Devrimleriyle, aşklarıyla, enerjisiyle Rusya!

Volkan Özdemir'in kaleme aldığı Rusya'nın Kodları'nda gerek siyasal gerek ekonomik dönüşüm, Rusya’nın kendi özgül dinamiklerinin yanında uluslararası ekonomi-politik ve küresel siyasetin dinamikleri de gözetilerek aktarılmış. Rusya’nın genel bir ekonomi-politik haritasında önce yeri işaretleniyor, ardından ülkenin toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasal ve tarihsel gerçekleriyle Rusya ele alınıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kuzey komşumuz, kışı sert, şehirleri tarih ve edebiyat kokan ülke Rusya. Bazen Dostoyevki’nin Budalası’yla 19. Yüzyıl Rusya’sına bazen Bulgakov’ın Üstat ve Margaritası’yla Sovyetler Birliği’ne misafir olduk. Rusya, dünyanın en büyük ülkesi, aşkları, savaşları, yıkımı ve devrimiyle Lenin’i Gararin’i, Putin’i Gazprom’uyla hep hayatın bir yerinde kulağımıza çalınıyor. Avrupa ve Türkiye başta olmak üzere dünyayı ısıtan Soğuk İmparatorluğa Dr. Volkan Özdemir tarafından kaleme alınan “Rusya’nın Kodları: Türkiye’de Rusya’yı Ararken, Rusya’da Türkiye’yi Bulmak” isimli kitabıyla yeninden kulak kabartalım. Rusya meraklarına bu kitabın vaat ettiklerine bakalım.

Kırmızı Kedi Kitabevi tarafından 2018’de yayınlanan kitaba başlarken Özdemir eserin amacını “Türkiye’nin yakından tanıması gereken ama yeterince tanımadığı kuzey komşusu Rusya’yı anlama ve anlatma amacı taşıyan bir çalışma” olarak açıklıyor. Aynı bölümde yazar, Rusya’da bulunduğu sürecin kattığı deneyim, çalışmaları, gözlemleri çerçevesinde hem Rusya’nın geldiği noktayı hem onu bekleyen geleceğe dönük projeksiyonunu paylaşacağını ifade ediyor.

Rusya’nın Kodları: Türkiye’de Rusya’yı Ararken Rusya’da Türkiye’yi Bulmak, Volkan Özdemir, 328 syf., Kırmızı Kedi Yayınları, 2018.

Kitap, genel okuyucuyu içine alacak şekilde akıcı ve kolay anlaşılır bir dil ve üsluba sahip. Dolayısıyla sadece Rusya üzerine akademik çalışma veya araştırma yapanları değil, Rusya’yı merak eden her okuyucunun kendine hitap edecek bir bölüm ve dille karşılaşacağı söylenebilir.

İçerik tablosu ve bölümleri incelendiğinde ilk olarak Özdemir’in Rusya’ya adım atmasıyla beraber karşılaşmaları ve tanıklıklarını okuyoruz. Gündelik hayat, ikili ilişkiler, Rusya’da kadın olmak, kurallar ve arkadan dolanmalar.

Sovyet Yoldaşından Rusya Yurttaşına bölümünde SSCB’den Rusya’ya dönüşümü eğitim ve toplumsal mercekle inceleyen yazar, sadece ekonomik ve siyasal yıkımın değil, Sovyetlerden geriye her gün eriyen eğitim sistemini, bunun yankılarını ve olası etkilerini aktarıyor. Üstelik Özdemir’in MGIMO’da (Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Enstitüsü Üniversitesi) yaptığı doktora çalışması sürecinde hocaları ve farklı ülkelerden öğrenci arkadaşlarıyla olan anekdotlarıyla bölüm destekleniyor.

RUS EDEBİYATININ OYNADIĞI ROL

Rusya’nın siyasal duraklarına ve dönüşüme odaklanmadan önce yazarın üzerinde durduğu iki konuya daha değinmek yerinde olur. Rus edebiyatı ve Rus coğrafyasının ülkenin kaderinde oynadığı rol. Rus edebiyatının 19.yüzyıldaki Gogol, Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev gibi isimlerini altın dönem olarak işaretleyen Özdemir, Rusya’ya yolu bir şekilde düşen herkesin karşısına çıkan bir ismi hem eserleri hem de Rusya’nın kendisine verdiği önemi de işaretleyerek aktarıyor. Bahse konu olan isim Aleksandr Sergeyeviç Puşkin. Puşkin’in şiirleri, piyesleri ve romanlarıyla edebiyata katkısının yanında Rus diline kazandırdığı yüzlerce kelime nedeniyle hem Rus edebiyatının atası hem de bugün dahi Rusya için neden önemli olduğu açıklanıyor. Sovyetler Birliği dönemi gözardı etmeyen Özdemir, Bulgakov gibi üstatları da selamlıyor. Kitabın bu bölümü özellikle Rus edebiyatını merak edenler için küçük bir kılavuz gibi.

'COĞRAFYA KADERDİR' 

Kitapta konunun siyasi, tarihi ve ekonomi alanlarına doğru kayacağının ilan edildiği bölüm Rus coğrafyası ve bunun Rusya’da devlet politikalarına etkisinin işlendiği iki bölüm. Rusya’nın geniş bir ülke olması, sadece kendine has bir kültürel dokunun zemini değil, jeopolitikten, güvenlik ve istihbarata, ekonomiden dış politikaya geniş bir yelpazede ülkenin kimliği üzerinde izler bırakmış. Nitekim Özdemir, bu bölüme İbn- Haldun’un “coğrafya kaderdir” sözüyle başlıyor. Yazar bu nokta hem Rusya’nın idari yapısını inceliyor hem de tarihsel arka planını gözeterek özellikle Kafkasya’nın Rus tarihindeki yerine ve önemine değiniyor. Üstelik bunun yalnızca Rusya’nın dışındaki bölgelerde olmadığının yansıması olarak Sibirya örneğini veriyor. Özdemir’e göre Sibirya, soğuğu ve sürgünleriyle hafızalarda yer tutsa da hem SSCB hem de Rusya federasyonu açısından bölgenin diğer bir özelliğine dikkat çekiyor.

“Seneler boyunca hükümetler, Sibirya ile Rus Uzakdoğusu’nun yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kendileri için bir gelir kapısı olarak görmüş, ama genelde bu bölgeleri ihmal etmişlerdir. Rusya’nın nüfusu ve gelişimi daha çok Avrupa Rusya’sında yani Ural dağlarının batısında yoğunlaşmış.” Özdemir, s. 69.

Sibirya’nın ve Uzak Doğu Rusya’nın kaderini değiştirense dünyanın ağırlık merkezinin Asya Pasifik’e kayıyor olması. Özdemir’ göre, bu küresel merkez dönüşümün Rusya’nın iç dinamiklerini Doğu’ya yönlendirmesine ve Sibirya ile Rus Uzak Doğusu’nun hiç olmadığı kadar önem kazanmasına neden olmuştur.

Ukrayna krizi sonrasında Rusya’nın dış politikasında Doğu Politikası adıyla Doğu Sibirya ile Uzak Doğu Rusya’ya yatırım çekme, enerji kaynaklarının işletilmesi için Japonya başta olmak üzere Asya Pasifik ülkeleriyle işbirliğine yönelme gayreti dikkate alındığında Özdemir’in bir paragrafta özetlediği bu değişimin aynı zamanda Rusya dış politikasının küresel politikaya uyum sağlama ve manevra yapma esnekliğinde coğrafyasının rolüne bakmak gerektiğini hatırlatıyor.

1991'DEN 2018'E DÖNÜŞÜMÜN IŞIĞI... 

Özdemir’in eserinin en dikkat çekici bölümleriyse SSCB’nin dağılması sonrasında Rusya’nın 1991’den 2018’e kadar olan dönüşümüne ışık tutması. Yazarın burada kullandığı yöntemin biraz açmak yerinde olacak. Gerek siyasal gerek ekonomik dönüşüm, Rusya’nın kendi özgül dinamiklerinin yanında uluslararası ekonomi-politik ve küresel siyasetin dinamikleri de gözetilerek aktarılmış. Yani Rusya’nın genel bir ekonomi-politik haritasında önce yeri işaretleniyor, ardından ülkenin toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasal ve tarihsel gerçekleriyle Rusya ele alınıyor. Demokrasi konusunda Rusya’nın neden Avrupalı bir devlet gibi olmadığı da devletin ekonomideki rolü de yine değinilen perspektifle aktarılıyor. Ülkenin enerji ve ham madde ithalatına dayanan ekonomisi, kapitalistleşme süreci gibi unsurların yanında en dikkat çekici bölümlerden birisi offshore gerçeği.

Özdemir bu bu bölümde de öncelikle küresel kapitalizmin üretimden dolaşıma, yani finansa yönelmesinin arka planını aktardıktan sonra, Rusya’ya özgü olmayan offshore kavramını, yaygınlığı, merkez ülkeler küresel verileri de gözeterek açıklıyor. Metinde uluslararası ekonomi politik literatüründeki ulus ötesi sınıf kavramı doğrudan kullanılmasa da yazarın vurguları bu perspektifi kucaklıyor. Kitabın genel okuyucuya hitap edeceği düşünüldüğü için de yazar burada literatüre fazla değinmiyor. Ancak biraz üzerinde durulabilirmiş.

Küresel sistemdeki offshore dinamiğinin Rusya’da neden yaygın olduğu, hangi şirket ve isimlerin bu eyleme yöneldiği ve bunun Rusya’nın kapitalizmdeki yeri açısından bunun önemi yazarın üzerinde durduğu diğer önemli unsurlar.

EKONOMİK DEĞİL SİYASAL ÇIKARLAR 

Enerji dış politika ilişkisinin incelendiği bölümde yazarın en dikkat çeken tespiti, “Rusya enerji politikası konusunda ekonomik çıkardan ziyade siyasal ve stratejik çıkarını ön plana çıkarır.

Bu tespitin en akılda kalıcı örneği, Çin ile Rusya arasında imzalanan Doğal Gaz Anlaşması’nın Ukrayna Krizi sırasında gelmesi ve Gazprom’un daha önce reddettiği fiyatları kabul etmesi.

Eserde Türkiye Rusya enerji ilişkilerinin arka planı, Rusya’nın enerji diplomasisi konusundaki cevvalliği ve Türkiye’nin enerji politikasındaki sorunları atlanmamış. Kitabın sonundaki Türkiye-Rusya-ABD ilişkileri konusunda perspektif gözden kaçmamalı. Özdemir Türkiye’nin bölgesel bir oyuncu, Rusya’yı ise ekonomik kapasitesi sınırlı küresel bir aktör olduğunu ifade ettikten sonra, hiçbir aktöre tam anlamıyla aşırı bir bağımlılık yaratmayan bir ilişkinin Türkiye’nin yararına olacağının altını çiziyor.

320 sayfadan oluşan Rusya’nın Kodları, kitabın başındaki amacı yerine getirmiş. Rusya’ya dair derin ve geniş bir birikim eserde yer bulmuş. Rusya meraklılarının kolaylıklar ve hızla okuyabileceğini söylemek mümkün.