İstanbul Barosu'nda seçim: Kazanan, ajandasıyla övünmesin

İstanbul Barosu'nun bol adaylı ve rekabetli bir yarışa giriyor olması sevindiriciyken,"baroculuğun", var olma savaşı veren genç meslektaşlarımız için hala bir lüks olduğunu söylemek boynumuzun borcu.

Google Haberlere Abone ol

Utku Can Akyol

İstanbul Barosu'nda genel kurul süreci 8 Eylül'de yayımlanan tebliğ hükmündeki duyuruyla belirlendi.

Fakat seçim yarışı ise fikrimizce Av. Mehmet Durakoğlu'nun "... İstanbul Barosu'nda yönetimde olabilmek için omurga gerekir. Bu omurgaya sahip olduğumuz için kazandık." cümlelerini içeren, yüksek tansiyonlu galibiyet konuşmasıyla başlamıştı.

Türkiye'de avukatlığın girdiği darboğaz mendildeki kan sesleriyle belirginleşmeye başlamış, özellikle genç avukatların intiharları, avukat cinayetleri ve avukatlığa uygulanan sistematik devlet şiddeti geri döndürülmesi güç bir boyuta ulaşmıştı. İstanbul Barosu yönetimi ise bu potansiyel cendereye karşı dar ve elitist bir kadroyla, keskin bir siyasal kulvar sahiplenmek dışında etkisiz olmakla eleştirilmişti. Biz de yazılarımızla mevcut yönetimi, "sen de biraz abartmıyor musun?" sendromuna yakalanan bir golf kulübüne benzetmiştik. Peki şimdi farklı mı?

Seçimden sonraki süreçte, İstanbul ve Ankara'da "(2) no'lu" baroların kurulması garabetinde payı olan ve naif tabirle "eksen kaymasından" muzdarip Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Feyzioğlu, Durakoğlu'nun liderlik ettiği büyük delege bloğuyla yıkılmış, yeni başkan Erinç Sağkan olmuştu. İstanbul'da yönetimin ve Başkan Durakoğlu'nun meslektaşlarla olan gerilimi temmuz ayında katledilen Av. Servet Bakırtaş'ı anma toplantısında "Ne konuşuyorsun!"lu bir sözlü tartışmaya kadar varmış, Türk Tabipleri Birliği bütünleşik iş bırakma kararı alırken, TBB ve İstanbul Barosu zorunlu müdafi sisteminin "eylül ya da ekim" ayında kapatılacağına dair bir açıklama yapmakla yetinmişti. Ardından İstanbul Barosu'nun bugüne kadar dile getirdiği tavırla çelişkili "Ekonomik talepler hiçbir zaman siyasi olamaz" paylaşımı geldi.

2002'den beri İstanbul Barosu'nu yöneten Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu (Önce İlke ÇAG) beklendiği üzere grup içi bir başkan adaylığı yarışına gitti. Nisan ayında, Nazan Moroğlu'yla girdiği seçimi kazanan Filiz Saraç oldu. Seçimin iki kadın aday arasında gerçekleşmesi, Önce İlke ÇAG'ın oy potansiyeli öngörüldüğünde İstanbul Barosu'nun ilk kez bir kadın başkan tarafından yönetileceği beklentisini doğurdu. Fakat Saraç'ın grubun dışındaki meslektaşları için beklenmedik galibiyeti, zaten alışkın olunduğu üzere Önce İlke ÇAG'da yeni ayrılıklara sebep olacaktı.

Haziran başında, İstanbul Barosu eski genel sekreteri, yine önceki dönemlerden Çağdaş Avukatlar Grubu (ÇAG) delege adayı, 2021 genel kurulunun divan başkanlığına seçilen Mert Er Karagülle adaylığını açıkladı. Temmuz başında ise Avukat Hakları Grubu'nun (AHG) tek adaylı ön seçiminde tekrar Gökhan Ahi başkan adayı oldu. Ağustos ortasında, ÇAG ve Özgürlükçü Demokrat Avukatlar (ÖDAV) ve Demokrasi İçin Hukukçular (DİH) bileşenlerinin kurucu unsurları olduğu "Bir Aradayız" topluluğunun bildirisi yayımlandı. Kök bildiri kısa sürede bir çok katılımcı tarafından imzalandı. Ağustos sonunda, Önce İlke ÇAG Yükseliş başkan adaylarının Hasan Kılıç olduğunu duyurdu. Ağustosun sonunda ise İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu (İMAG) Hakan Çatak'ı aday gösterdi. Önce İlke ÇAG'ın ön seçiminde Moroğlu'nu desteklediği bilinen Elif Görgülü, eylül başında Önce Avukat isimli yeni bir grupla başkan adaylığını açıkladı. Eylül ayının sonunda Bağımsız Avukatlar, Gülden Sönmez'in başkan adayları olduğunu bir tanıtım toplantısıyla duyurdu. Ekim ayının ilk haftalarında İstanbul Barosu'nun dış ilişkiler sorumluluğunu da yürüten ve Önce İlke ÇAG tandanslı Metin Uraçin de (İstanbul Avukatlar Birliği) adaylığını açıkladı. Aslında bu sıralarda, Oğuzhan Eroğlu da evinden yayınladığı videosuyla adaylığını duyurmuştu fakat devamını getirmedi. Yine, ilginç bir biçimde eylül sonunda adaylığını açıklayan ve hatta seçim afişi dahi hazırlayan Savaş İşliyen'in meslekteki on yıllık kıdemini doldurmadığının fark edilmesi üzerine Genç Hukuk Hareketi'nin adayı ekim ayının ortasında Türkan Kara olarak ilan edildi. İşliyen'in "Şişhane dükü olmayacağız." cümlesiyle başlayan bir afişi bulunmaktaydı. Nihayet, İstanbul Barosu 2022 Genel Kurulu'nda yarışacak dokuz başkan adayı belli oldu.

Böylece 1974'te kurulan ÇAG, 1997'de Önce İlke ÇAG'ı, 2018'de Önce İlke ÇAG Yükseliş'i ve 2022'de dördüncü ardılı Önce Avukat'ı doğurmuş oldu. Türetmesi çok da zor olmayan bağıl isimlere ve "mahallenin muhtarlarına" biri daha eklendi yani.

Bir Aradayız inisiyatifi bir kurul oluşturarak seçimde nasıl bir tavır alınacağı sürecini ardışık toplantı ve duyurularla katılımcılarıyla paylaştı. Avukat Hakları Grubu, Ahi ve ekibinin Bir Aradayız'la yaptığı görüşmenin "ittifak" temelli olmadığını açıklayan bir duyuru paylaştı. Bir Aradayız cevaben, yapılan görüşmeyi bir sorumluluk olan niteledi ve "yaptığımız her görüşmeyi sahipleniyoruz" dedi.

Bir Aradayız inisiyatifinden ayrılan Avukat Hareketi'nden Abdullah Bayramoğlu "Hegemonik mi Diyalektik mi?" yazısıyla ittifakın hegemonik değil diyalektik bir ilişki içerisinde, nihayetinde tarafları "başka bir şeye eviren" bir süreç olması gerekliliğinden bahsetti.

Nihayet Bir Aradayız, Önce İlke ÇAG Yükseliş'in adayı Hasan Kılıç'ı destekleyeceğini duyurdu. İnisiyatif, gerçekleştirdiği iç seçimle kurullarda yer alacak adaylarını belirledi ve ciddi bir seçim çalışmasına başladı. Şüphe duymuyorum ki Bir Aradayız, AHG ile bir birleşme içerisine girseydi AHG üç seçimdir yükselen ivmesiyle seçime favori olarak girecekti. Görüşme, başlı başına yarışın ne kadar ciddi geçeceğinin göstergesiydi.

Bu kez başkan adayları Hukuk Akademisi ve Hukuk Politik Youtube kanallarında daha ayrıntılı olmak üzere birçok medya organına demeçler verdiler. Hukuk Akademisi ve Hukuk Politik'in siyah/ beyaz arka fonda gerçekleştirdiği röportajlar iletişimlerin ciddiyeti ve güler yüzlülüğü açısından uyum içerisindeydi. Hukuk Politik'te Ergin, Darıcı ve Çarsancaklı ile gerçekleştirilen, oldukça keyifli "Elifler Konuşuyor" ve AHG'den ayrılarak tarafsız olacağını açıklayan Yankı Büyüksezer'le gerçekleştirilen "Sahadan Yankılar" bölümleri avukatlık ve seçimle ilgili daha sosyal konulara değindi.

Güçlü bir aktivizm kariyeri bulunan Gülden Sönmez'li BAK'ın ve (2) no'lu baro sürecinde duruşuyla takdir edilen İMAG'ın Hakan Çatak'ı aday göstererek doğru tercihlerde bulunduğu, adayların seçim sürecindeki röportaj ve tutumlarıyla yadsınamaz bir gerçek. Fakat BAK ve İMAG'ın İstanbul Barosu'nda dar bir kesime hitap eden muhafazakâr ve milliyetçi ideolojileri temsil ettiği, seçime galibiyet beklenti ve iddiasıyla girmedikleri de bir gerçek.

Seçime katılacak dokuz adayın oy potansiyeli olarak iki grup oluşturacağı ve ikinci grubun Karagülle, Çatak, Sönmez, Uraçin ve Kara'dan oluşacağı tahminiyle başkanlık için rekabetin Saraç, Kılıç, Ahi ve Görgülü arasında geçeceğini kestirmek zor değil.

Durakoğlu bir önceki seçimi 8503 oyla (yüzde 32) kazanmış, Kılıç (yüzde 23,46) ve Ahi 113 (yüzde 23,03) oy farkla ikinci ve üçüncü olmuşlardı. Kılıç ve Ahi üç seçimdir yarışıyordu fakat 2018'de ÇAG'ın desteğini alan Kılıç yüzde bu kez yüzde üçlük kayıp yaşamıştı. AHG ise ikinci kez aday olan Ahi'yle patlama yapmış ve oylarını bir önceki seçime göre yüzde 141 oranında arttırmıştı. Sandıklar sicil sıralarına göre belirlenmekte ve genç siciller, son sandıklarda oy kullanmakta olduğuna göre AHG, mesleğe yeni başlayan genç avukatların oylarını alıyordu.

AHG'nin yükselen potansiyeli kendini Ankara ve İzmir'de de gösteriyor, AHG bu üç ilde, İstanbul'un liderliğinde bir bütün olarak davranıyordu. AHG İstanbul'un yönetim kurulu da diğer gruplara nazaran en genç meslektaşları barındırıyordu.

8 Ekim'de düzenlenen açık oturuma Filiz Saraç ve o süreçteki Genç Hukuk Hareketi adayı İşliyen dışındaki altı aday katılmıştı ve adayların yan yana olduğu yegâne toplantı buydu. Söyleşinin son bölümünde Ahi'ye Yankı Büyüksezer'in ayrılığı, Ahi'nin üst üste üç kez aday olması konuları sorulmuş ve genç meslektaşların gruptan kopmalarına binaen AHG'nin bu tavrı Rubens ve Goya'nın tablolarına benzer bir "kendi çocuklarını yeme" olarak eleştirilmişti.

Gerçekten, Yankı Büyüksezer ve diğer genç meslektaşların kopuşu AHG'de bir sosyal etki yarattı. Fakat toplantıda yükselen ivmesinden bahseden ve "Ben kazanıyorum." diyen tek aday Ahi'ydi. AHG'nin yıl boyu uyguladığı adliye nöbetleri, özverili ve doğru bir çalışmaydı. Grup olarak mesleğe dair yapılan diğer başvurular, eğlenceli "buluştay"lar ve sosyal yetenekleri ise cabası.

Kılıç'ın 2018'deki düşüşü yaşamayacağı ve bu kez solun "gerçek" desteğini alarak istediği potansiyele ulaşacağı açık. Yine genç yaşına rağmen uzun yıllar İstanbul Barosu'nda yer almış ve Staj Eğitim Merkezi'nin sorumluluğunu üstlenmiş Hasan Kılıç'ın, İstanbul'un dört bir yanından polis şiddeti ve benzer sorunlarla karşılaşan avukatların neredeyse 24 saatin her anı ulaşabildikleri bir "cankurtaran" rolü üstlendiği biliniyor. Kılıç bu durumu "Biz çalışıyoruz, araya seçimler giriyor." olarak tanımlıyor.

Önce İlke ÇAG'ın, oy potansiyeli açısından halen en yüksek grup oluşu ardıllarına da ciddi bir potansiyel sağlıyor. Bu anlamda Saraç ve Görgülü arasında farklı bir rekabet olacağı aşikâr. Saraç'ın yoğunluğu sebebiyle bazı ortak etkinliklere katılmaması şüphesiz diğer adayların potansiyelini ve eleştirilerini yükseltti. Fakat Saraç fikrimizce hala grubunun desteği ve uzun dönem yönetim kurulu tecrübesiyle Görgülü'den önde.

Filiz Saraç ve Önce İlke ÇAG, ana akım medyada doğal olarak daha çok yer aldı. Gerçekleştirdiği kokteyllerde kıdemliler ve gençlerle ayrı ayrı buluştu. Elif Görgülü, son yıllarda daha da yükselen kadın mücadelesiyle ilgili doğru bir politika sergileyeceği sinyalini veriyor. Mesleğin dışındaki ünlülerin propagandaya katılması bizce de eleştirilmeyi hak ediyor fakat Önce Avukat'ın ileride sosyal medyayı AHG kadar yetenekli kullanması muhtemel.

Birden çok listede TBB Delege Adaylığı sıralamasında ilk sırada gösterilen Mehmet Durakoğlu, bu kez başka bir anlamda seçimi kazanmayı garantiliyor. Yarış; Kılıç, Ahi ve Saraç arasında keskinleşirken, Görgülü'nün muhtemel başarısı büyük bir sürpriz olacaktır.

Dünyanın nicelik olarak en büyük barosu olan İstanbul Barosu'nun bol adaylı ve rekabetli bir yarışa giriyor olması sevindiriciyken, yarış; geri döndürülmesi zor bir durumda olan genç avukatlar açısından bir mahalle muhtarlığı rekabetini anımsatıyor. Değişime en yakın olunan bu seçim de önümüzdeki her muhtemel seçim gibi kazanana daha büyük ve ağır bir sorumluluk yüklüyor.

Konu hakkında bu kadar yorum yaptıktan sonra "baroculuğun", var olma savaşı veren genç meslektaşlarımız için hala bir lüks olduğunu söylemek boynumuzun borcu.

Seçimi kazanacak adaya çağrı;

...eğer kazanırsanız, ajandalarınızla övünmeyin.