Kılıçdaroğlu: Erdoğan'a karşı seçimi kazanacağımdan şüphem yok

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Hükümetin bir an önce sandığı getirmesi lazım. Sonbahara kadar götüremezler bu ülkeyi. Her geçen günün maliyeti ağırlaşıyor. Esnaf gerçekten perişan vaziyette.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Haber Global Televizyonu'nun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Programın sunucusu Buket Aydın ile yerel seçimler öncesi yaptığı bir yayına atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, "Başlamadan önce güzel bir kahkaha bekliyorum sizden. Gülmeniz bize şans getiriyor, onu da ifade edeyim" dedi.

İki yıl önce yaşanan diyaloğun hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Orada sadece bir firemiz var, Bursa. O da Bursalıların suçu yok bizim suçumuz var. Orda örgütümüzle, büyükşehir belediye başkan adayımız arasında bir sorun çıktı ama alacağız Bursa'yı. Bursa'nın yanında başka yerleri de alacağız. Hiç endişem yok" diye konuştu.

'İKTİDARIN BİZE TEŞEKKÜR BORCU VAR'

CHP'li belediye başkanlarının bir "tarih yazdığı"nı savunan Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarının mazeret üretmeden önemli başarılara imza attıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, "İktidarın bize teşekkür borcu var en azından. CHP'li belediyeler olmasaydı, bu pandemi süreci vatandaşlar arasında çok daha ağır sonuçlar doğurabilirdi" ifadelerini kullandı. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun mesajlarından satır başları şöyle:  

SONBAHARA KADAR DAYANAMAZLAR: (Cumhurbaşkanlığı seçimleri ne zaman yapılır?) Normali şu, hükümetin bir an önce sandığı getirmesi lazım. Neden? Yönetemiyor artık, dağılmış bir hükümet var. Bir kişi o da nasıl yöneteceğini zaten artık bilmiyor. Bilen kişi, sorunlar karşısında çözümü halka anlatır. Bunların hiçbiri olmuyor şu anda Erdoğan'ın gündeminde sadece ben varım, 'Bay Kemal.' Bay Kemal doğrudan doğruya halkın sorunlarını dile getiriyor ve bu sorunları dinlemekten rahatsız oluyor. Hükümetin bunları yapma şansı yok gecikilen her gün topluma ağır maliyetler getiriyor.

Parlamento vesayet altında. Seçim yapılmasına iki kişi karar verebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli.  Bana göre sonbahara kadar gidemezler. Sonbahara kadar götüremezler bu ülkeyi. Her geçen günün maliyeti ağırlaşıyor. Esnaf gerçekten perişan vaziyette. 

ERDOĞAN'A KARŞI KAZANIRIM: (Erdoğan ile bir Cumhurbaşkanlığı yarışına girerseniz, kazanacağınızı düşünüyor musunuz?) En ufak bir şüphem yok. Dolayısıyla kahkahanızı atabilirsiniz.

ÖLEN HER KİŞİNİN SORUMLUSU: (Covid 19 salgını) Günlük 200'den fazla kişi hayatını kaybediyor. Kim sebep oldu buna? Kongreler yaptılar değil mi? Lebalep doldurdular salonları. Ölen her kişinin sorumlusu sarayda oturan zattır. Ne diyor, 'Sokağa çıkmayın.' Sen salonları dolduruyorsun. Kurala göre maske takmadı diye Kayseri'deki 16 yaşındaki kıza ceza yazıyorsunuz, senin kongrende binlerce, on binlerce kişi toplanıyor, miting yapıyorsunuz kimsede maske yok. Kimseye ceza kesilmiyor. Karadeniz'den başladı. Önce Karadeniz kırmızıya boyandı, Ankara'da yaptı, Ankara'da olanlar Türkiye'ye dağıldı ve Türkiye'nin her tarafı şu anda kırmızı.

BÖYLE YÖNETİLEMEZ: Sürekli olarak, "Türk insanını Londra'daki bir avuç tefeciye mahkum ettiniz" diyorum. Türkiye dünyanın faizini ödüyor. Merkez Bankası başkanları artık rutin oldu. Gelir üç gün sonra değişir, bir tane daha gelir beş gün sonra değişir, böyle Merkez Bankası mı olur? Türkiye'nin lirasına güven verecek kurum, tam bir yol geçen hanına döndü, devlet böyle yönetilmez. Hiçbir endişem yok, ister sonbahar, ister ilkbahar fark etmiyor. Sandığı getirsinler, vatandaş tercihini yapsın. Vatandaştan niye korkuyoruz? 

ÖZEL BİR ANLAŞMA YOK: ("DEVA Partisi ve Gelecek Partisi sizin ittifakta mı?" sorusu üzerine)  "Şu anda ittifak zaten yok, her bir parti bağımsız zaten. Özel bir anlaşma yok ama şunu birlikte seslendirebiliyoruz, güçlendirilmiş parlamenter sistem. Yani tek adam rejiminden, 'şahsım devleti'nden vazgeçip, güçlü bir parlamenter sisteme ihtiyacımız var. 

HDP 6,5 MİLYON OY ALDI: (HDP'ye yönelik kapatma davası) Siz hukuk devletine inanıyorsanız ve adalete inanıyorsanız, hukuk devleti ve adalet kurallarına göre tavır almak zorundasınız. Anayasa diyor ki 'Siyasi partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır.' HDP de bir parti mi? Parti. Kaç kişiden oy almış, 6,5 milyon. Şimdi siz HDP'yi terör örgütü olarak tanımladığınız andan itibaren, siyaseten 6,5 milyon vatandaşı da terörü destekler konuma getiriyorsunuz.

Diğer partiler gibi HDP'nin bir grubu ve bir Meclis Başkanvekili var. Bunlar Meclisi yönetiyorlar. Sayın Bahçeli de konuşma yapmak isterse HDP'li Meclis Başkanvekilinden izin almak zorundadır, ben de izin almak zorundayım. Siz onu terörist ilan ederseniz, 'Bahçeli Mecliste konuşmak için teröristten izin aldı' mı diyeceğiz. Bunun akılla mantıkla bir ilgisi var mı? Siyaseten partiler birbirini eleştirebilir, ben buna saygı gösteririm. Her birimizin farklı görüşlerine karşın vatandaşa gider, 'Bize oy verin.' deriz, vatandaş kimi seçerse o gelir ülkeyi yönetir. HDP ile bizim bir ilgimiz yok. Diğer partilerle ilgimiz neyse, bizim de ilgimiz öyle. AK Parti'yle, MHP'yle, İYİ Parti'yle nasıl görüşüyorsa grup başkanvekilleri, HDP ile de aynı şekilde görüşülüyor. Bazen onların görüşlerine katılırız, bazen katılmayız. Bu çerçevede düşünmek gerekir.

Savcıya talimat verildi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı alelacele bir dosya hazırladı gönderdi Anayasa Mahkemesine. Anayasa Mahkemesi, 'Burada partiyle ilgili bir şey yok, siz burada HDP milletvekilleriyle ilgili koymuşsunuz. Ben bu dosyayı size iade ediyorum.' Hemen 'Anayasa Mahkemesi kapatılsın.' olmaz. Önce bir dosyayı göreceksiniz, Anayasa Mahkemesi kararını okuyacaksınız, bu kararı eleştirebilirsiniz ama hakimi meslekten atın, mahkemeyi kapatın, bu kural, kural değildir.

SİYASET KURUMU DEMİRTAŞ'I İÇERİDE TUTAMAZ: Selahattin Demirtaş, savcılıktan iyi hal kağıdı almasına ve YSK'nin "cumhurbaşkanı adayı olabilir" demesine karşın içeride tutuluyor. Ne oldu cumhurbaşkanı adayı oldu, seçime girecek, 'Sen hapiste kalacaksın.' Ne için? Ya bu hakimler yanlış söylüyor ya bu savcı yanlış yapıyor. O zaman siyaset kurumu bunu içerde tutamaz. Türkiye'yi rezil etmeye kimsenin hakkı yoktur. Ben davalar dursun demiyorum. Bu demokrasi mi? Şimdi kalkıp da ben susarsam insani görevimi yapmamış olurum. Biz haksızlığına inandığımız bir olay olursa itiraz ederiz. Aynı şey Osman Kavala için de geçerli. Aynı şey, hapiste yatan harp okulu öğrencileri için de geçerli. Komutanlar serbest, öğrenciler içeride.

METNİN İÇERİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ: (Emekli amirallerin açıklaması) Bir bildiri hazırlamışlar. İçlerinden biri veya birileri bu bildiriyi alıyor, bazı kelimelere yeni kelimeler ilave ediyor, sonra bir internet sitesine veriyor ve gece yarısı bu internet sitesi bunu yayınlıyor. Buradan o komutanlara sesleniyorum; sizin bildirinizi, -sabah yayınlanır öyle karar almışlar- içeriğini değiştirip, bazı kelimeler ilave edip, gece yarısı o internet sitesine veren kişi sağlıklı bir ruh haline sahip olan kişi değildir. O bir yerlerden talimat alarak orada bu işi yapmıştır. O kişiyi bulsunlar.

Öyle çirkin şeyler oldu ki. Emekli amiral bu kişiler, emekliler dünyanın neresinde darbe yapar? Silahı yok, bağlı hiçbir askeri birlik yok, bırakın mahalledeki bekçi de kendisine bağlı değil. Mahallenin karakolundaki polis de kendisine bağlı değil. Bu adam nasıl darbe yapacak? Aldılar, 'emekli amiral' değil 'amiral' lafını kullandılar. Bir de denizci bunlar. Karadeniz'den gelip Ankara'da darbe yapacaklar, gemileri, silahları, hiçbir şeyleri yok. Hepsi emekli ve evlerinde oturuyorlar. Gündemi değiştiriyorlar, değiştirmek istiyorlar. 

YARGITAY TALİMATLA AÇIKLAMA YAPIYOR: Bu dosya, yarın Yargıtayın önüne gidince ne olacak? Bir hakim ihsas-ı reyde bulunursa, dava öncesinde avukatı, suçlanan kişiyi dinlemeden, 'Sen suçlusun.' derse o hakim, hakim değildir. Bitmiştir o. Yargıtay, Yargıtay değildir o açıklamayı yapan.

İLK İŞLERDEN BİRİ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ: (İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi) İstanbul sözleşmesi hangi aile yapısına zarar veriyor? Her aile saygındır. Aile içinde şiddet olmasın, kadının korunması lazım diyoruz. 

İktidara gelmemiz durumunda ilk bir hafta içinde atacağımız adımlardan biri de İstanbul Sözleşmesi ile ilgili. 

LGBT NİYE AİLE YAPSINI BOZSUN?: (LGBT, Türk aile yapısını bozuyor mu?" sorusuna karşılık) Hayır, ilgisi yok. Niye aile yapısını bozsun? Herkesin yaşam tarzına saygı göstermek zorundasınız. Ben insanların yaşam tarzlarını siyasete konu etmem. Siyaset ayrı bir şeydir, o bir sorunla karşılıyorsa onun sorununu çözmektir. Herkesin inancına, özgürlüğüne, kimliğine saygı duymak zorundayız. (AA)