Mahmut Makal'dan bugüne bitmeyen kavga: Bizim Köy

Mahmut Makal sözün gerçek anlamıyla –zamanın diliyle- 'ihtilal' yaptı. Makal'ın kaleme aldığı Bizim Köy'de aydınlanmış bilincin, içinden çıktığı yaşantı ve coğrafyaya, topluluğa-topluma hem 'yabancılaşmış' hali vardı. O, yazdıklarında kendisini hem 'misyoner' olarak konumladı, hem de anlattığı yerden hiç çıkmamışcasına 'özdeşleşim' kurdu...

Google Haberlere Abone ol

*Zeki Coşkun [email protected]

DUVAR - Bundan tam 70 yıl önce 18 yaşında bir genç, sözün gerçek anlamıyla –zamanın diliyle- 'ihtilal' yaptı. Mahmut Makal'ın kaleme aldığı “Köy Öğretmeninin Notları” 1948/49 yıllarında Varlık dergisinde yayımlandı. Notlar’a konu edilen; adeta dünyanın dışındaki köy ve köylülerdi. Okuma yazma bilmiyordu köylüler ama kendilerine dair yazılanlardan şöyle ya da böyle haberdar olunca, ilk kıvılcım orada, yerelde çaktı. Ocak 1950’de Bizim Köy adıyla kitaplaşan Notlar, yazı-yazın düzlemindeki ve yereldeki ihtilali –yani 'devrim'i-, toplumsallaştırdı. İzler-çevreden; okuyuculardan, 'ilgili çevreler'e; yönetici kast’a uzandı sarsıntı. Kıyamet koptu.

Bizim Köy, kendisinden önce örneği olmayan bir edebiyat türüne öncülük etti. Tüm gerçek edebiyat ürünleri gibi, 'edebiyat'ın çok çok ötesine geçti. Türkiye bir değişim eşiğindeydi 1950’de. Bizim Köy ve yazarı, köylülerin deyişiyle Mamıdefendi Makal, o değişimin hem kahramanları hem kurbanları arasında yer aldı.

1950’de dünyada soğuk savaş vardı. Bizim Köy’le çakan kıvılcımın hükmü-etkisi 30 yıl kadar canlı, sıcak kaldı. Soğuk savaşın sönümlendiği 1980’de 24 Ocak ekonomi-politik, 12 Eylül askeri-politik darbeleriyle Türkiye, 1950 sonrası ikinci büyük –ve zoraki- değişimi yaşadı... Global köyün inşası ve ilanıyla Bizim Köy imha ve iptal edildi.

Bizim Köy devrimini yaratan Mahmut Makal, 70 yıllık yazılı serüvenin ardından 10 Ağustos 2018’de son nefesini verirken Türkiye, cehennemi yaşıyordu. Para, pul olmakta; herkes yoksullaşmakta; TL, dolar karşısında can çekişmekteydi. Ordu’nun dereleri felakete akmış, malı – mülkü ve hayatı, sel almıştı. Mersin-Anamur’dan Muğla Köyceğiz’e, Aydın-Didim’den Antalya’ya, memleketin dört yanında ormanlar yanıyordu... Bizim Köy’ün imha ve iptali sürmekteydi, evet! Sürece biraz daha yakından bakalım.

Mahmut Makal

BİZİM KÖY NEDİR?

Dönemin yazı/edebiyat erbabı, Bizim Köy’ün 'yeni' bir şey olduğunu kabul etti. Tabii ki 'edebiyat' olmadığını ilan etti hemen: 'İstida-dilekçe edebiyatı' dendi ve hep öyle görüldü. Büyük ölçüde okumadan ya da kalıplarla, ezberden okumayla gelen yargılardı bunlar.

Oysa, Montaigne 1570’lerde Denemeler’le, Cervantes 1615’te Don Kişot’la nasıl okumalarından, yaşantılarından, gözlemlerinden hareketle mevcut olanların dışında ve onlara karşı eleştiriden yepyeni birer yazı-anlatı türü yaratmışlarsa, Mahmut Makal’ın yaptığı da tam olarak buydu.

“Belgesel anlatı”, kimilerinin “yaşantı” adını verdiği tür, henüz bilinen bir yazı türü değildir 1948/49 Türkiyesi’nde. Yaşar Kemal, henüz sahneye çıkmış değildir. Fikret Otyam da epey sonra sahaya çıkacaktır. O nedenle de “röportaj” denen şey, sadece gazetecilik işidir. Güncelin ilgililer – meşhurlar ve mühimlerle soru-cevap halinde konuşulmasından ibarettir. Refik Halit Karay’ın Memleket Hikayeleri (1919), Reşat Nuri’nin Anadolu Notları (1936) var. Evet doğru. Ama tümüyle şehrin, şehirlinin taşraya bakışıyla sınırlıdır onlar. Ve dahi Yakup Kadri’nin Yaban’ı da öyle...

'Meta-anlatı' kavramı 70 yıl önce bu coğrafyaya henüz teşrif buyurmamış, duyulmamış, yapılmamış, görülmemiş bir şeydir. Metnin ve yazarın kendisini anlatı konusu etmesine, “modern edebiyat”ın en uç deneyimi olarak bakılmaktadır. 18 yaşındaki Mamıdefendi Makal da bilmez elbet “meta-anlatı”yı. Ama yaptığı tam da budur tüm Notlar’ında. Bizim Köy’ün finalindeki MASAL GİBİ bölümü, meta anlatıya da yeni bir boyut getirir: Bizzat anlatıcı-yazar, kendisine ve metnine “yabancılaşma”yla, Brechtyen bakışla yaklaşır. Üstelik bunu geleneksel-sözlü anlatının diliyle, mazmunlarıyla yapar. Mizah,ironi ya da isterseniz post-modern deney, deyin!

Bizim Köy, Mahmut Makal, 195 syf., Literatür Yayınları, 2008.

Aydınlanmış bilincin, içinden çıktığı yaşantı ve coğrafyaya, topluluğa-topluma hem 'yabancılaşmış' hali vardır Bizim Köy’de, hem kendisini 'misyoner' olarak konumlaması vardır, hem de oradan hiç çıkmamışcasına 'özdeşleşim' vardır. Bu çoklu ve çapraşık yapı, erbapların kendi ezberleriyle 'yalınkat' deyip geçtikleri Bizim Köy’ün özgünlüğünün sırrıdır. Yalınkat mıdır, moda tabirle 'çok katmanlı' mıdır, bir daha bakmakta yarar var.

Resmi ideolojinin sığ popülizmi, folklorizmiyle de taban tabana zıttır Notlar ve Bizim Köy. Etnografyanın, antropolijinin izine rastlanmaz buralarda. Sosyoloji, kır iktisadiyatı ve benzeri pek makbul işler değildir. Yukarıda iki tümcede adını anıp geçtiğimiz sosyal bilim türlerindeki katılımcı gözlem denen yöntemi ne bilen, ne uygulayan vardır...

Mamıdefendi Makal’ın da elbette bunların hiçbirinden haberi yoktur. Ama Bizim Köy’ün yaptığı tam da bunlardır! Kitabın bölümlerine bakın, temel sorunsal ve metnin yönelimlerini görürsünüz: Geçim Derdi, Köy Hayatından Sahneler, İnanışlar, Okul ve Okuma.

Yukarıda belirttiğim gibi, Makal, anlatıcı olduğu kadar, anlattıklarının deneyimleyicisi, tarafıdır tüm yapıt boyunca. Kurgu – kuram değil, doğrudan yaşantı. Köylünün, anasının – babasının gözüne “cinlenmiş” gibi görür. Etiyle, kanıyla, canıyla varlığından haberdar olduğu “modern kültür”e ve onun dünyasına dahil olmaya, içinden çıktığı ve dahil olduğu köyü ve kendisini değiştirmeye, dönüştürmeye çabalamaktadır.

Fincancı katırları ürker elbet. Yazının icadından; Sümer’den beri en alttakilerin, köyün-köylünün maruz kaldığı, mağduru olduğu yazı, iktidar aracı olmaktan çıkıp, ona karşı silaha dönüşmektedir. O nedenle de evet, imha ve iptal edilmelidir.

SAKAL MAKAL YAHUT

Aferin oğlum Ahmet

Bu yolda devam et

Herifçioğlu Sen Mişel'de koyuvermiş sakalı

Neylesin bizim köyü, nitsin Mahmut Makal'ı

Esmeri, sarışını, kumralı, kuzguni, karası

Cebinde dört dilberin telefon numarası

Bir elinde telefon, bir elinde kesesi

Uyyyy!...yesun oni nenesi

Yesun onu nenesi.

***

Şimdiki iktidarın 'monşerler' dediği o vaktin entelektüelleri burun kıvırdı Makal’a ve onunla gelen diğer Köy Enstitülüler’e, Bizim Köy’e, ardıllarına... İktidar önce o burun kıvrılanları yok etti. Ardından monşerleri.

Bambaşka bir köydeyiz şimdi. Cehennemsi...

Dönüp sormanın zamanıdır artık: Neydi Bizim Köy?

*Dr. Öğr. Üyesi Zeki COŞKUN - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Batı Sanatı ve Çağdaş Sanatlar Anabilim Dalı