl kuruldu?

Zamanla kurumsallaşıp, partinin ve sonra da devletin paramiliter gücü –ve aynı zamanda düzenli ordusu- haline dönüşen, Nazizm ideolojisinin kirli eylemlerini üstlenen ve soykırımın baş mimarı olan bu grubun varoluşunu, biçimlenişini, tarihini ve yapılanmasını anlatan Chris McNab imzalı SS Teşkilatı / Hitler’in Elit Ordusu isimli kitap, Barbaros Uzunköprü çevirisiyle, Timaş Yayınları’ndan yayımlandı. Metin, Nazilerin varoluşunu, iktidara gelişini, muhaliflere ve Yahudilere karşı bakış açısını, şiddet eylemlerini ve soykırımı, resmi kolluk kuvvetlerinin tasfiye edilişini, hukuk, eğitim, siyaset, sosyal ve kültürel çalışmalarını, ekonomisini, askeri alt ve üstyapısını, uluslararası savaşlardaki etkisini SS’le ilişkilendirerek, bu yapının Hitler’le ve Nazi Partisi’yle bir bütün haline dönüşüp kurumsallaşma sürecini, belgeler ışığında inceliyor.

Google Haberlere Abone ol

Hitler’in, 1919 yılında NDSAP’a katılması ve bir yıl sonra parti iktidarını ele almasıyla başlayan süreçte, yakın koruması olarak düşündüğü bir grup kişiyi bir araya getirmesiyle, bugün SS’ler ismiyle bilinen ölüm mangalarının temeli atılmış oldu.

Hemen birkaç yıl içinde Hitler’in gücünü arttırmasıyla, rakip siyasi hareketlerin mitinglerini domine edecek, gerektiği takdirde şiddete başvuracak, güçlü bir durumda olan komünist ve sosyal demokratları saf dışı bırakarak sokağı teslim alacak, bir grubun koşullanması ihtiyacıyla ortaya çıkan Sturmabteilung (SA) Hareketi’nin “Savunma ve Propaganda Birlikleri”nin Hitler’in iktidara gelişiyle birlikte daha küçük bir grup olan SS Birlikleri’ne yerini teslim etmesi dünyanın da kaderini değiştirdi.

Hitler’in, kuruluşunda bir baskı ve –rakipler için- gözdağı aracı olarak düşündüğü SA’lar, bir süre sonra kontrolden çıkınca, yerine yeni ve zinde bir grup getirme fikri hâsıl olmuştu. SA yöneticilerinin, “Almanya’nın selameti” için gerektiğinde orduya destek verici olarak düşündüğü, ve partiyi değil de devleti öncelediği bu grup, özellikle Hitler iktidara gelip, bütün gücü eline geçirdiğinde, “Führer”in hoşuna gitmemeye başlamıştı. Hitler, kontrolden çıkmaya, başına buyruk davranmaya başlayan, “Nazizm’i içselleştirememiş” bu gruba öfkeleniyor, ortadan kaldırmanın yollarını arıyordu. Bunun için, SA’yı bir baş belası olarak gören Alman Ordusu’na sırtını yasladı ve onun yerine, Nazizm’i ve tahayyül edilen yeni dünya düzenini kavrayacak, eğitimle dönüştürebileceği taze grubu (SS’i) ortaya çıkardı. SA, II. Dünya Savaşı öncesi tarihin çöplüğüne yuvarlanırken, SS kendine alan açmaya başlamıştı bile. Öyle ki bir süre sonra, polis de SS olmuştu, asker de…

Zamanla kurumsallaşıp, partinin ve sonra da devletin paramiliter gücü –ve aynı zamanda düzenli ordusu- haline dönüşen, Nazizm ideolojisinin kirli eylemlerini üstlenen ve soykırımın baş mimarı olan bu grubun varoluşunu, biçimlenişini, tarihini ve yapılanmasını anlatan Chris McNab imzalı SS Teşkilatı / Hitler’in Elit Ordusu isimli kitap, Barbaros Uzunköprü çevirisiyle, Timaş Yayınları’ndan yayımlandı.

Görsel tasarımı ve hazırlanış biçimiyle dikkat çeken kitap, Nazilerin varoluşunu, iktidara gelişini, muhaliflere ve Yahudilere karşı bakış açısını, şiddet eylemlerini ve soykırımı, resmi kolluk kuvvetlerinin tasfiye edilişini, hukuk, eğitim, siyaset, sosyal ve kültürel çalışmalarını, ekonomisini, askeri alt ve üstyapısını, uluslararası savaşlardaki etkisini SS’le ilişkilendirerek, bu yapının Hitler’le ve Nazi Partisi’yle bir bütün haline dönüşüp kurumsallaşma sürecini, belgeler ışığında inceliyor.

Hitler'in Ordusu- Nazi Savaş Makinesinin Tarihi 1939-1945, Chris McNab, 424 syf., 2016.

SS’lerin, evrimsel sürecini, ideolojisini, güçlenişini ve Nazileri temsil eden tek güç oluşunu, savaşlarda aldığını pozisyonu –cephedeki sayılarına kadar-, kullandığı üniformalarını ve teçhizatlarını –görsellerle birlikte- ve yok oluşunu anlatan çalışma, bu yapının, örgütlenme şemasını, insan alımındaki tutumunu, hiyerarşisini ve zamanla bir devlete dönüşünü, 200 fotoğrafla birlikte okura sunuyor. Nazilerin bu silahlı gücünün, bilinenden çok daha fazlası olduğunu aktaran çalışmada, SS’lerin kostüm ve silahlarının çizimlerle birlikte sunulması ve zamanla uğradığı değişimi de göstermesi kayda değer. Titiz bir çalışmanın yapıldığı ve Nazilerin silahlı mekanizmasının işleyişi hususunda ziyadesiyle önemli kitap.

KÖTÜLÜĞÜN ÖRGÜTLENMİŞ HALİ

Nazilerden sonra ortaya çıkan faşist idarelerin paramiliter kuvvetlerini oluşturma biçimiyle de aynılaşan bu grup, katiller sürüsü gibi bir grup insandan ziyade, Arent’in deyimiyle kötülüğün örgütlenmiş halidir ve bir ideolojiden ziyade, kurumsallaşmış bir zulmün temsilidir.

Sayıları milyonlara ulaşan bu grup, bana Haneke’nin Beyaz Bant filmini hatırlattı. I. Dünya Savaşı sonrası Almanyası’nın küçük bir köyünde geçen film, yıkıma ve hayal kırıklığına uğrayan Alman toplumunun çocuklarla kurduğu sorunlu ilişkiye odaklanır. Problemli yetişkinler tarafından periyodik şiddete uğrayan bu çocukların, sonraki yıllarda Nazileri ortaya çıkaracağını bilir ve ona göre izleriz. Film bize, toplum tarafından bu şekilde yetiştirilen çocukların uzaydan gelmediğini ve “içimizden çıktığını” hatırlatır. Naziler, bu sosyolojik olguyu kendi ideolojisi oranında örgütlemeye girişen bir zulüm mekanizmasının en tepesindedir sadece. Kötülük, toplumun temeline çoktan sirayet etmiştir bile. Neticede faşizm de, bir kitle hareketi değil midir zaten?