İstanbul Sözleşmesi: AYM’nin kararnameyi iptal etmesi gerekir

Meclis’te kanunlaşmış İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma yetkisinin Cumhurbaşkanında olmadığını belirten hukukçular ancak bu kararın yine Meclis’te alınabileceğini söylüyor. Daha sonra Avrupa Konseyi’ne yapılacak bildirimin ardından üç ayın sonunda sözleşmeden çıkılabileceği, bu tarihe kadar da sözleşmenin bağlayıcılığının devam ettiği belirtiliyor.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Türkiye, ilk imzacısı olduğu ‘İstanbul Sözleşmesi’nden 9 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine dayanılarak yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile ayrıldı. Kadın örgütlerinin yıllardır uygulanmasını talep ettiği ve çıkılmasına karşı durduğu sözleşmeden Resmi Gazete’de yayımlanan kararnameyle çıkılması ‘usul’ tartışmalarını da beraberinde getirdi.

İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkılmasının anayasaya aykırı olduğunu belirten hukukçulara göre Anayasa Mahkemesi’nin kararnameyi iptal etmesi gerekiyor. Öte yandan Meclis’te alınacak “sözleşmenin fesih edildiği” kararının Avrupa Konseyi’ne bildirilmesi gerektiğine dikkat çeken hukukçular, bu bildirimin ardından üç ay boyunca sözleşmenin hala yürürlükte olduğunu ve uygulanmaya devam edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Parlamentoda AK Parti Milletvekillerinin de sözleşmenin kaldırılmasını istemediğini belirten ve Meclis yoluyla bu karar alınamadığı için ‘Cumhurbaşkanı kararnamesi’ yoluyla fesih sürecinin işletildiğini belirten Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ise, “Bu kararname şu an Türkiye içerisinde hukuksuzlukları yaratabilecek, insanların canına mal olabilecek bir süreci başlatmış oldu” dedi.

SÖZLEŞMEYE GÖRE FESİH ÜÇ AYLIK SÜRENİN BİTİMİNDE YÜRÜRLÜĞE GİRİYOR

Açılımı, ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ olan İstanbul Sözleşmesi’nin 80’inci Maddesi sözleşmenin feshini düzenliyor. Taraflardan herhangi birinin, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne yapacağı bir bildirimle, herhangi bir zaman bu sözleşmenin feshedilebileceği belirtilen maddenin ikinci fıkrasında, “Sözleşmenin feshi, konuya ilişkin bildirimin Genel Sekretere ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir” ifadeleri yer alıyor.

HUKUKÇULAR ANAYASA 104 VE 90’I İŞARET EDİYOR

Hukukçuların sözleşmenin fesih edilmesi yöntemine dair dikkat çektiği bir diğer boyut bunun Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yapılamayacağı yönünde. Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen anayasanın 104’üncü maddesinde, Cumhurbaşkanının yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabileceği belirtiliyor.

Söz konusu maddede, “Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir” deniliyor.

Hukukçuların bir diğer dikkat çektiği boyut ise İstanbul Sözleşmesi’nin Meclis’te alınan kararla kabul edildiği ve ancak burada alınacak yeni bir kararla feshedilebileceği yönünde. Milletlerarası andlaşmalara uygun bulma durumunun düzenlendiği Anayasa madde 90’da, milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu ifade ediliyor. Yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmanın onaylanmasının Meclis yoluyla yapılacağı vurgulanan maddede, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” ifadeleri yer alıyor.

‘CUMHURBAŞKANI KARARNAMESİYLE YAPILAMAYACAĞI AÇIKÇA VURGULANIYOR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan kararnameyi değerlendiren Avukat Tuba Torun’a göre İstanbul Sözleşmesi’nden usule aykırı bir biçimde çıkma gerçekleştirilmeye çalışılıyor. İstanbul Sözleşmesi madde 80’nde bildirimin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne yapılarak feshedilebileceğinin vurgulandığını hatırlatan Torun, bu bildirim yapılmadan önce Türkiye’de bir karar alınması gerektiğini bunun da TBMM yoluyla olması gerektiğini ifade etti ve şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanı kararnamesiyle bu sözleşmeden çıkılabileceği savunuluyor. Ama anayasa madde 104’te temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemelerin Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yapılamayacağı açıkça vurgulanıyor. İstanbul Sözleşmesi başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklere ilişkindir. Sözleşmeden eğer çıkılacaksa, Meclis iradesiyle çıkılması gerekir. Anayasa madde 90’da uygun bulma kanunuyla bu sözleşmenin altına imza atılmıştır. Uygun bulma kanunu da yine Meclis iradesiyle çıkarılan bir kanundur. Türkiye bir hukuk devleti. Aynı zamanda millet iradesine bağlı olarak yönetilir. Yetkiyi yönetenlere millet verir. Dolayısıyla yönetenlerin tek başına, kendi isteğiyle aldığı karar hem hukuk mantığına hem demokrasiye hem de millet iradesine aykırıdır.”

‘ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARNAMEYİ İPTAL ETMESİ GEREKİYOR’

Usullere uygun olarak Meclis’te alınacak, ‘sözleşmeyi fesih etme’ kararının bildiriminin Avrupa Konseyi’ne yapılmasının ardından üç ay sonra sözleşmenin fesih edilmiş sayılacağını belirten Torun, “Avrupa Konseyi’nce üç aylık bir bekleme süreci var. Bu üç aylık süreçte sözleşme hala yürürlükte diyebiliriz” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik Cumhurbaşkanı kararnamesine karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabileceğini ifade eden Torun, “Anayasa Mahkemesi’nce İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiği Cumhurbaşkanı Kararnamesi’nin denetimi yapılmalı. Anayasa Mahkemesi’ne de siyasi partiler ve mensupları başvurabiliyor. 30 günlük süre içerisinde başvurulması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’nin de anayasaya aykırılıktan bu kararnameyi iptal etmesi gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’nin yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı çerçevesine bu kararın denetimini gerçekleştirmesi ve bu kararnameyi anayasaya aykırılık deniyle kaldırması gerekiyor” diye konuştu.

Kadınların fesih kararının ardından tepkilerini her gün dile getireceğini söyleyen Torun, “Üç aylık süreye kadar sözleşme yürürlüktedir ve uygulanması gerekmektedir. Hala bağlayıcılığı devam etmektedir. Normalde fiilen çok önemli bir kısmı uygulanmıyordu doğru, bu üç ay içerisinde uygularlar mı bilmiyorum ama Anayasa Mahkemesi’nin bu kararnameyi iptal etmesi gerekir. Türkiye’nin bu süreçte yükümlülüklerini sürdürmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

‘CUMHURBAŞKANI KENDİ KENDİNE VERDİĞİ YETKİYE DAYANIYOR’

Sözleşmeden Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle çıkılmasının hukuka uygun olmadığını belirten Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken’e göre bu uygulama, “Klasik tek adam” yöntemi. Anayasa madde 90’ın, açık bir biçimde uluslararası sözleşmelerin nasıl yürürlüğe girdiyse öyle kalkacağını vurguladığını ifade eden Eken şunları kaydetti:
“İstanbul Sözleşmesi’ne giriş usullü Meclis onayı olduğu için çıkılmasının da Meclis onayıyla olması gerekir. Cumhurbaşkanı ‘uluslararası sözleşmeleri onaylayabilir, kaldırabilir’ diyerek kendi kendine verdiği yetkiye dayanıyor. Ama bu durum anayasayı ortadan kaldırabilecek bir madde olmadığından anayasa bütün normların üstündedir. Anayasa 90’a göre uluslararası sözleşmeler bütün kanunların üzerindedir. Uluslararası sözleşmelerin feshinin de usulü vardır ve burada bu usule uymamıştır. Kendi kendine yetkilendirdiği kararıyla cumhurbaşkanı işlem yapmıştır ve bu çok net hukuka aykırıdır.”

‘BU KARARNAMEYE DAVA AÇMAK, BU SAÇMALIĞI KABUL ETMEK ANLAMINA DA GELİYOR’

Hukuka aykırılığın yanı sıra bu kararı kabul etmelerinin mümkün olmadığını ve kadınların sokakta tepki göstermesi gerektiğini belirten Eken, “Siz bu sözleşmeyi feshederek kadına yönelik şiddetle mücadele etmeyeceğinizi söylüyorsunuz. Bugüne kadar kadına yönelik şiddetle mücadele etme iddianızda samimi olmadığınızı gösteriyorsunuz” dedi.

“Yok hükmünde” kabul ettikleri Cumhurbaşkanı kararnamesine karşı nasıl bir hukuki süreç izleyeceklerinin önümüzdeki günlerde netleşeceğini ifade eden Eken şunları kaydetti:
“İstanbul Sözleşmesi’nin 80’inci maddesi fesih usulünü de düzenliyor. Uluslararası alanda karşılık bulması için Avrupa Konseyi’ne bildirim yapılması gerekiyor. Avrupa Konseyi’ne bu sözleşmeden çekilindiğinin bildirmelerinin ardından üç ay daha sözleşme yürürlükte kalır diyor. Şu an sözleşmeyi biz zaten feshedilmiş kabul etmiyoruz. Sözleşmenin içerisindeki fesih maddesi bile üç ay daha yürürlükte kalacak diyor. O esnada bu sözleşmeden çok daha ileri bir yasa yapacaklarsa ne ala. Yapmayacağına biliyoruz. İleriki süreçte muhakkak dava açma süreci olacaktır ama şu an acil olan şey bu değil. Bu kararın hukuken tanınmaması gerekiyor. Şöyle düşünün, belediye başkanı kalkıp kanun koymaya çalışıyor, böyle bir şey olmaz. Bu kararnameye dava açmak da bu saçmalığı kabul etmek anlamına da geliyor. O nedenle ilk eylemimiz bu olmayacaktır. Belki tüm barolar ya da bazı barolar ortak hareket edip ileriki süreçte dava açma durumu söz konusu olacaktır.”

AK PARTİ MİLLETEKİLLERİ DE SÖZLEŞMENİN KALDIRIMASINI İSTEMİYOR’

“Sözleşmeyi kaldırdık” demekle sözleşmenin kaldırılmadığını belirten Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’ye göre sözleşmenin feshedilmesinin bir hukuki prosedürü var. Bu prosedürden kaçarak, hukukun arkasından dolanarak kimsenin bir şey elde edemeyeceğini ifade eden Güllü, “Fiili olarak sözleşme yürürlükte ama bu durum insanları rahatlatarak cinayetlerin artmasına sebep olacak” dedi.

Anayasa madde 90’ın, “Sözleşmeler iç hukuktan üstündür” dediğini ve sözleşmelerin geldiği gibi kaldırılması gerektiğini açıkça ifade ettiğini belirten Güllü şunları söyledi:

“Bugün bildirim yaptı, üç ay sonra sözleşmeden çıkacağız da olmuyor. Bu bildirimi yapsak dahi üç ay sonra çıkamıyoruz. Parlamentosunda karar almak zorunda. Meclis’te çoğunluğu var o kararı alır diyeceksiniz. Ama alabilseydi zaten alırdı. Alamadığı için bu yolu seçti. Parlamentoda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin milletvekilleri de sözleşmenin kaldırılmasını istemiyor. İçeride böyle bir destek var. Bu kararname şu an Türkiye içerisinde hukuksuzlukları yaratabilecek, insanların canına mal olabilecek bir süreci başlatmış oldu.”