Kılıçdaroğlu: İktidar kendisine oy vermeyen bütün Kürtleri cezalandırmak istiyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı "teslim almış durumda" olduğunu söyledi, Cumhur İttifakı’nı “Erdoğan’ın koltuğunu koruma ittifakı” olarak nitelendirdi. Kılıçdaroğlu HDP’nin kapatılması tartışmalarıyla ilgili de “İktidar kendisine oy vermeyen bütün Kürtleri cezalandırmak istiyor” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu KRT Televizyonu’ndan yayınlanan Stüdyo Ankara programında kadın gazeteciler Zeynep Gürcanlı, Nergis Demirkaya ve Yıldız Yazıcıoğlu’nun sorularını yanıtladı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin HDP'nin kapatılmasını talep eden açıklaması ve Yargıtay'ın inceleme başlatmasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Eğer siz HDP’yi kapatarak 6-6.5 milyon kişiyi cezalandıracaksanız bunun adı demokrasi değil. Tüzel kişi suç işlemez, onun içindeki insanlar suç işleyebilir. Zaten onlarla ilgili varsa bir şey davalar açıyorsunuz. Haklı mısınız haksız mısınız o da belli değil çünkü bir yargı kararı belli değil. Gördüğüm tablo şu aslında: İktidar kendisine oy vermeyen bütün Kürtleri cezalandırmak istiyor" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi:

KADINLARIN BU SİYASİ İKTİDARDAN KURTULMALARI GEREKİYOR: Pandeminin getirdiği daralmanın bütün yükünü aslında kadın çekiyor. Türkiye’de böyle bir tablo yoktu. İnsanlar bir şekilde çalışırdı, üretirdi. Şimdi gazetelerin üçüncü sayfası kadın cinayetleri ile dolu. Kadının bütün yükü omuzlayan, oy verme dışında bir sorumluluğu olmayan ama ekonominin bütün yükünün omuzlarına yıkıldığı bir süreci yaşıyoruz. Kadını bu pozisyona düşünen siyaset anlayışından kadınların kendilerini kurtarmaları gerekiyor. Bunu oy kullanarak, demokratik yollarla yapacaklar. Bu tabloyu ortaya çıkaran mevcut siyasi iktidar. Kadınların bu siyasi iktidardan kurtulmaları gerekiyor.

KADINLAR İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN GERİYE DÖNÜŞ MESAJI VERENLERİ CEZALANDIRMALI: İstanbul Sözleşmesi parlamentodan oy birliği ile geçti ve hiç kimse itiraz etmedi. Şimdi kim geriye dönüş mesajı veriyorsa kadınların bu anlayışı cezalandırması lazım. Kadına yönelik şiddet bu kadar artarken, kadınlar hayatlarını kaybederken şimdi ne değişti de kadınların kısmen de olsa elde etmeye çalıştığı bu hakları elinden almaya çalışıyorsunuz. Akıl alacak şey değil.

KARAMSAR TABLODAN ÇIKARSAK BUNDAN EN ÇOK KADINLAR YARARLANACAK: Evde karamsar hava, sokakta karamsar hava, siyasete karamsar hava. Asarım keserimle, yok ederim, niye konuşuyorsunuz diye başlıyor, tweet attığınız zaman polis harekete geçiyor gözaltına alınıyorsunuz, tutuklanıyorsunuz. Uzun süre hapiste kalıyor hatta canları istediği zaman savcılığa talimat veriyor aylarca, yıllarca iddianame hazırlanmıyor. İnsanlar yıllarca hapiste kalıyor. Türkiye’nin böyle bir tablodan çıkması lazım. Çıkarsak bundan en çok kadınlar yararlanacak.

ESPRİDEN ANLAMAYAN KİŞİNİN DEVLETİ YÖNETME ŞANSI YOKTUR: (Damat nerede kampanyası) Toplum soruyor damat nerede? Bunu espriyle yapmaya çalıştık, damat “Bana nasıl bu soruları sorarsınız” diye davalar açmaya başladı. Bakın Allah aşkına espriden anlamayan bir kişinin devleti ya da herhangi bir yeri yönetme şansı yoktur zaten. Kadını, yaşlısı, ağacı, genci, doğası var. Bütün bunlara baktığınızda geniş çevreyi göremiyorsanız espriden de anlamazsınız, nükteden de anlamazsınız, hayattan da zevk alamazsınız. ‘Sadece benim doğrularım var ve herkes bu doğruları kabul etmek zorunda.’ Toplumu dar bir çerçevenin içerisine koyamazsınız.

ERDOĞAN ÖNÜNE KONULAN METNİ SADECE OKUR, İÇERİĞİNE FAZLA BAKMAZ: Ben Erdoğan’ın belli bir konuda derinlemesine düşünüp analiz ettiğine inanmıyorum. Bugüne kadar da hiç inanmadım. Erdoğan malum promterdan konuşmasını yapıyor. Niye yapıyor diye eleştirmiyorum. Ama önüne konulan metni sadece okur, içeriğine fazla bakmaz. İnsan Hakları Eylem Planı zaten daha önce Avrupa Birliği’nin çalışma yapılmasını istediği, çalışmanın yapıldığını, Erdoğan’ın da önüne konulduğu zaman çıkıp okuduğunu biliyoruz. İçeriğine baktığınız zaman Erdoğan okuduğu metnin içeriğine katılıyor mu? Katılmıyor. Neden? Çünkü uygulamaları var.

ERDOĞAN’IN KADIN ÖRGÜTLERİYLE GÖRÜŞME YAPMASINI İSTERDİM: Sosyal medyadan yapılan açıklamalarla insanların tutuklanması, hapse atılması, ev hapsine alınması gibi pek çok uygulama var. İnsan hakları diyorsunuz, insanların düşünce haklarını sınırlıyorsunuz. İnsan hakları diyorsunuz medya üzerinde her türlü baskıyı yapıyorsunuz. İnsan hakları diyorsunuz bugün çok sayıda gazeteci iş bulamaz durumda. İnsan hakları diyorsunuz kadın cinayetleri var. Bununla ilgili hükümetin aldığı herhangi bir önlem yok. Ben bilmiyorum en azından. Kaldı ki kadınlar bizim ülkemizde ciddi bir örgütlenme süreci başlattılar. 306 kadın örgütü var. Türkiye Cumhuriyeti’nde 306 kadın örgütünün olması olağanüstü bir şey. Bunlarla ben Zoom üzerinden görüşme de yaptım. Taleplerini de değerlendirdik. Ben isterdim Erdoğan 306 kadın örgütünden Zoom üzerinden bir görüşme yapsa. Kadınlar düşüncelerini aktarabilseler.

DEMİRTAŞ’IN, KAVALA’NIN DERHAL BIRAKILMASI LAZIM: (İnsan Hakları Eylem Planı'nda samimiyet görmeniz için hangi adımlar atılmalı) Cumhurbaşkanına hakaret diye açılan davaların tamamından vazgeçilmesi lazım. AİHM kararlarının derhal uygulanması lazım. Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın derhal bırakılması lazım. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan yargıçların derhal görevden alınması lazım. Bunlar yargıç değildir. Bunlar siyasi otoritenin talimatını yerine getirdiler. Erdoğan samimiyse o talimatı veren ve Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan o yargıçların yargının tamamen dışına çıkarılması lazım. Birkaç böyle güzel davranışlar yaparsa biz de samimi olarak adımlar atılıyor der inanmış oluruz.

BAHÇELİ, ERDOĞAN’I TESLİM ALMIŞ DURUMDA: Bahçeli Erdoğan’ı teslim almış durumda. Erdoğan kendi koltuğundan korkuyor ama koltuğunu korumak için tek dayandığı kişi Sayın Bahçeli. Bahçeli’nin “AYM kapatılsın” demesi ve Erdoğan’ın bu konuda hiçbir yorum yapmaması ilginç. Erdoğan’ın AYM’nin kapatılması asla söz konusu olamaz demesi gerekir. En azından partinin sözcüleri böyle bir açıklama yapabilir. Bu açıklama gelmedi, ben duymadım en azından.

CUMHUR İTTİFAKI DÜŞÜNCE İTTİFAKI DEĞİL, ERDOĞAN’IN KOLTUĞUNU KORUMA İTTİFAKI: Bahçeli’nin Osman Kavala ile ilgili Selahattin Demirtaş ile ilgili çok sert söylemleri var. Bunlar kesinlikle içeride kalmalı diye açıklamaları var. AİHM kararları ne demek biz asla uygulamayız. AYM kararları zaten AYM’nin kapatılmasına kadar getirildi… Dolayısıyla Cumhur İttifakı bir düşünce ittifakı değil. Bir koltuğun korunmasına yönelik olarak hazırlanan ya da bir araya gelen bir ittifak. Erdoğan’ın koltuğu korunmalı ve Erdoğan burada kalmalı. Hatta Erdoğan burada kalırken, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin daha da güçlendirilmesini istiyor Bahçeli. Söylemlerde farklılık olmakla beraber olay bir koltuğun korunmasına yönelik bir olay. Öyle değerlendiriyorum.

İKTİDAR KENDİSİNE OY VERMEYEN BÜTÜN KÜRTLERİ CEZALANDIRMAK İSTİYOR: Eğer siz HDP’yi kapatarak 6-6.5 milyon kişiyi cezalandıracaksanız bunun adı demokrasi değil. Tüzel kişi suç işlemez, onun içindeki insanlar suç işleyebilir. Zaten onlarla ilgili varsa bir şey davalar açıyor, insanları tutukluyor, hapse atıyorsunuz, kayyımlar atıyorsunuz. Haklı mısınız haksız mısınız o da belli değil çünkü bir yargı kararı belli değil. Gördüğüm tablo şu aslında: İktidar kendisine oy vermeyen bütün Kürtleri cezalandırmak istiyor. Siz nasıl bana oy vermezsiniz, nasıl başka bir partiye oy verirsiniz! Muhafazakar Kürtler de buna karşı. Biz de bu ülkenin asli unsurlarıyız. Biz de bu ülkede yaşıyoruz. Ankara’da, Diyarbakır’da, Rize’de, Trabzon’da her yerde biz de varız. Milli Kurtuluş Savaşı’nı beraber yaptık. Bu ülkenin bağımsızlığı için birlikte mücadele ettik. Çanakkale’de de biz varız, neden bizi cezalandırıyorsunuz! Tabii Kürtler de haklı olarak böyle bir tepki gösteriyorlar.

 

BUGÜNE KADAR PARTİ KAPATARAK HİÇBİR ŞEY ELDE ETMEDİK: Samimi inancım şu: Bahçeli kesinlikle HDP’nin kapatılmasını istiyor. Ama gördüğüm, anladığım kadarıyla ve gelen bilgiler AK Parti’nin bu kadar sert bir çıkışın doğru olmadığı yönünde düşüncesi var. Bu grup başkanvekillerince de parti sözcülerince de bir şekilde ifade ediliyor. Biz parti kapatarak ne elde ettik bugüne kadar. Hiçbir şey elde edemedik. Parti kapatarak Türkiye’ye daha modern, daha güçlü demokrasi mi getirdik, hayır. O parti kendisi oy alamıyorsa yok olup gider zaten. Siyasi partiler tarihine baktığınızda 100’lerce siyasi parti kurulmuş, belli zaman diliminde yok olup gitmiştir. HDP de görevini yapmaz, başarılı olmazsa o da bir süre sonra yok olacaktır.

SEÇİM YASASINDA CİDDİ BİR DEĞİŞİKLİK OLACAĞI KANISINDA DEĞİLİM: Sayın Bahçeli ne kadar bastırır, yüzde 10 seçim barajı yüzde 7’ye insin mi inmesin mi, ne kadar Erdoğan’ı ikna edebilir bilmiyorum. Ama dar bölgenin MHP’nin aleyhine olacağını herhalde MHP de çok iyi biliyor. Dolayısıyla ben seçim yasasında ciddi bir değişiklik olacağı kanısında değilim. Erdoğan var olan sistemle gidecektir. Biz seçim barajının makul bir düzeye indirilmesini isteriz. Hatta yüzde 1 oy alan partinin genel başkanının da Meclis’e gelmesini isteriz. Ama Erdoğan darbe hukukuna sığınmış vaziyette. O darbe hukukunun getirdiği seçim yasasını aynen uygulayacaktır diye bir düşüncem var.

TÜRKİYE’NİN GÜÇ BİRLİĞİNE İHTİYACI VAR: Hem demokrasiden söz edip hem de yeni partiler kurulduğu zaman onlara karşı çıkmak samimi olmadığınızı gösterir. Benim şahsi kanaatim bir insan partinin içinde beklediğini bulamıyorsa ayrılır kendi partisini kurar herhangi bir sorun yok. Ama ülkenin geleceği konusunda sorumluluk hisseden herkesin oturup düşünmesi gerekiyor. Parti kurmanın tamamen dışında. Sade vatandaş ya da siyasetçi olarak oturup düşünmemiz gerekiyor. Türkiye siyaseten otoriter bir yapı içinde. İnsanlar nefes alamaz, gazeteciler yazamaz durumda. Türkiye’nin demokratikleşmeye ihtiyacı var. Bu demokratikleşme sürecinin yerel yönetimlerle başlayan adımları var. Erken olmayacaksa 2023’te atılacak ikinci adım var. Türkiye'nin demokratikleşmeye, güç birliğine ihtiyacı var. Ayrışmaya değil, bölünmeye değil, ayrı partiler kurmaya değil, demokrasiden yana iseler demokrasiyi savunuyorlarsa o çerçevede hareket edilmesi gerektiğine inanan birisiyim.

CUMHUR İTTİFAKI, MİLLET İTTİFAKI’NI AYRIŞTIRMAK İSTİYOR: Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ile oynuyor. Devletin içindeki bütün kurumları harekete geçirmiş vaziyette. Gerek mali, gerek diğer açılardan her türlü destekler bir şekilde veriliyor, burayı nasıl dağıtabiliriz, nasıl bölebiliriz, nasıl ayrıştırabiliriz, nasıl birbirlerine rakip-kavga eder hale getirebiliriz diye. Vatandaş o kadar bilinçli ki, demokrasiye o kadar susamış ki, “ne yaparlarsa yapsınlar sandığa gideceğiz biz bunları değiştireceğiz” diyorlar. Bu bizim tarihimizde, belki dünya tarihinde bir ilk. 2023’te 6 milyon 300 bin genç ilk kez oy kullanacak. Bunlar sandığa gidecekler ve bu ülkeye gerçek anlamda oylarıyla demokrasiyi getirecekler. Bizim Z kuşağı dediğimiz gençler gerçekten Türkiye’nin geleceği açısından en kritik ve en önemli hamleyi yapmış olacaklar 2023’te.

MUHALEFET PARTİLERİ ÖNCE İLKELER ÜZERİNDE ANLAŞMALI: Seçim döneminde kurulan Millet İttifakı’nda 4 parti var. Ondan sonra yeni partiler kuruldu. Gelecek Partisi, DEVA Partisi var. Biz demokrasi istiyoruz ama demokrasinin iskeleti ne olacak? Bunu güçlendirilmiş parlamenter sistem olarak dillendiriyoruz. İttifakın içinde olmayan DEVA Partisi de Gelecek Partisi de güçlendirilmiş parlamenter sistem olmalı diyor… Şimdi bu çalışmayı tüm partiler yapıyor. Önce ilkeler üzerinde anlaşmamız lazım. Bu ilkeler netleştikten sonra da belki bir metin hazırlanır, bütün partiler evet biz bu ilkelere uyuyoruz der. Vatandaş şunu görecek: Biz Millet İttifakı olarak bir araya geldik, millete neyi vaat ediyoruz ve bu vaatleri nasıl gerçekleştireceğiz. Bir de gayet samimi bir şekilde uygulanabilir bir takvim vermemiz gerekiyor. O takvim içinde şu süre içinde Türkiye’yi gerçek anlamda bölgenin yıldızı yapacağız, demokrasiyi getireceğiz.

BİR PARTİNİN DEĞİL DEMOKRASİNİN KAZANMASINI İSTİYORUZ: Çok farklı siyasi görüşü olan partiler bir araya gelip demokrasi konusunda uzlaşıyoruz. Bundan güzel bir şey yok. Benim kafamdaki düşünce bu. Diğer siyasi parti liderleriyle de paylaştım. Onlar da aşağı yukarı aynı görüşteler. Çalışmalar devam ediyor. Vaktimiz var. Böyle iki ayağı bir pabuca sıkıştırmak gibi bir düşüncemiz yok. Daha sağlıklı, daha sakin, daha samimi oturup konuşmamız lazım. Çünkü Millet İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin topluma karşı sorumlulukları var. Biz bir partinin kazanmasından çok demokrasinin kazanmasını istiyoruz. Demokrasi kazandığı zaman zaten hepimiz güçlü olacağız. Hepimiz oturup kendi düşüncelerimizi rahatlıkla ifade edeceğiz. 

OLAY CHP OLAYI DEĞİL, TÜRKİYE OLAYIDIR: İttifak sürecini yürütmek benim Türkiye’ye karşı duyduğum bir sorumluluk. Demokrasi sadece benim sorunum değil. Olay bir Cumhuriyet Halk Partisi olayı değildir. Olay bir Türkiye olayıdır. Bizim partimizin tabanı milletvekillerimiz bu gerçeği çok iyi biliyorlar. Ben bu ülkeye demokrasiyi getireceğim. Kadın erkek eşitliği olacak. Bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Bu ülkede hakça davranılacak. Bir siyasi parti liderini eleştirdi diye insan hapse mi atılır? Sabahın altısında evin içine mi girilir? Bir üniversitede öğrenciler bu rektörü istemiyoruz dediği zaman gözaltına alınıp, çıplak aramadan geçirilip… 21. yüzyılın Türkiye’sinde bunlar olur mu? Bunların olduğu bir Türkiye’de biz kalkıp da parti kavgası içerisine girersek en büyük yanlışı yapmış oluruz. Türkiye’ye ne olursa olsun demokrasiyi mutlaka getireceğiz. Emin olun getirdiğimiz andan itibaren hepimiz rahat olacağız. Espriler yapacağız, insanları eleştireceğiz.

DEMOKRASİDEN YANA OLANLAR OLARAK KAZANACAĞIZ: (Kamuoyu araştırmaları) Kararsızlarda artışın olması özel bir şey. “Siyaseti gözlemleyenler” diyorum ben kararsızlara. Kararsızlar bir süre sonra kararlı hale gelecektir. Ben çok karamsar bir insan değilim. Bizim insanımızın doğrudan yana karar vereceğine inanıyorum. Önümüzdeki seçimler bir parti seçimi değil. Bir tarafta otoriter rejimi savunanlar, öbür tarafta demokrasi isteyenler ve savunanlar. Demokrasi isteyenlerin sayısı her gün artıyor. Gençlerde çok daha yüksek. Anketler şunu, bunu der hiç önemli değil. Biz demokrasiden yana olanlar olarak kazanacağız. 

DOKUNULMAZLIĞIN KALDIRILMASINA EVET DERSENİZ DEMOKRASİYE İHANET ETMİŞ OLURSUNUZ: Her partinin farklı görüşü var ama biz demokrasiyi her koşulda savunmamız lazım. Dokunulmazlıklar kaldırılabilir mi kaldırılabilir, nitekim bir HDP milletvekilinin dokunulmazlığı üstelik oy birliği ile kalktı. Getirilmek istenen dokunulmazlıklar ise siyaset mühendisliği gereği getirilen dokunulmazlıklar. Acaba İYİ Parti ve CHP’yi ayrıştırabilir miyiz, kavga eder hale getirebilir miyiz diye. Bunlar doğru değil. Yargı bağımsızlığının olduğu yerlerde dokunulmazlıklar kaldırılabilir. Gerçekten sağlıklı, hukukun üstünlüğüne, vicdani kanaate göre bir mahkemede karar verilirse, böyle bir yargı düzeni olursa dokunulmazlığı kaldırırsınız. Ama bunun dışında doğru değil. Siz parti genel başkanı olarak mahkemeye hakimi tayin etmişsiniz, ona göre de Hakim ve Savcılar Kurulu oluşturmuşsunuz, AYM kararını uygulamayan hakimi ödüllendiriyorsunuz, biliyorsunuz yeri geldiğinde daha üst bir göreve Yargıtay’a hakim tayin ediyorsunuz, istediğiniz kişiyi bir talimatla tutuklatıp hapse attırabiliyorsunuz, dokunulmazlığı kaldıralım bu zaten bizim hakimin önüne gidecek, hakim de zaten saraya bakıyor, atın bunu içeri diyecek, hapse atılacak. Böyle bir ortamda eğer siz dokunulmazlığın kaldırılmasına evet derseniz demokrasiye ihanet etmiş olursunuz. Demokrasi herkes için var.

SİYASET MÜHENDİSLİĞİ YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR: Hem demokrasiyi savunacaksınız hem de böyle bir yargı düzeninde bunların hapse atılmalarına el kaldıracaksınız. Bu doğru değil. Bu demokrasiyi savunmamaktır. Milli irade dediğimiz bir kavram var. Vatandaş gidip sandıkta oy kullandı bunları seçti. 6 yıl önceki bir olay, o zaman bu savcılar, hakimler neredeydi. Bunlar milletvekili de değildi. Seçilirken YSK bunların mazbatalarını da onayladı. Eğer sen görevden alacaksan 6 yıl önce iddianameyi yazıp tozlu raflarda tutan, siyaset mühendisliği ile bugün getirip dava açan kişiyi görevden alacaksın, görevini neden zamanında yapmadın diye. Ben yapılan uygulamanın doğru olmadığını, bir siyaset mühendisliği yapmak istediklerini, ama bunun demokrasiye, milli iradeye karşı bir hareket olduğunu düşünüyorum. Sağduyusu olan herkes de böyle düşünüyor. Eminim AK Parti içinde de böyle düşünen çok sayıda milletvekili var.

BUNLAR HERHALDE 21. YÜZYILIN ROBOTU: Anayasaya göre her milletvekili vicdani kanaatine göre el kaldırıp indirsin diye bu konuda grup kararı alınamaz. Erdoğan çıkıp, “eller kalkıp inecek, dokunulmazlıklar kalkacak” diyor. Bu anayasayı tanımıyorum demek. Başka ne demek: Zaten AK Partili milletvekilleri milletin vekili değil, benim vekillerim, benim talimatımı yerine getirirler. MHP de bana bağlı zaten. Hangi talimatı verirsem MHP ile AK Parti milletvekilleri ellerini kaldırıp indirecekler. Neden? Bunlarda akıl yürütme kapasitesi yok demektir bu. Milletvekillerine aklıyla, vicdanıyla düşünmek, hukuka göre düşünmek yok bunlarda. Benim talimatımı dinlerler, bunlar herhalde 21. yüzyılın robotu diye düşüneceğiz. Parlamentoya hakarettir bu. Yapılanı vatandaş görüyor. Gidici olduklarını görüyorlar.

BUNLARIN YÖNETİMİNDE GEÇEN HER GÜNÜN TOPLUMA MALİYETİ ARTACAKTIR: AK Parti ve MHP’de el kaldırıp indirme şeklinde bir milletvekili grubu var. Bir kişinin talimatı ile erken seçime gidilebilir. Veya Sayın Bahçeli ben desteğimi çekiyorum dediği anda erken seçime gidilir. Bizim AK Parti, MHP tabanıyla sorunumuz yok. Sorun o partileri yönetenlerde. 2023’e kadar götürebilirler mi? Bunların yönetiminde geçen her günün topluma maliyeti artacaktır. Ne kadar erken seçime gidilirse o zaman değişir. 2013 yılında kişi başına gelir 12 bin 480 dolar. 2020 yılında 8 bin 590 dolara düştü. Kişi başına 3 bin 881 dolar azaldı. Her vatandaş, özellikle kadınların sorması lazım. 3 bin 881 doları kim aldı? Her birimizden çıktı bu paralar. Sandığa giderken bu sorunun cevabının düşünülmesi lazım.

TÜRKİYE’NİN BAHARA İHTİYACI VAR: Yerel seçimlerde “Mart’ın sonu bahar olacak” demiştik. Mart’ın sonu bahar oldu. İnşallah sonbaharda seçim kararı alırlar da martın sonu gene bahar olur. Türkiye’nin bahara ihtiyacı var, gülmeye, sevinmeye kucaklaşmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin helalleşmeye ihtiyacı var. Erbakan’ın ölüm yıldönümü töreninde yaptığım konuşmada, “eski kavgaları bir tarafa bırakmak zorundayız” dedim. Eski kavgaları alıp bugün sürdürmenin hiçbir mantığı, topluma hiçbir yararı yok. Oturup helalleşelim, geleceğe bakalım. Çocuklarımıza güzel, özgür bir Türkiye bırakmak zorundayız. Her evde gülümseme, huzur, bereket olmalı. Çocuklar, anne-babalar gülmeli. En önemlisi kadınlar gülüyorsa, hayata umutla bağlanıyorsa o ülkede her şey düzelir. (DUVAR)