İsrail-Filistin çatışmasının mimari manzarası

Savaşın acı yüzünü bir kez daha gördük. Okullar, hastaneler yıkıldı. Kentler, sokaklar köprüler bombalandı. Yenilenemeyecek iki şey vardır. Biri bellek, diğeri gelecek.

Google Haberlere Abone ol

Rumet Şahin*

Sadece ülkemizin değil tüm dünyanın bir numaralı gündemi olan İsrail-Filistin çatışmasını mimari perspektif ile ele alacağız. İsrail-Filistin arasındaki yıllardır süren gerilim, yalnızca toprak ve politika ile sınırlı değil, aynı zamanda bölgedeki yapılar, şehirler ve mekanlar üzerinde de büyük bir etki yaratmıştır.

Bu yazı, uzun süren bir soruna başka bir bakış açısı sunar ve İsrail-Filistin çatışmasının mimari tarafından nasıl şekillendirildiğini ortaya koyar. Ayrıca gelecekteki çözüm ve uzlaşmaya nasıl katkıda bulunabileceğini anlamamızı sağlar.

Bu çatışmanın kökenlerine inerken tarih boyunca mimarinin bu topraklardaki siyasi ideolojileri nasıl yansıttığını görmek mümkün. Özellikle Filistin toprakları, birçok farklı hükümetin ve kültürün egemenliğinde bulunmuştur. Bu durum binaların, mekânların sürekli değişen ve uyum sağlayan bir karaktere sahip olmasına yol açmıştır. Ancak önce bu çatışmanın kökenlerine kısa da olsa göz atmakta fayda var.

TARİHSEL BAĞLAM

İsrail-Filistin çatışması, 20. yüzyılın başlarına kadar uzanan karmaşık tarihsel kökenlere sahip. Ana unsurlar şunlar:

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı ve bu dönem boyunca Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler burada bir arada yaşadı. Ancak, 19. yüzyılda siyasi ve dini gerginlikler arttı.

Britanya Mandası: Birinci Dünya Savaşı'nın ardından, 1917'de Balfour Deklarasyonu ile Filistin, Britanya Mandası altında yönetilmeye başlandı. Bu dönemde Yahudi göçleri arttı ve Arap nüfusuyla gerginlikler başladı.

Birleşmiş Milletler Planı (1947): Birleşmiş Milletler, 1947'de Filistin'i ikiye bölen bir plan olarak İsrail ve Filistin arasında iki ayrı devlet önerisi olarak kabul gördü. Ancak bu plan, Araplar ve Yahudiler arasında şiddetli çatışmalara neden oldu.

1948 Arap-İsrail Savaşı: İsrail 1948'de bağımsızlığını ilan etti ve bu, çatışmanın daha büyük boyutlara ulaştığı dönemin başlangıcı oldu.

Arap ülkeleri İsrail'e savaş açtı ve savaş sonucunda İsrail topraklarını genişletti.

Altı Gün Savaşı (1967): 1967'de İsrail, altı gün süren bir savaşla Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze Şeridi ve Golan Tepeleri'ni ele geçirdi. Bu savaş, İsrail'in toprak genişletmesi ve Filistinlilerin topraklarını kaybetmesi ile sonuçlandı.

Uluslararası İlişkiler ve Barış Süreçleri: Bir dizi barış sürecine (Oslo Anlaşmaları, Camp David Anlaşmaları vb.) İsrail-Filistin çatışmasının çözümü için girişildi, ancak bu anlaşmaların uygulanması ve barışın sağlanması konusunda sürekli zorluklar yaşandı.

İsrail'in yerleşim birimleri inşa etmesi, Filistin'in bağımsızlık ve toprak talepleri, terör saldırıları ve güvenlik endişeleri gibi bir dizi faktörün etkisi altında günümüzde de tekrar alevlendiği bir dönemden geçmekteyiz.

BÖLÜNMÜŞ ŞEHİRLER: MİMARLIK VE SOSYAL AYRIM

Çatışma ile başlayan güvenlik ve sınır kaygı kaygıları kontrol noktalarını, engelleri getirdi. Mimari burada ayrımın dili oldu.

Kudüs, İsrail-Filistin çatışmasının merkezinde yer alan ve sosyal ayrımların yoğun olarak hissedildiği bir şehir olarak öne çıkıyor. Kudüs'teki pek çok bina, hem tarihi hem de siyasi öneme sahiptir. Ancak bazı binalar ve mahalleler, çatışmanın bir sonucu olarak fiziksel olarak ayrılmış durumda. Örneğin, Batı Kudüs'teki Filistinli bölgeler ile Doğu Kudüs'teki İsrailli yerleşimciler arasındaki yüksek beton duvarlar, günlük yaşamı ciddi şekilde etkilemekte. Bu bariyerler, insanların işe gitmelerini, okullarına gitmelerini veya ailelerini ziyaret etmelerini zorlaştırıyor ve toplulukları birbirinden ayırıyor.

Kudüs

El Halil (Hebron), Filistin topraklarında bulunan başka bir bölünmüş şehir olarak öne çıkıyor. Bu şehirde bulunan birçok kontrol noktası, sakinlerin günlük yaşamlarını büyük ölçüde etkiliyor. Özellikle El Halil (Hebron) şehrinin merkezinde yer alan İbrahimi Camii ve Mezarlığı, hem Müslümanların hem de Yahudilerin kutsal kabul ettiği bir mekân. Ancak bu mekânın etrafında birçok kontrol noktası ve güvenlik önlemi bulunuyor. İsrail ve Filistinliler arasında sürekli gerilimlere ve çatışmalara yol açan bu durum, sakinlerin günlük yaşamlarını derinden etkiliyor.

İbrahimi Camii, El Halil ( Hebron) 

YIKIM SÜRECİ

Binalar sadece fiziksel yapılar değildir, aynı zamanda kimlik ve tarih taşırlar. Çatışmanın bir sonucu olarak, ev yıkımları yaygın hale gelmiştir. İsrailli yetkililer, güvenlik gerekçesiyle sınır duvarına yakın olan Filistinli evlerini yıkmaktadır. Bu yıkımlar, sadece ailelerin barınma ihtiyaçlarını etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda Filistinlilerin tarihleri ve kimlikleri ile bağlantılarını da kaybetmelerine neden oluyor. Örneğin, Filistinli ailelerin kuşaklar boyunca yaşadığı ve miras olarak aldığı evler, bu yıkımlar sonucu yok oluyor.

Yeniden inşa süreci mümkün. Ancak çatışmanın sürekli devam etmesi veya durmaksızın yıkım ve yeniden inşa döngüsü, toplumlar üzerinde sürdürülemeyen bir yük yaratabilir. Yıkımın sık sık tekrarlanması, toplumların sürekli belirsizlik içinde yaşamalarına ve toplumsal dokularının zayıflamasına neden olabilir. Bu nedenle, kalıcı barış ve istikrarın sağlanması, bu döngünün kırılmasına yardımcı olabilir.

Bu somut örnekler binaların ve mekânların Kudüs, El Halil (Hebron) gibi bölünmüş şehirlerdeki günlük yaşamı nasıl etkilediğini gösteriyor. Bu etkiler, topluluklar arasındaki ayrımı ve gerilimi artırmanın ötesinde, insanların kimliklerini ve geçmişlerini etkiliyor. Bu bağlamda mimari, çatışmanın bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor ve uzun vadede barış için nasıl bir fırsat sunabileceğimizi düşünmemizi sağlıyor.

YERLEŞİMLERİN İNŞASI VE MİMARLIĞIN POLİTİK DİLİ

İsrail'in Filistin topraklarına yerleşimler inşa etme politikası ve özellikle yerleşimlerin inşası sırasında kullanılan malzemelerin ve tasarımın verdiği mesaja ve yarattığı kimliğe bakınca, mimarlık üzerinden sosyal ve siyasi mesaj verildiği görülüyor.

Öncelikle İsrail'de hakim olan mimari anlayışı inceleyelim. Google Haritalar üzerinden Tel Aviv'de biraz gezindiğimizde sokakların genelinin yeşil dokuya sahip olduğunu ve genel olarak çok yüksek yerleşimlerin olmadığını görebiliyoruz. Yukarıdaki görselde rastgele bir sokaktan alınmış bir görüntüyü mevcut.
Görsele baktığımızda; tek yönlü bir parklanma ve bu parklanmanın, çift yönlü parklanmaya dönmemesi için kaldırıma yapılan bariyerler yapılmış. Ortadoğu coğrafyasının davranışsal olarak birbirine ne kadar da çok benzediğini görmekteyiz.

Yine bahsettiğimiz gibi yüksek olmayan yapılaşma ve yer yer yeşil dokular mevcut. İsrail bazı alanlarda teknolojik olarak çok ileride olmasına rağmen, bu sokakta enerji hatlarının yer altında değil, direklerle yer üstünde olduğunu görmekteyiz. Yolu incelersek asfalt olduğunu ancak asfalttaki farklılığa bakarsak yolun yapımından sonra sokakta kazı yapıldığını, kazılan alanın üstüne asfalt döküldüğünü renk farkından anlayabiliyoruz.  Belki su hatlarını yenilediler, belki sokağa doğalgaz yeni geldi...

Bu kadar detaydan bahsetmemin sebebi buradaki yaşamın gözünüzde daha iyi canlanmasını sağlamak.  Gelin bir de Filistin tarafına inşa edilen İsrail yapılarını inceleyelim.

Öncelikle yapıların betonarme olduğunu söyleyerek başlayabiliriz. Bu malzeme seçimi, yerleşimlerin kalıcılığını ve sağlamlığını artırırken, aynı zamanda İsrail’in bu topraklardaki varlığını güçlendiren bir sembol. Betonarme binalar, İsrail'in uzun vadeli bir varlığını vurgulamak için kullanılan somut bir ifadedir. 

Yapım yöntemine baktığımızda çok sayıda kule vinç görmekteyiz. Bu işi kolaylaştırmak, yapımı hızlandırmak için tercih edilen yapım yöntemi. Buraya yerleşmek için acele ettiklerini bir an önce inşaatı bitirmeyi hedefledikleri anlaşılıyor.

Tasarımın dilini irdelediğimizde ise kent dokusunun, klasik İsrail kenti gibi olmadığını görüyoruz. Planlanan yeşil doku yok. Varsa da çok az olduğu için çekilen fotoğraf karelerinden görmüyoruz. Aynı zamanda yapılar, Tel Aviv'de görüldüğü gibi az katlı değil olabildiğince yüksek katlı olarak tercih edilmiş. Böylece buraya yığılmacı bir yaklaşım olduğunu, olabildiğince fazla sayıda insan yerleştirme amaçlandığı anlaşılıyor.

Yerleşimlerin inşası, Filistin topraklarında sosyal ve siyasi etkiler yaratan karmaşık bir konudur. Bu inşaatın malzeme seçimi ve tasarımı, toplumsal dinamikleri ve siyasi ayrışmaları derinleştirir. Bu etkiler, İsrail-Filistin çatışmasının temel yönlerinden biridir ve uzun vadeli barış çabalarını etkileyen önemli bir faktördür.

BÖLGENİN ZENGİN MİMARİ VE TARİHİ MİRASI

Bölge, tarihsel olarak birçok farklı medeniyetin izlerini taşıyan bir coğrafyadır. Bu nedenle, bu bölgenin mimari mirası oldukça zengin ve çeşitlidir.

Antik Dönemler: Bölge, antik dönemlerde önemli medeniyetlerin kesişim noktasıydı. Mısır İmparatorluğu, Babilliler, Persler ve Romalılar gibi büyük imparatorluklar bu topraklarda hüküm sürdü. Bu döneme ait bölgenin zengin arkeolojik kalıntıları, tapınaklar, şehir surları ve amfi tiyatrolar gibi mimari yapıları içerir.

Ortaçağ İslam Dönemi: İslam'ın yayılması ile bölge, İslam medeniyetinin bir parçası haline geldi. Bu dönemde Kudüs, Kubbet-üs Sahra gibi önemli İslam yapılarına ev sahipliği yaptı. Ayrıca çeşitli camiler, medreseler ve hanlar inşa edildi. Bu dönemdeki bölge mimarisi İslam sanatının özelliklerini yansıtır.

Haçlı Dönemi: Ortaçağ boyunca bölge, Haçlı Krallığı'nın bir parçasıydı. Bu dönemde katedraller, kiliseler ve şatolar inşa edildi. Haçlı dönemine ait bazı kalıntılar hala görülebilir durumdadır.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: Bölge, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir vilayeti oldu ve bu dönemde Osmanlı mimarisi önemli bir rol oynadı. Çeşmeler, hamamlar, çarşılar ve Osmanlı tarzı evler bu döneme ait yapı örneklerindendir.

Yeni Dönem: Bölgenin modern dönemi, 19. ve 20. yüzyıllarda başladı. Bu dönemde Batılı etkiler, Filistin-İsrail şehirlerinin yeniden düzenlenmesine ve modern binaların inşa edilmesine yol açtı. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kudüs ve Batı Şeria'da yeni binaların sayısı arttı.

Bu zengin mimari ve tarihi miras içerisinde, bölge halklarının hepsi için kutsal olan, kültürel olarak önemsedikleri parçalar bulmak mümkün. 

KÜLTÜREL KİMLİK VE SEMBOLLER

İsrail ve Filistin'de inşa edilen yapılar, kültürel kimlik ve sembolizm açısından büyük öneme sahiptir. Bu yapılar, tarih, din, kültür ve toplumun kimliğiyle derin bir şekilde bağlantılıdır.

Hıristiyanlık, İslam ve Yahudilik gibi dünya dinlerinin önemli kutsal mekanlarına ev sahipliği yapar. Örneğin, Kudüs'teki Batı Duvar, Yahudiliğin en kutsal mekanlarından biridir.

Mescid-i Aksa bölgeye verilen isimdir. Bu bölge içerisinde yer Kıble Mescidi ve Kubbetü’s Sahra yer almaktadır. İslam'ın üçüncü en kutsal camii olarak kabul edilir. Bu camii, Filistin'in İslam kültürel kimliği için büyük bir sembolik öneme sahiptir.

Yad Vashem, Holokost anısına ve soykırımın hatırlanmasına adanmış bir anıt ve müzedir. Bu bina, İsrail'in ulusal kimliği ve bağımsızlığına atıfta bulunurken, soykırımın unutulmamasını teşvik eder.

Beytüllahim'deki Kutsal Doğuş Kilisesi, Hıristiyan dünyası için büyük bir öneme sahiptir. Bu kilise, Hıristiyanlığın doğduğu yer olarak kabul edilen İsa'nın doğduğu yer olarak bilinir.

Bölge, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle antik şehirler, kaleler ve tapınaklar, bölgenin tarihsel ve kültürel kimliğinin bir parçasıdır. Bu yapılar, İsrail ve Filistin toplumlarının tarihsel, kültürel ve dini kimliklerini hatırlatır ve korur. Ancak bu yapılar aynı zamanda İsrail-Filistin çatışmasının bir yansımasıdır ve çatışmanın devam ettiği dönemlerde sembolik öneme sahip olabilirler.

Bu ve daha bahsetmediğim önemli birçok yere değinme sebebim ise şu; bu binaların korunması ve saygı gösterilmesi, çatışma dönemlerinde bile barışın teşvik edilmesi açısından önemlidir.

Irak'ta, Bahreyn'de, Suriye'de, Afganistan'da daha birçok yerde savaşlar ve iç karışıklıklar sonucu yok olan; dünya mirası, insanların ortak değeri eserlerin, bir kez daha yok olmaması. Bölgenin mimari mirası, bu toprakların tarihsel ve kültürel zenginliğini yansıtır. Bu yapılar, bu coğrafyanın karmaşıklığını ve çeşitliliğini anlamamıza yardımcı olur. Dünya hafızasında yer alan bu kötü örneklerden ders alınarak savaş sırasında bile olsa bu mirasın korunması dünya için önemlidir.

Ağlama Duvarı, Kubbetü’s Sahra, Mescid-i Aksa

Kutsal Doğuş Kilisesi 

YENİDEN İNŞA SÜRECİ

Savaşın acı yüzünü bir kez daha gördük. Okullar, hastaneler yıkıldı. Kentler, sokaklar köprüler bombalandı. Festivaller kana bulandı. İsrail tarafından temel ihtiyaç olan su ve elektriğin kesildiğini de gördük, uluslararası yardım kuruluşlarının desteği ile su altyapısının oluşturulması için bölgeye gönderilen boruların, Hamas tarafından füze yapılıp İsrail'i füze yağmuruna tuttuğunu da gördük.

Hemen sağlanması gereken ateşkes süreci ile insani ihtiyaçların karşılandıktan sonra yapısal olan her şey yeniden yapılabilir. Bölgeye kurulacak birkaç beton santrali ile kentin ihtiyacı olan bütün yapılar, özellikle müteahhitlik becerileriyle mahir Türkiye gibi ülkelerin desteği ile her şey yenilenebilir.

Yenilenemeyecek iki şey vardır. Biri bellek, diğeri gelecek. Dünya’nın hafızasına sahip alanların korunması, belleği koruyacaktır. Ancak çatışma sürdüğü sürece geleceği hiçbir şekilde koruyamayız. Bu ayrımı, çatışmayı, savaşın etkilerini zihinlerine kazımış olan çocuklar ileride bu toplum parçası olduğunda, ortaya çıkan ve savaş sonrası şekillenen bu dünya, savaşın izlerini zihninde taşıyan çocuklar tarafından oluşturulmuş olacak.

Size Filistinli bir çocuğun vizyonu ile ilgili bir hikaye anlatarak yazıyı bitireceğim. Her gece çocuklarını uyutmak için uğraşan bir anne. Çocukların uykuyu geçiştirmek için her seferinde yeni sorularından bezmiş ve çocuğunu uyutmak için farklı farklı hikayeler anlatarak onları uyutmaya çalışan ve belki sonrasında kendine bir kahve yapıp dinlenmeyi hayal eden bir anne. Birçok ebeveyn gibi o da üç çocuğuyla neredeyse her gece uğraşmak zorunda.

Yine o gecelerin birinde üç çocuğu; Khaled, Ghassan ve Basel, "Üç Küçük Domuz" hikayesini onlara yeniden okuması konusunda ısrar ediyorlar. Anne kendi kendine seviniyor. Küçük bir hikaye anlatacak ve bitecek.

Anne hikayeyi anlatmaya başlıyor: “Bir zamanlar üç küçük domuz varmış. Her biri kendi evini inşa etmeye karar vermiş. Birincisi evini samandan, ikincisi ahşaptan, üçüncüsü ise tuğladan bir ev yapmış. Büyük kötü kurt geldiğinde ilk iki evi yıkmayı başarmış ama tuğladan yapılmış evi yıkamamış… Ve böylece üçüncü domuz kazanmış!” Hikayeyi bitirmenin verdiği rahatlıkla çocuklarına iyi geceler dileyip, bir fincan kahve içmek için sabırsızlıkla ışığı kapatmak üzereyken, 5 yaşındaki Khaled “Anne, bize bu hikayeden ne öğreniyoruz, anlatır mısın? diye soruyor. 

Annesi ise hiç düşünmeden cevabını veriyor. “Çok çalışmanın ve adanmışlığın her zaman karşılığını aldığını öğreniyoruz. Zamanımızı ayırıp, temeli beton, sağlam malzemeyle bir ev yaparsak, onu kimse yıkamaz; tıpkı üçüncü domuzun evinde olduğu gibi.”

Anne, Khaled'in Üç Küçük Domuz ve evlerinin hikayesinin ötesinde düşündüğünü bilmiyordu.

Khaled: “Anne, bu hikaye hiç mantıklı değil. Mesela 'Velid Amca'nın evi taştan yapılmıştı ama o yıkıldı.”

Anne, Khaled’in gözlemleri ve düşüncelerini ifade etmesi karşılığında karşısında şaşkına döndü. Zihninde küçük Khaled’in “Velid amcanın evi taştan yapılmıştı” cevabı dönüp durdu. Bu cevap çok yüklü bir cevaptı ve annenin farklı bir yanıta ihtiyacı vardı. Sonuçta sağlam inşa edilmiş taş evler “kurt” tarafından ele geçirilip yok edilebilir. Annenin buna verecek bir cevabı yoktu. Khaled, annesinin yanaklarından gözyaşları süzülürken, annesinin hem şaşkınlığımı hem de duygularını görebiliyordu.

“Anne,” diye devam etti Khalid, “Bir fikrim var. Eğer evimizi demir veya çelikten yaparsak onu hiçbir zaman yıkamayacaklar, değil mi?”

Yıkımdan önce Khaled ve annesinin evi. 

Yıkımdan sonra Khaled ve annesinin evi. 

Bu çocuklar sadece mimar, mühendis olmanın hayalini kurmayacak. Bu çocuklar mimar, mühendis olup yıkılmaz evler yapmanın hayalini kuracaklar.

“Bu çatışmanın yada savaşın haklı yada haksız tarafı yoktur. sadece geleceği kaybolan çocukları vardır.”

*Mimar


KAYNAK 

Erden Kişi, 1948’den Bugüne, Tarihi ve Siyasi Yönleri ile ‘‘İsrail-Filistin Sorunu’’
Dr. Seher Bulut, İsrail ve Filistin Arasında Yaşananların Kısa Bir Özeti
https://www.janusmezat.com/urun/7219382/osmanli-donemi-filistin 
https://bianet.org/ 
https://arkeofili.com/
https://www.trthaber.com/ 
https://www.aa.com.tr/ 
https://www.warchildholland.org 
https://www.bbc.co.uk 
https://www.indiatvnews.com/ 
https://www.arabnews.pk/ 
https://www.independent.co.uk/ 
https://samidoun.net/