Yazılmayan 'Suruç iddianamesi' kitap oldu!

17 aydır iddianamesi hazırlanamayan Suruç saldırısı kitap oldu. Saldırıdan yaralı kurtulan Mehmet Lütfü Özdemir, “Bu kitap aynı zamanda bizim toplum vicdanına sunduğumuz iddianamemizdir” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Suruç'ta büyük kısmı üniversite öğrencisi 33 kişinin ölümüne yol açan canlı bomba saldırısının üzerinden 17 ay geçti. 3 savcının değiştiği soruşturmada gizlilik kararı sürerken iddianamenin ne zaman çıkacağı sorusuna hala yanıt yok.

İktidar kanadından muhaliflere her kesimin, Türkiye'nin içine girdiği şiddet sarmalını değerlendirirken milat kabul ettiği bu katliamın sır perdesinin aralanması büyük önem taşıyor. Saldırının ardından çocuklarını kaybeden aileler ve yaralılar adalet arayışını sürdürürken, “beni yazmak iyileştiriyor” diyen yaralı bir genç Suruç'un kitabını yazdı. Yazar Mehmet Lütfü Özdemir, “Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak” ismini verdiği kitap için, “Bu kitap aynı zamanda bizim toplum vicdanına sunduğumuz iddianamemizdir” diyor.

“YAZMAK BENİ İYİLEŞTİRİYOR”

suruckitap .

Özdemir, geçen ay yayınlanan kitabın yazım sürecini Gazete Duvar'a anlattı:

“Bundan önce de kaleme aldığım roman ve deneme kitaplarım var. Yazmak beni iyi hissettiriyor. Buna hassas bir bünyenin kendini yazıyla iyileştirmesi diyebiliriz. Saldırıdan yaralı olarak kurtuldum.

Yaralarımın hayatını kaybedenlerin yanında lafı olmaz ama el ayaklarda geçici his kaybı, travma sonrası stres bozukluğu aylarca sürdü. Adeta bir hayalet gibi geçirdiğim günler aylardı. Kitabı katliamdan 6 ay sonra yazmaya başladım. Yazma süreci yaklaşık 7 ay sürdü. Katliamın 1'inci yılında “Suruç katliamı dosyası” olarak önce internetten yayınladık. Daka sonra biraz düzenleyip bu kez kitap olarak basımını gerçekleştirdik.”

“DÜŞLERİMİZİ ANLATTIM”

Mehmet Özdemir, geliri Suruç katliamının ağır yaralılarından, Güneş Erzurumluoğlu'nun tedavisi için kullanılacak kitabın içeriğini de paylaştı. “Suruç'ta katledilen yoldaşlarımızın düşlerini anlattım” diyen Özdemir şunları söyledi:

“19-24 Temmuz arasında Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun Rojava kampanyası vardı. Rojava'nın yeniden inşası için çocuklara oyuncak götürülecek, zeytin ağaçlarından orman için fidan dikilecek, kütüphane kurulacaktı. Ben de kütüphane kuruluşunda çalışmak üzere katıldım. Kitaba da bu süreci anlatarak başladım. 19 ilden yaklaşık 300 kişinin Suruç'a gidişi, o gün Amara Kültür Merkezi'nde yaşadıklarımızı tanıklıklarla belgesel niteliğinde yazdım. Ardından da patlama anını anlattım.”

HAYAT KURTARAN FOTOĞRAF KARESİ

Kitapta katliam anı da hem Özdemir'in yaşadıkları hem de orada bulunan diğer dernek üyelerinin anlatımlarıyla yer aldı. Amara Kültür Merkezi'nde basın açıklaması yapılırken topluluğun önüne geçerek fotoğraf çektiğini anlatan Özdemir, birkaç kare çektikten sonra o patlamanın yaşandığını anlattı. Bir dakika önce ayrıldığı noktada canlı bombanın kendisini patlattığını anlatan Özdemir, hayatını kurtaran o kareleri de kitaba koydu.

surucyazar .

“BU BİZİM İDDİANAMEMİZ”

Kitapta canlı bomba saldırısı sonrası yaşanan tüm detaylar da yer aldı. Saldırı sonrası gaz sıkılması, havaya ateş edilmesi, yaralıların taşınmasının engellenmesi ve ambulansların geç gelmesi gibi olay anıyla ilgili iddiaları tanıklıklarla kitaba alan Özdemir, “Bu bir iddianame oldu. Herşey içinde var. Bu bizim halkın toplumun vicdanına sunduğumuz bizim iddianamemiz” dedi. Özdemir “İddianameniz de sizin sanıklar kim?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“Suçlu bulacaksak, bizi katledenler evet bir çetenin üyeleri. Ama o çeteyi yaratan bir toplum, onu da kullanan bir düzen var. Katil sadece bunu yapan çete değii, aynı zamanda buna göz yumanlar da sorumlu ve suçlu.”

Kitapta, Suruç'ta yaşanan saldırıyla ilgili ortaya çıkan bilgiler, soruşturma sürecinde basına yansıyan iddialar da yer aldı. Ankara Gar patlamasına yol açan canlı bombalarla Suruç'ta kendini patlatan canlı bomba arasındaki ilişki dolayısıyla Ankara katliamı da kitapta geniş yer buldu. Ayrıca kitapta Özdemir'in “düş yolculuğu” olarak nitelendirdiği Rojova düşlerinin de gerçekleşme öyküsü yer aldı. Özdemir, zeytin fidanlarıyla ormanın kurulduğunu, istedikleri kütüphanenin de inşa edildiğini anlattı.

“SURUÇ'TA KATLEDİLENLERİN DÜŞLERİ BİZE EMANET KALDI”

Halkı korumak için önlem alması gereken güvenlik güçlerinin 20 Temmuz'da Suruç'da, kendilerine karşı önlem aldığının ortaya çıktığını anlatan Özdemir, “Gördük ki o gün insani yardım için gelenlere karşı önlem almışlar

Yanımızda çakı bile olmayan bizlere karşı önlem almışlar. Çocuklara, çorak toprağa dikilecek zeytin fidanları için önlem almışlar. Kitaplara, kitapların konulacağı raflara önlem almışlar. İşte bu korkunç Bir şey. Buna çok öfkeliyim” dedi.

Özgürlük, demokrasi düşleri olduğunu anlatan Özdemir, “Suruç'ta katledilenlerin düşleri bize emanet kaldı. Bu nedenle hem bu düş yolcularının bu yola neden çıktıklarını anlatmak, hem de düş yolcularını katleden sistemin halktan, tarihten gerçekleri saklamasının önüne geçmek için bu kitabı hazırladık” dedi.