Kitabından intihal yapılan Arslantunalı: Bu alıntı değil çalıntı

Bilim ve sanat insanlarından oluşan bir grup, Prof. Dr. Mehmet Koştumoğlu’nun 2000 yılında tamamladığı doktora tezinde 10 ayrı kaynaktan intihal yaptığını anlatan bir rapor hazırladı.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Eğitim Bölümü'nde görev yapan Prof. Dr. Mehmet Koştumoğlu'nun 2000 yılında tamamladığı doktora tezinde 10 ayrı kaynaktan intihal yaptığı iddia edildi.

Bilim ve sanat insanlarından kurulu bir grup, intihali tüm ayrıntıları ile belgeleyen bir rapor hazırlayarak, eserlerinden intihal yapılan yazarlara yolladı. Ayrıca inceleme sonucunu içeren İntihal Dosyası'nı YÖK Denetleme Kurulu Hukuk Müşavirliği ve YÖK Hukuk Müşavirliği’ne gönderdi.

Gerek anlatım dili, gerekse atıf/referans gösterme biçimlerindeki tutarsızlıklar ve yanılma amaçlı eylemler nedeniyle tespit ettiklerinin dışında daha birçok kaynağın aynı usulle kullanıldığını öne süren intihal ekibi, Koştumoğlu’nun tezinde yer verdiği bazı alıntı kesitleri tespit ederek, bunları benzerlik olarak sıraladı. Karşılaştırmalı sunulan görsellerde solda Mehmet Koştumoğlu’nun doktora tezinde “İntihal yapılan” metni içeren sayfalar, sağda intihal için kullanılan asıl kaynakların ilgili sayfalarının görselleri yer alıyor.

İntihal ekibi, Koştumoğlu’nun doktora tezinde yaptığı incelemede "yüzde 50-70 oranında benzerlik" tespit ettiğini öne sürdü. Tezde birçok uzun alıntının çift tırnak içine alınmadan veya alıntı yapılan yazarın adı anılmadan doğrudan aktarıldığı ve metinlerin teze eklenme yoluyla intihal yapıldığı belirtildi. Ayrıca, Koştumoğlu’nun 2000 yılında teslim ettiği doktora tezinde, hem Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında hem de 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 53 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının a bendine göre “Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” cezasını gerektiren dört intihal biçimi tespit edildiği ifade edildi.

‘TEZİN BÜYÜK BÖLÜMÜ İNTİHAL ÜRÜNÜ’

Söz konusu doktora tezine ilişkin, “sehven yapılmış” ya da “unutmuşum” gibi gerekçelerle açıklanamayacak biçimde “intihal ürünü” olduğunu gösteren belge ve deliller sunduğunu ifade eden ekip, intihal yapılan bölümleri en fazla aşırma yapılan kaynaktan, en aza doğru sıraladı. Raporda, “Bu kadar örnek yeterli olduğu için burada yer verilmemekle birlikte başka kaynaklardan da intihal yapıldığı tespit edilmiştir. Çalışmada, intihalin boyutlarını göstermeye ve ispatlamaya yetecek 10 ana kaynak ve kaynakça gösterilmiştir. Etik İnceleme Komisyonu tarafından titizlikle incelenmesi sonucunda başka kaynaklardan da benzer biçimde yararlanıldığı ve tezin büyük bir bölümünün (tahminimizce yüzde 50-70) intihal ürünü olduğunun tespit edilebileceği gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır” denildi.

Son olarak; kuruluş amaçlarının üniversite ve yazın dünyasının temel ilkelerini korumak, savunmak ve başkalarının emeklerini çalarak haksız unvan, makam ve gelir elde edenleri tespit etmek ve raporlandırarak hak kaybına uğrayanları bilgilendirmek olduğunu belirten intihal ekibi, hiçbir şahsi kazanç ve beklenti gütmediklerini vurguladı.

Eserlerinden intihal yapılan yazarlardan Mustafa Arslantunalı, Özer Kanburoğlu ve Bülent Erutku konuyu Gazete Duvar’a değerlendirdi. İntihal yapmakla suçlanan Prof. Dr. Mehmet Koştumoğlu ise savcılığa suç duyurusunda bulunacağını söyleyerek iddiaları, “karalama kampanyası” olarak değerlendirdi.

 


‘KİTAP YAYINLANDIKTAN 7-8 YIL SONRA ÇALMAK AKILLICA DEĞİL’

“İntihali kanıtıyla görünce hakkımın yendiğini filan hissetmiş değilim” diyen Mustafa Arslantunalı şunları söyledi:

“İskender Savaşır’la bizim kitabımız 1992 yılında çıkmış, bu tez ise 2000 yılına ait.  O kitap zaten 1990'ların başında, o zaman için yazılmış eğitici bir bilgisayar kitabıydı. Çoktan unutmuş, yeni baskısı için yeniden yazmaya bile girişmemiştik. Düşünün, içinde internet bile yok – çünkü o sırada daha internet ortada yoktu! Bu alandaki bir kitaptan, yayınlandıktan 7-8 yıl sonra çalmak pek akıllıca bir şey değil. Çünkü çok hızlı eskiyor teknolojiye ilişkin konular. Tabii burada amaç bazı akademik unvanlara erişmek, çalıntı kitabın güncel olması değil. O da ayrı mesele.” 

‘DÜPEDÜZ HIRSIZLIK’

"Kendine mal etme" anlamına gelen intihali, “yumuşatılmış” bir kelime olarak nitelendiren Arslantunalı, şunları kaydetti:

“Bence başkasının yazdıklarını kaynak belirtmeden alıp kullanmanın adı düpedüz hırsızlıktır. Yani bunun adı alıntı değil, çalıntıdır. Maalesef günümüzdeki kültürel atmosfer internetin kopyala-yapıştır yöntemine dayanıyor, kimse herhangi bir alıntısı için kolay kolay kaynak göstermiyor. Çocuklara okullarda "internette araştırın" diyorlar, herhangi bir siteden bilgileri copy-paste yapılmasına da onay veriyorlar. İnternet böyle bir yer oldu, herkes her şeyi kopyalayıp yapıştırıyor. Hiç kimse bundan çekinmiyor. Ama asıl tuhaf olan bunun akademiye bu kadar yayılması ve normal karşılanmasıdır.”

‘İNTİHALİN AYIP KARŞILANMAMASININ KENDİSİ AYIP’

Koştumoğlu örneğinde hırsızlığın çok açık olduğunu vurgulayan Arslantunalı, akademik dünyada daha etkin denetim mekanizmaları kurulması gerektiğini ifade ederek şu yorumu paylaştı:

“Akademik kariyer hiç yapmadım, ama herkes bilir ki akademik dünyada hangi alıntıyı nereden aldığınız çok önemli. Sadece dürüstlük, akademik namus açısından değil: Her akademik metin, diğerlerine referans verir, bu referanslar aynı zamanda akademik metnin bağlamını ve tarihini oluştururlar. Bilim kolektif bir iştir, yardımlaşırken, birbirinin çalışmalarını kullanırken o çalışmanın hakkını vermek şarttır. Bunun aksi, başka birinin emeğini çalmaktır. İntihal denen şeyin hırsızlık olarak görülmemesinin, yüz kızartıcı suç olarak nitelenmemesinin, ayıp karşılanmamasının kendisi büyük bir ayıp. Yoksa bu kadar yaygın olmazdı hırsızlık. Onun için bu soruları esas olarak akademisyenlere sormalı."

‘TÜRKİYE BİR AKADEMİK İNTİHAL CENNETİ’

Arslantunalı son olarak şunları söyledi:

“Şunu da unutmamalı: İnternet sayesinde çalmak ya da copy-paste kolaysa, intihalleri yakalamak da artık çok kolay. Salt bu iş için yazılmış yazılımlar var ve bu yazılımların veritabanında binlerce metin bulunuyor. Uzmanlara bakılırsa Türkiye bir akademik intihal cenneti; bence yakalanma riskinin büyüklüğüne rağmen bu işe girişenlerin çokluğu cennet (cehennem?) vatanımızın en köklü geleneklerinden biri sayesindedir: Cezasızlık."

'BU ŞEKİLDE BİR ALINTILAMA DİREKT İNTİHALE GİRER'

Mustafa Koştumoğlu’nun yaptığı intihal ile ilgili kendisine de mail geldiğini ifade eden Prof. Dr. Özer Kanburoğlu da bu konuda karar vericinin ilgili merciler olması gerektiğini belirtti.

“Bir akademisyen olarak benim en önemli namusum alıntılama yapmış olduğum kaynağımı kitabımda, makalemde ya da bildirimde kaynakça kısmında göstermektir. Hatta karşı taraf benden hangi stilde göstermemi istiyorsa o şekilde hazırlamaktır. Elbette hatalar da olabilir. 400 sayfalık bir makalede bir-iki tane kaçırabilirsiniz. Alıntılamayı göstermediğinizden ötürü 'hatam var' dersiniz, özür dilersiniz. Bu affedilir, hoş görülür bir şeydir. Bunların hepsi doğaldır ama bu şekilde bir alıntılamanın gösterilmemesi direkt intihale girer. O tezde bir iki tane değil, çok sayıda aşırma var. Dolayısıyla niyete bakılmalı. Ve bu şekilde bir atlama niyet değil, kötü niyettir.”

‘KASITLI YAPILDIĞINI DÜŞÜNMÜYORUM’

Konuyla ilgili görüştüğümüz Dr. Bülent Erutku da tezin yazıldığı tarihte alıntılama oranına bakılmadığına dikkat çekerek, “Bu durum günümüzde var. Güler hocayla yazdığımız kitaptan yapılan referans hem dipnotta hem de kaynakçada gösterilmiş. Bugünün referans gösterme kurallarıyla bakmamak gerekir. Kasıtlı yapıldığını düşünmüyorum, sonuçta kaynakçada belirtilmiş. En nihayetinde sürece de bakmak lazım” yorumunu yaptı.

'YAPTIĞIM İŞE GÜVENİYORUM'

İntihal iddialarını reddeden Prof. Dr. Mehmet Koştumoğlu ise, "61 yaşımda ilk defa avukatım oldu ve siber suçlar için savcılığa suç duyurusunda bulunacağız. Çünkü bu kişi ya da kişilere ancak mail takibi yaparak ulaşabilecek ve ceza davası açacağım" dedi. Koştumoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“21 yıl sonra tezimin alınıp incelenmesini bir art niyet olarak görüyorum. Bu kimliğini gizleyen kişilerin yapmış olduğu bir karalama kampanyasıdır. Korkakça bir saldırı var. Bana olan kin ve nefretlerini bu şekilde kusuyorlar. İtibarsızlaştırmaktan başka bir şey değil. Bu konuda çok rahatım ve yaptığım işe de güveniyorum. O günün koşullarına göre tez yazım kurallarına uygun bir şekilde yaptım”

Mehmet Koştumoğlu kimdir?

1987 yılında Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nden mezun olan Koştumoğlu, 1991 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne öğretim görevlisi olarak atandı. Yüksek lisansını "Türk Fotoğrafında İzlenimci Etkiler" (1993) başlıklı tezi ile tamamlayan Koştumoğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sinema-TV Anasanat Dalı programından "Sayısal Fotoğraf ve Sanatsal Yaratıcılık" (2000) başlıklı doktora tezi ile mezun oldu. Doktora tezinin jüri tarafından “Başarılı” olarak kabul edilmesinin ardından aynı yıl Yardımcı Doçent oldu. 2003 yılında kurulan Temel Eğitim Bölümü’ne, Bölüm Başkanı olarak atanan Koştumoğlu halen bu görevini sürdürüyor.