İstanbul'da Doğu Türkistan toplantısı: 'Çin 20 milyon internet savaşçısını piyasaya sürecek'

Doğu Türkistan'a ilişkin basın açıklamasında Dr. Şevket Nasır, "Tüm dünya dev bir propaganda ordusu ile karşı karşıya. Çin 20 milyon internet savaşçısını piyasaya sürecek" iddiasında bulundu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatları Birliği ve Uluslararası Mülteci Hakları İzleme Derneği, Doğu Türkistan'da yaşananlara ilişkin İstanbul'da basın toplantısı düzenledi.

Moderatörlüğünü Uluslararası Mülteci Hakları İzleme Derneği Genel Başkanı avukat Abdullah Resul Demir'in yaptığı toplantıya, Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği Genel Sekreteri Nureddin İzbasar, Mülteci Dernekleri Federasyonu Başkanı avukat Uğur Yıldırım, 15 Kasım Kıbrıs Üniversitesi öğretim Uygur Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Şevket Nasır ve Doğu Türkistan Alimler Birliği Başkanı konuşmacı olarak katıldı.

'ÇİN 400 MİLYAR DOLAR KAYNAK KULLANDI'

15 Kasım Kıbrıs Üniversitesi öğretim Uygur Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Şevket Nasır, tüm dünya dev bir propaganda ordusu ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Nasır şöyle konuştu: "Çin soykırım suçunu örtbas etmek için 20 milyon internet savaşçısını, medya savaşçısını piyasaya sürecek. Bu ideolojik propaganda devletin eli ve kitle iletişim araçları ile dünyaya yayılıyor. Çin'in yurt dışı yayınları bir birim oldu. Çin, sadece ideolojik propaganda için 400 milyar dolar kaynak kullandı. Bu yüzden Çin propagandası inandırıcı geliyor. Hepimiz bu ideolojik propagandanın hedefindeyiz. Bundan sonra karşılaşacağımız mesajlar tamamen tek elle yayınlanmış mesajlardır."

'NAZİ TARZI TOPLANMA KAMPI'

Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği Genel Sekreteri Nureddin İzbasar, Çin'in Doğu Türkistan’da toplama kampları kurduğunu ilk başta kabul etmediğini ancak BM’nin 2018 yılında kamplarda en az 1 milyon insanın tutulduğuna dair açıklamasından sonra itiraf etmek zorunda kaldığın anlattı. Çin bu kampların eğitim kampları olduğunu iddia etmeye başladığını söyleyen İzbasar, sözlerine şöyle devam etti:

"Toplama kampı şahitlerinin anlattıkları ise oranın eğitim kampı değil Nazi tarzı toplama kampları olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Uluslararası bağımsız kuruluşların raporlarına göre Doğu Türkistan’da bin 400’den fazla toplama kampının yeri tespit edilmiş durumdadır. Çin’in 2020 senesinde yayımladığı Beyaz Kapaklı Kitabı’nda ise 2013 senesinden 2019 senesine kadar her sene 1,3 milyondan fazla insanın 'eğitildiği' kaydedilmiştir. Çin’den sızan belgelerde belirtildiği gibi sadece Çin tarafından kara listeye alınanların değil, onların akrabalarının da toplama kamplarına alındığı açıkça bilinmektedir. Bu gerçek göz önünde bulundurulduğunda 2013 senesinden sonra kara listeye alınan herkesin toplama kampına alındığı ya da hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıkmaktadır. Böylece en az 8 milyon insanın toplama kampına alınarak tecrit edildiği gizlenemez gerçektir. Doğu Türkistanlıların köle işçiliğe tabi tutulması, toplama kamplarındaki kadınların sistematik tecavüze uğraması ve kısırlaştırılması, çocukların ailelerinden kopartılması, insanların Çin’e sürgün edilmesi ve toplu katliam olayları BM tarafından kabul edilen ‘soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesine’ tamamen aykırı olduğu diğer üye ülkeler tarafından kabul edilmiş durumdadır. Kanada ve Hollanda parlamentoları ve ABD Doğu Türkistan’da Çin’in fiili olarak soykırım suçu işlemekte olduğunu açıkladı."

'MEDYA KONTROL ALTINDA'

"Çin, bütün bu soykırım suçunu gizlemek ve örtbas etmek amacıyla çok sayıda propaganda faaliyetleri yürütmektedir" diyen İzbasar şunları söyledi:

"Çin, medyayı sıkı kontrol altına alırken, Çin’de yasak olmasına rağmen Facebook, Twitter ve Youtube gibi sosyal medya araçları üzerinden karalama kampanyalarını hız kesmeden devam ettirmektedir. Çin adına propaganda yapan birçok medyanın Çin’in anakarasından kontrol edildiği ve çok sayıda yan kuruluşlarla müşterek bir çalışma içinde olduğu anlaşılan gerçekler içindedir. Çin Komünist Partisi adına yurt dışında propagandalar yürütmekte olan CGTN, sosyal medya üzerinden İngilizce, Arapça, Fransızca, Arapça, İspanyolca ve Rusça olmak üzere ondan fazla kanalda yayın yapan bir propaganda kuruluşudur. CGNT’nin tüm kanallarının abone sayısı toplamda 4 milyonun üzerindedir. CGTN Doğu Türkistan ve Uygurlar hakkında çok sayıda belgesel ve röportaj videosu yayınlamıştır. Özellikle Doğu Türkistan’daki soykırımı örtbas etmek için yoğun bir çaba içerisinde olduğu tüm içeriklerinden anlaşılmaktadır. ABD ve Avrupa’da yaşayan Müslüman asıllı ünlüler de bu kanal üzerinden Çin’in propaganda kampanyasına katılmışlardır."

'GÖLGEDEKİ SAVAŞ' FİLMİ

'Gölgedeki Savaş' isimli filme de dikkat çeken İzbasar, şöyle konuştu: "02 Nisan 2021 Tarihinde CGNT Youtube kanalında yayınlanan 'The War in The Shadows' filmi Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırımını haklı göstermek için çektiği bir propaganda filmidir. Ancak bu propaganda filminde Çin, Doğu Türkistanlıları dört temel üzerinden suçlamakta ve uygulamalarını haklı göstermeye çalışmaktadır. Filmde Çin, Doğu Türkistan’da meydana gelen bazı şiddet olaylarını göstererek Uygur Türklerini terörist olarak göstermeye çalışmıştır. Olaylarda ölen Çinlileri örnek göstererek algı operasyonu yapmaya çalışan Çin, burada 1949’dan günümüze kadar öldürdüğü Doğu Türkistanlılardan hiç bahsetmemektedir. Halbuki Çin, 1949 senesinde Doğu Türkistan’ı işgal ettikten sonra devrim karşıtı, burjuvazi, yerel milliyetçi adı altında çok sayıda Doğu Türkistanlıyı öldürürken, 1967-1977 yılları arasında yaptığı kültür soykırımında yine yüzbinlerce insanı idam etmiş, yüz binlercesi de açlıktan ölmüştür. 1980’li yıllardan sonra artan dinî ve etnik baskılara karşı meydana gelen tüm ayaklanmaları en sert bir şekilde bastırmıştır. 1964-1996 arasında Doğu Türkistan’da sadece nükleer denemeler sonucu hayatını kaybeden Doğu Türkistanlıların sayısı 750 bini geçmiştir. 1990 Barin’de, 1997’de Gulca’da, 2009 Urumçi’de, 2014 Yarkent’te Çin’in silahlı güçleri tarafından öldürülen Doğu Türkistanlıların sayısı hiç de az değildir. 1986 senesinden itibaren uyguladığı doğumlara yönelik politika ve yasasıyla çok sayıda bebek anne karnından alınarak öldürülürken, Çin’den Doğu Türkistan’a göçmen taşıyan trenler bir gün bile durmamıştır. 2000li yıllardan itibaren Doğu Türkistan’ın kırsal kesimlerinden kadınları Çin’in iç bölgesine zorla taşıyarak yok etmiştir. 2017 yılından itibaren uygulamakta olduğu toplama kamplarıyla birlikte idam ve yok etme politikası durmadan devam etmektedir. Propaganda filminde Çin, aşırılık ve radikallik içeren videoyu izledikleri için insanların 10 yıldan fazla hapis cezasına çarptırıldığını ve hapishanede onların devşirilmekte olduğunu ifade etmektedir."

'ÇİN'İN TÜM İDDİALARI YALAN'

İzbaşara, 'Gölgedeki Savaş' filminde de Doğu Türkistan’da Uygurların Çinlilere karşı nüfus oranın en yüksek olduğu Hotan bölgesi terörün en büyük kurbanı olarak gösterildiğini anlattı. İzbasar, "2017 senesinden önce Hotan’da etnik Han Çinlilerinin oranın %2,66 olması Çin’i en çok rahatsız eden bir konudur ve bölgenin hızlıca Çinlileştirilmesi için tüm gücüyle bölgeyi en yüksek düzeyde baskıya almıştır. Hotan Doğu Türkistan’da toplama kamplarının en yoğun kurulduğu bir bölgedir" dedi.

'IŞİD PROPAGANDASI'

2015'e kadar Doğu Türkistan’da IŞİD propagandasının kasıtlı olarak yoğun bir şekilde yaptırıldığını savunan İzbasar, Çin propaganda filminde yine Uygur kelimesi ile terör kelimesinin belli aralıkla yan yana telaffuz edilmesine özen gösterildiğini anlattı. İzbaşar "Ancak 2013 senesinden 2015 senesine kadar Doğu Türkistan’da IŞİD propagandasının kasıtlı olarak yoğun bir şekilde yaptırıldığını, normal dini ibadetler ağır baskı altındayken, kalabalık ortamlarda IŞİD propagandasının yıllarca rahatça yapılabildiğinin sebeplerini anlatmamıştır. Tanıkların ifade ettiği gibi Çin 2000’li yıllardan itibaren Uygurları Afganistan’a yönlendirme amaçlı çok sayıda istihbarat çalışmaları yaptığı, 2012 senesinden itibaren ise Suriye’ye Uygurları yönlendirmek için her türlü yolu denediği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Terör sadece bir bahaneden ibaret olup, Çin’in gözünde insanların 80’li ve 90’lı yıllarda doğmuş olmaları bile suç haline gelmiş ve bu sebepten insanlar toplama kampına kapatılmıştır" diye konuştu.

İzbasar son olarak şu çağrıyı yaptı: "Türk Konseyi'nin Yalkun Rozi'nin kurtarılması için girişimde bulunması lazım. Bu sene Türk Konseyi tarafından Yalkun Rozi senesi ilan edilmeli. Yoksa Türk Konseyi ismin değiştirsin. İslam İşbirliği Teşkilatı da aynı şekilde. Bu sene Doğu Türkistan için bir şey yapmayacaksa kendisini lağvetsin. Özellikle Türk Konseyi'ne sesleniyorum."