Kadın işçi raporu: Çocuklarımıza tahammülümüz azaldı, kişisel bakım yapamıyoruz!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde, EMEP kadın işçilerle buluşmasının ardından hazırladığı raporu kamuoyuyla paylaştı. Rapora göre kadın işçilerin mesai saatleri artarken, primlerinde değişiklik yapılmıyor. İş yerlerinde yoğun bir tempoyla çalıştıklarını belirten kadınlar 'çocuklarına ve sosyal hayatına vakit ayıramıyor, kişisel bakımlarını erteliyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Emek Partisi (EMEP) 8 Mart öncesinde kadın işçi buluşmaları gerçekleştirdi. Yüzlerce kadınla görüşülen buluşmaların sonuçlarını rapor olarak açıklayan EMEP’in açıklamasında “Kadın işçi buluşmalarının yalnızca ağır yaşam ve çalışma koşullarına ilişkin tabloyu ortaya koymakla kalmayacağını, krize karşı mücadelenin de dayanaklarından biri olacağını düşünüyoruz.” denildi.

Rapora göre kadın işçiler zaman zaman 24 saate yakın çalışmak zorunda kalıyor. Mesai saatlerinin arttığını ancak primlerinde değişiklik yapılmadığını belirten kadınlar, "aşırı yorgunluktan dolayı çocuklarımıza tahammülümüz azaldı. Kişisel bakımlarımızı sürekli ertelemek zorunda kalıyoruz. Misafir çağıramıyoruz, sosyal hayat için harcamalar yapamıyoruz" diyor.

'Ekonomik kriz var mı?' sorusuna kadın işçilerin çoğunluğunu “yaşamlarından örnekler vererek” cevap verdi. Aydın’da şu an grev yapan olan gıda işçilerinin kriz anlatımları da raporda şöyle yer aldı; "Krizin nedenine gelince, valla anlayamıyoruz. Neden insanların bu kadar zor durumda olmaları umurlarında değil anlayamıyoruz. Kriz neden patronlara, vekillere, zenginlere değil anlamıyoruz. Kriz sadece yoksullar için var bu ülkede. Kriz fakire var zengine yok.”

Kadınlar 'kriz' sorusuna şu yanıtları verdi;

  • Hükümetten kaynaklı. Hayvancılık yok edildi. Tarım yok edildi. Bütün fabrikalar kapatıldı. Özelleştirildi. Bunların krize sebep olduğunu düşünüyorum. (İstanbul, İkitelli)
  • Kriz deyince ekonomi geliyor aklıma, dış borçlar krizlere sebep oluyor. Yapılmaması gereken ithalat ve ihracatlar yapılınca kriz kaçınılmaz oluyor. Gelir ve giderler tutmadı. (İstanbul, Küçükçekmece)
  • Dolar yükselince her şey yükseldi. İçeride olan fabrikaları kapatıp dışarıya bağlandık bu yüzden de dolar yükseldiğinde kriz oldu ülkede. (Kocaeli, tekstil işçisi, 19 yaşında)
  • Ekonomik kriz deyince aklıma soğan fiyatları geliyor. Tanzim satış noktalarındaki kuyruklar geliyor. Krizin sebebini AKP olarak görüyorum. Eskiden çiftçiye değer verilirdi artık verilmiyor. Kesinlikle mevcut iktidar sebep oldu. (Kocaeli)

24 SAAT SÜREN MESAİLER ...

Yine rapora iş yerlerinde çalışan kadılar primden kesmelerle karşı karşıya. Görüşülen birçok kadın “Prim kesilir korkusuyla daha çok çalışıyoruz” cümlesini kuruyor. Kocaeli’deki bir tekstil firmasında çalışan kadınlar da bazen mesai saatlerinin 24 saati bulduğunu belirtirken, bir plastik firmasındaki kadınlar önceden iki kişinin bir makinede çalıştığını şimdiyse bir kişinin iki makineye baktığını belirtiyor.

Rapora göre performans kriterleri, müşteri memnuniyet anketleri, ‘gizli müşteri’ denetimleri, tutanak tutma, kamerayla izleme gibi yöntemler kullanılıyor. Özellikle de kadınlar iş yerlerinde mobbing, taciz ve ayrımcılığa maruz bırakılıyor. Raporda yer alan örneklerden biri de Kocaeli’den. Biri omuriliğine çok yakın olmak üzere sağ kolunda üç tane fıtık olan ve şiddetli baş ağrıları çeken 24 yaşındaki bir kadın çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “Raporlu olduğum dönemde fabrika müdürü aradı, neden işe gelmediğimi sordu. Normalde kesinlikle aramazlar ama son zamanlarda üzerimizde baskı arttığı için bizi kontrol etmek amacıyla arıyorlar. Yoğun bir tempoyla çalışıyoruz, günde 2000 piston üretmemiz isteniyor. Üzerimizde kameralar var ve bu strese neden oluyor.”

Rapora göre hemen hemen her işkolundan tutanak kaygısı öne çıkıyor. Depo işçisi bir kadın yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Sekiz saat çalışmamıza rağmen çalışma tempomuz on iki saate denk geliyor. Bu yoğun tempoyu kabul etmek zorunda kalıyoruz. Çünkü tutanaklarla bizi korkutuyorlar. Her tutanak primlerimizden kesilen ücret anlamına geliyor. Bu nedenle de çoğumuz ses çıkaramıyoruz. Bizim depoda tutanak yediği için işten atılan işçiler de oldu. ‘Sebilden su içtin’ denilip tutanak tutulan arkadaşlarımız var. Su içmek insani bir ihtiyaç olmasına rağmen ‘çalışırken su içip kaytarıyorsun’ diye tutanak tutuluyor. Çalışanlar işten çıkmaya zorlanıyor ve bu şekilde kendileri çıkartmamış da biz çıkmışız şeklinde ifade ediliyor. Kriz süreçlerinde daha az insanla daha fazla iş yapmak ve de işlerin yoğun olmamasından kaynaklı daha az işçi barındırmak kaygısıyla bu uygulamalar yapılıyor”

KAYIT DIŞINA ASGARİ ÜCRET VERİLMİYOR!

Raporda kayıtdışı çalıştırılan birçok kadının asgari ücretin altına çalıştığı gözlemleniyor. İstanbul’dan bir tekstil işçisi şöyle anlatıyor: “Sosyal hakları daha iyi olan bir işyeri bulup çalışmak istiyorum ama yapamam. Tanıdıklarıma sordum ya maaşları düzgün ödenmiyor ya da işten çıkarmalar başlamış.”  Küçükçekmece’den bir tekstil işçisi anlatıyor: “Patron kafasına göre belirlediği bir miktarı herkesten geri alıyor... Gürcistanlı bir kadın işçi arkadaşım kendisine 1700 lira verilmesine tepki gösterdiği için müdür tarafından küfre maruz kaldı.”

Rapor şu ifadelerle son buluyor: “Kadınları giderek daha fazla oranda güvencesiz ve niteliksiz işlere mahkûm eden, bakım yüklerini arttıran, şiddeti derinleştiren, kadınları çaresizleştiren sömürü koşullarının kriz sürecindeki görünümlerine dair veriler sunan bu somut tablo, kadınlara reva görülen koşullara karşı, bu sömürüyü sınırlayacak ve nihai olarak da engelleyecek mücadelenin güncel taleplerinin ne olabileceğine de ışık tutuyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için binlerce kadını bir araya getiren sebepler; yoksulluk, işsizlik, kriz, eşitsizlik ve şiddet. Bunlar yeryüzünden silinene kadar mücadele etmek zorundayız. Çilesini emekçi kadınlara yaşattıkları bu krizi sermayenin krizine çevirmek zorundayız!”

Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.