Can Göknil: 'Söz ve göz kardeştir!'

Sanatta 50’nci yılını dolduran Can Göknil ile çocuk kitaplarını, resim ve heykel sanatını konuştuk. Üretkenliğiyle, sanat tarihimizde önemli bir yere sahip olan Göknil, disiplinlerarası ilişkiyi, çizgiden yola çıkıp çocuk kitaplarına uzanan sanat anlayışını ve yeni kuşağın sanatta durduğu yeri anlattı.

Google Haberlere Abone ol

Anıl Mert Özsoy [email protected]

Sanatta 50’nci yılını dolduran Can Göknil ile çocuk kitaplarını, resim ve heykel sanatını konuştuk. Üretkenliğiyle, sanat tarihimizde önemli bir yere sahip olan Göknil, disiplinlerarası ilişkiyi, çizgiden yola çıkıp çocuk kitaplarına uzanan sanat anlayışını ve yeni kuşağın sanatta durduğu yeri anlattı. 50’nci sanat yılını yeni bir sergiyle selamlayan Göknil, "Öykülere tablolarım veya sanatsal objelerim eşlik ediyor. Okuyucu için göz ve söz kavramı kucaklaşmış oluyor. Yazı yazmak atölyemden uzak olunca, yani resim malzemelerime erişemediğim zamanlara rastlıyor" sözleriyle üretim sürecini anlattı.

Çocuk kitaplarından sergilere kadar farklı alanlarda çalışmalar ürettiniz. 50 yıllık sanat yaşamınızı nasıl özetlersiniz?

Diyebilirim ki şans benden yana oldu. Evet, yaşım 72'ye vardı ve üretimim hiç durmadı. Sevgi çemberi içinde yaşamaktayım, ailem ve dostlarımın şefkati, ruh ve beden sağlığımı her zaman olumlu etkiledi. İçimdeki coşkuyu yaşatabildim. Haliyle sanatıma yansıdı. Sergilerimle, kitaplarımla hayatın olumlu yanlarını yansıtıyorum.

Geçen yıl Galeri Apel'de Sazlı Sözlü kişisel serginizi açtınız. Bu sene de 50'inci sanat yılınızı Nurol Sanat Galerisindeki retrospektif niteliğindeki serginizle kutladınız. Bu iki yıl sizin için hareketli geçmiş olmalı. Bu sergiler nasıl doğdu?

İstanbul, Galeri Apel’deki kişisel sergim sazlı sözlüydü. Sevda türkülerini konu almıştım. Aşk, sevda, sevgi benim iyi tanıdığım kavramlar ama türküleri pek bilmem. Her sergimde yaptığım gibi araştırma dönemimde kitap karıştırdım. Nurer Uğurlu’nun "Aşk Türkülerimiz" adlı kitabı başlıca kaynağım oldu.(Örgün Y.,Kasım 2009) Halk edebiyatımızı zaten çok severim. Kitaptaki dizeleri okudukça, zihnimde beliren görsellikleri çiziyordum.

Çizimlerimin tuvalleştiği bir dönemde ziyaretime gelen bir atölye konuğum ve annesi bana bu türkü sözlerinin ses kayıtlarını yollamasın mı! El birliğiyle oluyor bazı işler. Sergi, tuval ve küçük objelerle kurulduğunda müzik eşliğinde gezen izleyicilerin yüzleri gülüyor, kimileri de türkülere eşlik ediyordu.

sergi

Ankara Nurol’la tanışmam İzmir’de gerçekleşti. Ege Üniversitesi’nin Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi’nin açılış sergisini yapmıştım. Derken, İzmir’de 6'ncı EgeArt Sanat Festivali’nde "Yaşayan Anıt Sanatçılar" bölümünde, Atatürk Kültür Merkezi’nde sergi açmam için davet aldım. Nurol Sanat Galerisi sanatçıları da AKM’ini üst katında sergilenmekteydi. Galeri yöneticisiyle görüştük, anlaştık.

Böylelikle 50'nci yıl sergimle Ankara’ya, doğduğum şehre döndüm. Zincirleme sergiler benim kısmetim. Ankara’da 31 Mart’ta sonlanan sergi 7 Nisan’da Bodrum’a taşınıyor. Oasis Alışveriş Merkezi'nde Nurol Sanat Galerisi’nin yeri varmış. Dedim ya ben şanslıyım. Bodrum sergim 29 Nisan’da son bulacak.

Eserlerinizde Anadolu mitolojisini işlemeye nasıl başladınız? Sizce şu an Anadolu mitolojisiyle olan ilişkimiz nasıl?

Robert Koleji'ni bitirince evlendim ve eşimle üniversite eğitimimiz için kazandığımız burslardan yararlanarak ABD'ye gittik. Önce Illinois Knox College’dan mezun olduk. Sonra yüksek eğitimimiz için New York’u seçtik. Uzun yıllar New York’ta, Manhattan’da okuduk ve çalıştık. Sanat dünyasının merkezinde yaşamak başlı başına bir eğitimdi benim için. Müzeler, galeriler kentiydi New York.

Ama benim aidiyet arayışım vardı. Batı sanatını her ne kadar iyi öğrenmiş olsam da, kendi sanatımı bir türlü konumlandıramıyordum. Sanatçı kimliğimi geliştirmek için özümü aramak istiyordum. Bu arayışı 1974 yılında İstanbul’a döndükten sonra da sürdürdüm. Folklor dünyasını tanımaya, inançların şekillendirdiği davranışları öğrenmeye, bu inançlardan doğan söylenceleri okuyarak, Anadolu Uygarlıkları’nın kalıntılarını keşfetmeye başladım.

mit

Sanatçı kimliğimi geliştirmek istiyordum. 1983-85 de, araştırmalarıma ilk başladığımda halk bilimi ve mitoloji kaynak kitapları azdı. Müze ve Üniversite Kütüphane’lerinde akademik kimliğim olmadığından, araştırma yapmam zordu, ancak eş dost sayesinde oradaki kitaplardan yararlanıyordum. Bugün ise durum değişti. Kitapçı raflarında yenilenen baskılar olsun veya uzman yazarların kitapları olsun çok şey var.

Internet gibi koskocaman bir bilgi üssümüz var. Bence Anadolu’daki söylenceler ve Orta Asya mitosları orta öğretimde yer almalı. Çocuklar hangi savaşta "kaç kara kuruş" anlaşmalarca belirtildiğini öğrenmek yerine öz kültürümüzün mitoslarını tanırlar. Batı eğitiminde mitolojinin önemi büyük. Antik Yunan başlıca konuları. Oysa Anadolu’da yeşeren uygarlıklar, Orta Asya şaman kültürleri az tanınıyor. Tarih ve mitoloji el ele ilerlerse tarihi öğrenmek, daha ilginç olur. Çünkü mitlerde hayal gücü ve yaşanmışlıkların yorumu var.

Bundan sonra resim ve heykel çalışmalarınızda neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Gücüm oldukça okumaya ve üretmeye devam edeceğim. Programımda Bozlu Sanat Merkezi ile planlanmış etkinlikler var. Sanatıma dair bir kitap hazırlanmakta. Sergi eşliğinde çıkacak o kitap. Çalışmaktayız.

Çocuk kitabı yazarken nasıl bir motivasyona bürünüyorsunuz? 

Can Göknil / Kuyruksuz / Can Çocuk Yayınları Can Göknil / Kuyruksuz / Can Çocuk Yayınları

Beni motive eden konu kitabımın da konusu oluyor. Şu an baskıya girmek üzere 2 kitabım var: Tudem Yayın Grubu’ndaki "Dev Tavşan", Can Çocuk’taki "Mandolin Çalan Pangolin". İkisinin bilgisine de Cumhuriyet Gazetesi’nin arka sayfasında rastladım. Fotoğraflı minik haber şeklindeydi o koca tavşan ve türü tükenmekte olan pangolin. Ayrı zamanlarda yayınlanmış iki haber bana konu oldu..

Onlara dair hikayeler uydurdum. Hayal gücüme yön vermek için o hayvanlar hakkında okudum, yaşamlarını araştırdım. Yetişkinlerin problemli dünyasından uzaklaşmak benim gibi sanatçılara iyi geliyor. Hayvan dünyasını seviyorum ve genelde hayvan dostluklarını öykülüyorum, çocuklarla bu konuda iyi anlaşıyoruz.

Yetişkinler için kaleme aldığınız kitaplarınız var. Üslup geçişinde dikkat ettiğiniz durumlar nelerdir?

Yetişkinler için 3 kitabım var. Hepsi Can Yayınları’ndan çıktı. İlki "Gölgem Renkli mi?" (2007, 2016) Bu kitapta mitoloji ve sanat bağını anlattım. Araştırmalarımın nasıl görselleştiğini açıklamak için çizimler de ekledim. Pek çok öğrenciden e-posta aldım. Yararlı bir kitap olmuş demek ki. İkinci Kitabım: "Deniz Kokusu" 2012 de çıktı. 14 tane öykü var içinde.

Üçüncü kitabım "Göz ve Söz", 2016 da Temmuz ve Ekim’de iki baskı yaptı. O da 14 öykü içeriyor ve öykülere tablolarım veya sanatsal objelerim eşlik ediyor. Okuyucu için göz ve söz kavramı kucaklaşmış oluyor. Yazı yazmak atölyemden uzak olunca yani resim malzemelerime erişemediğim zamanlara rastlıyor. Üslup geçişlerini falan önemsemeden doğallıkla yazdığım yazılar bunlar. Nasıl olsa yazar değilim. İçimden ne gelirse yazıyorum, veya çiziyorum. Sadece bir kalem ve bir boş sayfa gerekli. Ama atölyemi çok özlüyorum.

Çocuk kitaplarınızdaki çizimlerde kendi imzanız var. Yazı ve çizginin ortaklığını nasıl tarif edersiniz?

Şair ve yazar arkadaşım Güven Turan benim çalışmalarımı "Söz ve Göz Kardeşliği" olarak tanımlamıştı.

Sizce çocuk kitabı resimlemekle yetişkinlerin gezdiği bir sergi için resim yapmak arasında ne gibi farklar ve benzerlikler var?

Örnekle açıklayayım: Ankara Nurol Sanat Galerisi’ndeki sergimi 80 kadar çocuk gezdi. Yabancı elçiliklerin özel okullarından geldiler. Sergi gezme alışkanlıkları olduğu için dokunmadan izlediler. Küçük gruplar halinde, her grubun başında bir öğretmen. Sonra yere oturdular. Kağıt kalemlerini çıkarıp benim işlerime bakarak resimler çizdiler. Nefis resimler çıktı. Bir küçük oğlan yılan kavi çizimini bana gösterdi. Yılan mı dedim. Hayır rüzgar dedi. O çocuk şair olmalı. Yorumu nefis.

Sergim doğa ve sevda hakkındaydı ve çocuklar için uygundu. Yine de bir çocuk "niye (bu) kadın çıplak" diye sordu. Öteki duştan çıkmıştır diye yanıtladı arkadaşını. Bana söz bırakmadılar. Oysa çıplak kadının omuzunda karga tünemişti. Kadın doğal olarak çıplaktı ama kanımca her resim izleyicinin gözünde başka anlam taşımalı . Yoruma, sorguya açık olmalı.

Can Göknil / Renkli Öcüler / Can Çocuk Yayınları Can Göknil / Renkli Öcüler / Can Çocuk Yayınları

Resim sanatıyla tanınan bir sanatçı olarak, iki disiplin arasında bir tematik ortaklık kuruyor musunuz? 

Çocukların algısını yaş grupları belirliyor. 0-3 yaştaki 6-7 yaş için basılan bir kitabı sevmez. Çünkü çocuk kendi algısını aşan resimlere, öykülere ilgi duymaz. Onların dünyasından kavramlarla yazıyor ve resimliyoruz çocuk kitaplarını. O kavramları da yaş grupları belirliyor.

Sanatınızda tema seçimlerinizde nelere dikkat ediyorsunuz?

2-3 yıl beni oyalayacak, seveceğim ve ilgi duyabileceğim tema arayışındayım çünkü kişisel bir sergi için çalışma süresi çok önemli. Örneğin “muskalar”. Dünü bugünü olan inançların objeleşmesi benim ilgimi çekiyor. Ta ilk muskalardan başlıyorum araştırmaya. Tarih öncesinin silindir ve damga mühürlerinin üstüne koruyucu betimlemeler yapılmış. Yani insan kaderini tanrısına emanet etmiş ama büyü yoluyla kaderini kontrol etmek istiyor, ve de hala bu işlerle uğraşılıyor!

Sanatın ve sanatçının ülkemizde durduğu yeri nasıl görüyorsunuz?

Kritik zamanlardayız.

Çocuk kitabı denince ilk akla gelen isimlerdensiniz. Günümüz edebiyatında çocuk edebiyatını nasıl buluyorsunuz?

Can Göknil / Ormandaki Arkadaş / Can Çocuk Yayınları Can Göknil / Ormandaki Arkadaş / Can Çocuk Yayınları

Resimli çocuk kitabı çalışmalarıma 70’li yıllarda başladım. İlk ve en eski isimlerdenim. Birinci kitabım Kirpi Masalı 1974 yılında Redhouse Yayınevinden çıkmıştı. 5000 adet olarak. Türünün ilki olduğunu söyleyebilirim. O tarihte ülkemizde benden başka bu işin meraklısı yok denecek kadar azdı. Ekonomik getirisi olmayan bu işle kimse ilgilenmiyordu.

Yayınevleri renkli basımı pahallı buluyor, veliler okul yaşından küçük çocuklarına kitap almıyordu. Kütüphane alışkanlığı hiç yoktu. Şimdilerde ise pek çok yayınevi, yazar, çizer, editör, satış elemanları bu iş kolunda çalışmakta. Resimli çocuk kitaplarının sanat ve edebiyat eğitiminin ilk basamakları olduğunu artık herkes öğrendi.

Son zamanlarda illüstrasyon sanatçıları daha görünür oldu. Genç neslin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

Bu konuda çok mutluyum. Sektörün öncüsü olarak çocuk kitapları illüstrasyonlarını içeren bir müze koleksiyonu oluşturarak "Çocuk Dünyasının Ressamları"nı müze kapsamında izleyiciyle buluşturmayı başardım.

Ege Üniversitesi’nde daha önce sözünü ettiğim etkinliklerim sayesinde Kağıt ve Kitap Sanaları Müzesi’ne bir ek bölüm eklendi. Sergilenmekte olan illüstrasyonlar, sanatçılarının öz geçmişleri ve basılı kitaplarıyla izleyiciyle buluştu. Ben organize ettim, sanatçılar resimlerini hibe etti, üniversite bizi nefis bir Levanten köşküne yerleştirdi, hemen Rektörlüğün yanı. İzmir’e yolu düşenlere önereceğim nefis bir mekan. Zaman içinde bu koleksiyonun genişlemesi mümkün olacak.