Bir şifa kaynağı olarak su

Kadının yüceltildiği, suyun bir şifa, arındırma ve yeniden doğma, koruyucu simgesine dönüştürüldüğü, anne karnındaki cenini koruyan sıvıya methiyeler yazılarak sonsuz maviliklerden tekrar başa dönüldüğü, doğaya bir saygı duruşundaki Ufkun Öte Yanı romanı temiz dizilmiş, kurgulanmış ve oldukça uzun bir emeğin romanı.

Google Haberlere Abone ol

Hüseyin Bul

DUVAR - İrem Uzunhasanoğlu'nun kaleme aldığı Ufkun Öte Yanı kitabını elime aldığımda bir polisiye roman olabileceğine hiç ihtimal vermemiştim. İlerledikçe, düşünemediğim ihtimallerden birinin çıkmış olması beni mutlu etmişti; zira bir aşk romanı çıkmıştı. Aşk romanı polisiye olmasına engel miydi, bilakis çok da güçlü bir sebep bile olmuştu.

Murathan Mungan bir söyleşisinde, okuyucunun sadece katilin kimin olduğunu öğrenmek için polisiye okuduğunu sanmıyorum, minvalinde bir söz etmişti. Ufkun Öte Yanı romanını polisiye yapacak öğelerin hepsi var; aşk var, hırs var, merak var, ölüm var, cinayet var, katil var, polis var, zanlı ve zanlılar var ve en önemlisi okuyucuyu doyuran edebiyat var; benzetmeler, simgeler, çağrışımlar, metaforlar… Sık sık yukarıyı, en yukarıyı, yükseği ve göğü işaret etmesi bunlardan biriyken bir diğeri de suya rengini, romana ismini veren mavidir.

Kısa bir özet geçmenin romanın sihrini, sürprizini bozacağını sanmam. Doğaya, suya düşkün Refika Hanım'ın savrulan, karşılıksız aşkını hiç kaybetmediği, umuduyla güzelleştirdiği, ırkı, rengi, dili ne olursa olsun görmezlikten geldiği kendisinin kısaca “H” diye hitap ettiği Hristo’yla olan sevdasını anlatıyor. Aşkın sınır tanımadığını bir kez daha görüyoruz bu kitapta. Yalnızca Refika’nın değil en çok da Aren’in romanı, kedi Milena’nın ve uzun saçlarıyla bir prensesi andıran denizin kızı Natali’nin.

Ufkun Öte Yanı, İrem Uzunhasanoğlu, 264 syf., İthaki Yayınları, 2018.

EDEBİYAT TARTIŞMAYA AÇILIYOR

Roman, tanrı anlatıcı ve birinci tekil ağızdan paralel ilerliyor. Yirmi birinci yüzyıl ya da modern edebiyatta roman tekniğinin her şeyi bilen, ukala ve güçlü anlatıcı tarzına imtina ile yaklaşmasının etkisini son dönemlerde birçok romanla birlikte bu romanda da görmek mümkün. Karma anlatıcı ile kotarılan, kurgulanan romanlar için Semih Gümüş, Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık romanına dair yazarken, metin içinde anlatıcının değişmesi oldukça normal şeklinde belirtmişti. Bu romanda da yer yer Aren, bazen Refika bazen de her şeyi bilen anlatıcı anlatır.

Yazar, edebiyatı Refika karakteri üzerinden yeniden tartışmaya açıyor. İyi öykü nasıl olmalıdır; gerçeklikten beslenen öyküler mi daha iyidir yoksa okuyucuda bitmemiş hissi uyandıran öyküler mi? Çok okunan, “tutulan” yılların yazarı Refika’nın elbet bu konudaki fikri, sahicilik ve bunu sağlayacak olan da inanmak ve yaşamış olmak. Bir de tembih niteliğinde nasihati oluyor; “Yazar dediğin toplumun çok iyi bir gözlemcisi olacak, devamlı çantasında öyküler biriktirecek. Kalem beni nereye götürürse yazarım demek yanlış bir biçimdir. Ne yazdığını ve neden yazdığını bileceksin oğlum.” (s. 69)

Romanda, Refika biricik aşkı Hristo’yu anlatırken, “ben kısaca ona “H” diyeyim” diyor. Fakat Refika’dan sonra bir türlü “dikiş tutturamayan” Hristo ya da nam-ı diğer Hristoforos’un yeni eşi Magda’nın da Hristo’ya “H” diye hitap etmesi, iki ayrı insanın, farklı kültürlerdeki, başka coğrafyalardaki iki kadının aynı insana aynı şekilde hitap etmesi biraz garip geldi bana. “Ama tüm bunlardan H’nin haberi yok.” ( sf. 162)

Diğer bir gariplik de, “Neden burada olduğumun hesabını sana verecek değilim herhalde, bak delikanlı, buraya ne için geldin, kimin adamısın bilmiyorum ama benden sana hayır gelmez, var İstanbul’da ara sen hikâyeni.” ( sf. 213) Aren burada nereden geldiğini söylemediği halde İstanbul’dan geldiğini nereden biliyor, bilmiyorsa yazar okuyucuyu bilerek mi yönlendiriyor? Ki bu yönlendirme ve şaşırtmayı daha önceden de Elif üzerinden yapmıştı.

Kadının yüceltildiği, suyun bir şifa, arındırma ve yeniden doğma, koruyucu simgesine dönüştürüldüğü, anne karnındaki cenini koruyan sıvıya methiyeler yazılarak sonsuz maviliklerden tekrar başa dönüldüğü, doğaya bir saygı duruşundaki Ufkun Öte Yanı romanı temiz dizilmiş, kurgulanmış ve oldukça uzun bir emeğin romanı.