Sözcükler dergisi: Edebiyatta modalar gelip geçiçidir

Turgay Fişekçi ve Burcu Yılmaz ile Sözcükler dergisini konuştuk. Fişekçi, "Tek derdi yayımlanmak olan bir yazarın editörle sağlam bir ilişki kurabileceğine inanmıyorum. Yazar da editör de kendilerini değil yaptıkları işi önemserse iki taraf arasında güven kurulur" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Turgay Fişekçi, ilk gençliğinden bu yana edebiyat ve kültür üretiminin içinde olmuş, şiir ve çeviri ile olan sıcak ilişkisini kaybetmeden, dergicilik bağlamında üretimini soluk almadan sürdüregeldi. 2006’nın Mart ayından itibaren üretimine başladığı Sözcükler isimli dergi de bu birikim ve deneyimin şekil aldığı son eseri olarak okuyucu ile buluştu. “Edebiyatın insan ve toplum için yaşamsal bir gereklilik olduğuna inanıyoruz” şiarıyla okuyucusuna sunulan derginin editörlüğünü Burcu Yılmaz yapıyor.

İnternetin hayatımıza girişi sonrası, matbu yayınların birer birer eksildiği günümüzde Sözcükler, edebiyat alanındaki matbu yayıncılığın son kalelerinden biri olma özelliğini taşıyor. Turgay Fişekçi ve Burcu Yılmaz ile dergicilik mefhumunu, bu üretim biçiminin editör ve yazar ilişkisini, Sözcükler’in temsil ettiği geleneği konuştuk.

Burcu Yılmaz: Sosyal medya konusunda daima önyargılı oldum. Hızla tüketmek üzerine kurulu, görmekten ziyade görünmeyi merkeze koyan oluşumların dergiciliğe/ edebiyata “sahici” anlamda ne denli katkısı oluyor bilemiyorum…

İlk olarak, öykü ya da edebiyatı konu alan herhangi bir yazı kaleme alan bir yazar, derginize nasıl ulaşıyor?

Burcu Yılmaz: Genellikle e-posta yoluyla ulaşılıyor.

Son dönemde popüler oyuncuların, şarkıcıların edebiyatı konu alan üretimlerinin dergilerin niceliğini arttırdığı ortadayken, niteliğe olan etkisini nedir sizce? Bir anda öykü yazarlığının ilgi görmesine sebep olan etken ne?

Turgay Fişekçi: Yazarlık da öteki meslekler gibi bir meslektir. Bu meslekte uğraş verenlerin de mesleğin kurallarına, geleneklerine uyması beklenir. Edebiyatta da modalar görülebilir ama modaların temel özelliği gelip geçici olmasıdır.

Dergicilikte editör- yazar ilişkisini nasıl yorumlarsınız? İlk kez bir dergiye öykü gönderen bir yazarın editörle ilişkisi, ona bakış açısı ne oluyor?

B. Y. : Özellikle dergicilikte editörün öncelikli işinin edebiyata yeni ve iyi yazarlar kazandırmak olduğuna inanıyorum. Yazar nasıl bir dergiye ürünlerini gönderdiğinin farkında olmalı. Her derginin, haliyle editörün çizgisi farklıdır. Yazar da kendisinin durduğu çizgiyi bilmeli ve ürünlerini göndereceği dergiye ona göre karar vermeli. Tek derdi yayımlanmak olan bir yazarın editörle sağlam bir ilişki kurabileceğine inanmıyorum. Yazar da editör de kendilerini değil yaptıkları işi önemserse iki taraf arasında güven kurulur. Bu da yazarı yeni ve daha iyi ürünler üretme konusunda yüreklendirebilir.

Sorunuzun ikinci kısmını yanıtlaması gerekenlerse yazarlar bence…

Geçen seneki üretiminiz nasıldı? Ekonomik krizin yaptırımı oldu mu? Krizin sürekliliğinden ve üretiminizin niteliğini etkilediğinden bahsetmek mümkün mü?

Sözcükler, 71. sayı, Ocak - Şubat 2018.

T. F. : Dergimiz 2006’da yayın hayatına başladı. 2007’de de küresel ekonomik kriz çıktı. Neredeyse çıktığımız günden buyana ekonomik zorluklar içindeyiz. Çıktığımızda 6 TL olan fiyatımız bugün 15 TL. Yani dövizle alınan kâğıt, matbaa mürekkebi vb. giderler büyük oranda okurlarca karşılanıyor. Neyse ki, az ama dergiye çok bağlı bir okur topluluğumuz var. Dergiyi hiç yalnız bırakmadılar bu on iki yıl boyunca.

Sosyal medyanın okur ile iletişimde dergiciliğe ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında edebiyata etkisi sizce nedir?

B. Y. : Geçtiğimiz Temmuz ayına dek sosyal medya kullanmadık. Şu an sadece twitter hesabımız var ve onu da pek etkin kullandığımızı söyleyemem. Bilinirliği artırdığına inanıyorum ama bu ne kadar işe yarıyor emin değilim. Sosyal medya konusunda daima önyargılı oldum. Hızla tüketmek üzerine kurulu, görmekten ziyade görünmeyi merkeze koyan oluşumların dergiciliğe/ edebiyata “sahici” anlamda ne denli katkısı oluyor bilemiyorum…

Turgay Fişekçi: 200 sene sonra bizim dergi anılır mı bilmiyorum ama 20. yüzyılın “Büyük Türk Şiirinin Yüzyılı” olarak anılacağını sanıyorum.

T. F. : İnternetten dergi satışlarının önemli bir oranda olduğunu sanıyorum. Sipariş kolaylığı, indirimli fiyat ve kargoyla kapınıza gelmesi okurlara çekici geliyor.

İçinde bulunduğumuz yıllar itibariyle portal ve dergi sayısının artması durumunu nasıl yorumlarsınız? 70’li ve 80’li yıllara nazaran, niceliğin ve niteliğin –olumlu ya da olumsuz- değiştiğini söylemek mümkün mü?

'HERKES KENDİNİ ANLATACAK BİR YOL PEŞİNDE' 

T. F. : Herkes kendini anlatacak bir yol peşinde. Ancak edebiyat değerleri farklı bir şey. Edebiyatın kendi kuralların, yaratı alanları var. Sözgelimi portal ve dergilerde yazarlığa heveslenenlerin kaçı bu işi öğrenebilmek için bir edebiyat fakültesine gidip edebiyat öğrenimi görmeyi düşünmüştür? Bu soruya alacağınız cevap bu işe bulaşanların ne denli ciddi ya da gerçekçi olduğunu gösterecektir.

Türkçe edebiyatın, özellikle Orhan Pamuk’un Nobel alması sonrası, yurtdışında takip ediliyor olmasının dergiciliğe olan etkisi nedir sizce? Üretim yaparken niteliğinizi belirleyen ulusal ya da uluslararası etken nedir?

T. F. : Dergiciliğe bir etkisinin olduğunu sanmıyorum. Ama daha çok yazarımızın çevrilip yayımlandığı bir gerçek. Edebiyatın evrensel değerlerini gözeterek yayın yapıyoruz.

Türkçe edebiyatta öykü ve roman dosyalarını biçimsel ve içeriksel olarak şekillendiren ilk ortamın dergiler olduğu düşünüldüğünde, yazarın yazdıklarını matbu bir mecrada ilk olarak dergilerde görmesinin etkisiyle, dergilerin yazara vaat ettiği şeylerden en önemlisinin özgüven olduğunu söylemek mümkün mü? Dergiler, yazara ne vaat eder? Ya da karşıtını da sormak mümkün: Yazar, dergilere ne vaat eder?

T. F. : Bu sorunun yazarlara sorulması daha uygun olur. Biz yazarlara yalnızca sevdiğimiz ürünlerini Sözcükler sayfalarında yayımlama olanağı sağlıyoruz.

Türkçe edebiyatta dergi mefhumunun önemli bir gelenek olduğunu söylemek mümkün. Geçmişten bu yana, pek çok yazar bir araya gelerek ortak üretim yapmış, dergiler çıkarmıştır. Kendinizi yakın bulduğunuz bir gelenek oldu mu? 200 sene sonra bugünlerden bahsedildiğinde, üretiminizin Türkçe edebiyat ile olan ilişkisinin nasıl tanımlanmasını istersiniz?

T. F. : Orta ikinci sınıfta edebiyat öğretmenimin önerisiyle Varlık dergisine abone oldum. Lise yıllarımda Orhan Suda ile Metin İlkin’in yayımladıkları Yeni Adımlar’ı, Ataol Behramoğlu’nun yayımladığı Militan’ı izledim. 18 yaşımda Vedat Günyol’un Yeni Ufuklar dergisini izlemeye ve bürosuna gidip gelmeye başladım. 22 yaşımda Devrimci Savaşımda Sanat Emeği dergisinin yazı işleri yönetmeniydim. 25 yaşımda Memet Fuat’ın yardımcısı olarak Yazko Edebiyat dergisinde çalışmaya başladım. Bu beraberlik Adam Sanat dergisinde de 19 yıl sürdü. 12 yıldır da Sözcükler dergisini çıkarıyoruz. Geçmişimdeki dergicilik geleneği kısaca böyle. 200 sene sonra bizim dergi anılır mı bilmiyorum ama 20. yüzyılın “Büyük Türk Şiirinin Yüzyılı” olarak anılacağını sanıyorum.