TÜYAP'ta ütopya zamanı!

 ARTİST Sanat Fuarının koordinatörlerinden Ezgi Bakçay'la Ütopya temasını konuştuk. Bakçay, "Daha iyi bir dünyaya dair hayal kurmanın en iyi ihtimalle saflık ya da düpedüz geleceği tahakküm altına alma arzusu olarak yargılandığı bir başka dönem düşünmek zor. Tam da bu nedenle, ütopik olanın değerini kaybettiği bir çağda ütopya kavramını geri getirdik." diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - TÜYAP Kitap Fuarı'yla eşzamanlı düzenlenen ARTİST Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı geçen yıl Ezgi Bakçay ve Eda Yiğit koordinatörlüğünde önemli bir dönüşüm gerçekleştirdi. Kitap fuarından aldığı gücü etkili bir şekilde kullanan ARTİST Fuarı sanat-izleyici buluşmasına dair yeni olanakları önümüze koydu. Aynı ekip bu sene de Ütopya başlığıyla 4-12 Kasım tarihleri arasında fuarda. Ezgi Bakçay'la bu yılki planlarını konuştuk.

Geçen sene yeni bir ekip olarak Artist fuarını dönüştürdünüz. Önce geçen senenin deneyimlerini dinlemek isterim. Bu yılki fuara nasıl bir enerji devretti?

Geçen sene Artist 2016 içinde Umulmadık Topraklar başlıklı çok küratörlü bir sergiler bütünü modelini denedik. Yatay örgütlenen, kar amacı gütmeyen, katılımcı anlayışıyla alternatif bir sanat etkinliği modeli önerdik. Tek tek her serginin kendi öyküsü birikti kuşkusuz. Kurulumun heyecanı, açılışın coşkusu, izleyicinin direk, cesur ve beklenmedik tepkilerine dair hikayeler… Biraz dışarıdan baktığımızda organizasyon mantığının çalıştığını, kalıcı ilişkiler ördüğünü, yeniden bir araya gelmeye dair umut ve heyecan ürettiğini söylemek sanırım yanlış olmaz.

Umulmadık Topraklar’a dair hem sanat alanından hem de bizzat TÜYAP’tan gelen geri bildirimler o kadar cesaret verici hatta teşvik edici oldu ki yaşadığımız sürecin pratik zorluklarını unutup işe koyuluk. İlk deneyimin ütopik boyutunu merkeze almaya kadar verdik. Hem gelen talepler hem de davetlerimize verilen olumlu yanıtlarla bu sene daha kalabalık ve genç bir ekip olduk.

Ezgi Akçay

Bu aralar herkes distopya üzerine konuşuyor ama siz Ütopya başlığını seçmişsiniz. Ütopya üzerine düşünmek şu an nereye düşüyor? Fuarda göreceğimiz sergiler çerçevesinde nasıl bir ütopya göreceğiz?

Daha iyi bir dünyaya dair hayal kurmanın en iyi ihtimalle saflık ya da düpedüz geleceği tahakküm altına alma arzusu olarak yargılandığı bir başka dönem düşünmek zor. Tam da bu nedenle, ütopik olanın değerini kaybettiği bir çağda ütopya kavramını geri getirdik. “Ütopyadan vazgeçmek, mümkün ve arzulanan bir gelecekten de vazgeçmek anlamına gelmez mi?” diye sorduk.

Fakat amacımız, kavramı tarihsiz kabul edip, koşulsuz yüceltmek değil. Esasında ütopya ve distopya geriliminde pozisyon almakta tereddüt eden, heterotopyayı da gözetebilecek dinamik bir eleştirel estetik deneyim alanı oluşturmak istedik. Küratör ve kurumları bu çokluğu hayal ederek davet ettik.

Sonuçta ütopya kavramına sert politik eleştiri getiren sergileri, ütopyayı savunmak için mücadele edenlerle aynı yerde izleyeceğiz. Diğer yandan “ütopya” sanata nispeten ürkek yaklaşacak izleyiciler için, düş kurması bile lüks olan insanlar için davetkar bir anahtar kavram olarak düşünüldü. Tüyap-Ütopya alanı, ütopya fikrini tarihsel, kavramsal ve güncel olmak üzere üç ana başlık altında ele alıyor. 13. yüzyıl Anadolu dervişleri ve Şeyh Bedreddin’den, Sovyet Avangard’ına; Cyborglar ve bilim kurgu edebiyatından, alternatif ekonomilere; ekolojik hareketlerden, pedagojik deneyimlere uzanıyor.

Bu sene de farklı kişilerin ve kurumların katkı koyduğu bir yapıyı benimsemişsiniz. Katılımcılarla nasıl bir ilişki kurdunuz? Bu sene hangi sergileri göreceğiz?

25 farklı küratör ve kurumun düzenlediği sergiler, konserler, performanslar, tartışmalar, atölyeler, gösterimler ve yayınlarla, ütopya kavramını keşfe çıkacağız. Kolektif çalışma arzumuzun sonucu ve kavramsal gerekler düşünülerek, kendi içinde tartışan bir ekip oluşturduk. Sayacağım! Çünkü bu bütün tek tek her birinin varlığından oluşuyor.

Resmin bütününe dair fikri de ancak böylece oluşturabilirim: Alan İstanbul, Atelier Muse, Bahçe Grubu, Barış Seyitvan, Begüm Özden Fırat, Pınar Derin Gençer (Istanbul Performance Art), Ekmel Ertan (amberPlatform) E-Skop, Evrim Hikmet Öğüt, Feyyaz Yaman- Zeynep Sayın, Fırat Arapoğlu, Galeri Bu, D’Art Galeri, Kadıköy Kooperatifi, Karşı Sanat Çalışmaları, Mahmut Wenda Koyuncu, Melih Özuysal, MerkezkaÇ Sanat Kolektifi, , Noks, Rafet Arslan, Rhythm Section, Robonima, Selanik Çağdaş Sanat Müzesi ve Bienali, Sezgin Boynik, Taner Güven, Taşeron Sanat İnisiyatifi, Versus Art Project. AICA Türkiye ile kurduğumuz ilişkinin güzel sonucu Julian Stallabrass’ın İstanbul’a gelişi ve yapacağı konuşma oldu. Başlığı “Küreselleşen Sanat, Popülizm ve Eleştiri.” Mixer ve Unlimited’le buluşmamız ise proje alanımıza özel bir sanat yazarlığı atölyesi olarak sonuç verdi.

Geçen yıl çağdaş sanat alanının hiç karşılaşmadığı bir izleyici kitlesiyle karşılaşmıştınız. Bu seneki izleyiciye dair neler düşünüyorsunuz?

Bu sene yine çeşitli ve kalabalık bir izleyici grubuyla buluşacağız. Şaka değil 800 bin civarı insanla karşılaşacağız. Geçen senenin deneyimiyle izleme sürecini daha verimli ve etken hale getirmeyi mümkün kılacak çözümler aradık. 3000 metre karelik mekan üzerinde Sevim Sancaktar ve Karşılaşmalar Sergi Tasarım Grubu ve Muka Mimarlık’la birlikte çalıştık. “Çok sayıda sergiyi, her birini özgür ve özerk bırakarak bir arada izlemek nasıl mümkün?” sorusu üzerine gittik. Renk ve formlarla mekan içinde düşünsel iz sürmenin olanaklarını yaratmaya çalıştık. Karşılaşmalar, serginin grafik dili, işaretçileri ve okunaklığına dair fikirler üretti. Diğer yandan TÜYAP-Ütopya’da izleyicinin anlam üretme süreci üzerine düşünürken fuar standı mantığından bizi kurtaracak çözümler için Muka Mimarlık’la birlikte çalıştık.

Aynı zamanda fuar alanını da Ütopya kavramı etrafında yeniden şekillendirmişsiniz. Bunun sebebi neydi? Nasıl bir sergi alanıyla karşılaşacağız?

Ütopya taşıyıcısı mekan nasıl olur? Ütopyayı temsil eden değil, ütopya fikrini tartışan bir fizik mekan, yani form peşindeyken mimarlık ve sanat arasında, ütopyalar tarihi boyunca süren doğurgan tartışma içinde bulduk kendimizi. 90 derece’yi, ızgara sistemi, egemen aksları bozduk. Çeşitli açılarla kırılan duvarlardan oluşan, geçitler, sokaklar, meydanlar oluşturan bir düzen kurduk. Mimari tasarım izleyici için alternatif güzergahlar sunan, farklı akslar ören yani dinamik bir izleme sağlayacak.

Bir sergi diğerine uç verecek. Bakış, sergiler arasında teğeller atabilecek. Açıkçası sergi kuranlar için bu tasarım anlamlı bir seri güçlük oluşturdu. Küratörler kendilerine ayrılmış güvenli alan içinde çalışmanın yetmediği, diğer sergilerin mekan kullanımını düşünmek ve tartışmak zorunda oldukları bir süreç yaşadılar. Aylar boyunca Muka Mimarlık ofisi haritalar üzerinde çalıştığımız bir üsse dönüştü. O kırık duvarların dağılımı ekip içinde diyaloğun önemli bir parçası oldu.

Sanat Eleştirmeni Onur Ödülünü bu sene Ali Artun alıyor ve aynı zamanda "Ütopyanın sonu mu?" başlıklı bir konuşma gerçekleştirecek. Sizce Artun'un bu ödülü hem fuar açısından, hem de sanat yayıncılığı açısından ne anlama geliyor?

Ali Artun 5 Kasım günü saat 16.00’da ana sahnede "Ütopyanın sonu mu?" konuşmasıyla bizlerle olacak. Diğer yandan sergi bağlamında hazırlanan bir kitap var. E-skop’un indeksini yayınlayacağız. Bu çalışma Türkiye’de sanat yayıncılığının ve e-skop’un hafızasına dair önemli bir kaynak olacak diye düşünüyorum. Ödülün ve bu yayının anlamını değerlendirmem gerekirse; TÜYAP’ın Artist’i ticari fuarcılık mantığından çıkartmak ve alanda hem güçlü hem de alternatif bir yere konumlandırmak niyetinin netleştiğini söylerim. Ali Artun’un temsil ettiği çizgi ile kesişen bir kurum elbette sanat alanında ekonomik ve politik özerkliğin soluk alabileceği bir direnç odağı olmanın önemini farkındadır.

TÜYAP buna bir sorumluluk olarak bakıyor. Proje ekibindeki tüm arkadaşlarımız bu nedenle burada emek biriktiriyor. Sanatın küçük bir oyun alanının tepesi, şehrin merkezi, avuç içi meselesi olmadığını düşünen bir ekip. Ayrıca sanat pratiğini tarihsel ve toplumsal bağlamlarda teori ile desteklemek gerektiğini ifade eden bir yaklaşımımız var. Bu anlamıyla bu sene sergi düzenleyicilerine ve davet ettikleri sanatçılara göz atmak, ödülün anlamını ve e-skop’la kesişmenin nedenlerini daha da berraklaştıracaktır.