Şahsiyet Dergisi kurucusu Kuzey Kayahan Saran: Dergiler bir damar yoludur

2019 yılında yayım hayatına başlayan Şahsiyet Dergisi kurucusu Kuzey Kayahan Saran ile Şahisyet dergisini, Türkiye'de yazarlığı ve dergiciliği konuştuk. Saran: "Yazdıklarının bir değer gördüğünü gören kişi kaleme daha çok sarılır. Bizim istediğimizde aslında budur. Kendisini bir nebze de olsa bir okul gibi dergilerde yetiştirir. Eğer bir gün, Şahsiyet’in içinden bir kalemi edebiyat dünyasına kazandırabilirsek, işte bunu bir başarı olarak görebiliriz."

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Henüz ilk yılında olan “taze dergi” Şahsiyet, “Söyleyecek Sözümüz Var!” şiarıyla yayım hayatına 2019 senesinin ilk günlerinde başladı. Kurumsal bir destek almadan bağımsız bir finansal biçimlenişle üretim yapan dergi ekibi, kültür ve sanat olgularını önceliğine alarak, edebiyat ve felsefeyi de kapsayan bir düşünce dergisi olma amacını taşıyor.

Kuzey Kayahan Saran’ın yayıma hazırladığı dergi, bugünlerde yeni sayı için kolları sıvadı. Ekipten Saran ile Türkiye dergiciliğini, Şahsiyet’in neyi amaçladığını ve düşünsel altyapısını konuştuk.

Kuzey Kayahan Saran

İlk olarak, öykü ya da edebiyatı konu alan herhangi bir yazı kaleme alan bir yazar, derginize nasıl ulaşıyor?

Şahsiyet’te sabit olarak yazan bir kadro var ancak dışarıda da yazan ve yazdıklarını yayımlatmak isteyen genç bir yazar kitlesi var. Bundan dolayı yazdığı eserin dil, anlatım ve dert taşıdığını düşünen herkes [email protected] adresimize eserlerini gönderebilir. Bundan sonrası gelen eserlerin okunması ve yayıma uygun olup olmadığının tartışılmasına kalıyor. Özellikle sorulan bir sorunun cevabını vermek istiyorum; tarafımıza gelen yazıların yayımlanmasıyla ilgili her zaman olumlu/olumsuz dönüş yapıyoruz.

'EDEBİYAT VEYA YAZMA AŞKI DEĞİL SADECE BİR TATMİN'

Son dönemde popüler oyuncuların, şarkıcıların edebiyatı konu alan üretimlerinin dergilerin niceliğini arttırdığı ortadayken, niteliğe olan etkisi nedir sizce? Bir anda öykü yazarlığının ilgi görmesine sebep olan etken ne?

Türkiye’ye genel olarak baktığımızda herkesin kartvizitinde çokça meslek olduğunu görüyoruz. Oyuncu - Senarist - Yönetmen, Şarkıcı - Sunucu -Manken şimdi bunların arasına bir de yazarlık eklenmeye başlandı. Meğer herkes de yazma aşkı varmış, biz bilmiyormuşuz. Popülarizm, bizim gibi ülkelerde sıcak yenen bir yemek haline geldi. Dergilerin içerisinde ünlü kişilerin olmasına karşı değilim, ancak ortaya konan ürünlerin böylesine bayat ve bireylere hiçbir katkısı olmadığını görünce bunun edebiyat veya yazma aşkı değil, sadece bir tatmin olduğunu düşünüyorum. Ne bu kuşağa, ne de gelecek kuşaklara hiçbir şey vermeyen hatta onları kirleten bir etkisi olduğunu görüyorum. Diğer bir yandan yazma tutkusu, bir şeyler üretebilmek herkesin odak noktası haline geldi. Artık herkes yazar, şair, editör oluyor. Kendilerini böyle sınıflandırıyorlar, bunu da var olan birçok atölye ve kurslardan aldıkları sertifikalara dayandırıyorlar. Yayıncılık anlayışının biraz da değişmesiyle artık herkes kendi kitabını çıkarır hale geldi. Ben bunun kişisel olarak bireyin kendini her anlamda önemli görülme açlığını doyurmak için yaptığını düşünüyorum, ancak bu kurslardan çıkan iyi kalemler var mı; evet! Popülerlik umurunda olmadan sadece yazabilmeyi amaçlayan küçük de olsa bir grup var ve bu beni umutlandırıyor.

'BAZI YAZARLARI YAZAR YAPAN EDİTÖRLERDİR'

Dergicilikte editör-yazar ilişkisini nasıl yorumlarsınız? İlk kez bir dergiye öykü gönderen bir yazarın editörle ilişkisi, ona bakış açısı ne oluyor?

Bazen bir metnin yaratımı yazarla olur ama onun yaşayabilmesi içinde bir editöre ihtiyacı vardır. Ülkemizde editörlüğü birçok kişi sadece imlâ hatalarını düzeltmek olarak görüyor. Aslında bir yazarı ya da bazı yazarları yazar yapan varsa bunlarda işinde başarılı olan editörlerdir. Onlara büyük saygı duyuyorum. Yazdıklarına asla dokunulmamasını isteyen yazarlar oluyor ama doğru yönlendirmelerle göremedikleri, gözden kaçırdıkları önemli detayları kendilerine en azından anlatabiliyoruz. Böylelikle daha temiz metinleri, doğru anlatımlarla okuyucuya ulaştırmayı amaçlıyoruz.

Şahsiyet Dergi

'ŞAHSİYET İÇİN HARİKA BİR DÖNEM BAŞLAYACAK'

Bu seneki üretiminiz nasıldı? Ekonomik krizin yaptırımı oldu mu? Krizin sürekliliğinden ve üretiminizin niteliğini etkilediğinden bahsetmek mümkün mü?

Şahsiyet uzun yıllardır planladığım ama mali durumun bir türlü oluşmadığı ve bu yüzden ertelediğim bir projeydi. Fakat ortada nitelikli çalışmaların kalmadığını gördükten sonra sonunu düşünmeden hayata geçirdiğim ve gurur duyduğum bir proje oldu. Daha çok yeni bir yayın olarak ilk sayımızı verdik. Bu seneyi atlatabilirsek Şahsiyet için harika bir dönemin başlayacağını söyleyebilirim. Elbette kriz her yanı derinden etkiliyor, kâğıt fiyatlarının yükselmesi, matbaaların kapanması ülkenin hem yayımcılık anlamında hem de kültürel anlamda büyük bir zarara uğramasına sebep oldu. Bu durumun üretimi etkilememesi için her türlü tedbiri almaya çalışıyoruz ama nitelik asla bozulmaz, derdimiz nitelikli olan her kaynağı okura ulaştırabilmek ve bunu yapabilirsek en azından istediğimizi başarmış olacağız.

Sosyal medyanın okur ile iletişimde dergiciliğe ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında edebiyata etkisi sizce nedir?

İnternetin kişiye olumlu ve olumsuz anlamda etkisi var. Sosyal medya herkesin eli kolu oldu. Bir zamanlar ulaşılamaz görülenler artık herkes için bir tık uzaklıkta. İnsanlara ulaşmayı amaçlıyorsanız eğer sosyal medyayı yok sayamazsınız, yani çağdan uzak kalan kendi ayağına sıkar aslında. Hem reklam hem de yayının kişiye ne sunacağıyla ilgili her şeyi ulaştırma imkânınız oluyor. Ayrıca dönemimize baktığımızda merak neredeyse azalmış durumda. Kimse tek tek dergileri açıp hangisinde ne yazıyor diye merak etmiyor, çünkü kimsenin hiçbir şeye zamanı yok, araştırmak, emek vermek bunlar artık biraz uzaklarda kaldı bana göre. Şimdilerde herkesin blog sayfaları var. İnsanlar ilgi alanlarına göre yazılar yazabiliyor, eleştirilerde bulunabiliyor. Yazılarını az da olsa bu mecralardan birilerine ulaştırmayı amaçlıyorlar ama tüketim anlamında niteliksiz olan çokça argüman insanlara pompalanıyor.

'ÇOK DERGİNİN OLMASI NİTELİKLİ ESERLERİN YAYIMLANDIĞI ANLAMINA GELİR Mİ?'

İçinde bulunduğumuz yıllar itibariyle portal ve dergi sayısının artması durumunu nasıl yorumlarsınız? 70’li ve 80’li yıllara nazaran, niceliğin ve niteliğin –olumlu ya da olumsuz- değiştiğini söylemek mümkün mü?

Buna iki anlamda yanıt vermek isterim; nitelik ve nicelik. Günümüzde fazlasıyla artan bir portal sayısı var, keza yeni yeni dergiler hayat bulmaya başlıyor. Aslında her şeyden fazlaca ortaya çıkmaya başlıyor. Fakat fazlalaşan bu unsurların nitelik anlamında bir fayda sağladığını söyleyebilir miyiz? Çok derginin olması; nitelikli eserlerin yayımlandığı anlamına gelir mi? Ya da yüzlerce üniversitenin açılması; iyi bir eğitimin ve nitelikli öğrencilerin yetiştiği anlamına mı gelir? Geçmiş zamanlarda dergilerin ortak bir noktası vardı, o da; ortaya derdi olan, nitelikli çalışmaların çıkmasıydı. Resim, edebiyat, tiyatro, heykel her anlamda üretim kadar eleştirel düzeyde ince, tutarlı ve yerindeydi. Günümüzde bunu görmek neredeyse imkânsız bir hâle geldi. Bizim Şahsiyet olarak derdimiz; bu eskicilikten, insanı yozlaştıran ürünlerden ve düşüncelerden bireyi kurtarabilmek ve sadece iyi olanı onlara sunmaktır. Bizim tertemiz bir toprağa ve yepyeni tohumlara ihtiyacımız var.

'NİTELİK OLMAZSA GERİYE BİR TOMAR KAĞIT PARÇASINDAN BAŞKA BİR ŞEY KALMIYOR'

Türkçe edebiyatın, özellikle Orhan Pamuk’un Nobel alması sonrası, yurtdışında takip ediliyor olmasının dergiciliğe olan etkisi nedir sizce? Üretim yaparken niteliğinizi belirleyen ulusal ya da uluslararası etken nedir?

Orhan Pamuk’un Nobel almasının açıkçası bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Ben 'Türk Edebiyatı'nın içerisinde bu ismin dışında daha harika metinlere ve dile sahip olan isimler biliyorum. Dünya tarafından önemli görülen bu ödül bence iyi yazar, iyi metin, iyi kitap kıstasını belirlemiyor. Biz gelecek olan her yeni sayıda okura altı dolu metinler sunarken, edebi ve kültürel anlamda onlara katkı sağlayabilecek eserler vermek istiyoruz. Dili, anlatımı, özgünlüğü ve derdi olan eserleri yayımlamayı tercih ediyoruz. Nitelik olmazsa geriye bir tomar kâğıt parçasından başka bir şey kalmıyor.

Türkçe edebiyatta öykü ve roman dosyalarını biçimsel ve içeriksel olarak şekillendiren ilk ortamın dergiler olduğu düşünüldüğünde, yazarın yazdıklarını matbu bir mecrada ilk olarak dergilerde görmesinin etkisiyle, dergilerin yazara vaat ettiği şeylerden en önemlisinin özgüven olduğunu söylemek mümkün mü? Dergiler, yazara ne vaat eder? Ya da karşıtını da sormak mümkün: Yazar, dergilere ne vaat eder?

Dergiler bir damar yoludur. Yazanın yazdıklarını tüm çıplaklığıyla ortaya koymasıyla birlikte gelecek olan eleştirilerle kendini görmesine imkân verir. Özgüvenin yanında yazdıklarının bir değer gördüğünü gören kişi kaleme daha çok sarılır. Bizim istediğimizde aslında budur. Kendisini bir nebze de olsa bir okul gibi dergilerde yetiştirir. Eğer bir gün, Şahsiyet’in içinden bir kalemi edebiyat dünyasına kazandırabilirsek, işte bunu bir başarı olarak görebiliriz.

Türkçe edebiyatta dergi mefhumunun önemli bir gelenek olduğunu söylemek mümkün. Geçmişten bu yana, pek çok yazar bir araya gelerek ortak üretim yapmış, dergiler çıkarmıştır. Kendinizi yakın bulduğunuz bir gelenek oldu mu? 200 sene sonra bugünlerden bahsedildiğinde, üretiminizin Türkçe edebiyat ile olan ilişkisinin nasıl tanımlanmasını istersiniz?

Edebiyatı ve Türk dilini bir dert haline getirmiş biriyim ben. Bundan sebep bizimle aynı derdi taşıyan, elinden geleni değil de daha fazlasını yapmaya baş koyan, edebiyatın ve felsefenin sadece bir kelimeden ibaret olmadığını savunmuş bir geleneği savunuyoruz. Markopaşa, Papirüs, Yaprak, Varlık, İnsan ve Nokta gibi dergiler örnek aldığımız yayınlar arasındadır. 200 yıl sonra herkes çok ütopik şeyler düşünüyor olsa da, ben bu konuda daha karamsarım. Ama birileri hatırlar ve şunu söylerse harika olur; “Onlar yaptı!”

Etiketler dergi şahsiyet