Israrlı takip: 'Kadınların hayatı tehlikede, önlem alınmalı'

Son günlerde birçok kadın sanatçının tacize maruz kaldığını açıklaması "ısrarlı takip" konusunu yeniden gündeme getirdi. Kadın hakları savunucuları, eylemin suç olarak kabul edilmesini istiyor.

Fotoğraf: Şehlem Kaçar / csgorselarsiv.org
Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Müzisyen Ceylan Ertem’in, kendisine hayran olduğunu söyleyen bir kişi tarafından beş yıldır takip edildiğini Twitter hesabı üzerinden açıklamasının ardından ısrarlı takip (stalking) tartışmaları yeniden alevlendi.

Hak savunucuları ve mağdurlar, konunun Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında derhal yasal bir çerçeveye kavuşturulması ve münferit bir suç olarak düzenlenip sahada etkin koruma tedbirlerinin işletilmesi gereğine dikkat çekiyorlar.

“Saplantılı” eş, nişanlı, hayran, eski sevgili veya hiçbir şekilde tanınmayan bir kişi tarafından gerçekleştirilen ısrarlı takip tekrarlama unsuru, kasıtlılık, kişiyi fiziksel ortamda veya sosyal medya üzerinden takip ederek iletişimde bulunma çabası, mağdurun mülküne girme veya onu gözetleme girişimleri ve maruz kalan kişide yaratılan korku üzerinden tanımlanıyor.

Ayrıca ısrarlı takibin niteliğinde suç işleme ihtimali de var. Bu takibin karşılığı olarak tedbir alınmaz ise fiziki şiddet de mutlaka devreye giriyor.

Her ne kadar son dönemde konu popüler figürler üzerinden tartışılsa da, aslında ısrarlı takip bir süredir Türkiye’de farklı çevrelerden kadınların sistematik olarak yaşadığı bir kâbus. Ve konu “musallat” olmanın ötesine geçmiş durumda.

Oyuncu Serenay Sarıkaya, geçtiğimiz günlerde Etiler’deki evine girerken onu bir süredir adım adım takip eden hayranının saldırısına maruz kalmış, aracı söz konusu kişi tarafından tekmelenmişti.

Benzer şekilde oyuncu Ezgi Mola da, bir reklam sırasında birlikte poz verdiği müzisyenin 6 yıldır kendisini taciz ve tehdit ettiği iddiasıyla kısa süre önce savcılığa giderek şikâyetçi oldu.

Şarkıcı Aleyna Tilki ise, dikenli tellerle korunan evini balta ile basan takıntılı hayranı yüzünden ev adresini değiştirmişti.

Geçtiğimiz sene Meclis’e sunulan 4’üncü Yargı Reform Paketi kapsamında “ısrarlı takip”in cinsel taciz sayılması için yeni bir düzenleme yapılması öngörülmüştü. Ancak ısrarlı takip henüz tanımlı suç kapsamında değil.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un ilk maddesinin birinci fıkrasıyla birlikte “ısrarlı takip” kavramı ilk kez açıkça ulusal hukuka girdi ve uzaklaştırma kararları verirken söz konusu kanuna atıfta bulunuluyor; ancak cezai soruşturmalara konu olması için TCK kapsamına girmesi gerekiyor.

GÜLLÜ: TCK’DA YASAL ÇERÇEVE ŞART

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) başkanı Canan Güllü, Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada, hem şiddetin tanımının yapılması hem de ısrarlı takibe dair TCK’da yasal çerçeve olması konusunda çağrıda bulunuyor.

Israrlı takip mağduru olan birçok kadın yıllardır TKDF’ye başvuruyorlar ve Federasyon’un yönlendirmesiyle ilgili avukatlara erişiyorlar.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) başkanı Canan Güllü

Güllü, “Israrlı takip her türlü eğitim ve sosyo-ekonomik statüden kadını etkiliyor. Bu suçu işleyenler ise yasadaki boşluktan faydalanarak cezasızlık zırhına sığınıyorlar,” diyor.

Ancak Türkiye’de kişisel bilgilerin korunması konusu halen yeterince yaygınlaşamadığı için tacizciler kişilerin adres bilgilerine kolaylıkla ulaşabiliyor.

"Hem korkuyorum, hem öfkeliyim, hem üzgünüm" diyen Ceylan Ertem’in yaşadığı olaylar zincirinde, tacizci son olarak "hayranıyım" diyerek sanatçı adına bir restorana yemek siparişi vermiş ve restoranın fatura göndermesiyle Ertem’in halihazırda yaşadığı adresi öğrenmişti.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yerini kısa süre önce Bekir Bozdağ’a bırakmasının ardından ısrarlı takip meselesinin Bakanlığın gündeminde önceliğinin ne olacağı ise henüz belirsiz.

ÇÖZÜM NEDİR?

Kadının insan hakları konusunda çalışan avukatlar önleyici tedbir olarak ısrarlı takipten vazgeçmeyen erkeğin elektronik kelepçeyle takip edilmesi ve mağdura da panik butonu sağlanması konusunda ısrarcı.

Canan Güllü ise, hem koruyucu tedbirler hem de yasal çerçevenin hazırlanması gerektiğinin altını çiziyor ve TCK 62. maddede yer alan iyi hal indirimlerinin kadına karşı şiddet, ısrarlı takip ve çocuk istismarına uygulanmaması gerektiğini belirtiyor.

“Kolluk kuvvetleri ısrarlı takip sonucu kendilerine bu zamana dek kaç kişinin müracaat ettiği, müracaata konu olan vakaların nitelikleri, ısrarlı takipte kullanılan yöntemleri de içeren şikâyet dosyalarını toparlamalı ve bunu Adalet Bakanlığı’na sunmalı. Akabinde acilen torba kanunlarla bu konu çözüme ulaştırılıp yasal bir müeyyideye bağlanmalı. Israrlı takip yasal olarak da şiddetle ve eziyetle ilişkilendirilmeli,” diye ekliyor Güllü.

Türkiye’nin kısa süre önce ani bir kararla çıktığı Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin “ısrarlı takip” başlıklı 34. maddesi uyarınca, taraf devletler, başka bir kişiyi hedef alan ve kişinin kendi güvenliği için korku duymasına neden olacak şekilde tekrar eden, kasıtlı ve tehditkâr davranışların cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli hukuki veya diğer önlemleri almakla mükellef.

Samsun’da çarşamba sabahı Kavak ilçesinde bir kadın, boşanma aşamasındaki kocası tarafından bir aylık uzaklaştırma kararının sonlanmasının hemen ardından bıçaklanarak öldürüldü.

“Tanıdık biri olan eşten gelen ısrarlı takibin yanı sıra, tanımadığımız ve kadınların üzerine erk kuran, yaşamlarını alt üst eden, sokağa çıkmaktan bile korkacak duruma getiren, hiç tanımadıkları veya kısa süreli ilişkileri olan erkekler tarafından yapılan ısrarlı takip de söz konusu,” diyor Güllü.

TKDF Başkanı, ısrarlı takibe maruz kalan kadınların kimseye danışmadan savcılığa başvurarak TCK’nın “eziyet suçu”nu tanımlayan 96. maddesi üzerinden dosya açtırmalarını ve yasal süreci bu şekilde başlatmalarını öneriyor; zira bu suçun cezai yaptırımı 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası.

'KADINLARI KAYBEDİYORUZ'

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasının yasal boşluk yarattığına dikkat çeken Güllü, “Kadınları kaybediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin politika, önleme, koruma, kovuşturma ayakları çok önemliydi. Sözleşmeden çıktığımız için kadın politikamız yok, bir erkek kadının kapısına dayandığında onu tutuklayıcı eylemde bulunamıyorsun, sırf koruma kararı vererek de kadının can güvenliğini sağlayamıyorsun” diyor. 

Bu çerçevede, uzmanlara göre, kolluk kuvvetleri içerisinde şiddet birimlerinin her karakolda olması, kadın sığınma evlerine giderken kadınlar için özel araçlar tahsis edilmesi, elektronik kelepçenin kontrollü bir şekilde uygulanması gerekiyor.

Öte yandan, siber ortamdan yapılan ısrarlı takibin de suç kapsamına alınması gerekiyor, zira bu takibe maruz kalanlar da ağırlıklı çoğunluğu kadınlardan oluşuyor ve gerek sosyal medya hesaplarını kapatıyorlar, gerekse bu takibin yarattığı korkudan dolayı fiziksel hareket alanlarını kısıtlıyorlar.

SÜREN: SİYASİ İRADE ŞART

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri’nin hukukçusu, İstanbul Kadın Hakları Merkezi üyesi, feminist-aktivist Av. Rukiye Leyla Süren, Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada, ısrarlı takiple etkin mücadelede tüm bakanlıkların irade ortaya koymaları gerektiğine dikkat çekiyor.

Av. Rukiye Leyla Süren

“Israrlı takibin cezalandırılmasında TCK’nın eziyetle ilgili maddesine başvurmak için eylemin süreklilik arz etmesi lazım. Örneğin, ısrarla mesajlar göndermek, fiili olarak takip etmek, yakınlarıyla irtibata geçip bilgi edinmeye çalışmak, sürekli çiçek göndermek, sürekli iş yerine gelmek gibi eylemler, aynı zamanda sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla gerçekleştirildiği için TCK 123. madde kapsamında da yaptırıma konu olabilir,” diyor Süren.

Öte yandan, ısrarlı takip fiilinde mağdura gönderilen mesajlarda hakaret var ise hakaret suçuyla şikayette bulunulmasının mümkün olduğunu belirten Süren, ısrarlı takibin kapsamına göre TCK’nın eziyet, tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma gibi farklı hükümlerinin işletilebileceğine dikkat çekiyor.

İlgili yasal araçların sahada uygulanması konusunda mevcut kapasite eksikliği ise, hak savunucularının özellikle vurguladığı bir başka nokta.

Süren, bu konudaki saha deneyimini şu şekilde aktarıyor:

“Yasa uygulayıcılar ve kolluk kuvvetleri için çalıştaylar yapılabilir, toplantılar düzenlenebilir. Birçok ısrarlı takip şikayetinde mağdurun dosyası ciddiye alınmıyor. Koruma kararı veriliyor, ama aynı anda faile uzaklaştırma kararı tebliğ edilirken mağdurun yeni adresi de iletilmiş oluyor. Sığınma evlerinin adresleri ise, taksilerden, marketlerden, çiçekçilerden bile öğrenilir hale geldi. Israrlı takipte bulunan birisi, cezai kovuşturmaya konu olsa bile 'çayımı içer çıkarım' derse burada ceza korkusu yok demektir. Adaleti artık Twitter’dan beklemek yerine ilgili yasa maddesini gerçekten uygulamak gerekiyor. Tutuklanmanın koşulları iyi incelenmeli ve işlenen suç gerektiriyorsa tutuklanmalı.”

Hak savunucuları ve aktivistlerin bir diğer talebi ise, koruma kararı sayısındaki düşmenin önüne geçilmesi.

Süren’e göre, Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çektiğinden beri şikayetler artsa da koruma kararlarının sayısında bir azalma var.

“Ayrıca koruma kararı talebinde delil aranıyor; oysa kanunda böyle bir ön-şart söz konusu değil. Sorumluluk sahibi herkesin diline çok dikkat etmesi gerekiyor; çünkü iktidarın dili topluma da yansıyor. Kadın-erkek eşit değildir derseniz, bu kadar kadın cinayetinin suçunu 84 milyona yükleyemezsiniz,” diye ekliyor Süren.

ETKİN CEZALANDIRMA OLMAZSA FAİL CESARET ALIYOR

Avukat Kardelen Yarlı, ısrarlı takiple ilgili iddianamelerin TCK’daki hiçbir maddeye dahil olmadığı durumlarda kişinin huzur ve sükununu bozma suçu kapsamına alındığını ve bu çerçevede iddianame hazırlanıp dava açıldığını belirtiyor.

Av. Kardelen Yarlı

Gazete Duvar’a konuşan Yarlı, “Bu maddeye dayanarak iddianame hazırlayan savcı sayısı çok az çünkü soyut bağlamda düzenleniyor ve ispatı çok zor. Yeterli şüphe ve delile ulaşacak araştırmayı yapmak gerekiyor. Bazen failin amacı sadece mağdurla yakınlaşmak, onun hayatına dahil olmak olabildiği için bunun huzur ve sükunu bozma olarak görülmediği durumlar oluyor ve takipsizlik kararı veriliyor,” diyor.

Yarlı daha önce ısrarlı takip konulu davalar almış ve birçoğunda koruma kararına rağmen takip devam etmiş.

“Benim gördüğüm davada farklı suçlardan suç duyurusunda bulunduk, bazılarına takipsizlik verildi, bazılarına dava açıldı. Ama kişi o iki-üç yıl boyunca hakkında dava olsa da, bizim müvekkilimizi arabasıyla takip etmeye, iş yerine gelmeye, telefonuna mesaj atmaya, sosyal medyadan yazmaya devam etti. Israrlı takip suçunu dava ve koruma kararına rağmen devam ettirdi,” diyor Yarlı.

Hak savunucularına göre, bu suç TCK’da açıkça tanımlanmadıkça ve caydırıcı cezalar düzenlenmedikçe kısır döngü devam edecek.

Yarlı’ya göre, “başta masumane hareketler içeren kapıya çiçek getirmek, kişiyi birkaç kez aramak gibi eylemler bir suç gibi gözükmese de, ileride fiziksel ve cinsel şiddete dönüyor çükü fail cesaret alıyor.”