Darbe piyasa İslamından geldi

Patrick Haenni'nin Piyasa İslamı tam kıvamında kavrulmuş. Tadına bakılması hassaten tavsiye olunur -neticede kitap bu.

Google Haberlere Abone ol

“Fethullah Gülen, Piyasa İslamı tarafından ‘şirket’ merkezli düşsele kuşkusuz en yakın olanıdır.” Patrick Haenni, Piyasa İslamı, s.97.

Haenni kendi diliyle 2005’te söylüyor yukarıdaki sözü; “en yakın” derken diğer İslamcı gruplara göre ‘şirket’e yakınlık derecesini kastediyor. Belli ki en tepede bir terör örgütü olduğu onun da aklına gelmemiş. Fakat çok çarpıcı gözlemler var kitapta. Onu okuyaduralım ben gördüğümü söyleyeyim:

Türkiye'de olaylar üst üste gelir, tek tek gelemezler -korkudan olmalı.

70'lerin ikinci yarısında "muhafazakârlar" Kuran'da başaçıklık yasağı olduğunu keşfettiler. Gerisi çabuk geldi. İslamcılık hızla yükseldi. Atatürk'ün kadınların başını açtığına hükmedildi. Dindarların sistematik baskıya maruz kaldığına karar verildi. Çevrenin merkeze yoğun göçüyle, hükümler ve kararların bedahetinde geniş mutabakat sağlandı. Serbest piyasa büyüyüp serpildi, sere serpe yayıldı -iç gıcıkladı. Konfeksiyoncular pazara tesettür ürünleri yığdı. Baş örtüsü piyasalaştı, ama her şey gibi değil! Yeni bayrağın altında toplananlar tarihi yeniden yazdılar. Osmanlı süperdi, bilhassa mehteri. Biraz dindar olsalar daha iyiydi lakin o kadarı da kitabına uydurulurdu artık. Uymayanı, Tanzimat'ı, hemen reddettiler. En basit halledilen bu oldu çünkü önceki bütün "sağcı"ların da kızdıkları ne varsa acısını Tanzimat'tan çıkarmak gibi bir fantezisi vardı. Neydi o öyle padişah kızlarının baş örtüsüz fotoğrafları! Bak bak bir de dekolteli. Yahya Kemal'inden Tanpınar'ına "sağcı" sanılanların içkici oldukları anlaşıldı. Necip Fazıl da içermiş ama sonra tövbe etmiş, yaa! İslam'a bütün aykırılıkların altından Atatürk çıkıyor, daha geriye gidiyorsa Tanzimat'a yükleniliyordu. Zaten hepsi birdi: bizi içeriden ve dışarıdan yıkmak isteyenlerin planlarında süreklilik vardı.

piyasa islami Piyasa İslamı'nın yazarı Politolog Patrick Haenni; Mısır, Sudan, Fas, Yemen ve Afganistan'daki İslamlaşma süreçlerine dair birçok çalışmaya imza attı.

İran ne güzel halletmişti bu işleri. Adam gelip baş örtüsünü emretmişti. Diğer işler neydi ki, bakar kitaba neyse gereken emir verirlerdi. İslamcıların Şah'tır, Humeyni'dir dinlemeyen büyük İran kültüründen haberleri yoktu tabii; bugün başörtüsü emri cari olan İran'da neden bütün kadınların o örtünün altından ısrarla bir tutam saç göstermeyi ihmal etmediklerinden de. Atatürk'ün kültür devriminin maruz kaldıkları tuhaf sonuçlarına öyle takmışlardı; Mevdudi'yle, Seyyid Kutub'la falan öyle kafayı bulmuşlardı ki!

'EMRİ' UPDATE ET GİTSİN

Her şeyin üstesinden gelmek baş örtüsüyle mümkün göründü. Doktoralar falan yapılıyordu ama bu seviyede düşünmek kolay geliyordu. Sonuç öyle alınabileceğine göre zahmete girmenin anlamı yoktu. Hem ideolojik referans olmaksızın başını kendiliğinden örten teyzeler de hazırdı buna, şekil yaparak onlar da modernleşeceklerdi. “Emri” update et gitsin. Kim okuyacak şimdi Norbert Elias'ı falanı filanı.

Ama yüce devlet, Dur! dedi. Korkudan. Burada herkes herkesten korkar. Kaygı bozukluğu hâl-i tabiîdir. En muhkem devlet geleneği de "Yasağ-ı Padişahî"dir.

Yasak! dedi. İlahiyat profesörleri, böyle bir yetkileri varmış gibi, yok böyle bir emir yasaklanabilir diye fetva verdi. Madem Paşa yasak dedi tecviz etmek gerekirdi. Fatih'in kardeş katli emrini onaylayan ulemayı örnek almışlardı: “Ekser ulema dahi tecviz eylemişlerdir.”

Bu örnek tarihçilerin de hoşuna gitti, herhalde. 90'lardan itibaren her şey yeniden düşünülürken, Rethinking History’ler yazılırken bizimkiler devleti rahatsız etmeyecek konular üzerinde çalıştı: nakilcilik. Toynbee'nin kibar ikazının bile tersini yaptılar. “Tarih bir kâtibin başka bir kâtibe ne söylediğinden biraz daha fazla bir şeydir.”

Geldik bugünlere. Nedir bu piyasa dindarlığı, iktidarıyla ve iyi kötü meşru iktidarı korkunç devirme planı yapıp kalkışanıyla? Başörtüsü bayrağını bırakıp mitinglerde yeniden Türk bayrağı altında toplandığımıza göre artık kalkışan olmayacak mı?

Lafı uzattım, iyi ettim. Her kitap kendi kontekstiyle okunur. Özellikle İslamcıların görmezden geldiği kitaplar: ister Patrick Haenni'nin Piyasa İslamı, Elisabeth Özdalga'nın Kimlik Denklemleri olsun, isterse bilhassa görmezden geldikleri Marnia Lazreg'in Tesettür'ü Sorgularken'i.

Aya Coffee'de filtrelisini içtiğim kahvemin tabağında "Wanna get roasted?" yazıyor. Piyasa İslamı tam kıvamında kavrulmuş. Tadına bakılması hassaten tavsiye olunur -neticede kitap bu.