Kardeşini kaybetmek Lenin'i nasıl etkiledi?

Geçtiğimiz günlerde Ayrıntı Yayınları’ndan Lars T. Lih imzasıyla çıkan “Lenin – Farklı Bir Yol” isimli kitap Aslı Önal çevirisi ile okuyucuya sunuluyor. Kitap, Lenin’in profesyonel devrimciliğini konu alan otuz yıllık bir kesiti, bugüne kadar sunulanın aksine farklı bir bakış açısı ile anlatmayı hedefliyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Lenin, enternasyonal devrim tarihinin hiç kuşku yok ki en önemli figürlerinden biri. Bugüne kadar, devrime ulaşmasını sağlayan yolları sosyolojik, siyasal, felsefi, kültürel, sanatsal ve ekonomik bağlamıyla pek çok kere gördüysek de burada ele alınan “Lenin” daha kişisel bir noktadan okuyucu ile ilişkiye geçiyor.

Lenin’i politik olarak etkileyen pek çok olay olmasına rağmen, kaleme aldığı birçok metinde ve yaptığı konuşmaların hemen hemen tamamında altını çizdiği önemli bir olgu da “kayıplarımız” olarak niteliği devrimcilerdi. Bu durum, Lenin’in henüz çocukluk döneminde, ağabeyinin Çarlık Rejimi tarafından idam edilmesine de yaptığı bir atıftır. Lars T. Lih’in bu biyografisi, Lenin’i yaşadığı travma sonrası devrim için nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda fazlaca düşündürmüş gibi gözüküyor.

Ailesinin yaşadığı bu acı sonrası, ağabeyinin izlediği devrimci yolu, hayatını adadığı hedefleri uzun uzadıya düşünmeye başlayan Lenin, evvela “somut durumun somut tahlili”ni bu travma üzerinden düşünür. Çok geçmeden, Marksist külliyata hakim olduktan ve kuramsal yazılar yazmaya başladıktan sonra, -ki kendi deyimiyle Marks’a aşıktır- devrimin taktik ve stratejisi konusunda otuz sene boyunca ufak tefek değişiklikler hariç aynı düşünceye sadık kalır.

Dönemdaşları tarafından “çılgın” olarak nitelense de, hedeflediği şeyin pratiğe dökmeye çalışır. Düşüncelerinden çok etkilendiği Kautsky gibi isimleri bir zaman sonra –ki Kautsky kendini tekrar etmeye başlamıştır- eleştirmeye başlar.

Lenin - Farklı Bir Yol / Lars T. Lih / çev. Aslı Önal / Ayrıntı Yayınları / syf. 256 / 2017

“Kahramanca sınıf liderliği”ne her daim sadık kalan Lenin, devrimin yolunu, Rus proletaryasının, çoğunluğu köylülerden oluşan Rus halkına önderlik yapması olarak çizer. Bu anlayış, Lenin’in ömürlük siyasi projesidir. Ancak hiç kuşku yok ki Lenin’in bu projesinin temel dayanaklarından biri ağabeyinin Çar’a düzenlenen suikast sonucu yaşadığı başarısızlıktır.

Bu yenilginin bedeli, Lenin’in ailesine ve ağabeyinin yoldaşlarına ağır bir sonuç yaşatır. Ancak Lenin, bu yenilgiden dersler çıkarır. Silahlı mücadeleden ziyade, kitlelerin bilinçlenmesi için uğraş edinir. Pek çok gazetede yazar. Dil üzerine çalışır. Her daim yazdıklarını sadeleştirir. Güçlü bir örgütlenmenin yolunu arar. I. Dünya Savaşı yıllarında Çarlık rejiminin iflası sonrası yaşanan devrim öncesinde “şimdi silahlı mücadele zamanı” diyerek vurucu darbeyi indirmeyi hedefler.

Kitap, Lenin’in otuz yıllık profesyonel devrimcilik kariyerini üç “on yıla” ayırır. Ağabeyinin ölümü sonrası Lenin, 1900’lü yılların başından I. Dünya Savaşı yıllarına kadar Lenin ve I. Dünya Savaşı ile ölümüne kadar geçen yıllarda Lenin… Kitapta bu süreç, dünyadaki ve Rusya’daki değişimler ile de gözler önüne serilirken, Lenin’in olay ve olgulara dair bakış açısını sunar.

Lenin, koşullar ne olursa olsun, hiçbir zaman devrim şehitlerini unutmaz. Bu mücadelenin onları verdiği savaş sonucu başarıya ulaştığını söyler. Ağabeyi Aleksandr’ı da ismini vermeden bu vesile ile her zaman anar.

Ölümünün hemen öncesinde Rus Devrimi'nin enternasyonal niteliğe kavuşup kavuşamayacağına da şu cevabı verir:

“Bizde şöyle bir deyiş vardır: Bir adam tifoya yakalanmış olduğu halde, sapasağlam ayakta duruyor olabilir. Bundan yirmi, belki de otuz yıl önce, ben de hafif seyreden bir tifoya yakalanmıştım ve o halde hayatıma devam ediyordum, ama birkaç gün sonra hastalık beni yere serdi. İngiltere, Fransa ve İtalya da tıpkı benim gibi hastalığa çoktan yakalanmış durumdalar. İngiltere size bundan etkilenmemiş gibi görünüyor olabilir, ancak mikrop çoktan bünyesine girdi.”

Lenin, şüphesiz ki tarihin en özgün figürlerinden biri… Onda bu denli önemli olan şey, dünyanın pek çok yerine konuşlanmış, bütün gücü elinde bulundurduğunu zanneden egemenlere karşı yaşattığı mağlubiyetle birlikte, teorik ile pratik arasındaki işbirliğinin tutarlılığıdır.