‘Karanlık’ bir Cem Yılmaz filmi: Do Not Disturb

“Do Not Disturb”, bazı psikolojik gerilim sahneleriyle klasik Cem Yılmaz filmlerinden ayrılıyor. Kara komedi gibi başlayan film, drama ve psikolojik gerilimle devam ediyor.

Google Haberlere Abone ol

Cem Yılmaz imzalı “Do Not Disturb: Ayzek ile Bir Gece”, dün Netflix’te yayınlandı. “Do Not Disturb”, 2019 yapımı “Karakomik Filmler 2”de izleyici karşısına çıkan, yıllarca vapurlarda garsonluk yapan ancak pandemi nedeniyle işsiz kalan Ayzek karakterinin Komodor Palas’ta bir gece vardiyasında beklenmedik olayların ortasında kalmasını anlatıyor.

Gerçek adı Metin olan karakterimiz, Ayzek ismini “Aşk Gemisi” dizisindeki Isaac Washington’dan esinlenerek kullanıyor. Odasında da bol bol Washington’ın posterlerini görüyoruz. Ayzek, işsiz kalmasının ardından -pandemide birçok sosyal medya kullanıcısının başına geldiği gibi- çareyi kişisel gelişimde arıyor. Peri Sözleri adlı sosyal medya hesabını takip eden Ayzek, aşağılık kompleksini yenmek için sürekli, “Kendinizi kabul edin, olumlanın, toksik ilişkileri hayatınızdan çıkarın, kendinizi merkeze koyun, alkali beslenin” gibi tavsiyeleriyle hayatına devam etmeye çalışıyor.

Film, Ayzek’i iki yılın ardından annesinin kendisini evlendirmek istediği Suhal’in çamaşırcı olarak çalıştığı otelde gece vardiyasında bir iş bulmasıyla başlıyor. Böylece aynı otelde çamaşırcı olan Suhal, edebiyat profesörü Bahtiyar, hapishaneden pandemi nedeniyle çıkan Davut’la olan gecesi başlıyor.

Suhal, bir ayağı topal olduğu için Ayzek’e uygun görülmüş annesi tarafından. Resim çizen, yetenek sınavlarına hazırlanan Suhal de Ayzek gibi birbirlerine uygun olmadığının farkında. Maddi durumu iyi olan profesör Bahtiyar, sosyal medyada ‘binlerce takipçisi olmasına’ ve son model telefonu olmasına rağmen hayattan sıkılmış, ölmek istiyor. Ayzek’e kendisini öldürmesi için para ve telefonunu teklif edecek kadar ölmek istiyor hem de. Sürekli ressamlardan, yazarlardan alıntı yapan Bahtiyar, karşısındakileri alt sınıf olarak gördüğünü de söylemekten çekinmiyor. Davut ise pandemi nedeniyle hapishaneden çıkarılmış ve her fırsatta ‘ölümüne sevmeyi’ savunuyor. Bol bol rüşvet vererek Ayzek’i yanına çekeceğini düşünen Davut’un görmediği nokta ise, Ayzek’in aldığı her parası ‘bahşiş kutusu’na atması...

Otel dışında bir misafirimiz daha var filmde. Eczacı Saniye, nöbetçi eczanesine ilk yardım kiti almaya gelen Ayzek’le kepenklerin ardında tanışıyor. 3 ay sonra taşınacağını söyleyen Saniye, kepenklerine dayanan bağımlıları da umursamıyor, alışmış. Şarkı dinleyip, eşlik ediyor sadece.

Ayzek’in, oteldeki karakterlerle kurduğu ilişkilerde hissettiğimiz, bazen tamamen iyi niyetli bazense içindeki kötülüğe kulak veren bir kişiliği var. Bunu da ‘Peri Sözleri’yle engellemeye çalışıyor daha çok. Aynasında kendisine ‘kendisini kabul ettiğini ve onayladığını’ söylüyor. Çevresindekilere de ‘şifa bulmaları’ için sürekli öneriyor ‘Peri Sözleri’ni...

Koyu yeşil renkli ve karanlık odasında kişilik bunalımları yaşadığını gördüğümüz Ayzek, bir de ilaç kullanıyor. Her şeyi boşverebilmek için aldığı ‘BiCoverdim’ ilacı da bitince işler yine biraz sarpa sarıyor. Eczacı Saniye’den yardım istiyor haliyle ama bir şartla...

Filmde yer alan karakterlerin hepsi hayatta hepimizin karşısına çıkabilecek ‘perişanlıkta’. Özellikle Cem Yılmaz’ın Netflix’te yayınlanan son işi “Erşan Kuneri”deki gibi karikatür karakterler değil. Neredeyse hepsi de ‘kusurlu’ insanlar. Karakter çözümlemeleriyse iyi yapılmış. Özellikle çamaşırhanede geçen diyalog sahnesi oldukça başarılı.

Oyunculuklara gelirsek... Hayattan bıkmış profesör Bahtiyar rolündeki Celal Kadri Kınoğlu, alkolik eczacı Saniye’yi canlandıran Özge Özberk, Suhal’e hayat veren Ahsen Eroğlu, her koşulda ‘ölümüne sevmeyi’ savunan Davut rolündeki Bülent Şakrak, kişisel gelişimci sosyal medya fenomeni Peri Sönmez’e hayat veren Nilperi Şahinkaya; tüm oyuncular karakterleri abartıya kaçmadan canlandırmış. Kınoğlu ve Özberk’in çok iyi performanslar çıkardığını da ayrıca eklemek gerek.

“Do Not Disturb”, bana kalırsa bazı psikolojik gerilim sahneleriyle klasik Cem Yılmaz filmlerinden ayrılıyor. Kara komedi gibi başlayan film, drama ve psikolojik gerilimle devam ediyor. Ancak süresini bir şekilde doldursa da daha ‘hızlı’ bir film olabilirdi. Filmin ilk yarısı akıp izleyiciyi kendine çekerken, ikinci yarısıysa biraz daha ritm sorunları yaşıyor. Spoiler vermemek adına çok da bahsedemeyeceğimiz finali ise yarım kalmış hissiyatı veriyor.

Cem Yılmaz, hem entelektüel ve tükenmişlik sendromu yaşayan kesimle hem takipçi sayısını ölmemek için büyük bir sebep sayan, sevilmeye ihtiyaç duyan kesimle fazlaca geçiyor dalgasını. Son yıllarda özellikle karşımıza çıkan kişisel gelişim ve beslenme trendleri ile yaşam koçlarına da değinen Yılmaz, genel olarak toplumsal bir eleştiri yapıyor.

Komedi filmi izleyeceğiz ümidiyle açılırsa bir nebze pişman olunabilecek bir film “Do Not Disturb”. Herkesin sevebileceği bir Cem Yılmaz filmi olmayacak. Nasıl diyelim, kiminin kinoa salatası ve matcha çayı, kimininse nohut pilavı...