YAZARLAR

Kılıçdaroğlu’nun gizli stratejisi ne?

Kılıçdaroğlu’nun aklında parlak görünen, hatta "bunu nasıl yapmazlar" diye çokça sorulan adımları içeren agresif bir muhalefet yerine daha çok 'izleyen' ve kararında adımları zamanı gelince atmayı içeren bir strateji var...

“Kanayan bir yaraya bir şekilde çare üretmeye çalışıyoruz. Ama ürettiğimiz çare bizim özgün bir üretimimiz değil…”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün İstanbul’da “Aile Destekleri Sigortası” konulu toplantıda konuşmasına böyle başladı. Türkiye, 1971 yılında parlamentosundan bir yasa çıkartarak, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Sosyal Güvenliğin Asgari Doğruları Sözleşmesi’ni kabul etmişti. Böylece dokuz sigorta dalını uygulamayı da taahhüt etmişti. Son olarak işsizlik sigortasının kabulü ile bunlardan sekizi uygulanmaya başlamış ancak dokuzuncu sigorta olan aile destekleri sigortası 51 yıldır uygulanmamıştı. Çünkü her aileye asgari gelir güvencesi sağlayan bu sigorta yerine dağınık yardımlar yapılarak “yoksulluğu bitirmek değil, yoksulluğu oy için kullanmak” yani istismar etmek tercih edilmişti.

***

Gazete Duvar’da Kılıçdaroğlu’nun aile destekleri sigortasına ilişkin açıklamalarına yer verdik.

Burada açıklamalarının ardından gazetecilerle yaptığı sohbete dair notlarımızı paylaşalım. Kılıçdaroğlu her ne kadar, “biz onların yaptıklarını izlemiyoruz, kendi yapacaklarımızı anlatıyoruz” dese de iktidarın “250 bin konut” projesini açıkladığı, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda sınırlı da olsa bir adım atmaya hazırlandığı ve asgari ücrete yeni bir iyileştirmenin beklendiği sırada ‘yoksulluğun bitirileceğinin’ açıklanması tesadüf olmasa gerek. ‘Yoksulluğun istismarı’ olarak sözünü ettiği ‘parçalı yardımlar’ yerine aile destek sigortası ile kökten çözümün kendilerinden geleceğini açıklaması CHP liderinin seçmen kitlesinin ezici çoğunluğunu oluşturan dar gelirlilere doğrudan mesajı.

Herkesin aklındaki, “Altılı Masa’dan ortak aday olarak kendisinin çıkıp çıkmayacağı” gibi gündemleri geriye atıp sadece aile destek sigortaları ile ilgili soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, ‘gizli stratejisini’ izlemeye devam edeceğini de bir kez daha gösterdi aslında dün. Peki neydi bu strateji? Bazı yanıtları üzerinden izini sürmeye çalışalım.

***

Kılıçdaroğlu, sigortanın uygulanmasında can alıcı noktanın sosyal hizmet uzmanları ve sosyologlar olacağını söyledi. Her aile hekiminin olduğu yerde bu görevlilerin istihdam edileceğini ve hangi haneye ne kadar yardım yapılacağını belirleyeceklerini anlattı. Bugünkü aile hekimi sayısına bakılırsa yaklaşık 25 bin yeni istihdam demek bu. Bu uzmanlar evlere girecek ve yüzde 99,9’u kadın olacak. Sigortadan yararlanacaklarla konuşacaklar. Peki sadece Türkçe mi konuşacaklar? Ya da örneğin CHP’nin internet sitesinde sadece Türkçe olarak yer alan bilgilendirme Kürtçe ve Arapça olarak da sunulacak mı?

Kılıçdaroğlu’nun yanıtı şöyle: “Kişiler içinde bulundukları sosyal ortamı yansıtacaklar. Anladıkları dil hangisiyse olur. Yeter ki bize doğru bilgiler gelsin. Hele bir kurulu kuralım ondan sonrası Allah kerim. Diğerini yaparız o kolay bir şey. Diğer dillerde olması kolay bir şey. Önemli olan bir ilkede anlaşmak. İlkede anlaşırsak diğerleri tali.”

“Anlaşılacak” olanlar herhalde iktidar olunduktan sonra ülkeyi beraber yönetecekleri Altılı Masa’daki ortaklar. Bu konu da soruldu, sigortanın uygulanması konusunda onlarla da görüşüldü mü, anlaşıldı mı? Yanıt: “Ben altı liderin buna hayır diyeceğini zannetmiyorum. Önümüze gelir konuşuruz.”

***

Aile Destek Sigortası’nın 4 milyon 125 bin haneyi kapsayacağını, en düşük yardımın 1100 lira, en yüksek yardımın 5 bin 500 lira olacağını belirten Kılıçdaroğlu, bunun bütçeye maliyetinin ne olacağı hakkında ise şunları söylüyor:

“Bütçeye maliyeti konusunda da hiçbir sorunumuz yok. O da hesaplandı. Sosyal yardımlar dışında tüm yan haklar için toplam maliyet 97 milyar lira. Sosyal yardım bütçesini eğer üçe çıkarırsak 310 milyar lira. Birden bire üç kat artırma şansımız yok. Şu anda bütçenin yüzde 4’ü, 4.5’i civarında bir yardım yapılıyor. Biz bütçenin yüzde 12’si oranında öngörüyoruz. OECD üyesi ülkelerde bu oran yüzde 20.”

Ancak bu yanıt toplantıyı izleyen gazetecileri yeterince ikna etmemiş olacak ki soru birkaç farklı şekilde tekrar soruldu. İktidarın seçim ekonomisi uygulamasıyla bütçeye yükleyeceği yük, eğer seçim kazanılırsa ‘Altılı Masa iktidarı’nın kucağına düşecek, bunun için bir hazırlık var mı? Bütçe açığı giderek büyürken nereden tasarruf yaparak bu sigortayı uygulayabileceksiniz?

Kılıçdaroğlu’nun bu sorulara yanıtı daha önce başka vesilelerle de verdiği gibi oldu: “Düşündüğünüzden çok daha fazla savurganlık var. Şu an kimin kime ne kadar yardım yaptığını sadece hükümet biliyor. Bütçeye yük getirecek ancak ben çok ciddi bir yük olacağını düşünmüyorum.”

Yani burada durum biraz, “hele bir iktidar olalım, bütçeyi görelim ama şu an yaşanan israf kısılırsa bu sigorta rahat finanse edilir” diye açıklanıyor…

***

Peki CHP böylesi iddialı projelerle seçime hazırlanırken kendisini yeterince iyi anlatabiliyor mu? Kılıçdaroğlu bu konuda bir sorun yaşandığını kabul ediyor: “Bazen arkadaşlarla toplantı yaparken söylüyorum. Elin oğlu pire yapıyor deve diye satıyor biz deve yapıyoruz pire bile diyemiyoruz. Böyle bir sorunumuz var. Aşılması lazım. Tekrarın gücüne yeteri kadar inanmıyoruz. Biz bir defa söyledik herkes duydu zannediyoruz. Oysa aynı şeyi sürekli tekrar ederseniz geniş kitlelere ulaşma imkanınız olabilir. Bunu şimdi ağır ağır kırmaya başladık ama ne kadar başarırız onu bilmiyorum…”

***

İktidar daha önce –örneğin EYT konusunda olduğunu söyledikleri gibi- onlardan duyup Aile Destek Sigortası konusunda da adım atmaya kalkarsa? Yanıt: “İktidar kanadı, ‘çok güzel bir çalışma yapmışsınız biz bunu yasalaştıralım’ derse biz buna seviniriz. Biz bunun kanun teklifini de hazırladık. Bir grup akademisyenle uzun süre üzerinde çalıştık. Dolayısıyla onlar yapalım derlerse seviniriz. Kanun teklifini veririz.”

***

İktidarlarında kamulaştırma uygulamalarına başvurup vurmayacakları da soruldu Kemal Kılıçdaroğlu’na. İktidarın hayata geçirdiği çılgın projeleri işaret etti çok ayrıntıya girmeden: “Özellikle dolar bazlı garantiler var. Euro bazlı garantiler var. Olağanüstü kâr avantajı sağlanan kişiler, kurumlar var. Bunları masaya yatıracağız işin Türkçesi. Ayrıntıya girmeyeyim ama masaya yatıracağız.”

***

Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamaları seçime gidilen süreçte nasıl bir strateji izleneceğinin, daha doğrusu izlenmeye devam edileceğinin de işaretiydi. CHP lideri bunu toplantı sonunda, bir stratejileri olduğunu ve ona uygun şekilde ilerleyeceklerini belirterek de ifade etti. Neredeyse bütün büyükşehirlerin kazanıldığı son yerel seçim öncesinde olduğu gibi, iktidarın hamlelerine karşı sırası geldikçe kendi yapacaklarını anlatarak ama onun ötesine geçmeden adım adım ilerlenecek bir yol bu. En azından Kılıçdaroğlu bunu böyle görüyor. Çok sorulursa da “hele bir o aşamaya gelelim, sonrasını yaparız” diyor.

***

Bir süre önce bazı gazetecilere ve kamuoyu araştırmacılarına yönelik isim vermeden yaptığı çıkışı da bu kapsamda hatırlamak gerek. “Muhalefet yapmayı sizden öğrenecek değiliz” şeklinde özetlenebilecek o çıkışta da görüldüğü gibi, Kılıçdaroğlu’nun aklında parlak görünen, hatta “bunu nasıl yapmazlar” diye çokça sorulan adımları içeren agresif bir muhalefet yerine daha çok 'izleyen' ve kararında adımları zamanı gelince atmayı içeren bir strateji var. Bu stratejinin ‘gizli’liği belki biraz, “kendimizi yeterince anlatamıyoruz” diyerek kabul ettiği iletişime dair eksiklikten kaynaklanıyor. Ve bu aşılabilir. Ancak aşılsa dahi ikna edici olur da yereldeki seçim zaferi genel seçimde kazandırır mı? Sorunun yanıtını almak için 2023 Haziran ayını bekleyeceğiz gibi görünüyor. Çünkü nasıl iktidarın attığı adımların seçmende yeni bir karşılık yaratıp yaratmadığını görebilmek enflasyon, işsizlik, dış politika gibi başlıklarda seçime kadar kalan sürede ne olacağını görmeyi gerektiriyorsa, ana muhalefetten ve ortaklarından bu alanlara dair gelecek adımlar da aynı şekilde bir ‘ince kırmızı hat’ çiziyor.

O hattın üzerinde sonuna kadar ilerleyebilen kazanacak…