İran Sınırı-2: Göçmen kaçakçısı ile sınırda bir gün

Göçmen kaçakçılığından hapse girip çıkmış Ali'nin rehberliğinde, İran sınırında dolaşıyoruz. Bir yandan da göçmenler nasıl getiriliyor, nerelere götürülüyor anlatıyor. Sonra telefonla başka kaçakçıları arıyor: Birkaç saat önce bir göçmen grubuna ateş açılmış, ölenler olmuş...

Google Haberlere Abone ol

VAN - Göçmen kaçakçısı Ali* ile buluşmak üzere sabaha karşı Van merkezden yola çıkıyoruz. Hakkâri karayolu üzerinde daha önceden belirlediğimiz noktada buluşuyoruz. Ali kendi aracı ile buluşacağımız noktaya geliyor. Yola, bizim aracımız ile devam etme kararı alıyoruz. Direksiyona Ali geçiyor. Yolculuğun daha ilk dakikalarında Ali, göçmen kaçakçılığını bir süre önce bıraktığını tekrar tekrar vurguluyor: “Abla, haram para. Çaresiz insanların parasını alıyoruz. Burada fabrika yok, tarım yok. Her bir evde en az on çocuk var. Düşün ki bir asgari ücretle bu çocuklara bakmak mümkün mü? Gelir kazanacak, çocuklara bakacak iş yok. Ama mülteciden gelen paranın bir gram dahi değeri olmuyor. Geldiği gibi gidiyor. İçime sinmiyor. Bu insanlar çaresiz, savaştan kaçıyor. Bir yandan onları ülkeye alıyoruz. Yani burada güvenli ortama geliyorlar. Ama yine de zor durumdaki insanın parası almak çok ağırıma gitmeye başladı. Bu iş yüzden hapse de girip çıktıktan sonra bıraktım” diyor.

Göçmen kaçakçısı Ali ile  sınıra doğru gidiyoruz... (Fotoğraflar ve kamera: Volkan Nakiboğlu.)

Van-Hakkâri karayolunda yol alırken, sınırdan en çok hangi ülke vatandaşlarının geçtiğini soruyorum. Ali, İran sınırının Afganistan, İran, Pakistan, Bangladeş, Hindistan vatandaşlarının yanı sıra az da olsa Afrika ülkelerinin vatandaşlarınca da kullanıldığını, Ruanda, Gana, Nijerya’dan da mültecilerin geçiş yaptığını söylüyor.

TÜRKİYE VE İRAN’DAKİ KAÇAKÇI ORTAK

Peki, sistem nasıl işliyor? Ali anlatıyor: “Bu kaçakçıya göre değişir. Afrika’dan çıkan kaçak, rota olarak İran’a gelmek zorunda. Afganistan’dan İran’a, İran sınırındaki yerlere gelene kadar yerel halktan aracılar, kaçakçılar var. Afganistan’dan çıkarma ayağını İran’daki kaçakçı ayarlar ama Türkiye'deki kaçakçı da İran’daki kaçakçıyla ortak çalışır. Bazı durumlarda Türkiye'deki kaçakçı İran’a geçer, İran’daki kaçakçı ile yüz yüze anlaşma yapar. Ama gitmeden telefonla da anlaşma yapılabilir. İran-Van-İstanbul hattı 5 bin dolar. Bir Afgan mülteciyi düşün. Afganistan’dan çıkmadan önce İran’daki kaçakçı ile temas kuruyor. Mülteciler İran’a ulaştıklarında kaçakçı onları belirli bir noktadan alıp İran sınır köylerine kadar getiriyor. Mültecilerin İran sınırını geçmesi sağlandıktan sonra Türk güvenlik güçlerince yakalanmadan güvenli yerlere götürmek için Türkiye’deki kaçakçı devreye giriyor. Sadece sınırı geçirmek için İranlı kaçakçı mülteci başına 1000-1500 dolara kadar varan paralar alabiliyor. İranlı kaçakçı da diğer ülkelerden gelen mültecileri sınır köylerindeki evlerde günlerce bekletiyor. Yemeklerini veriyor. Kafileyi sınırdan geçirmek için en uygun zamanı kolluyor. Türkiye’deki kaçakçılar da tek başlarına çalışmıyor. Gelen grubun büyüklüğüne göre beş, bazen altı kişilik alt yardımcı ekipler oluyor. Mülteci Türkiye’ye geldiğinde de buradaki ana kaçakçıya parasını ödüyor. Türkiye’deki kaçakçının mülteciden aldığı para da farklılık gösteriyor. Ama bazen şöyle de oluyor: İran’daki kaçakçı mülteciyi sınıra yakın bir yere getiriyor. 'Şok' adı verilen evlere yerleştiriyor, sonra gidiyor. Kaçıyor yani. Bir daha o eve dönmüyor. Yani onları çaresizliğe, açlığa, ölüme terk ediyor. Mülteciler aç susuz evlerde günlerce kalıyor. Zaman zaman oluyor böyle olaylar. O zaman Türkiye’deki kaçakçının bir şekilde haberi oluyor. Telefonu olan bir mülteci Türkiye'deki kaçakçıyı arıyor ve İran'daki kaçakçının onları terk ettiğini, günlerdir evde beklediklerini anlatıyor. Mülteciler, yol iz bilmedikleri için, hangi bölgeden, hangi yollardan yakalanmadan nasıl geçeceklerini bilmedikleri için Türkiye'deki kaçakçı sınırı geçip mültecileri o evden alıp taksit taksit geçiriyor. Bazen de onlara telefonla yol anlatılıyor. Ya da Türkiye’deki kaçakçı İran’dan tanıdığı başka bir kaçakçıyı arıyor. Bu sefer o kaçakçı devreye giriyor. Tabii tüm bunlar mülteci için kaçakçılara ödenecek yeni paralar demek."

MÜLTECİLERİN TUTULDUKLARI 'ŞOK EVLERİ'

Ali anlatmayı sürdürürken araya girip “Şok/lara yerleştiriyorlar” cümlesini biraz daha ayrıntılandırmasını istiyoruz: “Göçmenler sınırı geçmeden önce ya da sonra kaldıkları evlere, yani kaçakçıların ayarladığı evlere şok evleri diyoruz. Çünkü göçmen kampı gibi düşün abla. Ülkelerini, evlerini bırakmışlar. Günlerce yürümüşler, açlar. Sonra bir eve ya da ahırdan bozma bir yere topluca konuluyorlar. Adamlar (mülteciler) sanmasınlar ki hani gideceğiz de rahat edeceğiz. Bu nedenle 'şok evi' diyoruz. Topluca bir yerde kalıyorlar. Ama gerçekten de şok içinde oluyor mülteciler. Günlerce, aylarca yürümüşler ve belki ilk kez aylardan sonra bir evde kalacaklar. Bu evlerde halı ve minderler var. Anlaşmaya göre sıcak yemek, ya da ekmek/su veriliyor."

ŞOK EVLERİNDE GÜNLERCE TUTULUYORLAR

"Mülteciler bu evlerde ne kadar süreyle tutuluyor?" sorusunu yöneltiyoruz kaçakçıya: "Duruma göre değişir. Bazen üç gün, bazen bir hafta, bazen on gün, bazen bir ay. Ana kaçakçı diyelim üç ayrı kaçakçı grubu ile çalışıyor ve sınırın farklı noktalarından kafileleri alacaklar. Şöyle düşün: Üç gün içinde toplamda 200 kişilik bir mülteci grubu geçiş yapacak. Diyelim 50 kişi İran sınırının bir noktasından giriş yaptı, diğerleri farklı farklı gizli noktalardan. Diyelim 15 kişilik bir grup kaldı. Geçiş yapması beklenen ve diğer kaçakçı grup üç gün sonra geçiş yapacak diye düşün. Farklı farklı noktalardan geçiş yaptıkları için birbirlerine mümkün olan en yakın coğrafyalardaki evlere yerleştiriyorlar. Kalma süresini belirleyen pek çok faktör var. Yollarda çok sıkı güvenlik varsa, hava şartları çok kötüyse, güvenlik güçleri göçmen kaçakçılarına yönelik bir gözaltı süreci başlattıysa o zaman kalma süreleri uzuyor. Altı, yedi gün kaldıkları da oluyor, bir aya yakın kalan grup da oluyor. Hava karlı olursa, sonuçta bu insanlar kışın karlı yollardan yürüyecekler. Kaçakçılar güzergâhları kontrol ediyor. Dağların arasından farklı güzergâh belirliyor onları evden çıkarmak ve il merkezlerine, ilçelere götürmek için.”

Bir yerden sonra yola araçtan inip yürüyerek devam ediyoruz...

İNTİHAR EDEN KADIN MÜLTECİLER VAR

Ali’ye, Ankara’da bire bir görüşme yaptığımız mültecilerin, özellikle mülteci kadınların sınır köylerindeki evlerde kalırken, çocuklarına süt istediğinde kaçakçının bir çay bardağı süt için 50 lira istediğini anımsatıyorum. Ali, “Her işin iyisi de var kötüsü de var. Vicdanlısı da var, vicdansızı da var. Biz bu işi yaparken, sıcak yemeklerini verirdik. Bebek, çocuk olursa dikkat ederiz. Bak abla, hamile kadın eğer şok evinde doğum yaparsa kaçakçı, bebek 40 günlük olana kadar bırakmaz. Kadın, çocuk, aile evde kalmaya devam eder” diyor.

Ali'ye, basında sık sık yer alan, kimi zaman dava konusu olarak yansıyan, en çok da Ankara ve ilçelerinde bulunan kadın mültecilerle yaptığımız görüşmelerde anlatılan "Kaçakçıların mülteci kadınlara cinsel saldırısı" konusunu da açıyoruz. "Bunu yapanlar var. Şahsen ben asla ve asla yapmam, yapmadım. Benim arkadaşlarım da yapmadı. Ama öyle olaylar oluyor tabii ki. Mesela diyelim zor durumda kaldı. Yalnız kaldı. O zaman kaçakçı ile kalmak istiyor. Bazen kaçakçı yanlış yapıyor" diyor.

Ali'den son cümlelerini biraz daha ayrıntılı açmasını istiyorum. "Diyelim kadının savaşta kocası ölüyor. Türkiye’ye geliyor, çocukları var. Van'da, Batman'da kalabileceği hiçbir yeri yok. Parası da yok. Çalışacak durumda da değil. Hakları da yok. Çaresiz durumda. İşte o zaman bazı adamlar kadınlara yanlış yapıyor. Kadın bazen adamların yanında kalıyor ya da çok çaresizlikten kendini öldürmek zorunda kalıyor. Öyle olaylar da var. İntihar edenler de var. "

'ADAMIN EŞİ OLUYOR O DA ONA BAKIYOR'

“Peki, intihar edenler kadınların cenazeleri nereye defnediliyor? Güvenlik güçlerinin haberi oluyor mu? Çocukları ne oluyor. Ülkelerindeki aileleri kadınlardan haber alamayınca akıbetlerini araştırıyor mu?” diye soruyoruz. Ali, “Bilemem ki abla. Ben duyduklarımı anlatıyorum. Kimseye kötülük yapmadım ben. Gerisini de bilmiyorum” diyor. Ali’ye halen sınır köylerinde kaçakçıların yanında kalan mülteci kadınlar olup olmadığını soruyorum, “Zaman zaman oluyor. Köyde kalıyor. Adamın eşi oluyor. O da ona bakıyor” diyor. Burada aklımıza Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer alan, 2017 yılında Cumhurbaşkanı kararnamesi ile isimleri ''güvenlik koruyucusu' olarak değiştirilen köy korucularının, sınır köylerinde yaşandığı iddia edilen kadın intiharlarını güvenlik güçlerine ne ölçüde bildirdiği sorusu geliyor.

MÜLTECİLERİN GECİŞ GÜZERGÂHINDA YÜRÜYORUZ

Artık bir sapaktan döneceğiz. Ali ulaşmayı hedeflediğimiz güzergâh olan dağlık bölgelerde yürüyüşte olan mülteci grubu olup olmadığını öğrenmek için telefon açması gerektiğini söylüyor. Aracı sola çekiyoruz, Ali arka koltuğa, Volkan, direksiyona geçiyor. Ali’nin yönlendirmesiyle bir sapaktan dönüyoruz. Dağlık, karlı bir bölge. Dik yamaçta ilerliyoruz. Ali, telefon konuşmalarını bitiriyor. İlerlediğimiz dağ yolundan 15 dakika önce bir mülteci grubunun minibüs ile indirildiğini, onları kaçırdığımızı söylüyor. Ali'ye "minibüsün içindeki mültecilerin güzergâhları neresidir? Ne yapacaklar? Ne tarafa doğru gidiyorlar?" diye soruyoruz. Yanıtlıyor: "Minibüs sabah saatinde karayoluna çıkmaz. Bir yerde bekletilirler. Bazen arabada, bazen bir ahırda. Duruma göre minibüs yola çıkar yavaş yavaş Van’a, Van Denizi’ne kadar götürülürler."

KAÇAKÇILAR, YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMLERİNİ NASIL AŞIYOR?

Ali’ye, Van merkezden çıkıp kendisi ile buluştuğumuz noktaya gelene kadar üç kontrol noktasından geçtiğimizi, aracın bagajının dahi jandarma tarafından arandığını söyleyip, içinde mültecilerin bulunduğu bir minibüsün bu denli güvenlik önlemleri altında karayolunda nasıl ilerleyebileceğini soruyoruz. “Gözcüler var" diyor. "Eğer minibüs ana yola çıkacaksa geceleri, jandarma/polis noktalarında nöbet değişimi yapılırken gözcüler bu değişim anını bekler. Bir tepeye yatar, oradan aşağıyı kontrol eder. Tam değişim sırasında da minibüs şoförünü arar. Şoför o sırada ana yola çıkmak üzere sapakta bekleme anındadır. Kontrol olmadığı sırada da yola çıkar geçişi yapar "

KAÇAKÇI DİĞER KAÇAKÇILARDAN BİLGİ ALIYOR

Ali, dağlık bölgede yürüyüş halinde olan mülteci grubu olup olmadığını öğrenmek için sınır bölgesinde olan bir kaçakçıyı arıyor, uzun sayılabilecek bir görüşme yapıyor. Telefonu kapattıktan sonra gece, (üç dört saat önce) sınırı geçmeye çalışan bir kafileyi İran askerlerinin taradığını, mültecilerden ölenler olduğunu, bazı mültecilerin de dağlık alanlara kaçıştıklarını söylüyor. Kaçakçılardan bazıları halen o alanda mültecileri aramayı sürdürüyormuş. Telefonuma bakıyorum hava durumu 1 dereceyi gösteriyor. Olay, üç dört saat önce olduğuna göre, dağlık alanda havanın eksilerde olduğunu söylemek mümkün.

'YARALI MÜLTECİ YA DONAR YA DA KURTLAR PARÇALAR'

Ali’ye aslında yanıtını az çok tahmin ettiğimiz bir soru daha soruyoruz: “Kaçakçılar, kaçan mültecileri gerçekten arıyorlar mıdır?” “Arıyorlardır" diyor. “Paralarını almadıkları için arıyorlardır” diye soruyorum. “Tabii paralarını da alacaklar. Bir de dağlarda geceleri kurtlar oluyor. Kurtlar savunmasız gördüğü insanları parçalar. Onun için sizi sınıra götürmek istemedim. Tilkiler de eğer açsa insanı parçalar. Hava aydınlık şimdi. Hâlâ bulamamışlar ama eğer donmamışlarsa, kurt parçalamamışsa, tilki parçalamamışsa muhtemelen bir taşın arkasına falan saklanmışlardır. Saklanan mülteci yolu izi bilmediği için, dağlık alanda tek başına kalıyor. Bir de bunlar (mülteciler) çok çok korkak oluyor. Saklandıkları yerden çıkmıyorlar. En çok ölüm de o saklandığı yerde oluyor. Donuyorlar ya da yırtıcı hayvan geldiğinde parçalıyor. Yaz kış bu yollarda kemikler çok olur. Bilmeyenler yoldaki kemikleri hayvan kemiği zanneder ama hepsi kurtların parçaladığı insan kemikleri.”

'MÜLTECİLERİ SALMIYORLAR, ŞOKLARDA BEKLETİLİYORLAR'

Araçla, dağlık yolda kıvrılarak ilerlemek zorlaşıyor. İnip, yola yürüyerek devam ediyoruz. Ali, dağın eteklerinden yukarı doğru ilerledikçe telefon şebekesinde sorun yaşanacağını söylüyor. Geçeceğimiz güzergâhta mülteci grubu olup olmadığını öğrenmek için farklı noktalardaki kaçakçı arkadaşlarını arıyor. Görüşmeleri bittikten sonra, “Birkaç farklı ekibi aradım. Ama şu anda dağ yoluna bıraktıkları mülteciler yok. Jandarma sıkı denetimdeymiş şoklarda (şok evleri) tutuyorlarmış. Salmamışlar yollara” diyor. Yürüyüşe devam ediyoruz.

Ali’nin telefon konuşmalarını yaptıktan sonra biraz tedirgin ve huzursuz olduğunu hissediyor ve nedenini soruyorum. Çok ayrıntı vermese de bazı kaçakçılar, Ali’nin sorduğu ayrıntılı sorulardan rahatsız olmuş. Ali, “Kaçakçılar haber uçurmuştur. Sınır köylerine köylüler bizi sokmazlar” diye endişesini dile getiriyor.

YÜRÜYÜŞ YOLUNDA UÇURUMDAN DÜŞEREK ÖLEN MÜLTECİLER

Ali ve ben önden yürüyoruz. Volkan çekim yapıyor. Yerler buzlu ve kaygan. Yolun sağ tarafı uçurum. Sık sık dönüp arkada kalan Volkan'ı kontrol ediyorum. Uçurumdan kaynaklı ölümleri soruyorum. “Çok kişi uçurumdan düşüp ölüyor” diyor.

ALİ KAÇAKÇILIĞI NEDEN BIRAKTI?

Bu kez bize mihmandarlık yapmayı neden kabul ettiğini soruyoruz. Mülteciden aldığı parayı "haram" olarak niteliyor. Göçmen kaçakçılığından tutuklanıp hapse girdiğinde "ana kaçakçının" hapiste olduğu süre içerisinde çocuklarına ve ona bakma sözünü yerine getirmediğini söylüyor. Pek çok göçmen kaçakçısı tutuklandığında "ana kaçakçı" verdiği sözleri yerine getirmediği için ailelerinin ve kendilerinin çok zor durumlara düştüğünü anlatıyor: "Büyük kaçakçı diyor ki, ‘sen minibüsü kullan, bunları (mülteci) Van Gölü kıyısına götür, bırak’. Karayoluna çıkmak, minibüste mültecileri gizli saklı götürmek risk. Jandarma bir anda durduruyor ve arama yapıyor, mültecileri buluyor. Sonra gözaltına alınıyoruz. Ardından da tutuklama süreci geliyor. Büyük kaçakçı tüm bu riskleri biliyor ama diyor ki, 'Yahu sen götür. Al sana da şu kadar para. Sana bir şey olursa tüm ailen bundan sonra benim başım üstüne. Yani tüm masraflarını ben karşılayacağım, onlara aylık para göndereceğim. Sana da hapiste krallar gibi bakacağım.' Ama hapse girdikten sonra öğreniyoruz ki ailelerimiz perişan. Biz zaten perişanız. Kaçakçı verdiği hiçbir sözü tutmamış."

KİMDİR 'ANA KAÇAKÇI', NEREDE YAŞAR? 

Ali'ye zaman zaman "baş kaçakçı", zaman zaman da "ana kaçakçı" diye bahsettiği kişilerin kimler olduğunu soruyoruz. Bu kişi, sınır köylerinde mi yaşar? Kent merkezlerinde mi? Yoksa metropollerde mi? Kaçakçılığın dışında farklı iş kollarında da çalışıyor mu? Ticaretle mi uğraşıyor? Kimdir bu büyük kaçakçılar? Ali, birkaç saniye sessizlikten sonra, "Büyük adamlar" diyor: "Daha da fazlasını bilmiyorum. Ama bu işte (göçmen kaçakçılığı) büyük paralar var. İnsanların üzerinden çok büyük paralar dönüyor” diyerek konuyu konuşmak istemediğini ifade ediyor.

KAÇAKÇILIK SİSTEMİ NASIL İŞLİYOR?

"Sen göçmen kaçakçılığı yaparken tanıdığın bildiğin baş kaçakçı senin memleketinden miydi? Yani siz sürekli temas halinde miydiniz?" diye soruyoruz. "Abla zor sorular bunlar" diyor. Farklı bir açıdan soruyoruz: "Senin çalıştığın ekipte kaç kaçakçı vardı? Sistem nasıl işliyordu?"

“Ana kaçakçının dışında beş kişi daha vardı. Kaçak yolla göçmen sokma görüşmelerini, anlaşmalarını ana kaçakçı yapar. Bizlerin alacağı para bellidir. Ana kaçakçı İran'daki kaçakçı ile farklı farklı koşullar için anlaşma yapar. Bunlar kaçakların geçirileceği noktaya, mayınlı alan var mı yok mu ona göre değişir. İranlı kaçakçı sınıra kadar gelmek istemeyebilir. O zaman ana kaçakçı, ekipteki başka bir kaçakçıyı İran sırından gizlice geçirir. Kafile olarak geçtikleri için onları sınırda bekleyen başka bir ya da birkaç kaçakçı vardır. Onlar kimi zaman at kimi zaman eşek ile gelirler. Kimi zaman yürüyerek. Sınırdan geçenleri o bekleyen kaçakçılar alır. Kafilenin sayısına göre ata, eşeğe bindirir ya da yürüyerek, bazı bölgelerde yerde sürünerek sınırdan uzaklaşmalarını sağlar. Kafiledeki kişi sayısı fazlaysa mutlaka üç kaçakçı o alanda bulunur. Geçişler geceleri olduğu için özellikle soğuk havalarda yırtıcı hayvan saldırılarından korunmaları ya da donmamaları için hızlı hareket etmeleri istenir. Sınır köyüne ulaşmaları için gene en az üç dört saat yürümeleri gerekir. Bu insanlar düşünün İran tarafında da aylarca yürüyorlar. Soğukta günlerce bekliyorlar. Çok yorgun oluyorlar. Hızlı yürüyemiyorlar. Dağ sınır köyüne ulaşıldığında ekipteki başka bir kaçakçı onları bekler. Şok evine yerleştirilirler. Bu evler önceden hazırlanır. Ana kaçakçı mültecilerin evden ne zaman çıkması gerektiğine karar verirse mülteciler o zaman çıkar. Araçların ayarlanması, havanın durumu, güvenlik güçlerinin aldığı önlemler etkili. Son dönemlerde kaçakçılara güvenlik güçlerinden çok baskı var örneğin. Polis, jandarma göz açtırmıyor. Bu nedenle kaçakçılar, jandarma baskın yapacak diye şok evlerinin yerini değiştiriyor zaman zaman.”

'JANDARMA YAKALARSA MÜLTECİLER KAÇIŞIYOR' 

Ali’ye bulunduğumuz coğrafya itibariyle kalekolları, termal kameraları, gece devreye gezen askeri personeli, sınır köylerindeki korucuları, askeri birlikleri anımsatıp "Sınırdan mülteci geçişleri sonrası gece yürüyüşü yaparken hiç mi jandarma karşınıza çıkmıyor?" diye soruyoruz. “Çıkıyor abla, çıkmaz mı?” yanıtını veriyor. Peki mülteciler ne yapıyor? O anlar nasıl yaşanıyor? 

“Abla, ben değil de bir arkadaş Yüksekova tarafından geçiş yapan mülteci kafilesini almıştı. Türkiye’ye gelen kaçaklar durduk yere gelmiyor Memleketinde savaştan kaçmış, kurşun, bomba görmüş insanlar bunlar. Jandarma mülteci kafilesi ile karşılaşınca havaya ateş açıyor takır takır... İşte o zaman görmen lazım, etrafa kaçışıyorlar. Jandarma kovalıyor, hepsi bir yere kaçıyor. Eğer kaçakçı jandarmadan kurtulursa o zaman ağaçların arasında falan saklanan mültecileri arıyor ama her zaman bulması mümkün değil. Jandarma kaçakçıyı bulup yakalıyor. Eğer yaz ayı ise hava sıcak, ama yine yırtıcı hayvanlar saldırabilir. Ama kış ayı ise işte kuytu yere de saklandıysa o zaman zaten donarak ölüyor ya da hayvanlar parçalıyor.”

KAÇAKÇILARIN COVID 19 ÖNLEMLERİ 

Dağ yolunda yürümeyi sürdürüyoruz. Ali, bulunduğumuz noktadan karşıki dağları göstererek mültecilerin geçiş güzergâhlarını ve ulaştırılma noktalarını anlatıyor. Covid 19 süreciyle iyiden iyiye artan güvenlik önlemleri, sıkı denetimler, baskınlar kaçakçıları olumsuz etkilemiş, kaçakçılar da enfekte olmamak için önlemler almaya başlamış: “Korona denen hastalık çıktığında beri gelen mülteci sayısı da azaldı. Bu hastalık olmasa şimdi buralarda kaç mülteciye rastlamıştık. Afrika’dan çıkmış. Kaç tane ülke geçip İran’a gelecek. Sadece Afrikalılar için değil, Afgan, İran, Pakistan, Bangladeş, Hindistan hepsi için geçerli. Kaçakçılar hele bu son birkaç ayda en fazla 10-15 kişilik kafilelerle geliyor. Aylardır yürüyorlar. Hastalar, yorgunlar. Sınırı geçince evlere yerleştiriliyorlar. Bilmiyorsun ki hangisi koronalı? Belki de kaçakçı mülteciden kapacak koronayı. Artık minibüsçüler ‘altı yedi mülteciden fazlasını minibüsümde taşımam’ diyerek rest çekiyor büyük kaçakçıya. Böyle olunca kaçakçılar mültecileri şoklardan taksit taksit yola çıkartıyor."

KAÇAKÇILAR PARALARINI SARRAFLAR ÜZERİNDEN ALIYOR

Göçmen kaçakçılığı çok kısa sürede çok yüksek paraların kazanıldığı bir alan. Mültecilerin yolda karşı karşıya kaldıkları risklerden dolayı yanlarında nakit para taşımadıkları bilinen bir gerçek. “Göçmen kaçakçıları, ödemelerini mültecilerden nasıl alıyorlar?" sorusunu yöneltiyoruz. Ali’nin anlattıkları uluslararası kara para aklama yöntemlerinden biri olan 'sarraflık' sisteminin “göçmen kaçakçılığında” da kullanıldığını ortaya koyuyor. Mülteciler, Afganistan’dan çıkmadan paralarını oradaki sarrafa veriyor. Sarraflar, genellikle gerçekten kuyumculuk yapan kişiler oluyor. Afganistan’dan çıkan kişi İran’a vardığında İran’daki sarraf ile temasa geçiyor aradaki kişilere ödemeler ya banka hesapları ya da sarrafların adamları tarafından elden yapılıyor. Afrikalı bir göçmen de İran üzerinden geçmek zorunda olduğu için İran’daki sarraf üzerinden ödeme yaparak hareketliliğini sürdürebiliyor. Göçmen, göç yolunda ilerledikçe sarraflar ödemeleri yapıyorlar. Türkiye’deki kaçakçı da banka hesaplarında büyük para girişleri olmaması için Afganistan ve İran’daki sarraflar aracılığı ile çalışıyor. Ana kaçakçı adına çalışan göçmen kaçakçıları kimi zaman İran’a gidip sarraftan parayı alıp, ya nakit para ya da değerli bir taş ya da ziynet eşyasına çevirip Türkiye’ye getiriyor. İddiaya göre İran askerleri sistemin işleyişini bildiği için göçmen kaçakçılarının adamlarından zaman zaman rüşvet talep ediyor.

DAĞ YOLUNDAN YÜRÜYEREK VAN’A İNEN MÜLTECİLER DE OLUYOR

Dağ yolunda yürüyüşümüz devam ederken en tepeye tırmanıyoruz. GPS’ten bakıp ulaşmayı hedeflediğimiz sınır köylerine yaklaşmamıza kısa bir mesafe kaldığını görüyoruz. Tırmandığımız noktada bir köy tepeden görülüyor. Bu kez yamaçtan inip köyün arkasından dolanıyoruz. Bu yol mültecilerin geceleri geçtiği güzergâhlardan biri. Coğrafi koşullar gereği korunaklı bir alan olduğunu söylemek mümkün. Minibüsler genellikle dağın eteklerinde bekleyip mültecileri araçlara alıyor. Peki, mültecilerin bundan sonraki durakları neresi?

Ali anlatıyor: “Koşullara göre değişiyor. Eğer ilerleyebilirlerse Van, Ağrı, Tatvan'a kadar gidebiliyorlar. Ama eğer güvenlik nedeniyle ilerleyemezlerse ve bu süreç bir süre devam edecekse ana kaçakçı ne olacağına karar veriyor. Mesela böyle durumlarda mültecilerin alındığı noktaya geri dönülüyor. Cin Deresi yamacından dağlardan yaylalara oradan da direkt Van'a yürüyerek iniyor mülteciler.” 

VAN'DA NELER YAŞANIYOR?

Ali, Van'a ulaştırılabilen mültecilerin kent merkezinin biraz dışında bulunan büyük dev kapılı evlerin olduğu bir mahalledeki şok evlerinde tutulduğu bilgisini veriyor. “Emin misin?" diye soruyorum. "Evet. Van'daki şok evlerine defalarca göçmen gruplarını bıraktım” diyor ve devam ediyor: “Şimdi o evler korona nedeniyle tam dolu değildir. Ama iki üç katlı evler, bodrum katları var. Bodrum katları yazları tıka basa mülteci dolu olur. Büyük demir kapılı evlerdir. Her bir demir kapının farklı deseni vardır. Kaçakçılar evleri karıştırmasın diye farklı renk ve desendedir binalar ve demir kapıları.”

Ali’ye, “Van merkezdeki şok evlerine yerleştirilen mülteciler ne kadar süre kalıyor? Evlerden ne zaman çıkartılıyor? Çıkartılınca nereye götürülüyorlar?” sorusunu yöneltiyoruz. Anlatıyor: "Mülteciler Van’a gelene kadar çok yoruluyor. Aylarca süren yürüyüşün beklemelerin ardından Van’daki eve yerleşiyorlar. Artık dağlık alanda yürümek istemiyorlar. Van yakalanmaları açısından en riskli yer. Yakalandıkları anda Geri Gönderme Merkezi’ne gönderilirler. Van merkezden mülteci çıkarmak için yıllardır Van Gölü kullanılır. Van'daki kaçakçı mültecileri peyderpey evlerden çıkartır. Van Gölü kıyısının çeşitli noktalarına bırakır. Orada onları balıkçı tekneleri bekler. Balıkçı Tatvan tarafına geçirir. Kimi büyük kaçakçılar Tatvan'a ulaşan mülteciyi eğer iyi para aldıysa bir şekilde bir ulaşım aracı ile metropollere ulaştırır. Ama tabii bu çok pahalı bir sistem. İran sınırından geçirilen ve İstanbul'a kadar güvenli gitmek isteyen bir mültecinin en az beş bin dolar ödeme yapması gerekir."

SAHTE KİMLİK, PASAPORT YAPIMI VE TEMİNİ

Ali'nin anlattıkları üzerine bu kadar güvenli sistemin ancak sahte kimliklerle sağlanabileceğini söylüyoruz. Ali bu konuya girmek istemediğini, çok bilgisi olmadığını söylüyor. O her ne kadar suskun kalmayı tercih etse de kaçakçıların sosyal medya hesapları üzerinden sahte kimlik kartları, sahte pasaport, sahte otobüs biletleri düzenledikleri ve bunu açık hesaplarda yayımladıkları da bilinen bir gerçek.

GÜVENLİK GÜÇLERİ, BİZİ DAĞ YOLUNDAN İNDİRİYOR

Dağlık alandan aşağı inerken, üç arazi aracının dağlık yola yöneldiğini görüyoruz. Bir süre sonra bulunduğumuz mevkiye ulaşıyorlar. Araçların içinde sivil görevliler ve özel harekât personeli var. Sorular yöneltiyorlar. Bölgede bulunmamızın risk teşkil ettiği ve ayrılmamız gerektiği söyleniyor. Sınır köylerine ulaşma imkânımız böylece ortadan kalkıyor. Görevliler, bulunduğumuz bölgeyi terk etmemiz konusunda oldukça kararlı. En kısa yoldan aracı bıraktığımız alana doğru yürüyüşe geçiyoruz.

MÜLTECİLERİN TUTULDUĞU ŞOK EVLERİNİ ÇEKTİK

Van-Hakkâri karayolu üzerinde Ali’yi indirdikten sonra Van merkeze doğru yola çıkıyoruz. Ali’nin bahsettiği kaçakçıların merkezde mültecileri tuttuğu “şok evi” olarak adlandırdıkları mekânların olduğu mahalleye doğru yol alıyoruz. Ali’nin verdiği bilgilerdeki gibi iki ya da üç katlı ve her birinin geniş, heybetli ve özel tasarımlı çelik kapılarının olduğu birkaç sokak... Araçtan inmeden görüntü ve fotoğraf alıyoruz. Sokağa çıkma kısıtlaması başlamak üzere. Bölgeden ayrılmamız gerekiyor. Sabahın erken saatlerinde bu kez Van Gölü’nden bindirilip Tatvan kıyılarında bırakılan mültecilerin hikâyelerini görünür kılmak üzere Bitlis’in Tatvan ilçesine doğru yol alacağız.

* İsim değiştirilmiştir.

 Yarın: Kaçtık ama burada da her an yakalanabiliriz...