‘Abla, erkekler abazan’

Tarabya’dan başladım yürümeye. Denizin görünmediği yerlerde otobüse de atladığım oldu. Bebek’de bir ihtimal dedim. Olmayınca mutlaka Emirgan’da. Velhasıl kıyıda yüzen, güneşlenen tek kadına denk gelmedim. Erkek gruplar ise Arnavutköy, Bebek, Emirgan hattı üzerinde yaşam gösteriyorlardı. Ortak davranışlar gösteren, gruplar halinde kıyılarda görülen, bazı çimlerin, bazı betonun üstünde güneşlenen erkeklere “Niye kadın yok sizce?” diye sordum.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - “Geceleri de sokakları da meydanları da istiyoruz! İlaveten bu sıcakta bütün erkeklere ve erkek çocuklara serbest olan kıyıları da istiyoruz. Yarın saat 18:00’de Yeniköy- Avusturya Konsolosluğu önünde denize giriyoruz. Şimdi iki kişiyiz. Var mısınız kadınlar?”

Mimar Mücella Yapıcı bundan bir iki hafta önce böyle yazmıştı. Yeniköy’den değil belki ama Tarabya’dan başladım yürümeye.* Denizin görünmediği yerlerde otobüse de atladığım oldu. Bebek’de bir ihtimal dedim. Olmayınca mutlaka Emirgan’da. Velhasıl kıyıda yüzen, güneşlenen tek kadına denk gelmedim. Erkekler ise gruplar halinde Arnavutköy, Bebek, Emirgan hattı üzerinde yaşam gösteriyorlardı.

.

Gözlerin aşina olduğu, ödül alamayacak kadar çok çekilmiş kare ise hikayenin aynı yerde olduğunu anlatır gibi sıkça karşıma çıktı: Beyefendi şortuyla denizde, eşi kıyıda bankta. Şanslıysa bir ağacın gölgesine sığınabilmiş. Muhtemelen saatlerdir kocasını bekliyor.

Ortak davranışlar gösteren, öbek öbek dağılmış vaziyette bazı çimlerin, bazı betonun üstünde güneşlenen, suda oynayan erkeklere “Niye kadın yok sizce?” diye sorduğumda bir kısmı soruyu soran bana anlaşılamayan bir cisimmiş gibi baktı. Baktı, baktı…

NESLİ TÜKENEN AMA VAR OLMAYA ÇALIŞAN CANLI

“Burada olmaz yani baksana etrafına” diyenler oldu. Etraf derken hemcinsleri yani. Numunelik de olsa “Yooo var, az önce vardı”, “Siz/ sen gelmeden biraz önce vardı” diyenler de oldu. “Değişik” bir şeyden bahseder gibiydi bu gruptakiler. Nesli tükenen ama var olmaya çalışan bir canlı türü gibi.

Konuştuğum erkeklerin yarısı “Suriyeliler yüzünden” dedi. Misal biri “Suriyeliler dadandı buraya. İç çamaşırlarıyla yüzüyorlar. Uyarıyoruz” dedi. Diğeri: “Gençliğimizde her yerde bayanlar giriyordu. Kendini bilmez kişiler geldi. Mesela Suriyeliler…”

İşin açıkçası en azından bu haber için Suriyeli nefretiyle karşılaşacağımı düşünmüyordum. Vaktiyle çoğunluğun medeniyet dışı kabul ettiği “Doğulular”ın yerine “Suriyeliler” gelmişti. İlki de iyi değildi, bu da.

Arnavutköy’de Turan Ayaksız, “1 saat önce bir kadın vardı” diyor. Sonra “Burası tehlikeli bir yer. Tehlikeli olduğu için kadınlar giremiyor olabilir” diyor. Tehlike akıntı olması. Hatta Arnavutköy, Akıntıburnu’ndayız. Bunu da hatırlatıyor. Ayaksız, bir diğer nedenin kıyıda tek tük merdiven olmasına bağlıyor: “Atlasa çıkamaz ki… Betondan nasıl tırmansın.”

‘ABLA, AMACIN NE?’

Otobüs durağı tepesini tramplen niyetine kullanan, gördüklerim arasında en çok eğlenen gençler ise “Abla amacın ne? Erkekler abazan. Nasıl girsinler?” diyor. Abazanı yanlış telaffuz ediyor. Buraya doğrusunu alıyorum. En samimi yanıtı veren bu gençler.

Sahilde yürüyen iki kadınla konuşuyoruz. Münevver Çalış, “Yol çok yakın. Birinci bu. Diğer sebep insanlar. Bir kaç tane giren cesur kadın var” diyor. “Cesaret.” Oysa denize girmek için cesarete ne gerek var? Söz konusu kadın olunca… Bunu konuşuyoruz.

.

Tülay Ceviz, “Hep burada yürürken kafamdaki soru: Niye buradan denize atlayamıyoruz? Mahalle baskısından. Şuradan gidin yüzlerce adam görürsünüz. Amerika’da işe giderken denize girip çıkılıyor. Birkaç kadın girse kadınlar cesaretlenir. Hatta hep oradan girilir” diyor. Benzer bir şeyin bir kaç hafta önce yapıldığını anlatıyorum. “Bilseydik katılırdık” diyorlar.

‘VÜCUTLARINA GÜVENMİYORLAR’

Bir başka erkek grup masa kurmuş. Soru; bir matematik veyahut bir fizik sorusu muamelesi görüyor. Kendi aralarında konuşmaya başlıyorlar. Biri “Utanıyor olabilirler” diyor. Öbürü “Kişisel egolarla alakalı. Vücutlarına güvenmiyorlar” diyor. Bir kişi daha bu görüşe katıldığını söylüyor. Bir diğeri “Suriyeliler her yerde” diyor. Beriki “Sanki Suriyeliler yokken giriyorlar mıydı?” diyor. “İstanbul’da yaşayıp İstanbul’un nimetini kullanmamak saçma geliyor” diyor diğeri. “Şu an cafe'lerde yüzlerce kadın var. Boğazın pis olduğunu düşünüyor olabilirler” diyor öbürü. Masanın başında oturan karşı çıkıyor: “Abi öyle de değil. Aralarında yüzmek isteyen illaki vardır. Çekiniyor olabilirler.”

Tekstilden, elektro elektronik mühendisliğine kadar farklı meslekteler. İzin alarak fotolarını arkadan çekiyorum. Sohbet arasında, “Denize girin. Burada girebilirsiniz” diyorlar.

Haberi yapacağım gün yanıma mayo, bikini almamıştım. Su varken giyinik durmak… Hayat bu değil.

*Benzer sivil itaatsiz eylemlerin gerekçelerine yer veren haberler devam edecek.

Etiketler Boğaz bebek emirgan