'Marx dâhiyse biz en iyi ihtimalle yetenekliydik'

İngiltere İşçi Partisi milletvekili Tristram Hunt imzasıyla çıkan Fraklı Komünist/ Friedrich Engels’in Devrimci Hayatı, İletişim Yayınları etiketiyle okuyucu ile buluştu. Kitap, Avrupa’da işçi sınıfının oluşumunu, işçi sınıfının siyasi koşullarını, komünizmin teorik altyapısını ve ortaya çıkış sürecini, bir komünist parti ihtiyacının şekillenmesini, 19. yüzyıl döneminin koşulları içerisinde değerlendirirken, Engels’in kişisel üretimlerini ve bu üretimlerin etkilerini de aktarıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları’ndan Işıl Eliçin ve Mehmet Ratip çevirisiyle, tarihçi, öğretim üyesi ve İngiltere İşçi Partisi milletvekili Tristram Hunt imzasıyla çıkan Fraklı Komünist/ Friedrich Engels’in Devrimci Hayatı isimli kitap, adından da anlaşılacağı üzere Marksizm’in eş kurucusu olan Engels’in yaşamına odaklanıyor. Engels’in ailevi köklerinden başlayarak, yaşamının tüm kilit noktalarına değinen, umudunu ve yanılgılarını tarihsel bir perspektifle ele alan bu çalışma, 19. yüzyıl Avrupa Tarihi meraklıları için de başucu kitabı olma özelliği taşıyor.

Kuşkusuz ki, yaşamı boyunca ve öldükten sonra Marx’ın ismiyle anılan ve tarihin en ünlü ideolojisi olarak nitelenen Marksizm’e –ve Marx’a- hayatını adayan Engels’in yaşamı, tarifini verdiği zıtların birliğinin güçlü bir örneğidir. Babasının fabrikalarının olduğu ve Engels’in bu fabrikalarda yıllarca yöneticilik yaptığı herkesçe bilinen bir gerçek… Kitap, Engels’in yaşamının tüm noktalarına eğilmekle beraber, kadın ve içki konusundaki tutumundan av merakına, fabrikada olduğu her günden tiksinerek bahsedişine vurgu yapıyor. Yirmi yıl bu fabrikalarda çalıştıktan sonra son gün işe gidişi ve mesai bitimi eve gelişini, Marx’ın kızı Eleanor şu sözlerle aktarıyor: "Sabah, bürosuna gitmek üzere çizmelerini giydiği sırada, heyecanla “son kez!” deyişindeki muzaffer edayı asla unutmayacağım. Birkaç saat sonra kapıda onu bekliyorduk. Yaşadığı evin karşısındaki küçük tarladan gelişini izledik. Bastonunu havada sallıyor ve şarkı söylüyordu. Yüzü adeta ışık saçıyordu."

MEKTUPLAR

Fraklı Komünist-Friedrich Engel'in Devrimci Hayatı, Tristram Hunt, çev: Işıl Eliçin, Mehmet Ratip, İletişim Yayınları, 2018.

Barikatlardan fabrikalara uzanan, Komünist Manifesto’dan polis gözetiminde yaşanagelen bu hayatın en nesnel gerçeği ise Engels’in, Marksizm’in ve Marx’ın her anlamda daimi destekçisi olduğudur. Engels’in, Kapital’i yazması için Marx’a baskı yaparken, onun ekonomik problemlerini çözmeye çalışırken Marx, pratikte sıkıştığı her noktada Engels’e düşüncelerini soruyor ve üretim ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar anlatmasını istiyordu. 1862 yılında yazdığı mektupta Marx, “…senin fabrikanda kaç farklı çeşit işçinin istihdam edildiği ve bunların birbirlerine oranları hakkında bilgi verebilir misin?” diye soruyor ve ekliyordu: Pratik, bütün teorilerden daha iyidir, dolayısıyla bana kendi işini nasıl yürüttüğünü bütün ayrıntılarıyla tarif etmeni isteyeceğim.”

Kitap, bu yanıyla kısa ve öz mektuplaşmalara da sıkça yer veriyor. Teorinin, gündelik bilgilerin, ölümlerin, doğumların, varlıkların ve yoklukların konuşulduğu bu mektuplar, dönemin koşullarının güçlü bir izleğini sunarken, ikilinin arasındaki sarsılmaz dostluğun ve yoldaşlığın da kayıtlarını tutuyor. Örneğin bir başka mektubunda Marx, yoksulluktan ölen çocuğunun ölüm haberini dostu Engels’e acı içinde verirken, diğer çocuklarının hayatta kalması için ondan para istiyor.

MARX'IN KÖTÜ EL YAZISI... 

Marx’ın ölümü sonrası notlarını toparlayan, “Marx’ın kötü el yazısını” okumaya çalışan ve bir süre sonra gözleri bozulan Engels, yanına birkaç yardımcı alarak bu notları düzenler ve Kapital’in ikinci cildini hazırlar. Yaşamının her anında Marx’a ve Marksizm’e sadık kalır, eş kurucusu olduğu ideolojiyi kitlelere ulaştırmaya ve anlatmaya devam eder. Hislerini şu sözlerle aktaran Engels, “…ortaklığımız sırasında ve öncesinde teorinin temellerini atmada kendi hususi payımın olduğunu inkâr edemem. Ancak önde gelen temel ilkelerin büyük kısmı… Marx’a aittir… Marx bir dâhiydi; geriye kalan bizler ise en iyi ihtimalle yetenekliydik. O olmasaydı, teori bugünkü durumuna asla erişemezdi. Bu yüzdendir ki layıkıyla adını taşıyor" der.

Engels, ulaşmak istediği yere Marx’ın başka bir yol ile çoktan varmış olduğunu vurguluyor: "Marx, biz geriye kalanlara kıyasla daha yüksek bir konumda duruyor, daha ilerisini görüyor ve daha çabuk, daha geniş bir bakış açısına erişiyordu."

Kitap, Avrupa’da işçi sınıfının oluşumunu, işçi sınıfının siyasi koşullarını, komünizmin teorik altyapısını ve ortaya çıkış sürecini, bir komünist parti ihtiyacının şekillenmesini, 19. yüzyıl döneminin koşulları içerisinde değerlendirirken, Engels’in kişisel üretimlerini ve bu üretimlerin etkilerini de aktarıyor. Meselenin tarihsellik ekseninde ele alınıp yorumlanışı ve Engels’in düşüncelerini ve yaşayışını eleştirel bir süzgeçten geçirerek kaleme alışı kitabın en önemli özelliğini oluşturuyor. Fikirlerinin oturmaya başladığı 1840’lı yıllarda barikatlarda çarpışan Engels’in yaşamının son yıllarında parlamento yolu ile devrimi hedeflemesinin ve mücadelenin bu yol ile kazanılabileceğini söylemesinin bir değişim süreci ile ilişkili olduğunu söylemek mümkün.

Keza benzeri bir durum, Amerika kıtasının Meksika sınırlarının işgali sırasında, Engels’in ulusların kendi kaderini tayin hakkından öte, emperyalizmin gücünü arttırması ile devrimin daha da olası olacağını söylemesi ve yanılmasının eleştirisi de kitapta vurgulanıyor.

Meraklısı için not: Raoul Peck’in yönetmenliğini yaptığı 2016 yılı Genç Karl Marx filmi konuyla bağlantılı olması açısından tavsiye edilir.