İnterneti hippiler özgürleştirdi, kimse kısıtlayamaz

Siber devrimin kökenlerinde Hippi komüncülüğü ve özgürlük felsefesi var. İnternette özgürlük olmazsa bilgi kirliliği artar.

Google Haberlere Abone ol

Orbay Soydan

Önce bir tespitte bulunalım:

Siber devrimin kökenlerinde Hippi komüncülüğü ve özgürlük felsefesi var.

1960 kuşağının muhalif ruhu olmasaydı belki internet hala ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Kurumu (ARPA) gibi devlet kontrollü merkezlerin denetiminde olurdu.

Bugün aradığımız bilgiye kolayca erişebiliyorsak bunu Şikagolu öğrenciler, Ward Christensen ile Randy Suess’e boçluyuz.

Evlerimizde kullandığımız modem onların özgürlükçü/ütopyacı icadıydı. Bu fikir daha sonraları online tartışma formu Usenet’i ortaya çıkardı.

Broşürler dağıtmak için artık onca yol tepmeye gerek yoktu. Böylece yeni iletişim yöntemi muhalif gruplar arasında hızla yayıldı. Bu gruplara daha sonradan hacker adı verildi.

1999 yılına gelindiğinde ise Çin Komünist Partisi’ne meydan okuyan Falun Gong hareketi, protestoları örgütlemek ve yaymak için interneti ilk kez araç olarak kullanmaya başladı.

Bunun sonuçları çok ağır oldu…

Tarih 20 Temmuz 1999

Çin Komünist Partisi, Falun Gong’u yok etmek için “Ofis 610” adında anayasa dışı bir birim oluşturdu ve medya aygıtını, yargıyı, polisi, orduyu, eğitim sistemini, aileleri ve iş verenleri seferber etti.

Sonuç olarak yüzbinlerce belki de milyonlarca Falun Gong üyesi sistematik işkence, yasadışı hapis, zorla çalıştırma ve soykırıma uğradı.

2008 yılında Birleşmiş Milletler raportörleri, Çin hükümetini Falun Gong hareketine katılan kişilerden yasadışı organ toplamakla suçladı ve Çin’deki organ naklindeki ani artışın kaynağını açıklamasını istedi.

Artık internette anonim kalmak hayati bir konuydu.

Peki, Stewart Brand adını duyanınız var mı?

Kendisi meşhur Whole Earth Kataloğunun editörü olarak tanınmış Amerikalı bir yazardır.

1960 yılında askeri bir program kapsamında Stanford Üniversitesinde biyoloji okudu. Walter Isaacson’un yazdığına göre, 1972’de Stanford Yapay Zekâ Laboratuvarları’nı ziyaret ettiğinde görmüş olduğu kalabalık karşısında dijital devrimin karşı kültür ve siber kültürün birleşiminde olduğunu anladı ve “bilgisayarları tasarlayan kaçıkların”, gücü zengin ve güçlü kurumların elinden çekip alacağını yazdı.  

Haklıydı…

Bilgisayarlar toplumları politikacılardan daha fazla değiştirdi.

Yıl 1985

Brand ile Larry Brilliant internetin ilk komünlerinden The WELL’i kurdular.

WELL, politikadan sanata, hobilerden maneviyata pek çok konuda tartışmacıyı bir araya getirdi. Bunlar arasında john Perry Barlow, John Gilmore, Mitch Kapor ve Electronic Frontier Vakfı kurucuları gibi tanınmış isimler de vardı.

Brand’’e göre, internette anonim isimlerin yaygınlaşması online yorumların daha az düşünceli, tartışmaların daha az samimi olmasına neden oluyordu. O nedenle WELL’de anonim kalmaya karşıydı, herkes söylediğinden sorumlu olmalıydı.

Larry Brilliant ise doktor ve salgın hastalıklar uzmanıydı. Steve Jobs'un bağışladığı Apple II'yi kullanarak online bir ekip organize etmiş, Dünya Sağlık Örgütü’nün çiçek hastalığını ortadan kaldırmasına yardımcı olmuştu.

Toparlarsam:

Düşünce ve ifade özgürlüğü kadar fikirlerin samimi ve emniyetinin olması da hayati olabiliyor. Çünkü günümüzde daha gelişmiş ağlara sahip olmakla birlikte anonimliğin yaygınlaşması, fikrin emniyetinin kalamaması yeni global salgın karşısında bile ciddi bilgi kirliliği yarattı. Bunun en bariz örneği sosyal medya üzerinde dönen aşı tartışmalarıdır.

Bu nedenle online toplulukların tüm dönemlerden daha düşünceli ve seviyeli olmasına ihtiyaç var; ama bunun çözümü “Ofis 610” benzeri yeni anayasa dışı yapılanmalar veya yasaklamalar olmamalıdır. Çünkü böyle olması anonimliği ve bilgi kirliliğini artırıyor.

Bunun olmaması için insanların düşündüklerini rahat ifade etmesi ya da online ortamda protesto için bir araya geldiğinde başına bir şey gelmeyeceğini bilmesi gerekiyor. Çünkü internetin ruhunda muhaliflik ve hippi felsefi var; bu nedenle internette özgürlük sağlanmadan fikirlerin emniyeti sağlanamaz. 

Bunun için daha fazla özgürlük konuşmalıyız…