İzmirli kadınlar: Ülkede demokrasi, bölgede barış istiyoruz

İzmir'de yürüyen kadınlar, "Bizim sizin kârınıza feda edeceğimiz ne bir çocuğumuz ne de bir canımız var. Suriye topraklarından çıkılmalı, bölgeye emperyalist müdahalelere son verilmelidir" mesajı verdi. Kadınlar, "Salıverilen kadın katilleri, hakkında soruşturma bile açılmayan çocuk istismarcıları, adeta pohpohlanan taciz, tecavüz failleri, indirim üstüne indirim alarak cezaları kuşa çevrilen kadın düşmanlarıyla şiddet, taciz ve istismar adeta teşvik ediliyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - İzmir Kadın Platformu’nun çağrısı ile bir araya gelen yüzlerce kadın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamaları kapsamında, Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde yürüyüş gerçekleştirdi. Alsancak ÖSYM önünde toplanan kadınlar, buradan ellerinde pankart ve dövizlerle, düdük çalarak, alkış yaparak, slogan atarak Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne kadar yürüdü.

“Krize, şiddete, savaşa, sömürüye karşı eşit ve özgür bir yaşam için mücadeleyi büyüyoruz” pankartı açan kadınlar sık sık, "Yaşasın iş, ekmek, özgürlük mücadelemiz" Yaşasın kadın dayanışması" , "Kadın, yaşam, özgürlük" sloganlarını haykırdı. Kadınların yürüyüşüne çevredeki esnaf ve apartman sakinleri de alkışlarla destek verdi. Basın açıklamasını İzmir Kadın Platformu adına Didar Gül, Nagihan Sümen ve Eren Saran okudu. "Tek adam iktidarının ekonomide, siyasette, eğitimde, sağlıkta toplumsal yaşamın her alanında sürdürdüğü kadın politikası kadınların evde, işte, okulda, fabrikada, sokakta her alandaki eşitsizliğini giderek derinleştiriyor, kadına yönelik şiddeti daha da artırıyor" denilen açıklamada öne çıkan bazı başlıklar şöyle:

KATİLLER DEVLET VE YARGI ELİYLE KORUNUYOR: Her gün yeni bir adaletsiz yargı kararına uyanıyoruz. Nadira Kadirova, Yelda, Rabia Naz, cinayetlerinde olduğu gibi katiller erkek devlet ve yargı eliyle korunuyor. Salıverilen kadın katilleri, hakkında soruşturma bile açılmayan çocuk istismarcıları, adeta pohpohlanan taciz, tecavüz failleri, indirim üstüne indirim alarak cezaları kuşa çevrilen kadın düşmanlarıyla şiddet, taciz ve istismar adeta teşvik ediliyor. Binlerce trans, biseksüel, lezbiyen cinsel yönelimleri nedeniyle yok sayılıyor, katlediliyor, katilleri aklanıyor. Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz kalmadı. Emeğimizi sömüren, şiddeti körükleyen yasa ve uygulamalarınızı kabul etmiyoruz. Sözde eşitlik değil gerçek eşitlik istiyoruz. Her gün sokaklarda, adliye önlerinde, sosyal medyada, kadın ve lgbti+ derneklerinde, hukuk kurumlarında gerçek adalet için dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz. Şule Çet, Alara Karademir, Helin Palandöken davalarında olduğu gibi adaleti siz sağlamayacaksanız, kadın dayanışması sağlayacak. Bugün buraya bu dayanışmayı daha da büyütmeye geldik. Ve tekrar soruyoruz. Gülistan Doku nerede? Rabia Naz, Nadira ve Yelda’nın cinayet davasında neyi örtbas etmek istiyorsunuz, kimi koruyorsunuz?

.

YOKSUL HALKLAR BİRBİRİNE KIRDIRILIYOR: İçeride ve dışarıda savaş politikasındaki ısrar en çok kadınlara zarar veriyor. Irak’ta Suriye’de Libya’da girişilen her operasyon bir yandan binlerce dolara yani daha çok yoksulluğa mal olurken, diğer yandan binlerce insan yerinden yurdundan ediliyor, en çok da kadınlar ve çocuklar mülteci olmaya itiliyor. En son İdlib’de gerçekleşen saldırıda olduğu gibi yoksul ailelerin ocağına ateş düşüyor. Ölen askerlerin ardından annelerinden “vatan sağolsun” demesi bekleniyor. Suriye politikasında sıkışan AKP iktidarı, mültecileri Avrupa ülkelerine karşı koz olarak sınırlara sürüyor. Bu karda kışta, kadın çoluk çocuk demeden insani tüm koşullardan uzak bir şekilde sınırda beklemelerine, umutlarının, hayatlarının tükenmesine, insan kaçakçılarının elinde ölüme gitmelerine göz yumuluyor. Emperyalist çıkarlar uğruna girişilen savaş, asıl sebebi göçmenlermiş gibi gösterilerek yoksul halklar birbirine kırdırılıyor. Sınırlara gitmeyen binlerce göçmen kadın, yaşadıkları korku bir yana, daha çok sömürü, baskı ve tacize maruz kalıyor, kimlik problemi, geri gönderme kararları yüzünden yaşadıklarına ses dahi çıkaramıyor. Silah tekellerinin çıkarını “milli çıkar” diye önümüze serenler bilsinler ki; Bizim sizin kârınıza feda edeceğimiz ne bir çocuğumuz ne de bir canımız var. Ülkede demokrasi, bölgede barış istiyoruz. Suriye topraklarından çıkılmalı, bölgeye emperyalist müdahalelere son verilmelidir.

BU KARANLIK ANCAK KADIN DAYANIŞMASIYLA AYDINLANIR: Her gün televizyonlardan, gazetelerden, sosyal medyadan, ders kitaplarından, okul sınıflarından kadınların “insanlığını” sorgulayan karanlık fikirler; adına din adamı, akademisyen, gazeteci, dernek yöneticisi, devlet adamı denen gericilik odakları tarafından boca ediliyor üzerimize! Kadınları erkeklerle eşit görmeyen, kadınları eşit haklara sahip yurttaşlar değil, adeta erkeğin köleleri haline getirmek isteyen, kadınların mücadeleyle kazanılmış haklarını bu karanlık zihniyetleriyle yok etmeye çalışanlar günden güne daha güçlü çıkarıyorlar seslerini. Çünkü bu cüreti onlara devletin tüm olanaklarını ve kurumlarını kullanan iktidar veriyor! Biz biliyoruz ki bu karanlık ancak bin bir derdin ortasında bir başına kalmak istemeyen, birlikte olursak güçlü olacağını bilen kadınların dayanışmasıyla aydınlanır. Bunun için buradayız.