Kafasına Göre'den Yasin Öksüz: 'Hayatın tüm renkleri' bizim için uygun söz

Kafasına Göre, Sinemart Yazarlık Okulu’nun basılı dergisi olarak tasarlandı. Derginin başındaki isim Yasin Öksüz, "Bizi bugünden de ileriden de bakıldığında bir gelenekten öte, hayatın matbu tanığı olarak düşünebiliriz" diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sinemart Yayıncılık’ın ilk ürünü olan Kafasına Göre dergi, iki ayda bir yayımlanan bir yayın periyoduna sahip. Yasin Öksüz’ün başında bulunduğu ekip, “Kafasına Göre’nin, insanlara güzel bir şeyler anlatmaya çalışan, güncelin nabzını tutan eleştirel bir edebiyat mizah dergisi olması için” çalıştığını söylüyor.

Belirli bir kesim “popüler kültür dergisi” olarak nitelediği, başka bir kesiminse “edebiyat icrası” olarak nitelediği dergi dizisinde bu hafta Kafasına Göre’den Yasin Öksüz’le buluştuk. Popüler dergiciliği, varoluş kaygılarını ve matbu dergiciliğin önemini konuştuk.

Son beş altı yılda, tirajları elli altmış bini bulan, içinde öykü, şiir, anı vs.’yi barındıran, özellikle belirli bir yaş grubunun alıcısı olduğu dergiler, elden ele dolaşmaya başladı. Çoğu kişinin “popüler kültür dergisi” tanımlamasıyla nitelediği bu dergiler, sıkça takip ediliyor oldu. Siz, Kafasına Göre’yi nasıl tanımlıyorsunuz? Sizce popüler kültür dergisi mi üretiyorsunuz, edebiyat dergisi mi?

Yasin Öksüz

Kafasına Göre adlı dergimiz, Sinemart Yazarlık Okulu’nun basılı dergisi olarak tasarlanan ve üzerine uzun süre kafa yorulan bir konuydu. Türkiye’nin hâlâ ilk ve tek yazarlık üzerine eğitim veren kurumu olarak 2013 yılında yola çıktık. Okulumuzda yazarlığın her türüne dair eğitim vermesi sebebiyle dergimizde de her konudan bahsedilsin istedik. Kafasına Göre adını da bu yüzden seçtik ve bu doğrultuda ilerlesin istedik.

Dergimizi hiçbir zaman popüler kültür dergisi diye tanımlamadık ama güncelden uzak kalmamaya özen gösterdik. Çünkü hayatın her rengini, tonunu barındırmak ve başka bakış açılarına yer vermek istedik. Eğer bu bizi popüler kültüre yakınlaştırdıysa ve böyle anılmamıza sebep verdiyse bizim için sorun değil.

Kafasına Göre, yazarlık okulumuzun ürünü olduğu için yayınlanan her yazıya özen gösterdik. Eğer edebiyat dergisi kavramına bu uyuyorsa, kendimizin ne diye anıldığının çok önemi yok. Ama bu bir gerçek ki edebiyatın her noktasından bahsetmeye bayılıyoruz. Yayınladığımız her yazıda belirli bir kalite arıyoruz.

Günümüzde hayat, teknolojinin ilerlemesi, insanın kodlama ve kavramsallaştırma anlayışının değişmesi sonucu inanılmaz bir hız kazandı. Göstergeler, iki yüz yıl öncesinden farklı anlamlara büründü ya da insan değiştiği için günümüzde başka anlamlara geliyor. Bugün, kapaklara taşınan –ölü ya da sağ- pek çok kişinin nostaljinin melankolisine seslendiği söylenebilir. Konu, “popüler kültür dergiciliği” olduğunda geçmişi yeniden üretmeyi ve bir pazarlama alanı olan kapak mefhumunu nasıl değerlendirirsiniz?

Hızlı ilerleyen bu hayatta, dergi olarak herkesin beklentisini karşılamanın imkânsız olduğunun farkındayız. Kapaklarımıza kimi taşısak beğenmeyen okurlarımızın ya da eleştirenlerin de var olacağını biliyoruz. Dergi olarak nostaljinin melankolisine kapılmaktan çok daha başka kaygılarımız var.

Okur kitlemizin yaş ve eğitim durumunu göz önüne alarak seçimler yapıyoruz. Tanınmış yüzleri seçmemizin en büyük sebebi o kişilerin bizim gözümüzde çok değerli olması. Yıllar geçse de bize değişmeyen değerler öğreten bu kişileri kapağa taşırken geçmişi yeniden üretmek değil, genç nesle önemli değerler öğrettiğimizi düşünüyoruz.

Bugün, dergiciliğin boyut değiştirmesinde ve başka bir anlayışa bürünmesinde, sabit yazan yazarların ve her sayıda takip ediliyor oluşlarının payı büyük. Peki, derginize yazmak isteyen yazarlar/yazar adayları size ulaşabiliyor mu? Yeni yazı kabul ediyor musunuz?

Bizimle yazdıklarını paylaşmaları için bir mail adresimiz var. Oradan gelen maillerin hepsini değerlendirdikten sonra olumlu ya da olumsuz geri dönüş yapıyoruz. Dergimizin sabit yazarlarının yanında okurlarımız için hazırlanan ekstra köşeler bulunmaktadır. Hayran Kurgusu, Okur Yazar, Sen Anlat adlı köşelerde okurlarımızdan gelen yazıları değerlendiriyoruz. Bunun yanında eski okurumuz, şimdi yazarımız olan birçok sabit yazarımız var.

Kafasına Göre Dergi, varoluş ve biçimleniş durumunu hangi felsefi temel üzerine şekillendirir? Düşünsel sürecinizin altyapısını hangi sözlerle anlatırsınız?

‘Hayatın tüm renkleri’ sözü bizim için uygun bir söz olur. Yayın hayatımıza başladığımız günden beri hayata dair ne varsa, bunu güzel ve kaliteli bir şekilde aktarmak istiyoruz.

Doların tavan yapması, kâğıt sıkıntısının ayyuka çıkması, dağıtımcının değişmesi, yaşanan politik gelişmelere göre ekonominin dalgalanması üretiminizi nasıl etkiledi/etkiliyor?

Herkes gibi bizi de etkileyen durumları var tabii ki. Dergimizi günlük kazançlar, tek sayılık reklamlar gibi gelirlere dayandırmadığımız için kapatma noktasına gelmedik. Bu şekilde, dilimizin döndüğü kadar yayın politikamıza devam ettirip okuyucumuzla buluşmaya devam edeceğiz.

Sosyal medyanın okur ile iletişimde dergiciliğe ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında içeriğe ve satışa etkisi sizce nedir?

Sosyal medyanın okur ve dergi iletişimine çok katkısı oldu. Okurlarımızdan anlık ve filtresiz tepkiler alabilmek bizim gibi bir dergi için çok kıymetli. Tabii ki bunun satışa olumlu olduğunu düşünüyoruz. Bunun yanında sosyal medya, bizim yurt dışındaki yabancı okurlarımızla aramızdaki en güçlü köprülerden birisi. Bu şekilde 44 ülkeden okurumuz dergimize ulaşabiliyorlar ve internet sitemizden tüm sayılarımızı satın alabiliyorlar.

Dergicilikte editör-yazar ilişkisini nasıl yorumlarsınız? Yazarların, sözcüklerinin tartışılmasından öte, yazılarının yanında yer alan görsellere kadar müdahil olması dergiciliği nasıl etkiliyor?

Dergimizin temeli yazarlık okulumuza dayandığı için ilk sayılardan itibaren güçlü bağlar kuruldu. Bu yüzden herkes birbirinin işine saygı gösteriyor ve kimsenin içine sinmeyen bir yazı veya sayfa yayınlanmıyor. Çünkü bir dergide yazar olmak sadece yazısının yayınlanması anlamına gelmiyor, ister istemez derginin temsilcisi de oluyor. O ismin altında yazarın, editörün ve diğer herkesin kendini iyi hissetmesi gerekir. Dergicilik anlamında da herkesin saygılı bir şekilde anlaşarak ilerlemesi gerekir.

Çağ, dijitale doğru evrilirken, insanlar “bir tık”la istediğine ulaşabiliyorken, matbu dergiciliğin bu denli popüler olmasını nasıl açıklarsınız?

İki yönden düşünüyoruz; birincisi hâlâ geçiş halinde olduğumuz için. Akıllı telefon, mobil internet hayatımızda çok kısa süredir var olmakta. Bizler ne kadar uyum sağlamış gözüksek de eskiden tamamen kopmamız çok zor. Bu yüzden matbu dergicilik revaçta. Diğer sebep ise insanların dokunarak okuduğundan aldıkları keyfin ayrı olduğu için. Çünkü bir tıkla okunabilecek her şeyin şarjı bitebilir ama dergi seninle yıllarca yaşar.

Türkiye’de dergi mefhumunun önemli bir gelenek olduğunu söylemek mümkün. Geçmişten bu yana, pek çok yazar bir araya gelerek ortak üretim yapmış, dergiler çıkarmıştır. Kendinizi yakın bulduğunuz bir gelenek oldu mu? 200 sene sonra bugünlerden bahsedildiğinde, üretiminizin hayatla olan ilişkisinin nasıl tanımlanmasını istersiniz?

Dergimizin 200 sene sonra da yayın hayatına devam etmesini isteriz. Çünkü şimdi de o zaman da hayata dair her rengi barındıracağımıza inanıyoruz. Günümüzün tanığı olarak şu anda Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün halk kütüphanelerinde sayılarımız bulunuyor. Bizi bugünden de ileriden de bakıldığında bir gelenekten öte, hayatın matbu tanığı olarak düşünebiliriz.