YAZARLAR

İstanbul Sözleşmesi için Danıştay duruşma tarihi verdi

Tek adam rejiminin aldığı kararlardan birisi ilk defa 28 Nisan'da yargılanacak. Ucube sistemin işleyişine dair, hukuksuz kararların yargı denetimiyle değiştirilebileceğine dair bir ihtimal belirdi. Bu ihtimalin iyi değerlendirilmesi salt kadın örgütlerinin değil demokrasinin yanında yer alan, demokratik bir ülkede yaşamak isteyen herkesin sorumluluğu.

Tespit edebildiğim kadarıyla üç ayrı Danıştay savcısı tarafından esasa ilişkin görüşleri 10’uncu daireye iletildi. Hukuka aykırılık gerekçesiyle İstanbul Sözleşmesi fesih bildiriminde bulunan Cumhurbaşkanı kararının iptali yönünde savcılık görüşleri. Hatırlanacağı üzere İstanbul Sözleşmesi fesih bildiriminin iç hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iki yüze yakın yürütmeyi durdurma istemli iptal davası açılmıştı. Fesih bildirimi ile feshin Avrupa Konseyi açısından yürürlüğe gireceği üç aylık kritik süre Danıştay’ın takvim oyunlarıyla heba edilmişti. Ve Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne taraf ülke olmaktan çıkacağı tarih olan 1 Temmuz 2021’e yakın günlerde ilk olarak Meral Akşener’in dilekçesine yürütmeyi durdurma isteminin ret edildiği yanıtı verildi. Aynı günlerde (28 Haziran 2021) EŞİK gönüllüsü Av. Şenal Saruhan’ın dilekçesine de verilen ret kararı takip eden aylar içinde yaklaşık iki yüz dilekçe için de tekrarlandı. Ardından Danıştay İdari Dava Dairesi nezdinde itirazlar ve yine yürütmenin durdurulması talebine ret kararını onama ile süreç devam etmişti. Esastan görüşülme aşamasına geçilirken gerekli olan Danıştay Başsavcılığı savcı mütalaası aşamasında ilerleniyor bir süredir. 

Örneğin İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in dilekçesine, Danıştay Başsavcılığı adına Savcı Nazlı Yanıkdemir tarafından verilen hukuka aykırılık mütalaası 8 Mart'ta geldi. “Kanun hükmü kazanan milletlerarası andlaşmaların hukuki etkileri de göz önüne alındığında, bu andlaşmaların hükümlerinin değiştirilmesinin, sona erdirilmesinin veya feshedilmesinin, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin ayrıntılı bir şekilde tanımlandığı Anayasanın 104'üncü maddesinin 17'nci fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesi mümkün değildir.” Farklı kişi ve örgütlerin açtığı davalarda şu ana kadar ayrıca Danıştay savcılarından Elmas Mucuklugil ve Aytaç Kurt, hukuka aykırılık gerekçesiyle kararın iptali yönünde görüş bildirdi. Fesih bildiriminin üzerinden bir yıl geçtikten sonra kararın iptali yönünde gelen savcılık görüşleri, Danıştay 10’uncu Dairede dosyaların esastan görüşülmeye başlanacağının da habercisi.

Eşitlik İçin Kadın Platformu-EŞİK söz konusu hukuksuz kararın yıldönümünde yargı aşamasında gelinen sürece işaret ederek, Danıştay 10’uncu Daire yargıçlarına kritik sorumlulukların hatırlattı. “Anayasa’nın emredici hükmü gereği Danıştay yargıçlarını, önlerindeki iptal davalarında hukuka ve vicdan özgürlüklerine sahip çıkarak karar vermeye çağırıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz!

Süreç boyunca birbirinin kopyası ret kararları ile çok benzer şekilde gerekçelendirilmiş savcılık görüşlerini izledik. Dava açanlara Danıştay’dan gelen cevaplar arasından ulaştığım bilgiye göre şimdilik tek bir cevap diğerlerinden ayrılıyor. O farklı karar da EŞİK gönüllüsü Av. Şenal Saruhan’a verilen cevapta çıkıyor karşımıza. Esasen savcılık görüşü farklı değil. Savcı Aytaç Kurt pek çok diğer dosya için verdiği görüşe uyumlu olarak hukuka aykırılık gerekçesiyle iptalin uygun olacağını belirtiyor.

DANIŞTAY 10'UNCU DAİRE 28 NİSAN'A DURUŞMA TARİHİ VERDİ

Evet, Şenal Saruhan’a gelen cevaptaki farklılık savcı görüşünün iletilmesine ek olarak duruşma tarihinin de belirlenmiş olması. Hem kendisi adına hem başkanı olduğu 29 Ekim Kadınları Derneği adına verdiği dilekçe ile şu ana kadar kesinleşen tek duruşma tarihi 28 Nisan oldu. Şenal Hanımla biraz 29 Ekim Kadınları Derneğini biraz da duruşmadaki savunmasında izleyeceği stratejiyi konuştuk. Henüz çok genç bir dernek olmasına rağmen adeta bir siyasi parti gibi pek çok ilde örgütlenmesini tamamlamış olan 29 Ekim Kadınları, kadın hareketinin temel ilkelerinden olan bağımsızlığı korumak kaygısıyla başka bir dernekten ayrıldıkları için yeni bir oluşum. Bir partinin arka bahçesi konumuna sürüklenen Cumhuriyet Kadınları Derneği'nden ayrılanlar tarafından kurulduğunu kamuoyu biliyor. Şenal Hanım “kadın hareketine düşmanca tutum içine girmeleri nedeniyle ve pek çok üyenin ortak kararıyla ayrıldıkları” gerekçesiyle açıklıyor yeni derneğin kuruluşunu. Şenal Hanım isim vermese de Vatan Partisi’nin kadın kolları gibi hareket ederek parti politikasının kadın sözcülüğünü üstlenmiş olan Cumhuriyet Kadınları Derneği, kadın düşmanlarıyla kol kola İstanbul Sözleşmesi karşıtı tutum takınmıştı hatırlanacağı üzere. Duruşmada sergilenecek savunma stratejisini ise EŞİK ortak görüşleriyle açıklıyor Şenal Saruhan.

Dilekçemizi de EŞİK Platformun görüşleri ve ortak dilekçe örneklerine benzer şekilde yazmıştık. Yürütmenin durdurulması, iptal ve karar için duruşma istemli idi dilekçemiz. Deneyimlerime dayanarak dilekçelerimi özellikle duruşma istemli yazarım. Duruşmadaki savunmamızı da kadın hareketinin ortak sözü üzerine kurgulayacağız. Elbette dilekçemizdeki gerekçeleri, yürütmeyi durdurma isteminin reddine ilişkin kararın gerekçesi ile yürütmenin durdurulması yönünde olumlu oy veren yargıçların karşı açıklamasını da savunmamızda değerlendireceğiz. Danıştay Başsavcılığı adına verilen Savcı görüşüne dayanaklarımız arasında yer vereceğiz.” Şenal Saruhan “hepimizin savunması olacak” duygu ve düşüncesini ifade ederken aynı zamanda duruşmalı davalarda kamuoyu desteğinin önemine de dikkat çekti.

Gerek duruşma salonunda gerekse dışarıda kadın desteğini umutla bekliyor. Duruşma tarihini duyurduğu ilk andan itibaren EŞİK Platformdan pek çok kadın ve kadın örgütü destek için katılım beyan etmişti zaten. Şenal hanım, başka dosyalar için tevkil verebileceğini belirtiyor. Ayrıca pek çok avukata vekalet vermek yoluyla duruşmada daha çok feministe söz hakkı kazandırma yönündeki düşüncelerini paylaştı benimle. Diğer yandan duruşma salonu dışındaki kadın varlığı, yargının demokratik denetimi açısından temel gereklilik. Çünkü yargının demokratik denetimi iki yolla gerçekleşir bilindiği gibi. Birisi kamuoyu denetimi diğeri yargının iç denetimi. Toplanma, gösteri ve ifade özgürlüğü bağlamında mahkemeler önünde görülen eylemler demokrasinin gözle ölçülebilen göstergelerinden. 28 Nisan'da demokratik haklarımızı kullanmayı bir kez daha test edeceğimiz ortada. Ancak duruşma salonu hakkında da önceden iletilmesi gereken talepler olacak elbette.

İstanbul Sözleşmesi hakkında, tek kişinin iradesiyle, Cumhurbaşkanı kararı ile verilen hukuksuz fesih bildiriminin iptali hakkındaki duruşma sadece kadın ve LGBTİ+ hakları ve eril şiddetle mücadeleye özgü bir hukuki karar olmayacak. Türkiye’nin bugününe ve geleceğine dair karar verilecek o duruşma salonunda. Ve tabii duruşma salonu dışında da gösterilere polis engeli getirip getirmemek yoluyla ülkeye ve dünyaya ilan edilecek bir demokrasi göstergesi olacak. Danıştay İstanbul Sözleşmesi fesih bildiriminin iptal istemini esastan görüşeceği bu duruşma için 10’uncu Daireye en büyük salonu ayırmalı. Çok sayıda avukatın yanı sıra kadın örgütlerinden izleyicilerin duruşma salonunda yer almasını sağlamalı. Kadın, çocuk, LGBTİ+ hakları, eşit yurttaşlık ilkesinin gereği ve ülkenin geleceği için kritik öneme sahip bir dava görüşülecek orada ve açık duruşma ilkesi gereği davanın önemine oranlı duruşma salonu ayrılmalı.

Muhalefetin ve basının da ilgileneceği bu dava ülkenin mevcut siyasal gündemi açısından da kritik öneme sahip. Tek adam rejiminin aldığı kararlardan birisi ilk defa 28 Nisan'da yargılanacak. Ucube sistemin işleyişine dair, hukuksuz kararların yargı denetimiyle değiştirilebileceğine dair bir ihtimal belirdi. Bu ihtimalin iyi değerlendirilmesi salt kadın örgütlerinin değil demokrasinin yanında yer alan, demokratik bir ülkede yaşamak isteyen herkesin sorumluluğu. Özellikle parlamentonun çıkardığı bir yasayı koruma sorumluluğunu idrak etmesi beklenir, güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerine uzlaşmış partilerin sorumluluğu. Ve bana kalırsa parlamenter sistemin güçlendirilmesi konusunda uzlaşmaya varmış altı partinin ilk büyük sınavı olacak 28 Nisan'daki İstanbul Sözleşmesi fesih bildirimine ilişkin Cumhurbaşkanı kararının iptalinin görüşüleceği Danıştay duruşması. Duruşma salonunda bulunacaklar mı, duruşma tarihine kadar mecliste ve basında duruşmanın önemine değinecekler mi, yargının demokratik denetimi için gerekli kamuoyu desteğini sunacaklar mı?... Hep birlikte bu ilk sınavı nasıl vereceklerini izleyelim.

Ezcümle izleyip görelim, kadın örgütlerinin ve Danıştay yargıçlarının, iktidarın, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının, Ankara Valiliğinin, muhalefet partilerinin İstanbul Sözleşmesi sınavındaki performansını.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.