Özlem Arzu Azer'den Erol Manisalı kitabı

Doç. Dr. Özlem Arzu Azer'in ''Anılarda Gizli Kalan Bir Aydının Portresi - Erol Manisalı'' kitabı Derin Yayınları arasından çıktı. Kitapta Manisalı'nın akademisyen kimliğinin dışında bilinmeyen yönleri de anlatılıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Doç. Dr. Özlem Arzu Azer'in ''Anılarda Gizli Kalan Bir Aydının Portresi - Erol Manisalı'' kitabı raflardaki yerini aldı. Azer'in, Manisalı'yla yaptığı nehir söyleşiden oluşan kitapta yakın tarihin pek çok kişi ve olayı 'anılar' bağlamında mercek altına alınıyor: Demirel'den Tayyip Erdoğan'a, Ergenekon'dan “Washington Uzlaşısı”na... 

Manisalı, Cumhuriyet'teki yazısında kitabın içeriğini şöyle anlatılıyor:

Doç. Dr. Arzu Azer benimle yaptığı aylar süren söyleşileri kitaplaştırmış. Benim üzerimden Türkiye’de yaşatılan faşizm ve emperyalizm çıkmış ortaya.

İşin ilginç yanı söyleşiye Silivri’ye kapatılmamdan üç ay önce başlamış; Haseki’deki ameliyatım ve tutuksuz yargılama kararından sonra da üç dört ay sürdürmüş. Bütün bunlar "nehir söyleşisi"olarak kitaplaşmış.

Okurken ben bile hayretler içinde kaldım. İnsan söyleşi yaparken farkında olmadan, aklına gelen her şeyi söyleyiveriyor. Neler söylediğime ben bile şaşırdım kaldım. Türkiye ve dünyada karşı karşıya geldiğim “100”ün üzerinde insanla, “20”nin üzerinde kurumla ilişkilerim söz konusu.

Kofi Annan’dan Attilâ İlhan’a, Edward Heath’den General Franco’ya, Denktaş’tan Holbrooke’a; yok yok.

Arzu Azer söyleşi kayıtlarını noktasına, virgülüne kadar hiç değiştirmeden yayımlamış, sormaması gereken kimi “özel soruların verdiğim yanıtlarını bile”…

Anılarımı kendim yazacak olsam bu kadar ayrıntıya inemezdim. Kimi akademisyenlerle kamuoyuna yansımayan tartışmalarımızı bile kitaba koymuş.

erol manisali

Milattan önce, milattan sonra

Üstelik söyleşilere “Silivri” öncesinde başlayıp sonrasında da sürdürdüğümüz için olayların benim üzerimdeki yansımaları da ortaya çıkmış. Hem de kendi ağzımdan.

Siyasal, sosyal ve ekonomik olarak Türkiye’deki ve dünyadaki önemli kişi ve kurumlarla ilgili bire bir yaşadıklarım, “bir nevi kendi itiraflarım olarak” sergilenmiş. Okurken kendi söylediklerim beni de şaşırttı. Ama belki de bunun böyle olması gerekiyordu. Kitabı okuyacak bazı kişiler alınabilirler, hatta kızabilirler.

Bir anlamda mutlu oldum, rahatladım sanki, kendi kendimle yüzleşmiş oldum.

Bir film şeridi gibi

Kitabı okurken her şey bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiverdi; Silivri’deki çocukluk günlerim, Ortaköy, Beşiktaş, Fatih, Cihangir, Ayazpaşa, Levent, yeniden Ortaköy…

Vefa Lisesi, TMGT, CENYC (Avrupa Konseyi) toplantıları, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi (1978-1983), Uluslararası Girne Konferansları (1984-1994), Middle East Business and Banking aylık dergisinin yayımlanması (1982-1992), 70 kitap, 500 kadar konferans, en önemlisi “tedrisimden geçen” 20 bin dolayındaki sevgili öğrencilerim. Ve Cumhuriyet’teki “Bıçak Sırtı” köşem.

Bunların sonucu bana “ödetilen”, faşist kumpasın Silivri boyutu.

Yalnız kendimle değil, Türkiye’yle de yüzleşmiş oldum. Türkiye’nin bugünkü noktaya nasıl geldiğini, biraz farklı bir boyuttan izlemiş oldum.