Kılıçdaroğlu’nun fantezileri, CHP tarihi ve gerçekler-III: Sağcılaşan Ecevit ve 'Efsane'nin çöküşü

CHP’nin sağcılaştıkça önce sivil sıkıyönetim, sonra askeri sıkıyönetim ilan edilmesiyle, yani ordunun devreye sokulmasıyla, 12 Eylül askeri darbesine giden süreçte bir görevi olmuştur.

Google Haberlere Abone ol

Özay Göztepe*

AP’den ayrılan 11 kişiye bakanlık vererek 5 Ocak 1978’de hükümeti kuran Ecevit, önceliğin can güvenliğinin sağlanması olduğunu açıklar. Hayat pahalılığı ve ülkücü terör altında çok zor bir dönem geçiren emekçi kesimler için bir umut olur.

İKTİDARININ İLK GÜNLERİNDE ECEVİT

Göreve başladıktan sonraki birkaç ay, ülkücü cinayet şebekelerinin üzerine gider. Ancak sadece bir süre…

Cumhuriyet Gazetesi, 6 Ocak 1976 (üstte), Cumhuriyet Gazetesi, 6 Ocak 1978 (sol altta), Cumhuriyet Gazetesi, 28 Ocak 1978

 

Cumhuriyet Gazetesi, 4 Şubat 1978 (solda),  Cumhuriyet Gazetesi, 21 Mayıs 1978 (sağda).
Cumhuriyet Gazetesi, 18 Şubat 1978

Ancak Ecevit, MHP’lilerin saldırılarının kitlesel kıyımlar boyutuna ulaştığı 1978 yılının ilk sınavında, 16 Mart 1978’deki Beyazıt Katliamında, sınıfta kalır. İstanbul Üniversitesi’nden toplu çıkış yapan öğrencilerin üzerine bomba atan ülkücüler, 7 kişiyi öldürür; onlarca kişiyi yaralar. Olaydan sonra binlerce öğrenci İstanbul Üniversitesi’ni işgal eder. DİSK, 20 ve 21 Mart’ta ikişer saat sürecek iş bırakma eylemleri örgütler. TÖB-DER’li öğretmenler derslere, İstanbul ve Ankara barosuna kayıtlı avukatlar duruşmalara girmez. Katliamı engelleyemeyen Ecevit, katliamdan dolayı direnişe geçen demokrasi güçlerini tehdit eder:

“Bugünkü yasa ve anayasa dışı aktif direnişe öncülük edenler, hangi ideolojik davranışın içinde bulunurlarsa bulunsunlar, davranışlarının demokratik hukuk devleti kuralları içindeki sonuçlarına katlanacaklardır.” (Erbil Tuşalp, Vatan Millet Sakarya/Çete Parti Mafya, İstanbul: Günizi Yayıncılık, 2002, s. 196)

Cumhuriyet Gazetesi, 21 Mart 1978

Ecevit iktidarında MHP’lilerin gerçekleştirdiği cinayet ve katliamlardan bazıları şunlardır:

- 24 Mart 1978’de Savcı Doğan Öz öldürülür.

- 7 Nisan 1978’de Doç. Dr. Server Tanilli’ye cinayet girişiminde bulunulur. Tanilli ağır yaralanır ve belden aşağısı felç olur.

- 17-20 Nisan 1978 arasında Malatya’da yaratılan provokasyon sonucu toplam 8 kişi ölür. 20’si ağır olmak üzere 100 kişi yaralanır. 100’ü tamamen olmak üzere toplam 960 işyeri ve konut tahrip edilir.

- 5 Temmuz 1978’de İstanbul’daki Atatürk Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcısı Fahrettin Yılmaz öldürülür.

- 11 Temmuz 1978’de Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bedrettin Cömert öldürülür.

- 21-22 Temmuz 1978’de Isparta’da CHP’lilere ait 50 işyeri, 15 araba, CHP’nin ve TÖB-DER’in lokalleri tahrip edilir; bir öğretmen kaçırılarak işkenceyle öldürülür.

- 8 Ağustos 1978’de Ankara’da Mamak-Tepecik’e giden belediye otobüsü makineli tüfeklerle taranarak 3 kişi öldürülür.

- 10 Ağustos 1978’de, Ankara’nın gecekondu semtlerinden biri olan Balgat’ta, sol görüşlü kişilerin gittiği 4 kahvehane, silahlarla taranır ve 5 kişi ölür, 10’dan fazla kişi yaralanır.

- 4 Eylül 1978’de Sivas’ta Muhsin Yazıcıoğlu önderliğinde yaratılan provokasyonda 11 kişi ölür; 351’i işyeri, 97’si mesken olmak üzere 448 yer tahrip edilir,

- 8 Ekim 1978’de Ankara’nın Bahçelievler semtinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi 7 genç öldürülür.

- 20 Ekim 1978’de İstanbul Teknik Üniversitesi eski rektörlerinden Elektrik Fakültesi dekanı Ord. Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu öldürülür.

- 26 Kasım 1978’de Trabzon’da vurulan Dr. Necdet Bulut, 8 Aralık 1978’de ölür.

- Aralık 1978’de Adana’da ADAKO Birlik Genel Müdürü, Ziraat Mühendisleri Odası ve TMMOB Bölge Başkanı olan Akın Özdemir öldürülür.

- 19-24 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta gerçekleştirilen kitle katliamında -devletin resmi rakamlarına göre- 111 kişi öldürülür. (Maraş Katliamı mağdurlarının avukatlarından Av. Ceyhun Can 10 Eylül 1979’da, Av. Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980’de, Av. Ahmet Albay 3 Mayıs 1980’de -Nisan 1980’de vurulmuştur- öldürülür.)

- 1 Şubat 1979’da İstanbul’da Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi öldürülür.

- 8 Nisan 1979’da İstanbul’da Türkiye Emekçi Partisi (TEP) Genel Başkanı Mihri Belli’ye suikast girişiminde bulunulur.

- 16 Mayıs 1979'da Ankara Piyangotepe'de sol görüşlü insanlar yere yatırılarak taranır; biri 15 yaşında 7 kişi ölür, 2 kişi ağır yaralanır.

- 23 Temmuz 1979’da Artvin’in Şavşat ilçesinde gerçekleştirilen mitingden dönen halkın üstüne ateş açan jandarmalar, 5 kişiyi öldürür 30 kişiyi yaralar.

- 11 Eylül 1979’da Adana’daki Çukurova Üniversitesi rektör vekili Fikret Ünsal öldürülür.

- 28 Eylül 1979’da Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul öldürülür.

"Ecevit Hükümetinin kurulmasından önceki 3 ayda 78 kişi öldürülmüşken, Ecevit Hükümetinin kurulmasından sonraki 3 ayda 187 kişi öldürülmüştür. (12 Eylül ve Türkiye Gerçeği, (Der: Oğuzhan Müftüoğlu), İstanbul: Bireşim Yayınları, 2000, s. 203)"

"Bir başka karşılaştırma da MC’nin son aylarından Kasım 1977 (seçim olduğu için Aralık ayı alınmamıştır-Ö.G.) ile Ecevit’in hükümeti kurduğu Ocak 1978 için yapılabilir. Kasım 1977’de 21 kişi öldürülmüşken, Ocak 1978’de 67 kişi öldürülmüştür. Bir başka ifadeyle Ecevit’in hükümeti kurmasıyla öldürülenlerin sayısı üç kat artmıştır. Öldürülen 67 kişiden 34’ü sol, 20’si sağ görüşlüdür."(Türkiye Gerçeği, s. 205)

SAĞA KAYAN ECEVİT VE SİVİL SIKIYÖNETİM

İktidara geldiğinde ekonomik anlamda sıcak para, toplumsal anlamda da can güvenliği sorunlarıyla yüz yüze kalan Ecevit’in politikaları,  hiçbir sorunu çözmez. Ekonomik sorunlarda IMF’nin/Dünya Bankası’nın (ve tekelci sermayenin) taleplerine boyun eğer. Uluslararası kuruluşlardan yüksek faizlerle borçlar alır, TL’nin değerini düşürerek dalgalanmaya bırakır, temel ürünlere yüksek oranlarda zamlar yapar.

Cumhuriyet Gazetesi, 10 Temmuz 1978 (üstte), Cumhuriyet Gazetesi, 17 Ağustos 1978 (altta). 
Cumhuriyet Gazetesi, 20 Ağustos 1978 (üstte), Cumhuriyet Gazetesi, 20 Ağustos 1978 (altta) 
Cumhuriyet Gazetesi, 16 Eylül 1978 (üstte), Cumhuriyet Gazetesi, 5 Aralık 1978 (altta)

DİSK’i devre dışı bırakarak işçi sınıfını Türk-İş ile anlaşıp kontrol altına almaya çalışır. Yükselen sınıf mücadelesini engellemek için DİSK üzerinden emekçi sınıfları pasifize etmeye çabalar.

Cumhuriyet Gazetesi, 8 Temmuz 1978 (üstte), Cumhuriyet Gazetesi, 20 Temmuz 1978 (altta). 

Ecevit’in politika değişiklikleri bunlarla sınırlı kalmaz. 16 Mart Katliamındaki tutumunu kısa sürede daha da ileriye taşıyarak, tarihe Sivil Sıkıyönetim olarak geçecek olan otoriter ve anti-demokratik uygulamalara yönelir. Çünkü “faşist terör”ü “faşistlerin terörü”ne, yani soyut bir “anarşi sorunu”na indirger ve güvenlik görevlilerinin tarafsız davranmasıyla sorunun çözüleceğine inanır. Bu yüzden de 20 bine yakın mavi bereli jandarma, polisin yanında sürekli görev alır. 25 il ve 5 ilçede adli zabıta örgütleri oluşturulur. Gezici motorize jandarma-polis ekipleri oluşturulur. Ülkücülerin saldırılarına karşı devrimcilerin koruduğu gecekondu bölgelerine operasyonlar düzenlenir. TÖB-DER binaları basılır, mitingleri dağıtılır, genel başkanı ile yöneticileri tutuklanır. Benzer şekilde DİSK’e ait binalar da basılır, yayınlara el konur, 1 Mayıs kutlamaları yasaklanır. POL-DER üyesi polisler gözaltına alınır. Duvarlara yazı ve pankart yapıştırmanın cezası 6 yıla yükseltilir. Aydınlar, yazılarından dolayı ağır ceza mahkemelerinde yargılanır; tiyatro oyunları yasaklanır.

AYDINLARDAN ECEVİT’E ELEŞTİRİLER

20 Kasım 1979’da ülkücüler tarafından öldürülecek olan Prof. Dr. Ümit Doğanay, bu tasarıları “Dayanaklarını tümüyle 1971-1973 değişikliklerinden alıyor.” şeklinde eleştirerek şöyle der: “Suçu önlemek yerine cezayı artırmak, özgürlükleri kısıtlamak, sokağa adam çıkarmayarak anarşiyi önlemek anlayışı geliştiriliyor.”

 İstanbul Barosu Başkanı Orhan Apaydın, hükümeti “Yapılması gereken, örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamak değildir.” diyerek uyarır ve ekler: “Örgütlenme özgürlüğünü eksiksiz tanımak, işçi sınıfının siyasal örgütlenmesine olanak tanımaktır. Faşist terörün önlenmesinin en etkin yolu budur.”

Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Bülent Tanör ise Ecevit’e Çiğli’de düzenlenen suikast girişimini hatırlatarak, esas üzerine gidilmesi gereken şeyi işaret eder: “Bir Çiğli olayının sonuna kadar götürülmesi, anarşiyi ortaya çıkarmada 10 yasadan daha etkin olabilir.”

Doç. Dr. Rana Serozan da yakın gelecekteki tehlikeyi işaret eder: “Anarşi arttıkça, özgürlükleri kısıtlama yöntemi giderek demokrasinin ortadan kalkması sonucunu getirir.” 

Cumhuriyet Gazetesi, 22 Temmuz 1978 (üstte), Cumhuriyet Gazetesi, 25 Temmuz 1978 (altta). 
Cumhuriyet Gazetesi, 4 Kasım 1978 (üstte), Cumhuriyet Gazetesi, 9 Kasım 1978 (altta). 
DİSK’TEN ECEVİT’E UYARI MEKTUBU

DİSK’in çağrısı üzerine toplanan 33 demokratik kitle örgütü, Başbakan Bülent Ecevit’e aşağıdaki mektubu göndererek, yaptığı düzenlemeler konusunda eleştirilerini sunarlar:

Giderek yoğunlaşan faşist saldırılar ve ağırlaşan ekonomik bunalım karşısında bugün siyasi iktidar kararsız davranmakta ve ciddi önlemler almaktan uzak bir noktada bulunmaktadır. Hal böyle iken faşist odakların üstüne gidilmezken, yıllardır emekçi halkın çıkarlarını savunan demokratik örgütlere yönelik anti-demokratik Yasa Tasarılarının gündeme getirildiği gözenmektedir.

CHP’nin muhalefette iken Anayasa Mahkemesine başvurarak iptal ettirdiği bazı anti-demokratik hükümleri iktidara geldiğinde yasallaştırmak istemesi çarpıcı bir çelişkidir.

Bugün yasalardaki düşünce ve örgütlenme özgürlüğü çok sınırlı iken ve asıl yapılması gereken bu sınırlamaların kaldırılması iken bu sınırlı demokratik hakları da ortadan kaldırmaya yönelinmesi emekçi kitleler ve onların örgütleri tarafından kabul edilemez. Bizler yıllardır tüm faşist saldırılara ve anti-demokratik baskılara karşı mücadele veren kitlelerin örgütlerinin yöneticileri olarak bu girişimlerden vazgeçilmesi gereğini hatırlatıyoruz.” (Cumhuriyet Gazetesi, 28 Kasım 1978)

 ECEVİT’İN EN BÜYÜK HATASI: SIKIYÖNETİM İLANI

Daha önce sıkıyönetim istediği için MHP’yi sert bir dille eleştiren, fakat kısa bir süre sonra sivil sıkıyönetim uygulamalarına giden Ecevit, sonunda MHP’ye tamamen teslim olur ve Maraş Katliamının ardından 13 ilde sıkıyönetim ilan eder. TBMM de ertesi gün bunu onaylar.

Ecevit (Hükümetten önce) 

Başbakan Bülent Ecevit, Ocak 1976’daki MC hükümeti tarafından dillendirilen sıkıyönetim tartışmalarında ve Ekim 1978’de MHP Genel Yönetim Kurulunun sıkıyönetim ilan edilmesi ve yetki ve sorumluluğun orduya verilmesini isteyen açıklaması karşısında şu açıklamaları yapmıştır:

“Hükümetin sıkıyönetimi kaçınılmaz hale getirmeyi, orduyla gençliği ve işçileri karşı karşıya bırakmayı tasarladığı belliydi. Böylece bir süredir önerilen sivil-asker karma yönetimi modeline doğru kesin bir adım atılmış olacaktı. Milli iradeye dayalı ve demokrasi kuralları içinde bir iktidar olabilmeyi başaramadığı, milli iradenin kendisine verdiği iktidar yetkisini kullanamadığı ve elinde tutamadığı artık kesinlikle ortaya çıkan AP Genel Başkanı, ancak böyle bir yönetim modeli içinde rahat edebileceğini düşünmektedir.” (Cumhuriyet Gazetesi, 11 Ocak 1976)

*

“Cumhuriyete ve demokrasiye bağlılığı her vesile ile kanıtlanan Türk Silahlı Kuvvetlerini, doğrudan ya da dolaylı kışkırtmalarla siyasete çekemeyecekleri anlayanlar, şimdi bu konuda başka türlü tertipler tasarlıyor olmalılar. Bu tertipleri de yürümeyecektir. (Cumhuriyet Gazetesi, 4 Ekim 1978)

Cumhuriyet Gazetesi, 11 Ocak 1976 (üstte), Cumhuriyet Gazetesi, 4 Ekim 1978 (altta). 

 

Cumhuriyet Gazetesi, 26 Aralık 1978

Ecevit (Hükümet kurduktan sonra)

Başbakan Ecevit’in sıkıyönetimin kaçınılmazlığına değinen bir konuşmasından sonra konu, ayrıntılı biçimde bakanlar tarafından tartışılmış ve en az 7 ilde sıkıyönetim ilan edilmesi üzerinde görüş birliğinin doğduğu ve bu yönde kararın benimsendiği belli olmuştur. (Cumhuriyet Gazetesi, 26 Aralık 1978)

*

Bakanlar Kurulunun 13 ilde sıkıyönetim ilanına ilişkin tezkeresi, dün TBMM birleşik toplantısında onaylanarak, 537 oyla kabul edilmiş; oylamada Devlet Bakanı Kılıç’ın da aralarında bulunduğu 95 üye hazır bulunmamıştır.

Ecevit, sıkıyönetimin demokratik kurallar içinde uygulanacağını söylerken; Türkeş, sıkıyönetim ilan edilen illerin seçiminde art niyet olduğunu öne sürmüştür. (Cumhuriyet Gazetesi, 27 Aralık 1978)

Cumhuriyet Gazetesi, 27 Aralık 1978

MHP, Kahramanmaraş katliamına kadar hükümeti sıkıyönetim ilan etmeye zorlayan bir politika izlemiş, zaman zaman idarenin orduya devredilmesini açıkça istemekten kaçınmamıştır. Nihayetinde de bunu başarmıştır.

"CHP hükümetinin kurulmasından sıkıyönetim ilanına kadar siyasal olaylarda 1.072 kişi ölmüştür. Ölenlerin 509’u sol, 214’ü sağ görüşlüdür. 17’si diğer siyasi görüşlere sahipken, 277 kişinin de siyasi görüşü belirsizdir. Ölenlerden 19’u ise çocuktur." (Türkiye Gerçeği, s. 279)

Peki, Ecevit’in sarıldığı sıkıyönetim, ülkedeki can güvenliği sorununu çözmüş müdür? Hayır. Tam tersine, öldürülen kişi sayısı, daha da artmıştır.

- Ecevit’in ilan ettiği sıkıyönetim altında geçen Ocak-Ekim 1979 döneminde toplam 879 kişi öldürülmüştür. Bunlardan 317’si sol, 269’u sağ görüşlüdür. 43 güvenlik görevlisi ve 11 çocuğun da öldüğü olaylarda başka siyasi görüşten olan veya siyasi görüşü tespit edilemeyen ölü sayısı ise 239 kişidir. (Türkiye Gerçeği, s. 297)

- Bir bütün olarak CHP’nin 22 ay süren iktidarı döneminde öldürülen kişi sayısı ise 2.532’dir. (Erbil Tuşalp, Bin Belge, İstanbul: Yazılama Yayınevi, 2014, s. 83)

AP’den istifa eden isimleri bakan yaparak hükümeti kurmuş olan Ecevit’in başbakanlığı, sürekli iç sıkıntılarla ve MHP’liler tarafından teröre boğulmuş bir ortamda geçer. Kurduğu hükümette, birçok cinayetin işlendiği 1.MC hükümetinin ortaklarından CGP Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu’na ve 1965-69 arasının İçişleri Bakanı iken sola karşı düşmanlığıyla ünlü (zamanında yasadışı bir şekilde milletvekillerinin odalarını aratacak kadar pervasız davrandığı için Zehir Hafiye lakabı takılan ve CIA ile yakın ilişki içinde olduğu bilinen) Faruk Sükan’a başbakan yardımcılığı verir. Bir dönem 12 Mart’a meydan okuyarak gücünü artırmasına rağmen 12 Mart’ın ünlü işkencecilerinden Ümit Erdal’ı terfi ettirir. Böylece 1973 ve 1977 seçimlerinde dağa taşa “umudumuz Ecevit” yazan ve Ecevit’e “Karaoğlan” lakabını takan halk, -yüksek enflasyonun da etkisiyle- Ecevit’ten umudunu iyice keser. 15 Ekim 1979’da yapılan milletvekili ara seçimleri, CHP için tam bir başarısızlık olur. Beş milletvekilliği için yapılan seçimlerde CHP, sadece yüzde 29 oy alabilir. Daha önce Edirne ve Konya’dan kazandığı milletvekilliklerini de kaybeder. Artık TBMM’de çoğunluğu sağlayamadığı için de istifa eder.

Görüldüğü gibi, 1973 ve 1977 seçimlerinde yüksek bir oy oranına ulaşmış olan Ecevit, sağcı ve otoriter politikalara yönelince toplumda büyük bir hayal kırıklığı yaratmış ve desteğini kaybetmiş; artan enflasyon ve ülkücülerin terörüyle baş başa kalan halk, ilk seçimde Ecevit Hükümetine son vermiştir. Bir başka ifadeyle emekten, demokrasiden, özgürlükten yana sol, sosyal demokrat, halkçı politikalar Ecevit’i iktidara taşırken; IMF/Dünya Bankası yanlısı sağcı politikalar ve anti-demokratik/otoriter uygulamalar onu iktidardan düşürmüştür.

CHP’nin sağcılaştıkça toplumsal desteğini kaybetmesinin tek sonucu, iktidardan düşmesi olmamıştır. Sağcı hatta girilerek önce sivil sıkıyönetim, sonra askeri sıkıyönetim ilan edilmesi, yani ordunun devreye sokulması, 12 Eylül askeri darbesine giden süreçte bir görevi olmuştur.

Bir sonraki yazıda bu sonuçlar ve günümüz CHP’sinin nitelikleri üzerine durularak, yazı dizisi tamamlanacaktır.

*Kamu Yönetimi doktoru.