İsrail'den 'Altılı Masa' dersleri

Siyasi ittifaklar kapsayıcılık ve konsensüs kadar yüksek derecede kırılganlıkları da barındırıyor. Seçim sonrası Altılı Masa'nın direnci İsrail’deki 36. hükümete benzeyip benzemeyeceğini belirleyecek.

Google Haberlere Abone ol

Can Türe*

2021 Haziran’ında tam 12 yıllık Netanyahu iktidarının ardından bir araya gelen geniş bir koalisyon belki de İsrail tarihinin ideolojik ve temsili anlamda çeşitliliği en yüksek hükümetini kurdu. Netanyahu karşıtlığında birleşen bu koalisyon kıl payı bir çoğunlukla hükümeti kurmayı başardı. Aşırı sağcı başbakanı muhalefete itmek amacıyla bir araya gelmiş olan partiler, ülkedeki siyasi yelpazenin sağından soluna neredeyse tüm unsurlarını barındırıyordu. Kimler yoktu ki koalisyonun içinde: Sol eğilimli, Meretz ve İşçi Partileri, Naftali Bennett’in Yamina Partisi, hükümetin başbakanlığını Bennet’le birlikte dönüşümlü olarak üstlenecek olan Yair Lapid ile Benny Gantz’ın merkez sağ partileri, Netanyahu'nun partisinden ayrılan Gideon Sa’ar’ın başında bulunduğu Tikva Hadaşa, İsrail tarihinde iktidara ilk defa ortak olabilen Arapların partisi Ra’am ve daha birkaç yıl önce “Arapların kafalarının kesilmesini” öneren azılı sağcı Lieberman’ın Yisrael Beitenu partisi.

Çok tanıdık ve Türkiye’de yaşayan seçmenin şu günlerde içinde yaşadığı bir senaryo.

PAMUK İPLİĞİNE BAĞLI KOALİSYON

Başlangıçta koalisyonun tüm partileri ortak düşman Netanyahu’nun iktidardan uzak tutulması için bir araya gelmiş ve kendi siyasi gündemlerini bir süreliğine rafa kaldırmıştı. Sağdan sola her parti kendi “davalarından” ödünler vermeyi kabul etti. Sekizli koalisyon kısa sürecek iktidarında Netanyahu’nun aşırı politikalarından yorulmuş ülkeye geçici bir rahatlık yaşattı. Uzlaşmacı bir bütçe hazırlandı ve meclisten geçirildi, sivil toplumun, yargının ve Arap azınlığın üzerindeki baskılar hafifledi, uzun süredir ihmal edilmiş bölge ülkeleriyle ilişkiler geliştirildi, Filistin Ulusal Yönetimi ile sınırlı ve dolaylı bir diyalog kuruldu.

Ne var ki zamanla koalisyonun bazı ortakları, muhalefetin baskı ve yıldırma politikalarından etkilenmeye başladı. Netanyahu, daha önceki seçimlerde hükümeti kurabilmek için yardım istediği ortaya çıkan Arap listesi Ra’am’ın varlığı nedeniyle koalisyondaki tüm partileri terörle işbirliği yapmakla itham etti. Özellikle koalisyonun sağ ortakları ulusal ve dini değerlere ihanetle suçlandı.

Baskılar sonucu ilk önce bu partilerden Yamina’nın bazı milletvekilleri hükümete verdikleri desteği çektiklerini açıkladı. Daha sonra Arap listesi Ra’am, El Aksa’da yaşanan şiddet olaylarını gerekçe göstererek koalisyonu zayıflattı. İktidar mecliste azınlık durumuna düştü ve yasa yapma gücünü kaybetti. Giderek düşen oylar, tüm partileri kaygılandırmaya başladı, ortak gündem kişisel kaygılara yenik düştü ve koalisyon hükümetinin sonu geldi.

Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak

Tel Aviv Üniversitesi Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrika Çalışmaları Merkezi’nden Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak’a göre koalisyonda “ideolojik ayrılıklar o denli derindi ki Netanyahu karşıtlığı, bu ideolojik olarak alakasız olan partileri bir arada tutmaya yetmedi.”

PEKİ SONRA NE OLDU?

Koalisyon hükümeti öncesi gerçekleşen iki seçimde hükümeti kuracak çoğunluğu sağlayamamış olan, hakkında rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma gibi suçlardan davalar bulunan Netanyahu, yapılan seçimde çok daha güçlü bir şekilde geri döndü ve iktidar ortaklarıyla birlikte ülke tarihinin en aşırı sağ hükümetini kurdu. Sol çöktü, en büyük iki sol partiden biri barajı aşamazken, diğeri olan İşçi Partisi büyük oranda oy kaybetti. Dahası, sadece iktidar bloğu değil, muhalefet de sağa kaydı. Halen İsrail meclisi Knesset’te Netanyahu'nun kendisine karşı olduğu halde politikalarına destek veren birçok milletvekili bulunduğu iddia ediliyor.

Yeni kurulan hükümet, göreve gelir gelmez ülkedeki aşırı sağ siyasetçilerin uzun süredir hayallerini süsleyen politikaları bir bir uygulamaya başladı. Yargı reformu adı altında Yüksek Mahkeme’nin yetkilerinin kısılması, mutlak meclis çoğunluğuyla mahkemenin kararlarının geçersiz kılınabilmesi, yüksek yargıçların atanabilmesinde hükümetin yetkisinin artırılması gibi kuvvetler ayrılığını yerle bir edecek birçok değişikliği içeren ve bütün ülkeyi ayağa kaldıran yasa tasarısını meclise getirdi. İsrail kamuoyu aylardır bu tasarıyla ve ona karşı ayaklanan kitlelerin protestolarıyla çalkalanıyor.

Dr. Cohen Yanarocak’a göre Netanyahu’nun daha güçlü dönmesinin en önemli sebebi koalisyon ortaklarından Bennett’in partisinin baraj altı kalması ve parti seçmeninin Netanyahu’yu destekler hale gelmesi oldu. “Netanyahu aşırı dinci ve aşırı sağcı blok ile koalisyon yaptı. Geçmişte merkez partileri de Netanyahu'nun koalisyonlarında yer alıyordu. Ancak bu partiler Netanyahu'nun koalisyonuna katılmama kararı aldı. Bu şekilde Netanyahu'nun tek seçeneği bu aşırılık yanlısı partiler olmuş oldu. Dolayısıyla bu partileri memnun edebilmek ve yine kendi partisi içinde Adalet bakanı Yariv Levin gibi kişileri de tatmin edebilmek için tepki çeken yargı reformuna yeşil ışık yaktı.”

ALTILI MASANIN KIRILGANLIKLARI

İsrail siyasetinde yaşanan bu 18 aylık deneyim ve ardından yaşananlar önümüzdeki seçimler ve sonrası için büyük dersler barındırıyor. Elbette, bir buçuk yıldan fazladır işbirliği içinde olan Altılı Masa bileşenleri sadece bir “Erdoğan gitsin” ittifakından ibaret değil. Masadaki partiler belirli düzeyde ilkeler konsensüsü sağlamış, asgari müştereklerde uzlaşmış durumda. Tüm partiler ortak hedef olarak güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişi olmazsa olmaz sayıyor. Diğer yandan kamu yönetiminden, yargıya, dış politikadan ekonomi politikalarına kadar birçok alanı düzenleyen ve binlerce maddeden oluşan Ortak Politikalar Mutabakat Metni var. Masa, İsrail’deki kadar karşıtlık üzerine değil, ortak bir sistem tasavvuru üzerine kurulu. 

Buna rağmen, geçtiğimiz ay yaşanan Meral Akşener krizi, Cumhurbaşkanı adayının belirlenme yöntemi (ya da yöntemsizliği), CHP ve İYİ Parti kurmaylarının kamuoyu önünde birbirlerine karşı verdikleri demeçler, İYİ Partili Ümit Özlale’nin üzerinde mutabakat sağlanamayan İstanbul Sözleşmesi hakkındaki çıkışının yarattığı tartışmalar, bize Altılı Masa'nın kırılganlıklarına dair ipucundan çok fazlasını veriyor.

Seçim sonucu ne olursa olsun, partilerin benimsedikleri ortak politikaların tıkanmış ekonomik ve siyasi sistemi rahatlatacağı fikri Erdoğan’dan umudunu kesmiş seçmende yaygın bir görüş. Dolayısıyla masanın üzerinde uzlaştığı programa kendisi olmasa da ihtiyaç olacak. Fakat seçimin kazanılması durumunda masanın daha zorlu sınavlara maruz kalacağını tahmin etmek çok da zor değil.

Her şeyden önce şu an öngörülemeyen meclis aritmetiğinin baskısı hep masadaki partilerin üzerinde olacak. Eğer iç iletişim kanalları ve karar alma mekanizmaları sağlıklı işletilmezse, kabinenin oluşturulması ve bakanlıkların paylaşılması süreci de masa için sancılı bir sürece dönüşme tehlikesi taşıyor. Henüz seçim bile kazanılmadan su yüzüne çıkan çelişkiler, iktidarın paylaşılması sürecinde kâbus haline gelebilir. Altılı Masa içi bir çözülmenin bedeli, bu defa Akşener’in masadan ayrıldığı iki günlük bir ulusal heyecan dalgası kadar hafif olmayacaktır.

Bu senaryo Dr. Cohen Yanarocak’a göre çok olası: “Aylar ayları kovaladıktan sonra ideolojik olarak bu kadar alakasız partilerin İsrail'deki ‘Netanyahu karşıtlığı harcının’ çözülmesine benzer şekilde ‘Erdoğan karşıtlığı harcına’ sahip çıkmama olasılığı yüksek.” Yine de Dr. Cohen Yanarocak’a göre seçimin kazanılması halinde Altılı Masa'nın istikrarını TBMM'deki sandalye dağılımı ve CHP'nin, Masa'nın küçük ortaklarına ne kadar mecbur kalıp kalmayacağı ve İYİ Parti ile olan siyasi uyumu belirleyecek.

PEKİ YA FELAKET SENARYOSU?

Altılı Masa'nın iktidardayken iç istikrarını kaybetmesi derin sonuçlar ortaya çıkarabilir. İsrail’deki Bennett-Lapid hükümeti sonrası yaşananları AKP’nin kurduğu seçim ittifaklarıyla birlikte düşündüğümüzde bu sonuçları tahmin etmek zor değil: Muhalefetin başarısızlığıyla güçlenmiş bir AKP, 6284’ün kaldırılması, karma eğitiminden vazgeçilmesi, imam nikahının serbest bırakılması gibi talepleri olan YRP ve HÜDA PAR gibi ortaklarının bir dediğini iki etmeyecek.

Dr. Cohen Yanarocak bu durumda, her ne kadar ülke ekonomisinin durumu nedeniyle zorda olsa da, Erdoğan’ın siyaseten gücünün zirvesine ulaşacağını ve seçim dönemindeki vaatlerini peyderpey hayata geçirebileceğini düşünüyor ve ekliyor: “Böylesi bir politika güdülmesi durumunda Türkiye daha önce hiç yaşamadığı bir biçimde olumsuz bir beyin göçü ile karşılaşabilir.”  

Hangi ülke olursa olsun, Orta Doğu gibi ideolojik oy verme davranışının yüksek olduğu coğrafyalarda, siyasi ittifaklar kapsayıcılık ve konsensüs vadettiği kadar yüksek derecede kırılganlıkları da barındırıyor. İttifak içi çelişkiler, dış baskılar tarafından daha da keskin hale getiriliyor ve bir yerde kırılma noktasına ulaşıyor. Seçim sonrası Altılı Masa'nın bu baskılar karşısında direncini artırmaya yönelik yaklaşımı, akıbetinin İsrail’deki 36. hükümete benzeyip benzemeyeceğini belirleyecek.

*Freelance gazeteci