İşçilerin tekerrür eden hikâyesi!

“Hiç iş cinayeti olmasa, biz de Almanak hazırlamasak” temennisiyle çalışmayı hazırlayan Adalet Arayana Destek Grubu, her sene olduğu gibi bu sene de iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin sayısının azalmadığını ve var olan iş güvenliği ve sağlığı konularında bir ilerleme yaşanmadığının altını çiziyor. Bu yıl en az 1947 işçi hayatını kaybetti. “En az” deniliyor çünkü kayıtlı olmayan pek çok işçi de patronlar tarafından çalıştırılıyor ve çoğu zaman ölümlerden kimsenin haberi bile olmuyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Geçtiğimiz günlerde Bir Umut Yayıncılık tarafından hazırlanan İş Cinayetleri Almanağı 2017 isimli çalışma, önceki senelerde olduğu gibi iş cinayetine kurban giden işçilerin kaydını tutmaya, iş cinayetlerinin kapitalist sistem ile arasında organik ilişkiye ve artık periyodikleşen katliamların ve cinayetlerin varoluşuna odaklanmaya devam ediyor.

Adalet Arayana Destek Grubu’nun hazırladığı bu çalışma 2012 yılından beri çıkıyor. Belleğin önemine odaklanan grup, hazırladığı bu çalışma ile tek bir iş koluna odaklanmayıp, işçi ölümlerinin hangi meslek kollarına ayrıldıklarını anlatırken, yaşanan ölümlerin sistemle olan ilişkisine değiniyor ve her koşulda tek bir şeyin altını çiziyor: Önlemi alınır ise iş cinayetleri sonlanabilir.

2017 yılında yaşanan cinayetleri derleyen, bu cinayetlerin hukuki durumuna değinen, meslek hastalıklarına, mülteci ve göçmen işçilerin yaşamına odaklanan çalışma, konuya emek- sermaye meselesinin tam karnından vuruyor. Çocuk işçiliği sorunu ise, Almanağın konu edindiği bir diğer çalışma… Kaldı ki bu sene en az 51 çocuk işçi hayatını kaybetti.

POLİTİK CİNAYETLER!

"Çevirme yapıyorum, solüsyon sürüyorum. Sabah sekizde dükkânda oluyorum, akşam sekize kadar çalışıyorum. Uyumayı özledim. Türkiye’de okula gidemedim, isterdim, ama kardeşlerim okula gidebilsin diye çalışıyorum. 220 lira haftalık alıyorum. En azından 250 olursa güzel olur. Ayakkabıcıların içi çocuk dolu… Altı-yedi yaşında çocuklar var" diyor 14 yaşındaki Suriyeli saya işçisi Muhammed.

Neo-liberal politikaların üretim sırasında yalnızca ama yalnızca kâra odaklandığı, işçi sağlığı ve güvenliğinin devlet tarafından kontrole tabii olmayıp, “Allah’a emanet” edildiği ülkemizde, ölümlerin politik birer cinayet anlamı taşıdığını söylemek mümkün. Bununla ilgili en nesnel gerçeği, yıllar önce bir tartışma programına katılan patronlardan biri dolaylı da olsa itiraf etmişti. Konu edinen programda bu patron, her zaman için en az yüzde beş ya da altı oranında işsizliğin sabit kalması gerektiğinin altını çizerken, olası sorunlarda –sorun derken ölümleri, hak aramak için işçilerin iş bırakmasını ve kazaları kast ediyordu- bu kitleye ihtiyaç duyduklarını söylüyordu. Sürekli üretim için işsizlik şarttı ve mühim olan bu üretimin stabil olmasıydı! Arda kalanları düşünmeye çok da gerek yoktu!

İş Cinayetleri Almanağı 2017, Kolektif, 464 syf., 1 Umut Yayınları, 2018.

“Hiç iş cinayeti olmasa, biz de Almanak hazırlamasak” temennisiyle bu çalışmayı hazırlayan Adalet Arayana Destek Grubu, her sene olduğu gibi bu sene de iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin sayısının azalmadığını ve var olan iş güvenliği ve sağlığı konularında bir ilerleme yaşanmadığının altını çiziyor. Bu yıl en az 1947 işçi hayatını kaybetti. “En az” deniliyor çünkü kayıtlı olmayan pek çok işçi de patronlar tarafından çalıştırılıyor ve çoğu zaman ölümlerden kimsenin haberi bile olmuyor.

Marx ve Engels, Komünist Manifesto’da, “Her toplumun günümüze kadarki tarihi, sınıf savaşlarının tarihidir” derken bu noktanın altını kalınca çiziyordu. Yukarıda bahsi geçen sayı, önceki senelerle beraber düşünüldüğünde ne eksik ne fazla… Artık iş cinayetleri süreklileşti ve patronlar, işçilerin emeğini ve alın terini değil, kanını istiyor. İktidara gelen burjuvazi, demokrasi ve hukuk kavramlarını araçsallaştırıp içlerini boşaltırken, işçilere yalnızca ölene kadar çalışmak ve ağıtları sessizce yakmak düşüyor. Patronlar, işçileri öldürürken, açılan davalarda hukuk sistemi adeta işçilerle alay ediyor, dengelerini kaybederek düştüklerini söylüyor ve çoğu zaman hatalı oldukları için öldüklerine karar verip, hayatını kaybeden işçiyi ölümünden sorumlu tutuyor. Kaldı ki benzeri bir durum, makineye sıkışan uzuvlar, maden göçüğünde kalıp ölen işçiler için de söz konusu… Hukuk sistemine göre işçi, yeteri kadar dikkatli olursa ölmez, yaralanmaz!

Manifesto’ya dönüp, “ihtiyarlara” atıfta bulunduğumuzda ise, karşımıza şu çıkıyor: Günümüz Türkiye’sinde işçiler savaşıyor ancak iktidarı ele geçirmek için değil, hayatta kalmak için. Ve hukuk, evet burjuvazinin emrindeki hukuk, adaleti sağlamaktan öte, işçilerin aptal olduğu için öldüğü kararına varıyor.

72 haftadır her Pazar günü Galatasaray Meydanı’nda Vicdan ve Adalet Nöbeti tutan Adalet Arayan İşçi Aileleri hesap sormaya devam ediyor. www.iscinayetleriniunutma.org platformunun sözcülüğünü yürüttüğü grup, Almanağı şu sözlerle açıyor: Anlatılan işçilerin tekerrür eden hikâyesidir.