'İstedikleri kadar duvar örsünler feminizm evlerin içine girecekti'

Feminizm, 'patriyarkanın son kalesi' aile içine ne kadar girebildi? Feminist yazar Gülfer Akkaya, “İdeoloji olarak fark etmeksizin, sağ, sol erkekler feminizmi aile içine sokmamak için gard aldılar ama istedikleri kadar duvar örsünler feminizm evlerin içine zaten girecekti” diyor. Sosyolog Feyza Akınerdem ise “Kâh popüler kültür kâh feminist politika her ikisinden de kadınların çok şey öğrendiklerine, evin içini dönüştürmeye çalıştıklarına kendi araştırmalarımdan şahidim” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye’de ve dünyada dalga dalga yayılan kadın hareketi patriyarkanın son kalesi olan aile içine ne kadar girebildi? Statükoyu bozmaya çağıran bunca ses arasında; yoksul semtlerdeki kadınlar, feminizm ya da kadın mücadelesinin tesirinden ne kadar faydalanabiliyorlar?

‘AİLE DEĞİLİZ, KADINIZ ÇOK GÜÇLÜ BİR SLOGAN’

İletişim Yayınları’ndan çıkan 'Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Feminizm' kitabındaki başlıklardan biri sosyolog Feyza Akınerdem’in yazmış olduğu 'Aile İçinde Feminizm: 2000’ler Televizyonunun Kadın ve Aile Formatları.'

Dışarıda fırtınalar eserken ev ya da aile içine feminizm ne kadar tesir edebiliyor? Belki de bundan önce aile kavramına bakmak gerekiyor. Akınerdem; iyi aile, kötü aile ya da aile kavramına nerden yaklaşıyor? Yanıtı şöyle: 

“Hem bir feminist olarak hem sosyolog olarak ne aileyi reddedebilirim ne de iyi ve kötü aile diye bir yargıda bulunabilirim. Çünkü o benim işim değil. O toplumun işi. İyi aile nedir? Kötü aile nedir? Ben nasıl işlediğine bakabilirim. Feminizmin ‘Aile değiliz, kadınız’ çok güçlü bir slogan ama bir taraftan kadın ve aile diye birbirinin karşıtı iki şey var. Yani ya aile olursun ya da güçlü bir birey olursun. Böyle bir karşıtlık üzerinden düşünmeye dair çekincelerim var. Kadınların aile yapıları içerisinde nasıl kendilerini güçlendirmeye çalıştıklarını, nasıl karşı çıkışlar ortaya koyduklarını, kadın ve erkekliğin yavaş yavaş dönüşme ihtimallerinin de olduğunun yadsınamaz olduğunu düşünüyorum. Aile kavramı sosyolojik olarak güçlü de bir yapı. Kâh popüler kültür olsun kâh feminist politika olsun her ikisinden de kadınların çok şey öğrendiklerine, evin içini dönüştürmeye çalıştıklarına kendi araştırmalarım üzerinden şahit olduğumu söyleyebilirim.”

‘BAZEN FEMİNİST DİSKUR BAZEN POPÜLER KÜLTÜR…'

“Kadınlık bilgisinden” bahsediyor Akınerdem ve bunu şöyle açıklıyor:

“Feminizmin aileye girmesinden çok o kadınlık bilgilerinin çeşitliliğinin girmesi çok önemli. Her kadın kendi içinde kendi durumunun eşitsizliğinin kendisi için yarattığı sonuçların farkında ve onlarla mücadele ediyor. Her toplumsal sınıfta bu böyle. Kadınlar artık hayır diyorlar, itiraz ediyorlar. Bunu bazen feminist bir diskurun etkisiyle yapıyorlar bazen de popüler kültürün etkisiyle. Popüler kültür içerisinde de artık kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin çok fazla gündem olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bütün bunlar kadınlara kendi durumlarını değerlendirme, itirazda bulunma aracı muhakkak veriyor. Kadınların sonsuz imkânlar ve sonsuz imkânsızlıklar içinde nasıl manevralar yaptıklarını görmesi bence önemli.”

‘ERKEKLER FEMİNİZMİ AİLE İÇİNE SOKMAMAK İÇİN GARD ALDILAR’

Feminist yazar Gülfer Akkaya, soruyu “Feminizmin sözü topluma ulaştı mı?” şeklinde anladığını ifade ederek yanıtlıyor:

“Sorunun çapı noktasında buna LGBT-İ aileleri katmıyorum. İdeoloji olarak fark etmeksizin, sağ, sol erkekler feminizmi aile içine sokmamak için gard aldılar. Feminizmin ne kadar kötü, yıkıcı olduğunu; aileye, topluma, geleneklere karşı olduğunu söylediler. ’Canım zaten kökü dışarıda, buralarda tutmaz’ denildi. Batı’nın mutsuz, çirkin, erkekler tarafından sevilmeyen kadınlarının uydurması olduğu söylendi. Çünkü ‘efendi’ oldukları yer sarsılacaktı. Kadınların bedenini, emeğini sömürdükleri, her türlü tahakkümü kurdukları yer sarsılacaktı. Sorunuzu siyasi partiler olarak da alıyorum, kurumlar olarak da alıyorum. Evin içi olarak da alıyorum. Feminizm sadece ev içlerine girmedi. Bütün partilere, bütün iktidarlara, parlamentolara girdi. Feminizm Türkiye’de çok önemli bir zeminden ortaya çıktı: Erkek şiddetinden ve kadın emeği sömürüsünden. Feminizm evlerin içine zaten girecekti. İstedikleri kadar duvar örseler de girecekti. 12 Eylül sonrasında ilk mitingin kadınların erkek şiddetine, dayağa karşı olması çok anlamlıdır bu açıdan.”

‘KADINLAR EV İÇİNDE YOKSUL ÖTESİ DURUMDALAR’

Yoksul, tercihleri dışında muhafazakâr olmaya zorlanan, üzerlerine kurulan tahakkümü normal görmeye alıştırılan kadınlar ne yaşıyor? Oralarda feminizmin ya da kadın hareketinin tesiri görülmeye başlandı mı? Akkaya şöyle yanıtlıyor:

“Örgütlenmenin bu kadar baskı altında olduğu koşullarda bile ‘varoşlar’ dediğimiz; kentlerin daha dışında, yoksul kesimin yaşadığı yerlerde bile beğeniriz ya da beğenmeyiz kadın örgütleri, dernekleri var. Batı’da böyle… Ülkenin doğusuna ise bir sürü kayyum atandı. Oralarda çok sayıda kadın örgütleri vardı. Yoksullukla muhafazakarlığın kadınları iki noktada etkileme meselesi var. İşçi sınıfını oluşturan erkeklerle, kadınlar arasında fark var. Keza evin içinde de erkekler efendi, kadınlar sömürüldüğü için kadınlar erkeklerden de yoksul. Eğitim hakkı yok, çalışmasa da olur deniyor… Kadınlar ev içinde yoksul ötesi bir durumdalar. Yoksulluk meselesi kadınları çok daha etkiliyor hem de kendisini var edebilme çaba ve olanaklarının önünü kesmiş oluyor.”

‘BAKIŞINDAN ANLIYORSUN EVDE NASIL OLDUĞUNU’

“Erkekler kadınların bu yola girdikten sonra evde köle olarak kalmaya devam edemeyeceklerini biliyor. Kadınlar canları pahasına kararlar almak zorundalar şu an Türkiye’de. Boşanmak istiyorsa, başka bir şehre üniversiteye gitmek istiyorsa, evlenmek istemiyorsa, çalışmak istiyorsa biliyor ki birileriyle çatışacak o evde…”

Çoğu kadının fark ettiği, işaret ettiği belki de mustarip olduğu konu… Görece demokrat, mürekkep yalamış erkekler evde nasıllar? Bunu da şöyle yanıtlıyor Gülfer Akkaya:

“Dışarıda çok beyefendi görünüp, içerde kadın düşmanı olan, şiddetin her türlüsünü keyifle de uygulayan bu vahşi adamları feminist bakışa sahip bir kadın dışarıda seçiyor. Kibirli duruşundan, öğreten adam tavrından, koltuğa oturmasından… Samimiyetle söylüyorum. Bakışından anlıyorsun evin içinde nasıl olduğunu. Evet, evin içindeki gibi tam dışarıda görünmüyorlar ama dışarıda kendilerini çok gizleyebildikleri konusunda da ben o kadar emin değilim. Bu klişenin aşılması gerekiyor.”