Dilawer Zeraq: Yaşamımızı edebiyata adama lüksümüz olmadı

Geçen yıl ilk ihraç edilen öğretmenlerden olan yazar-eleştirmen Dilawer Zeraq ile konuştuk. Zeraq, "Kürtçeden Türkçeye yeterince çevirinin yapılıp yapılmadığı sorusunun muhatabı bence Türkçe yazan edebiyatçılardır. Türkiye’de Kürtçe yazan bütün edebiyatçılar zaten Türkçeyi çok iyi düzeyde ve akademik olarak biliyorlar. Bu nedenle Türkçe edebiyatı yeterince tanımak gibi bir sorunları yok" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Dilawer Zeraq’ı Kürtçe edebiyat okurları yazdığı öykü ve romanlarından tanıyor. Ayrıca gazete ve dergilere yazdığı edebiyat eleştirilerinden de… Ama çok kimse bilmez onun yıllarca matematik öğretmenliği yaptığını. Geçen yıl ilk ihraç edilen öğretmenlerden biri olduğunu da çok kişi bilmez. Edebiyat, gazete ve dergi yazarlığı, çevirmenlik, matematik ve deyimler sözlüğü hazırlamak… Çocuklara matematik dersi verirken, öte yandan bütün bu alanlarda üretti, değerli çalışmaları Kürtçeye kazandırdı Dilawer Zeraq. Öğretmenlikten ihraç edildiği için şimdilerde ‘işsiz’ olan Zeraq, edebiyat çalışmalarına devam ediyor elbette. Bu güne kadar ürettikleri üzerine konuştuk ama önce ‘ihraç edilmek’ nedir, insana ne hissettirir, buradan başladık.

Dilawer Zeraq

Uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra ‘ihraç edilmek’ sana ne hissettirdi? Neler düşündün?

Bitmemiş bir yolun sonuna getirilmiş olmak gibiydi… Umulmadık bir durum da değildi doğrusu. Neyin nasıl sonlanacağı hakkında bir fikrimizin olmaması gibi bir belirsizlik ve cevapları bulunamayan sorularla boğuşurken gerçekleşti. 29 Ekim 2006 günü, ihraç kararnamesinde adımın olduğunu öğrendiğimde, nedense kendimi biraz da hafiflemiş hissettim. Sonraları, her şeyin niye bu kadar beklenmedik olduğu sorusunu sorduğumda herkes gibi ben de anlıyordum. Aslında beklenmedik olan umulmayandı.

.

Bu da insan olmakla ilgili bir durum sanırım. En son nokta ne, sorusu, her şeyi daha da ileri (en son) noktaya taşıyordu, taşıdı. Halen bile durum bu. Sahi gidilecek en son yer neresi? Nereye varacak bu durum? türünden sorular zamanın –tahmin edilemeyen, yakalanamayan zamanın- sorularıydı. Ve biz bu zamanın –belki de dönemin- içinde kendine uyanmış olanlardık. Uyandığımızda sabah bitmişti… Kendimi hafif hissetmiş olmamın nedeni de sanırım bu durum. Öte yandan, uzun yıllar süren öğretmenlik, zevkli bir süreçti ve zaten sonlanacaktı. Sadece beklenmedik bir zamanda ve haksızca oldu.

EDEBİYAT İÇİN YAŞAMINDAN ZAMAN ÇALANLAR

Edebiyatçılar, genel olarak, edebiyat dışında bir iş yaparak hayatlarını idame etmek zorunda ne yazık ki. Bu, yazarlar tarafından hep şikayet konusu da oluyor, edebiyata daha fazla zaman ayıramadıkları için. İhraç edilince, “şimdi edebiyata daha fazla zaman ayırabilirim” gibi bir düşüncen oldu mu? Bunu gerçekleştirebildin mi? Gerçekleştiremediysen neden?

Kürt edebiyatçıları için edebiyat dışında bir iş yaparak hayatlarını idame etme zorunluluğunun yakınacak bir yönü olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Kürtçe edebiyat eserlerinin okunma ve satış oranları bunun böyle olmasını zorunlu kılıyor zaten. Bu nedenle edebiyata zaman ayırmak gibi bir sorun da olmadı hiçbir zaman. Kürtçe edebiyat yazarlarının büyük çoğunluğu, edebiyat ve yazarlık için yaşamlarından zaman çalan insanlar. Bizim yaşamımızı edebiyata ve yazarlığa adamak gibi bir lüksümüz de olmadı hiçbir zaman.

İhraç edildikten sonra artık edebiyata daha fazla zaman ayırabilirim düşüncesi oluştu kafamda. Ama her şey umulmadık bir zamanda gerçekleştiği için, bu düşünce yine maddi kaygılar içinde hapsolup kaldı. Ve bir yıl geçmiş olmasına rağmen edebiyat ile ilgili hiçbir çalışma yapabilmiş değilim. Günümüz koşullarında, yaşam ekonomisini oluşturamamış olmak her an savrulmaya açık bir korunaksızlıkla eşdeğer ne yazık ki. Bildiğin gibi Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanını Kürtçeye çevirdim. Şu anki ruh halim ve yaşam durumum biraz da tutunamayan…

ELEŞTİRİ KENDİME AYNA OLMAMI SAĞLADI

Öykü ve romanlar yazdın. Ancak edebiyat eleştirisi de yazdın. Öykü, roman, şiir yazanlar genellikle eleştiriden uzak dururlar. Seni eleştiri yazmaya iten ne oldu? Eleştirinin edebiyatına katkısı ne oldu?

Her zaman bir yönüyle eleştiri ile ilgiliydim. Matematik okumuş olmam, beni sürekli analize ve analitik düşünceye doğru itiyordu. Bu durum teorik okumalarla da desteklenince, dil ve edebiyat alanında eleştiri yazıları yazmak artık kaçınılmazdı. Buna farklı bir disiplinde de üretiyor –üretebiliyor- olmanın çekiciliği de eklenince, dur(a)madım… (gülüyor)… Eleştirinin edebiyatıma katkısına gelirsek... Kendi yazdıklarımı daha iyi incelememe neden oldu. Çok zor ama zor olduğu kadar da ilginç ve bana zevk veren bir çalışma. Roman ve öykülerimi, sanki hiç eleştiri yazmamış gibi yazdım. Ama son okumalarda bir eleştirmen gibi okudum. Eleştirinin katkısı tam da bu aşamada gerçekleşti; kendimi aynada görmek yerine, kendime ayna oldum.

ÇEVİRİ MESELESİ

Türkçeden Kürtçeye çeviriler de yaptın. Çevirinin Kürtçeye katkısından söz edebilir misin?

Çevirinin katkıları, bu çağda bile okulsuz ve sistematik bir eğitim olanağından yoksun olan Kürtçe gibi bir dil için, her tür istisnadan uzak, olumlu olacaktır ve oldu da. Çeviri, ama her dilden çeviri, bu aşamada Kürtçe için gidemediği, ders zillerinin çalmadığı bir tür okul gibi. Kendini kendisi üzerinden üretemeyen, kendi çerçevesi içinde gelişimini gerçekleştiremeyen bir dil, ancak ve ancak başka dil ve diller üzerinden bunu yapabilir ve kendini daha iyi üretebilir ve var edebilirdi. Benim veya diğer çevirmenlerin yaptığı çalışmalar da bu üretime verilen destek ve var olmayı sürdürülebilir kılan zamansal sürece müdahale… Bu müdahale katkının ta kendisi…

Türkçeden Kürtçeye yeterince çeviri yapılıp yapılmadığı tartışılabilir belki. Ama Kürtçeden Türkçeye yeterince çeviri yapıldı mı sence?

Kürtçeden Türkçeye yeterince çevirinin yapılıp yapılmadığı sorusunun muhatabı bence Türkçe yazan edebiyatçılardır. Türkiye’de Kürtçe yazan bütün edebiyatçılar zaten Türkçeyi çok iyi düzeyde ve akademik olarak biliyorlar. Bu nedenle Türkçe edebiyatı yeterince tanımak gibi bir sorunları yok. Benim gibi Kürtçe yazan yazarların çoğunluğu için esas sorun, neden eserlerim Türkçeye çevrilmedi, gibi bir soru değil. Bendeki asıl soru şu; Türkçe yazan yazarlar, Kürtçeye, iyi edebiyat yapılabilecek bir dil ve kültürel birikim kaynağı olarak mı bakıyorlar yoksa Kürtçe ve onun edebiyatı için, “sen kendi daracık köşende kendince bir şeyler üret, küçücük kal, büyümek bizim işimiz” gibi bir düşünceyle mi yaklaşıyorlar. Bu sorunun cevabı, bana sorduğun sorunun cevabını da üretecektir. Bu cevabı üretebilmiş olanlar için zaten soru anlamsız kalıyor biraz da…

Ayrıca, Türkçeye yeterince çevrilmiş olmadığı düşüncesi üzerinden söylemek gerekirse; Kürtçe eserler Türkçe dışındaki dillere çevrilmekte ve bir dilin edebiyatı için tanınma ve genişleme anlamındaki koşullar ve fırsatlar başka dillere yapılan çevirilerle zaten, yetersiz de olsa, elde edilmekte.

SÖZLÜK ÇALIŞMALARININ KÜRTÇEYE KATKISI

Matematik öğretmenisin ve (Mem Wenda ile)  “Ferhenga Têrmên Matematîkê” (Matemetik Terimleri Sözlüğü) adlı çalışmaya imza attın. Matematik öğretmeni olman mı böyle bir çalışma yapmaya yönlendirdi seni? 

Evet, matematik öğretmeni olmamın böyle bir sözlük hazırlama girişimindeki rolü çok fazla. Ayrıca, bir dilin kavramsal ve teorik alanda da yeterli düzeyde kullanılabilmesi için matematik terimlerinin öncelikle belirlenmesi ve kullanılması ihtiyacı ve gerekliliği vardı. Böyle bir çalışma, bu alanda var olan bu eksikliği tamamlama çabasıydı.

“Ferhenga Biwêjan a mezin” (Büyük Deyimler Sözlüğü) yayımlanan son çalışman oldu. Bu kitap hakkında bilgi verebilir misin? Bu kitabın Kürtçe yazanlara ve Kürtçe öğrenmek isteyenlere nasıl bir katkısı olacak?

Büyük Kürtçe Deyimler Sözlüğü, yirmi yıllık bir derleme çalışmasının ürünü. Önceleri kendi dilsel yeteneğimi daha da geliştirmek ve yazarlık sürecinde anlatım olanaklarını var olan dilsel yeterliliğin daha da ötesine taşımak için böyle bir derleme çalışmasına başladım. Sonraları bunun kişisel bir çalışmayı aştığını gördüm. Yirmi yıl sonra artık elimde bir halkın dilinin, kültürünün muazzam bir birikimi vardı. Kişisel ve son derece kısıtlı olanaklarla yaptığım derleme çalışmasında on sekiz bin adet deyim derlemiştim. Ve bu sayının, çeşitliliğin ve zenginliğin kurumsal bir çalışmayla iki katına çıkacağı kesin.

Bu sözlük, Kürtçe yazanlar için zaten bir başvuru sözlüğü niteliği taşıyor. Kürtçe öğrenmek isteyenler için de, bu sözlüğün iki dilli baskısı da yapıldı Lis Yayınları tarafından. (Türkçe-Kürtçe, Kürtçe-Türkçe Deyimler Sözlüğü) Kürtçeyi öğrenmek isteyenler, elbette ki bir aşamadan sonra, deyimsel söylemlere ihtiyaç duyduklarında bu sözlük(ler)de aradıkları deyimlerin birçoğunu bulabileceklerdir.

Yakın zamanda yayımlanacak bir çalışman var mı?

Evet. Yakın zamanda master eğitimi dönemimi bitirdim. Master tezimi, Kürt Dili ve Edebiyatının başlangıç zirvesi olan Hawar dergisi üzerine hazırladım. “Hawar dergisinde ulusalcı söylem” adıyla. Hawar dergisini birçok yönden ele aldım. Kürtlerin dilsel, edebi, coğrafik, tarihsel, folklorik, dinsel, kültürel, etnografik, ulusal semboller ve kimlik sorunu bağlamında kendilerini nasıl ifade ettiklerini ve nasıl bir söylem geliştirdiklerini analiz etmeye çalıştım. Bu çalışmayı yayınevine gönderdim. Ayrıca, doktora eğitimi ile beraber, yeni bir romana başladım. Ağır da olsa ilerliyor…

Eklemek istediğin bir şey varsa…

Teşekkür ederim. Gazetenize çalışmalarında başarılar dilerim.