İş cinayetleri: 'Yasaları sermayenin temsilcileri yazıyor'

Ali Faik İnter’in babası madende elektrik çarpması sonucu öldü. Yetkili firma, kaza değil kalp krizi dedi. Selin Erdem, dizi setinde öldü. Yapım şirketi “O gün çalışmıyordu, muhabbete gelmişti” dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Madenlerde, konfeksiyonlarda, inşaatlarda ölen işçilerin cenazeleri hızlıca kaldırılıyor. Olay yeri temizlendikten sonra korkunç düzenin muhafızı olan devlet tüm mekanizmaları ile cinayeti örtbas ediyor. Kapitalist düzen özetle böyle işliyor.

Memleketin her köşesinden hemen her gün iş kazaları haberleri geliyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği'nin (İSİG) ulusal ve yerel basında hazırladığı raporlara göre örneğin 2020 yılının ocak ayında en az 114 işçi, şubat ayında en az 132 işçi, mart ayında en az 113 işçi, iş cinayetlerinde öldü. Durmaksızın her ay 100’ün üzerinde işçi ölüyor. Yine aynı rapora göre 2002-2020 yılları arasında en az 26 bin 407 işçi öldü. Üstelik çalışma şartlarının kötü, iş güvenliğinin hiç sağlanmıyor olması yetmiyormuş gibi pandemiden sonra işçiler bu kez virüsle karşı karşıya geldiler.

Sayıların soğukluğu dev bir çukura atılan cesetleri gözünüzün önüne getirmesine engel olsa da bu düzenin bir tarafında istif edilmiş yoksullar ölürken, bir tarafında patronlar kazanmaya devam ediyor. Tam olarak tablo bu. 

Birkaç gün önce Gaziantep 5. Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Günteks Elyaf’ta çalışan 19 yaşındaki Hamza Şepli iş kazası sonucunda elini kaybetti. 70 bin liralık hastane masrafı da dahil olmak üzere iş veren sürece dahil olmadı. Şepli’yi ziyaret eden patronunun tek yaptığı hastane odasındaki yastığının altına 1500 lira bırakmak oldu.

İşçiler ölürken, geride kalan yakınlarına ulaşan patron temsilcileri türlü yöntemlerle olay yerinden çekiliyorlar. İş cinayetleri yargıya intikal etse dahi durum değişmiyor. Sendikacı Kamil Kartal’ın bu duruma yorumu şöyle oluyor: “Siyasal iktidarlar sermayenin arkasında durur. Kapitalist ülkelerde yasalar da ‘egemen’ diye tarif ettiğimiz sermayenin temsilcileri tarafından yazılır.”

‘O GÜN ÇALIŞMIYORDU, MUHABBET İÇİN SETTEYDİ’

Selin Erdem, “Arka Sıradakiler” dizi setinde çalışan bir sanat asistanıydı. Sete yemek getiren firma aracının çarpması sonucunda öldü. Dava, ailenin ifadesi dahi alınmadan 7 ayda kapatıldı. Erdem cinayeti ile ilgili birçok rapor alınmış olsa da yapım şirketi BES Prodüksiyon olayın iş kazası olmadığına yönelik iddialar üretti. Avukat Berrin Demir anlatıyor: 

“Sette değil, çay kahve içerken, işte muhabbet ederken bu kazanın meydana geldiğini iddia ettiler. Mahkemede ‘Arkadaşlarıyla sohbete gelmiş. Bizimle alakası yok bu işin’ denildi. Oysa set amiri ve birçok tanık Erdem’in o gün çalıştığını, olay esnasında molada olduklarını ifade etmişti. Kızcağız setin orta yerine, çekim yapılan alana kadar sürüklenerek öldü.”

‘CENAZE KALDIRILDIKTAN SONRA OLAY YERİ TEMİZLENDİ’

26 yaşındaki Ali Faik İnter, yer üstü madende iş makinesi operatörü olarak çalışıyor. 2002’de Soma’da iş kazasında ölen babası da bir maden işçisiydi. Yargılama 14 yıl sürdü. Halen tazminatlarını alabilmiş değiller. Babasının ölümünden sorumlu firma ise tanıdık. İnter, “Malum 2014 yılında Soma’da yüzlerce maden işçisi öldü. Aynı firma Can Gürkan, Alp Gürkan’ın maden ocağı…” diyor.  

 12 yıl önce suç işleyen isimler, yine aynı yerde bu kez 301 madencinin ölümüne sebep oldu.

İnter anlatıyor:

“Babam maden ocağındaki kablonun aşınması sonucunda elektrik çarpması sonucunda öldü. Babamın cenazesi alındıktan hemen sonra oradaki kablo onarıldı. Olay yeri temizlendi. İlk mahkemede ‘Evet, orada elektrik kaçağı vardı, elektriği kesmeden giremedik’ diyen işçi arkadaşları ikinci mahkemede ifadelerini değiştirdi. Ondan sonra işveren babamın sağlık sorunları olduğunu, kalp krizi sonucu vefat ettiğini, elektrik çarpmadığını iddia etti. Babam 6 aylık bir işçiydi, işe girerken de bütün sağlık muayenelerinden geçmişti. 27 yaşındaydı.”

“O zamanki taşeron şirket cenazemize geldi. Çok severdik, sayardık, canımızdı tarzında bizimkilerle konuşmuşlar. Çocukların bütün giderlerini karşılayacağız gibi laflar edilmiş. Sonrasında gelen giden yok. Annem ve dedem mahkemeye verdiler. Yargılama 14 yıl sürdü. Hala daha tazminat alamadık. Malum 2014 yılında Soma’da yüzlerce maden işçisi öldü. Aynı firma Can Gürkan, Alp Gürkan’ın maden ocağı…”

‘YASALAR DA SERMAYE TARAFINDAN YAZILIR’

Sendikacı Kamil Kartal, düzenin sahipleri olan patronlar dünyasını “Kapitalizm üretimi yürütenler ile mevcut siyasal iktidar süreci birlikte yönetir” diyerek anlatıyor. Kartal’a “Nasıl olabiliyor?” diye sorduğumda meselenin köküne inerek anlatıyor:

“Yasal düzenlemeler, işverenin ihtiyaçlarına göre yapılır. İş verenler, siyasal iktidardan güç alırlar. Kapitalist ülkelerde yasalar ‘egemen’ diye tarif ettiğimiz sermayenin temsilcileri tarafından yazılır. Onların temsicileri de parlementodur aslında. Buradan güç alıyorlar. Soma’da maden ocağında 301 insanın katledilmesi sonrasında mahkeme sürecinde olanlarda bunu bariz olarak gördük.”

‘ÖRGÜTSÜZLÜK ÜÇ BEŞ SENDİKACIYA YÜKLENİLEMEZ’

Peki, bu düzen her daim işçiler aleyhine mi işleyecek? Böyle mi devam edecek? Kartal yanıtlıyor:

“2021, 1 Mayıs’ında pandemi koşullarındaki bir yıllık süreci dikkate alalım. Diyebiliriz ki aşağı yukarı bütün dünya ülkeleri kapitalist ve bu yüzden hemen tüm ülkelerde üretim zincirleri aksamadan devam etti. Bizim gibi ülkelerde ‘tam kapanma’ dedikleri dönemde bile çalışan nüfusun yüzde 80’i çalışmaya devam ediyor.”

“Kısa çalışma ödeneği sonrasında bile birçok insan çalışmaya devam etti. Emek örgütleri bu nesnel duruma müdahale edebilecek bir yaklaşım tarzı sergileyemiyorlar. Bir karşı çıkış örgütlenemiyor. Bunun birçok nedeni var. Üç beş sendikacıya bu yüklenemez. Toplum hareket edemiyor. 13 milyon küsur insanın asgari ücrette çalıştırıldığı bir ülkeden bahsediyoruz. Biat kültürü, dinsel motifler ve korku salarak yoksullaştırma siyaseti izleniyor.”

‘AKP’NİN SOSYAL POLİTİKALARINI MUHALAFET GÖREMİYOR’

Kartal’ın altını çizerek söylediği şey ise şu:  “AKP’nin uyguladığı sosyal politikaları muhalefet iyi göremiyor.” 

“Kazanılmış bir takım sosyal hakları tırpanlayan siyasal iktidar yoksulluk yardımı yapıyor, eğitim yardımı yapıyor, engelli çocuklara yardım ediyor, market çekleri veriyor. Bu şekil yardımlarla dayanışma ağları kurdu. Bu ağ yoksullaşan insanlar üzerinde çok ciddi bir etki yarattı. Pratikte bu sosyal politikaları uyguladı, halen daha uyguluyor. Diğer yaptığı şey ise bir takım rant ilişkilerini tabana yayan bir ilişki gerçekleştirdi. En az 2,5 milyon taşeron oluşturdu bu ülkede. Öldürmeyen bir ücret düzeneği ile imkânlar yaratıldı. Tüm bunlar olurken toplum örgütsüzleştirildi.”